İçeriğe geç

Kutup Yıldızı – 1 (Ciltli) Kitap Alıntıları – Mehtap Fırat

Mehtap Fırat kitaplarından Kutup Yıldızı – 1 (Ciltli) kitap alıntıları sizlerle…

Kutup Yıldızı – 1 (Ciltli) Kitap Alıntıları

“Neden Kutup Yıldızı peki?”
“Çünkü her ne kadar yolumu şaşırıp kaybolmak istesem de ben sadece o inatçı, huysuz keçinin gözlerindeki ışıltıya bakmak istiyorum.”
“O… Çok farklı. Çok masum. Onun yanındayken ödüm kopuyor. Korkuyu hissediyorum. Sanki her an bana kızacakmış gibi bakıyor gözlerimin içine.”
“Elinden tutup kalbime hapsetmem gereken bir kız var…”
Elinden tutup kalbime hapsetmem gereken bir kız var
Aşk böyle bir şey olsa gerek. Karşındaki insanın her ayrıntısını deli gibi bilme ihtiyacı hissetmek
Sanki küçük bir bardağın içindeki suda boğuluyordunuz ama aslında koskoca bir denizden ibarettiniz.
Ölmek istediğin bir anda, üstelik kendini daha çok küçük hissederken, biri elinden tutmak istediğinde ne yapardın?
İşte böyleydik biz insanlar, inanmadığımız şeyleri var etmek için çabalıyorduk. Tuhaf varlıklardık doğrusu.
Belki de her şeyi kenara bırakıp ona ben gitmeliydim.
Bir kördüğüm ki içim, çözdükçe dolanıyor.
Elini tuttuğum an her şey başka görünmüştü gözüme.
Sanki ilk defa kalbim gerçekten atıyordu.
Kimdi bu karşımdaki genç?
Neden bu kadar sıkıntılı ve üzgün görünüyordu? O deli dolu, çılgın çocuğa ne olmuştu? Neden artık içinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu?
Aşktan hiçbir şey anlamayan ben bile sadece tek bir kişinin yanında kendimden geçiyordum. Sanki sadece onun yanındayken arada kalıyor ruhumu gri cevaplara bürüyordum. Oysa bir şey, ya vardır ya yoktur. Ya evettir ya hayır. Ya beyazdır ya siyah.
Eğer birisi içinizde alevlenip sizi kül ediyorsa bunu zaten fark etmezdiniz. Sadece onun yanındayken anlardınız sizi nasıl ele geçirdiğini.
‘Yalnız kalmak istiyorum!’ diye bağırdı.
Tek bir kelimenin kalbinizde tuttuğu yerin değerine bir bakın.
Bazen aklınızla kalbiniz arasındaki büyük uçurumun kenarında çakılı kalırsınız. Öyle bir uçurumdur ki bu, yapacağınız tek hareket sizi ya ileriye götürüp yok edecek ya da geri adım atıp topuklamanızı sağlayacak. Ya o uçurumdan atlayarak olacaklara göz yumacaksınız ya da arkanıza dahi bakmadan kaçacaksınız.
Ben babamı bekledim ama o hiç gelmedi.

Umut edip geleceğini zannediyorsun ama hiç gelmiyorlar.

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Nedensizce ağlayacağımı düşünüyordum. Sanki biri kalbimin tam ortasına koca bir hançer saplamıştı. Ateş olamdan küle dönmüştüm.
Babasını sevme şansı yakalayamayan bir genç kız, nasıl bir başkasını sevebilir?
Nasıl bir başkasının elini güvenerek tutabilir ki?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hayatım bir yama parçası gibiydi sanki. İzi de, sökükleri de sonsuza dek benimle birlikte yaşayacaktı. İpler ne kadar sıkı olsa da yamaydı işte, kapanmayan büyük bir yara ve her baktığımda içimi sızlatacak bir kalıntı.
Gerçek dostlar yıldızlar gibidir ve karanlık çöktüğünde ilk onları görürsünüz.
Hayattaki en kötü şanssızlığımız ailelerimizi bizlerin seçemeyişi olsa gerek.
Farkında değildi belki ama tam da sığınacak bir omuza ihtiyacım olduğu anda güneş gibi kapımdan içeri girmişti.
Soğuk, karanlık bir koridor ve çığlıkları her yeri inleten küçük bir kız çocuğu
Bir insanı paylaşmak eşyalarını ödünç vermeye benzemez. Yeri geldiğinde ondan vazgeçmeyide bileceksin
Neden Kutup Yıldızı peki?

Çünkü her ne kadar yolumu şaşırıp kaybolmak istesem de ben sadece o inatçı, huysuz keçinin gözlerindeki ışıltıya bakmak istiyorum.

Elinden tutup kalbime hapsetmem gereken bir kız var
Gerçek dünyaya dönmelisin Nisa. Gerçek dünyada mutlu son diye birşey yoktur.
İşte böyleydik biz insanlar; inanmadığımız şeyleri var etmek için çabalıyorduk. Tuhaf varlıklardık doğrusu.
Bazen aklınızla kalbiniz arasındaki büyük uçurumun kenarında çakılı kalırsınız. Öyle bir uçurumdur ki bu, yapacağınız tek bir hareket sizi ya ileriye götürüp yok edecek ya da geri adım atıp topuklamanızı sağlayacak. Ya o uçurumdan atlayarak olacaklara göz yumacaksınız ya da arkanıza dahi bakmadan kaçacaksınız
Ona karşı beslediğim tüm iyi hisleri ettiği cümlelerle idama sürüklemişti. Duygularımın altındaki tabureyi ayaklarıyla iteklemiş ve altüst etmişti benliğimi.
Hayatınıza bir yol arkadaşı eşlik ettiğinde yaptığı her ne olursa olsun, onunla birlikte bu yolu yürümeyi ve en büyük hatasını dahi görmezden gelmeyi yeğlersiniz. Yapılan hataların da saçmalıkların da bir önemi yoktur çünkü sevginiz öyle ağır basıyordur ki sizi gerçeklerden uzaklaştırmaya çalışır.
Bir insanı paylaşmak eşyalarını ödünç vermeye benzemez. Yeri geldiğinde ondan vazgeçmeyi de bileceksin.
Görüyorsun ya anne, sen gelmeden gidiyorum ben. Senin kokunu bilmeden yol alıyorum başka bir hayata. Senin yapmaya cesaret edemediğini başkaları vermek istiyor bana. Çok geç kaldın anne, çok geç
“Dans ederken o kadar kendin gibisin ki bitmesini hiç istemiyorum, ancak o zaman bana kendini bırakıyorsun. Sanki dünya duruyor. Sanki sadece sen ve ben varız ama sonra sen yine eski haline bürünüyorsun.”
Çünkü pek belli etmese de kalbinin başka biri tarafından kırıldığı ortadaydı.
Çünkü sen aşkınla kalbimi parıldatmaya geldin kutup yıldızı
Bana yön vermen gerekirken sürekli yolumu şaşırmam neden oluyorsun,Kutup Yıldız.
Bir insanı paylaşmak eşyalarını ödünç vermeye benzemez. Yeri geldiğinde ondan vazgeçmeyide bileceksin
Bencillik insanın istediği gibi yaşaması değil, başkalarını kendi isteği şekilde yaşamaya zorlamasıdır demiş Oscar Wilde.
Derler ya hani Gerçek dostlar yıldız gibidir ve karanlık çöktüğünde ilk onları görürsünüz diye işte Senem de benim için böyleydi.
“Tek düşündüğüm şey aslında hiç bir şeyi düşünemediğimdi.”
Çocukların kalbini nasıl kazanacağını biliyorsun.
Seninkini bir türlü kazanamıyorum ama,
Çünkü çocuk değilim.
Bakalım, Kutup Yıldızı yön vermek dışında neler yapabiliyor?
Beni yanında istemekten vazgeçeceksin. Okulda bana bakmayacaksın. İki yabancı gibi davranacağız. Kısaca benden uzak duracaksın işte. Eğer kabul edersen..
Boş versene! Arabamı kaybederim daha iyi
Ne yapacaksın adımı be çocuk?
Nüfusuma almayı planlıyorum. Ailede nüfus kıtlığı çekiyoruz da bende açığı kapatayım diyorum.
`Gerçek Dünyada mutlu son diye bir şey yoktur.`
Biliyor musun Nisa? Gökhan Türkmen’in
‘Çatı Katı’ şarkısı gibiyiz. Yarın hatrımı sorsan ne olur, bugün hevesimi kırdın bir kere.
Oysa bilmiyordu ki! gitme dese kalırdım.
Vazgeçmenin asıl cesaret olduğunu öğrendiğimde çok küçüktüm.
Elinden tutup kalbime hapsetmem gereken bir kız var.
Ben daha önce hiç böyle bir şey hissettiğimi hatırlamıyorum Şevket abi.

Bazen diyorum ki madem o böyle yapıyor, senden uzak durmak için çabalıyor, o zaman sen de öyle bir şey yap ki uzak duracak gücü kendinde bulamasın.

Ve ne yapacağına gelince; eğer o kızı bu kadar çok istiyorsan elinden tutup kalbine hapsedeceksin.

Aşk mı bu gerçekten? Hissettiğim bu şey yani, aşk mı?

Oğlum sırf bir kız için kalkıp buraya kadar gelmişsin. Sence ne bu? Kumandalı oyuncak araban mı?

Bir kız var.
Biliyordum buraya getireceğini,
Sevda Tepesi’ne

@Hasanhseyin

İyi geceler Kutup Yıldızı
Görüyor musun Kutup Yıldızı? Kader bizi hep yan yana getiriyor.
Yine dayanamadım Kutup Yıldızı
Gerçek dünyada mutlu son diye bir şey yoktur. Bunu defalarca kendin söyledin.
Eh sen resmen abayı yakmışsın oğlum,
Sanırım öyle oldu anne. Oğlun bu kez gerçekten abayı fena halde yaktı.
Bu abla cadının ta kendisi,

Kendisi de Gargamel olur. Sadece koca burnu eksik.

Bizler de Şirinler miyiz o zaman?

Öyle görünüyor,

Görüyor musun Kutup Yıldızı? Kader bizi hep yan yana getiriyor.

İçimden her ne kadar, iki deli bir araya gelmemeliydik, diye geçirsem de dikkatimi çeken asıl şey bana sesleniş şekliydi.

İyi geceler Kutup Yıldızı.
‘Evrendeki en parlak yıldız sadece Kutup Yıldızı değil Nisa. Onu gerçekten görebilmek için hissederek bakmalısın. Ancak o zaman gerçek Kutup Yıldızı’nı keşfeder ve sana kestirme bir yol göstermesini sağlarsın.’ Sonrasında göstermişti zaten hangisinin gerçek Kutup Yılsızı olduğunu. Aslında yapmamız gereken tek şey sadece hissederek bakmamız gerektiğiymiş.
En sevdiğin çizgi roman ne?
Güzel ve Çirkin. Senin?
Peter Pan.
Ben yarışı değil, seni kazanmak istiyorum.
Nasıl bu kadar güzel gülümseyebilirdi ki? Aynaya hiç bakmıyor muydu?
Yabancı insanlar, yabancı yakınlıklar, yabancı duygular ve sahte aile sevgisi..
Kozamdan çıkmıştım artık. Tırtıl olarak süründüğüm bu hayatta kelebek ruhum kanatlarını çırpmıştı. Bir günlük ömrüme neleri sığdırabilirdim, bilmiyorum ama keşfedeceğim bu hayatın bana birçok şey öğreteceğinden adım gibi emindim.
Ev öyle kudretli bir kelimeydi ki anlamlarını bulabilmek için yaşamak gerekirdi. Ev, anlarını paylaştığın küçük bir hatıra defteriydi. Ev, yalnız olduğunda gittiğin tek sığınaktı. Ev, yorulduğunda kemiklerini dinlendirdiğin dayanaktı. Ev gülümsediğinde, ağladığında, haykırdığında etrafta koca yankılar uyandıracak küçük kutuydu çoğu zaman. Ev, kalbini bir taşın içine hapsettiğin esas yerdi. Her ne olursa olsun sadece yatağını yaptığın, başını yastığa koyduğun yer değildi.
Vazgeçmek kelime olarak söylendiğinde kolay olabilirdi belki ama size sığınacak bir omuz olan, hayatınızın en acınası dönemimde bile ilaç gibi yaralarınızı saran birinden vazgeçmek sanıldığı kadar kolay değildi. Öldürücü derece acı vericiydi.
İnsan sevmediği bütün yolları sevdikleri için yürümeye göze alabilirmiş bazen. En yakının mutluluğu için onu bırakmayı göze aldığı gibi. Ayaklarına çakıl taşları da batsa, kalbine dikenler de saplansa mecburmuş bunu yapmaya
Haklı olmandan nefret ediyorum.
Bencillik insanın istediği gibi yaşaması değil, başkalarını kendi istediği şekilde yaşamaya zorlamasıdır, demiş Oscar Wilde.
Gerçek dostlar yıldızlar gibidir ve karanlık çöktüğünde ilk onları görürsünüz,
Hem çocuklar hissederdi, kalpleri herkesten daha temizdi, daha saftı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir