İçeriğe geç

Kuruluş ve İmparatorluk Sürecinde Osmanlı Kitap Alıntıları – Halil İnalcık

Halil İnalcık kitaplarından Kuruluş ve İmparatorluk Sürecinde Osmanlı kitap alıntıları sizlerle…

Kuruluş ve İmparatorluk Sürecinde Osmanlı Kitap Alıntıları

Tarihsiz bir millet , kişiliğini kaybetmiş bir bireye benzer .
#NemutluTÜRKÜMdiyene
İslam medeniyeti ile tanışma, Avrupa’da bilim ve teknoloji alanlarında ilerlemeye kaynak olmuştur.
Dünya tarihinin bütünlüğü içinde İslâm medeniyetini hesaba katmayan bir tarihçi, Batı medeniyetini anlayamaz, açıklayamaz.
Türk’ün bir zaafıdır, biraz barış ve refah gelince, kendimizi rahat hisseder, her şeyi unuturuz.
İnanç sistemi, kültürleşmenin, belli bir kültüre tâbi olmanın en güçlü aracıdır.
Bir ülkede akademi gerçekten otoritelerin toplandığı bir heyet hâlinde ise o ülkede ilim otoritesi denilen şey vardır.
Tarih, mûşahhasın, (actual olanın) bilgisidir.
Gerçekten evrensel ve objektif nitelikte bir devletler için, din engelleyici bir faktör olmamalı.
Milletleri millet yapan tarihleri ve kültürleridir. Tarihsiz bir millet, kişiliğini kaybetmiş bir bireye benzer.
Tarihsiz bir millet, kişiliğini kaybetmiş bireye benzer.
Devlet idaresi için ordu gerek, ordu teşkilatı için han zengin olmalı, hanın zenginliği halkın zengin olmasına bağlıdır, halkın refahı ve zengin olması da âdil kanunların varlığına bağlıdır. Bunlardan biri yok oldu mu, hepsi yani devlet de yok olur.
Modern ilim adamı dünyanın dört köşesinde yapılan araştırmaların neticelerini en kısa zamanda ve tam anlamıyla eli altında bulmalıdır. Bunu sağlayacak bir organizasyondan yoksun milletler daima geride kalmaya mahkumdur.
1. Batılılaşma, milli kültürü gözardı etmektedir. Batı’ dan “kültür” değil, ilim ve teknoloji alınmalıdır. Batı’yı taklit gelişmeyi engeller, soysuzlaştırır.

2. Milli kültür; milleti yapan, birleştiren temel değişmez esastır. Türk-İslam Sentezi’nin milliyetçiliği, kültür milliyetçiliğidir; ırkçı ve ayırıcı değildir.

Nasıl ki , bir insan kişiliği, sonraki aşamalarında ne kadar değişse yine de çocukluk, gençlik çağındaki eğitim, deneyimler, alışkanlıklarından kurtulamaz; toplumlar da tarihlerinden kopup sıyrılamaz.
Milletleri millet yapan tarihleri ve kültürleridir. Tarihsiz bir millet, kişiliğini kaybetmiş bireye benzer.
İslam dini, birey ile Tanrı arasında bir klerikal aracı tanımaz. Bununla beraber Osmanlı tarihinde ulema ve medrese, klerikalizme vücut vermiştir. Cumhuriyet, esas itibariyle İslamiyet’e karşı değil, bu klerikalizme karşı bir harekettir.
Meşrutiyet fikrini Şinasi gazetesinde şöyle ilan ediyordu:
Bildirir haddini sultana senin kanunun
2. Mehmed’in (Fatih) Toprak Reformu Hakkında

Bu reform, binlerce vakıf ve mülkün, şahısların özellikle din adamlarının eline verilmiş toprakları tekrar devlet kontrolüne almak ve ordu mensuplarına göreve bağlı olarak dağıtmaktan ibaretti. Bu reform, özellikle tekke, zaviye mensupları arasında yıllar süren derin bir hoşnutsuzluk doğurmuş, halefi II. Bayezid tahta çıkınca vakıf ve mülkleri geri vermiştir.

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin devamı değildir.
Özetle, Osmanlılar Orta Asya Türk Menşei bilinci içindeydiler. Ancak sonradan siyasi düşüncelerle Türkmenliğe karşı cephe almışlardır; özellikle saf bir Türkmen devleti olarak Doğu Anadolu’da rakip Akkoyunlu devleti yükselince, Osmanlı sarayı ve bürokrasisi Türkmen etnik menşei üzerine durmaz oldu.
Osmanlılar kendilerinin Oğuz Türkleri’nden olduklarını çok iyi bilmekteydiler.
Ticaret ve Ceza mahkemeleri, şer’i mahkemeler ile ile yan yana işleyen laik mahkemelerdi.
Eğer Türkiye, kendi kimliğini ve milli kültürünü geliştirerek modern dünyada bağımsız bir milli devler olarak ortaya çıktıysa, bu başlıca eğitim, gazete ve kuşak içinde sivrilen aydın liderlerin çabaları sayesinde olmuştur. Başka bir deyişle, Türkiye bağımsız ulus devleti varlık ve gelişimini, devlet ve toplumu tam olarak Batılılaşma idealini benimseyen seçkin bir zümrenin liderliğine borçludur.
Osmanlı pâdişâhları, II. Murad döneminde ortaya çıkan bir iddiaya göre, Oğuz’un büyük oğlu Günhan’ın oğlu Kayı Han’dan indiklerini iddia etmişlerdir
Cizyeden kaçmak için müslüman olanlar devlet defterlerinde ahriyan adı altında Müslüman toplamından ayrı bir cemaat olarak kaydolur ve gayrimüslimlere uygulanan kurallar uygulanır.
İdeal devletin dayandığı kilit kavram adalettir.
Ülkeyi elde tutmak için çok asker ve ordu lazımdır, askerini beslemek için mal ve servete ihtiyaç vardır, bu malı elde etmek için halkın zengin olması gerekir .Halkın zengin olması için doğru kanunlar konulmalıdır. Bunlardan biri ihmal edilirse dördü de kalır. Dördü ihmal edilirse beylik çözülür. (Kutadgu Bilig)
Bugün Türkiye, içerisinde Ortaçağ Osmanlı bürokratik patron-kul sistemine yer olmayan, sosyal bakımdan giderek farklılaşan, çoğulcu bir topluma doğru gelişen bir ülkedir. Yeni koşullarda, sivil ve askeri bürokrasi ve İslamcı partiler bu sosyal farklılaşmayı anlamak zorundadır. Bugün dünya düzeni de ancak böyle bir çözümü kabul eder.
Modern Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu sarsıntılar, dinamik ve gelişen toplumlarda ortaya çıkan temel demografik, ekonomik ve sosyal sorunların belirtileridir, fakat yine de bu sorunlar bir kültür ve kimlik bunalımı olarak yorumlanmaktadır.
19 yüzyıldaki liberal haraketin aracısız bir ürünün olan demokratik hükümet sisteminin, Türkiye’nin siyasi yaşamında kalıcı olduğunu kanıtlamıştır, Türkiye’de bugün hiçbir hükümet halkın oyunu elde etmeden ayakta kalamaz. Artık her kademedeki Türk vatandaşı kendi hükümetini seçmeye alışmıştır. Bununla beraber şu da bir gerçektir ki, Batılı reformlar Osmanlı- Türk devletinde ve toplumunda ikiliğe yol açmıştır.
Halk mutlu olmalıdır, halkın mutlu olması için karnının doyması lazımdır.

Zira Kara budunun kaygısı hep karnıdır Onların yiyecek ve içeceklerini eksik etme

Bir ülkede akademi gerçekten otoritelerin toplandığı bir heyet hâlinde ise o ülkede ilim otoritesi denilen şey vardır.
Modern ilim adamı dünyanın dört köşesinde yapılan araştırmaların neticelerini en kısa zamanda ve tam anlamıyla eli altında bulmalıdır. Bunu sağlayacak bir organizasyondan yoksun milletler daima geride kalmaya mahkumdur.
Dünya tarihinin bütünlüğü içinde İslâm medeniyetini hesaba katmayan bir tarihçi, Batı medeniyetini anlayamaz, açıklayamaz.
Türkiye’nin politikası, uluslararası antlaşmalarla kazanılmış hakları sonuna kadar savunmak olmalıdır.
Gerçekten evrensel ve objektif nitelikte bir devletler için, din engelleyici bir faktör olmamalı.
İnanç sistemi, kültürleşmenin, belli bir kültüre tâbi olmanın en güçlü aracıdır.
Milli egemenlik, milli ve lâik olmak zorundadır.
Türk’ün bir zaafıdır, biraz barış ve refah gelince, kendimizi rahat hisseder, her şeyi unuturuz.
Bir memleketin bağı ve kilidi iki şeyden ibarettir: biri ihtiyatlılık, biri kanun; bunlar esastır.
Türkiye bağımsız ulus devleti varlık ve gelişimini, devlet ve toplumu tam olarak batılılaştırma idealini benimseyen seçkin bir zümrenin liderliğine borçludur.
1. Batılılaşma, milli kültürü gözardı etmektedir. Batı’ dan “kültür” değil, ilim ve teknoloji alınmalıdır. Batı’yı taklit gelişmeyi engeller, soysuzlaştırır.

2. Milli kültür; milleti yapan, birleştiren temel değişmez esastır. Türk-İslam Sentezi’nin milliyetçiliği, kültür milliyetçiliğidir; ırkçı ve ayırıcı değildir.

XI-XII. yüzyıllarda Haçlı seferleri sonucunda Suriye ve Filistin’de Haçlı devletleri kurulması ile Hıristiyan dünyasının Yakındoğu İslam medeniyetiyle sıkı teması mümkün olmuş; bunun sonucu Ortaçağ Avrupası, günlük yaşam, tarım, teknoloji ve ilim alanlarında Ortadoğu’nun derin etkisi altına girmiştir. Avrupa medeniyet tarihi, bu etkiler göz önünde tutulmadıkça anlaşılamaz. Meselâ, Hint baharatı tüketimi sonucu baharat ticareti gelişerek kapitalizmin ilk temel ticaret maddesi oldu.
Türk’ün bir zaafıdır, biraz barış ve refah gelince, kendimizi rahat hisseder, her şeyi unuturuz.
Fransa kralının yardım isteğine Süleyman ‘İn gönderdiği yanıt, Fransız arşivlerinde bulunup yayınlamıştır. (günümüz Türkçesiyle olanı yazıyorum) Metin şöyledir:
Hükümdarların sığındığı kapuma elçiniz Frangipan ile mektup gönderip ve bazı ağız haberi dahi ısmarlayıp memleketinizi düşman istila edip şu anda hapiste olduğunuzu bildiriyor, kurtuluşunuz hususunda bu taraftan yardım rica ediyorsunuz. Söylediğiniz her şey dünyayı idaresinde altında tutan tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur. Bütün ayrıntıları ile bilgi sahibi oldum. Padişahlar sınmak ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz. Bu durum karşısında bizim yüce atalarımız – Allah hepsinin mezarlarını nurlandırsın – DAİMA DÜŞMANLARI PÜSKÜRTMEK VE MEMLEKETLER FETHETMEK İÇİN, SEFERİNDEN GERÜ KALMAMIŞLARDIR.BİZ DE ONLARIN YOLUNDA OLUP HER ZAMAN MEMLEKETLER VE SARP KALELER FETHETMEKTEYİZ. GECE GÜNDÜZ DAİMA ATIMIZ EYERLENMİŞ VE KILICIMIZ BELİMİZDE KUŞATILMIŞ BULUNMAKTADIR. YÜCE ALLAH HAYIRLAR BAĞISLASIN. ALLAH’IN İSTEDİĞİ NE HUSUSTA İSE MEYDANA GELİR. BUNDAN BAŞKA HER TÜRLÜ DURUM VE HABERLER NE İSE, GÖNDERDİĞİNİZ ADAMINIZDAN SORULUP ÖĞRENİLE, ŞÖYLE BİLESİNİZ.
Bu yazı 932 yılı rebi’ülahir ayının ilk günlerinde (Ocak 1526)saltanat makamı Konstantaniye’de yazıldı.
Öte yandan, 1355’te Bizans İmparatoru Kantakuzenos tahtını bırakırken gençlere hitabesinde diyordu ki, Müslümanlara karşı savaş kazanmak güçtür, çünkü onlardan her biri savaşta ölür ise şehit, sağ kalırsa gazi olduklarına inanır
1532’de Süleyman Alaman Seferi’ne giderken Belgrad’da imparatorluk tahtına oturdu. Osmanlı sultanı, 5.Karl’a sadece İspanya kralı diye hitap ediyor, onun evrensel imparator ünvanını saymıyordu. Almanya içerilerine gönderdiği Beylerbeyi Kasım Paşa idaresinde Akıncı ordusu memleketi kan ve ateş içinde bıraktı. O zaman Alman şehir ve kasabalarında klise çanları akıncıların gelişini haber vermek için çalıyordu, buna Türken Furcht (Türk Korkusu) deniyordu.
Her Yunan’ın yüreğinde bir gün İstanbul ve İzmir’de Yunan bayrağını görmek hayali yatar. Tarihte Yunanlar, Türklere karşı daima Hristiyan Avrupa’nın desteğine güvenmişlerdir.
Tanzimat, yani devletin yeni nizamlarla yapılanması olarak bilinen liberal reformlar, Fransızcadan çevrilen birçok idari kanunun uygulanmasından ibaretti.Bu reformlar, aslında, Batı Avrupa krallıkları modeline göre merkezi bir bürokratik devlet sistemi yaratmayı amaçlıyordu.
Doğu Roma’nın merkezi Konstantinopolis’e sahip olması sıfatıyla Fâtih, Batı Roma İmparatorluğu merkezi Roma üzerinde de hakkı olduğunu ilân ediyor; Roma’yı fethederek tüm kadim İmparatorluğu’nu ihyâ etmek emelini besliyordu.
Tarih, toplumun geçmiş hayatıdır ve onun hâlini ve geleceğini belirleyen en güçlü faktördür. Toplumun bugünkü koşullarını, sorunlarını anlamak için mutlaka geçmişe bakmak zorundayız. Bugünün yorumunu yapmak, tarihe bakmakla mümkündür.
Yeniçeri ordusu Avrupa’da kurulan ilk dâimî ordu sayılmaktadır. Bu ordu, her an hükümdarın emrinde harekete hazır bir kuvvetti (Avrupa’da ilk dâimî ordu Fransa’da VII.Charles tarafından 1445’te kurulmuştur).
Milletleri millet yapan tarihleri ve kültürleridir. Tarihsiz bir millet, kişiliğini kaybetmiş bireye benzer. Osmanlı tarihi, Türk tarihinin görkemli bir dönemidir. Avrasya imparatorluklarına kadar inen bir tarihî gelişimin son halkasıdır.
Osmanlı rejimi gerçekten hoşgörülüdür.Ama Osmanlı’nın Hristiyan reâyâya koruyucu yaklaşımı,sırf hümanist bir düşüceden değil,ilkin İslâm’ın ehl-i zimmet hukukundan, sonra fetihleri kolaylaştıran istimâlet (kendi tarafına kazanma) politikasından kaynaklanmaktadır.
Çalışmalarımın temelinde, daima, Batı’daki tarihçiliğin yanlış yorumlarını düzeltmek, beni daima en çok ilgilendiren bir şey olmuştur. Atatürk’ün büyük bir siyasî planı gerçekleştirmek için zamanını bu uğurda harcadığını sonraları anlayabildim.
Osmanlı topçularını Avrupa’da en mükemmel topçu birliği hâline getiren Kanunî Sultan Süleyman’dır. O, bugün gördüğümüz büyük tophâne fabrikasını kurmuş, toplarıyla alınamaz sanılan Rodos ve Macaristan’daki dağ gibi kaleleri fethetmiştir.
Osmanlılar dahil, Türk-Moğol ordularının seçkin askeri, daima zırhlı süvari birlikleri olmuştur. Osmanlı geleneksel ordusu, tımarlı sipahilere, yani cebeli (zırhlı) süvariye dayanıyordu.
Asya’da Uzakdoğu’da Çin İmparatorluğu’nu, Hindistan’daki devletleri; Avrupa’da Doğu Roma (Bizans) ve Kutsal Roma-Cermen imparatorluklarını bir yana bırakırsak, dünyanın merkezî bölgesi ikinci binin büyük kısmında Türk egemenliği altında kalmıştır.
Hicrî 1000-1591/1592 yılı yaklaşırken III.Murad (1574-1595) kıyamet kaygısıyla birtakım tedbirler alınmasını emretti. Bu arada Türk, Arap ve Yahudi, devrin en yetkili astronomları İstanbul’a çağrılarak bir Rasadhâne-i Hümâyûn inşa olundu.
“İnsan, evren ve zamanın tek ölçüsüdür.”
“Düşmana karşı düşmanca davranılır.”
1. Batılılaşma, milli kültürü gözardı etmektedir. Batı’ dan “kültür” değil, ilim ve teknoloji alınmalıdır. Batı’yı taklit gelişmeyi engeller, soysuzlaştırır.

2. Milli kültür; milleti yapan, birleştiren temel değişmez esastır. Türk-İslam Sentezi’nin milliyetçiliği, kültür milliyetçiliğidir; ırkçı ve ayırıcı değildir.

Tarih, toplumun geçmiş hayatıdır ve onun halini geleceğini belirleyen en güçlü faktördür. Toplumun bugünkü koşullarını, sorunlarını anlamak için mutlaka geçmişe bakmak zorundayız. Bugünün yorumunu yapmak, tarihe bakmakla mümkündür.
Kanun ile ülke genişler ve dünya düzene girer, zulüm ile ülke eksilir ve dünya bozulur
“Eski yerleşmiş dil öğeleri, bir kültür değişimi sonucu terk edilmeye veya dilden düşmeye başladığı zaman bir dil ve kültür bunalımı gündeme gelir. Bugün Türk dili bu durumdadır.”
Tarih, toplumun gecmis hayatidir ve onun halini ve gelecegini belirleyen en guclu faktordur. Toplumun bugunku kosullarini, sorunlarini anlamak icin mutlaka gecmise bakmak zorundayiz.
Tarihsiz bir millet , kişiliğini kaybetmiş bireye benzer. Osmanlı tarihi, Türk tarihinin görkemli bir dönemidir. Avrasya imparatorluklarına kadar inen bir tarihi gelişimin son halkasıdır.
“Ey hakim! Memlekette uzun müddet hüküm sürmek istersen, kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalısın. Kanun ile ülke genişler ve dünya düzene girer, zulüm ile ülke eksilir ve dünya bozulur. Zalim, zulmü ile birçok sarayları harap etmiş ve sonunda kendisi açlıktan ölmüştür.”
Kutadgu Bilig (beyit 2033-2035)
İyi bilen, az bilen arasında hiyerarşi zaruridir.
14 Temmuz 1963’de bir kanunla TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Tenik Araştırma Kurumu ) kuruldu.
1570-1571 ‘de Osmanlı Devleti Kıbrıs’ı Venedik’ten, on binlerce şehit vererek almıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir