Seyyid Kutub kitaplarından Kur’an’ın Gölgesinde Kadın kitap alıntıları sizlerle…
Kur’an’ın Gölgesinde Kadın Kitap Alıntıları
Cenin ilmi (Genekoloji) nin gelişmesiyle görülüyor ki annelerin hamilelik halindeki fedakarlıkları son derece büyük ve son derece duygulandırıcı bir yüceliğe sahiptir.
Bir çocuk yaşamının belirli süresinde, kendisini gözeten ve idare eden şefkatli bir ele muhtaçtır. Ancak böylece kişiliği gelişme imkanı bulabilir. Bu ise, ancak tabii yoldan kurulmuş bulunan aile yuvalarında mümkün olabilir.
Zira zina isnad etmek cezasız bırakıldığında, iftiralar hiç bir sınır tanımaz, en şerefli makamlara ulaşır. Böylece toplum bütün dokunulmazlığını, bütün hayasını ve bütün güvencesini kaybeder.
Rasulallah (sav) şöyle buyurur: Müslümanlardan, çıkar yol bulduğunuz müddetçe hududu tatbik etmeyin. Çünkü imamın bağışlama hususunda hata etmesi, ceza verme hususunda hata etmesinden daha hayırlıdır. (Tirmizi, Beyhaki)
İslâm mükemmel bir hayat düzenidir. Onun temeli ceza vermek değildir. Onun gayesi temiz bir hayat sağlamaktır.
Tabiî olan aile hakikatini gözardı eden her nizam güçsüz, çürük, dayanıksız ve yok olmaya mahkumdur.
Hak, tüm ilişkileri fıtrat temeline uygun değerlendirir.
Yalnızca söz, var olan bir hakikatı değiştirmez.
Tek bir kalp, iki ilaha ibadet etmez.
İnançlı kişi; ‘Ben bunu kişilik vasfımla, şunu da İslâm’î vasfımla yaptım’ diyemez. Günümüzde bazı siyasiler, şirket sahipleri, ilmi veya sosyal kuruluşlardaki insanların: Şunu kendi kişilik vasfım ve şunu da şirkette çalışma vasfımla taptım. dedikleri gibi.
Müslüman o, tek bir kalpli; tek bir kişidir. Tek bir akidesi vardır. Hayata bakış açısı birdir. Olayları değerlendirmede tek ölçü sahibidir.
İbadet değerleri sadece adetlerle sınırlanmamıştır. İbadet bütün alanları kapsamıştır.
İnsan nefsi bazen içinde yaşadığı lâhzaya dalar; kendini o anki şartlara ve gereklere kaptırır. Bazen istikbal pencereleri onun üzerine kapanır, içinde yaşadığı anın hapishanesinde sıkıntılı ve dertli olarak yaşar. O durumun sonsuza kadar devam edeceğini, içinde bulunduğu şartların ve durumların kendisini kovalayacağını ve hiç bir zaman onun peşini bırakmayacağını zanneder. İşte bu, çoğu zaman sinirleri bozan kapalı psikolojik bir gapishanedir.
Ama gerçek hiç de böyle değildir. Allah’ın takdiri sürekli görev yapar. Sürekli değişir ve her an yeni yeni şeyler peyda olur. İnsanlığın beyninde tasavvur edilmeyen bazı durumlar ortaya çıkar. Sıkıntıdan sonra bolluk, kolaylıktan sonra zorluk, darlıktan sonra genişlik, kapalılıktan sonra inşirah oluverir. Allah her an başka bir şen arzeder.
Hiç kimse Allah’ın kendisine verdiğinden fazla birşey elde edemez. Çünkü Allah’tan başka verme kaynağı yoktur. Onun hazinesinin dışında başka bir hazine de yoktur.
Nafaka, kolaylıktır. Nafaka, yardımlaşmak demektir. Nafaka, adalettir. Bu konuda erkek zulüm etmemeli, kadın da meseleyi çıkmaza sokmamalıdır.
Her hükmün ardında muhakkak bir hikmet vardır.
Şüphesiz Allah tevekkül edenlere kafidir.
Bu hükümlerin muhatapları Ahiret gününe inanan mü’minlerdir. Bundan dolayı yüce Allah onlara kendi akideleriyle öğüt veriliyor. Eğer Allah’a ve Ahiret gününe inanıyorlarsa öğütlerden ibret alacak ve kendilerine geleceklerdir. Onların imanlarının ölçüsü budur ve iman ediyoruz sözlerindeki doğruluğun derecesi ancak bununla anlaşılır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Evlilik bağı maruf üzere kurulur ve maruf ile son bulur. Haddizatında asıl önemli olan gönüllerdeki sevginin sürdürülmesinin yolunu açık bırakmaktır.
Çünkü İslâm, insanın fıtratıyla çelişen, hayatın gerçeklerini hiçe sayan kof bir palavracılığa, silinmeye mahkum bir zerafete, başıboş bir idealizme dayanmayan ilahi bir sistemdir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
O senenin yeni moda elbisesi kadının yapısına uygun olsa da olmasa da; güzellik törenleri ona nasip olsa da olmasa da onun elinde itaat etmekten başka hiçbir şey yoktur. O tanrılara ibadet edecektir. Aksi takdirde o ilahların emrine boyun eğen diğer hayvanlar topluluğu tarafından dışlanacaktır.
Çünkü İslam, insanın fıtratıyla çelişen , hayatın gerçeklerini hiçe sayan kof bir palavracılığa, silinmeye mahkum bir zarafete, başıboş bir idealizme dayanmayan ilahi bir sistemdir.
Ve nihayet İslâm dini geldi İslâm, kadını aile yuvasındaki tabiî makamına yükseltti. İslâm, kadının beşeri toplum nizamlarındaki ciddi ve önemli rolünü tamamlamak için geldi.
İslam, Cennet annelerin ayakları altındadır. Nebevî buyruğuyla kadına layık olduğu değeri veren tek sistemdir.
Tecrübeler ispat etmiştir ki ailenin yerini başka bir mekanizma alamaz ve onun karşıladığı ihtiyaçları karşılayamaz.Başka mekanizmalar,çocuğun yetişmesi ve eğitiminde onu zararlardan koruyamaz.
İslâm, kadını çalışma sahasına itseydi, kadınlık ve annelik duyguları zedelemiş olacağı gibi, istikbalin genç nesillerini yetiştirecek olan en büyük hazineyi de heder etmiş ve birkaç lokma yemek ve beş-on kuruş para için, insanlığın en kıymetli hazinelerini boş yere harab etmiş olurdu.
Civciv yumurtadaki tüm gıdaları yiyerek onu ortada boş bir kabuk olarak bıraktığı gibi çocuklar da anne ve babalarını tüm lezzet, nimet, sağlık ve enerjilerini emerek -ecel izin verdiği takdirde- düşkün birer yaşlı haline getirirler.
Kadın ve erkek bir tek nefisten yaratılmışlardır. Birisinin düşüklüğü diğerinin de düşüklüğü demektir.
İslâm, karı-koca ilişkilerine bir dostluk bir rahmet ve bir arkadaşlık gözü ile bakar.
Karşılıklı anlaşma, şefkat ve sevgi üzerine kurulsun diye
Karşılıklı anlaşma, şefkat ve sevgi üzerine kurulsun diye
İslâm fıtrattan gelen duygulara karşı savaşmaz.
Sadece onları düzenler ve bunları tahrik eden yapmacık tesirlerden temizlenmiş bir atmosfer hazırlar.
Sadece onları düzenler ve bunları tahrik eden yapmacık tesirlerden temizlenmiş bir atmosfer hazırlar.
Sizden fazilet sahibi olanlar, affetsinler, aldırış etmesinler. ALLAH’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz ve ALLAH bağışlayandır ve rahimdir.
İnsan gerçekten bir takım içgüdülerin tesiri ile kirlenmeye maruzdur.
Ancak ALLAH’a yöneldiği ve onun çizmiş olduğu yolda yürüdüğü takdirde ALLAH’ın lütfu ve yardımı imdadına yetişir.
Ancak ALLAH’a yöneldiği ve onun çizmiş olduğu yolda yürüdüğü takdirde ALLAH’ın lütfu ve yardımı imdadına yetişir.
Ruhun halini, ancak onu yaratan bilir. Bu insanlığın işini de ancak onu yoktan var eden bilir.
Onun sabrının tükendiğini ve tahammülünün azaldığını gösteren hiç bir kelime bile rivayet edilmemiştir.
Nefsinde ki vakurluğu, kalbinin yüceliğini ve güzel sabrını muhafaza ediyordu.
Zira dünya azabı ahiret azabından daha basittir.
İslâm’ın temeli ceza vermek değildir.
İslâm’ın gayesi temiz bir hayat sağlamaktır.
İslâm’ın gayesi temiz bir hayat sağlamaktır.
ALLAH; sizi akla ve düşünmeye çağırıyor. Onların gerisinde gizli olan hikmete, rahmete ve ortaya çıkan nimete davet ediyor.
İnsanların söyledikleri, ağızları ile çizdikleri yoldur. Cenab-ı ALLAH’ın söylediği ve onunla doğru yola ilettiği, fıtratla uyum içerisinde olan hak söz, insanların bu dayanaksız sözlerine galip gelmiştir.
Kadın, cahili toplumda var olan; erkeğin böbürlenmesinden ve erkek için gönül eğlendiren bir meta olmaktan kurtarılmış oluyordu.
Metod bir, yol bir, vahiy bir ve yöneliş birdir. O da bir tek olan ALLAH’a tam teslim olmaktır.
Bir adamda tek bir kalp vardır. Bu nedenle takip edeceği bir tek yolu olmalı. Onun için o, tek bir kanuna boyun eğmeli, tek bir düşünce taşımalı ve tek bir ölçü ile değerlendirmelidir.
ALLAH’ın emri, olup bitmiş bir kaderdir
Tek çözüm takva ( ALLAH korkusu ) iledir.
Cenab- ALLAH insanları kendilerinden daha fazla sever, kendilerinden daha fazla onların iyiliğini isteyip ve onlara anne ve babalarından daha fazla merhamet gösterir.
İslâm her işi ibadet ufkuna yükseltiyor, onu ALLAH bağıyla bağlıyor, hayatın kirlerinden, yeryüzünün çirkeflerinden, talak ve ayrılık atmosferinin gerektirdiği şiddet ve cazibenin karışıklığından tamamen temizlemiş oluyor.
İster ayrılık olsun ister bağlar birleşsin, her halükarda hayatın atmosferinde hakim olması gereken maruf; güzellik ve iyiliktir.
İnsan haramın hududuna yaklaşınca tuzağa düşer; cazibesi karşısında güçsüz kalır ve yenilir.
Çeşitli tesirlerin ve baskıların altındaki kalpleri delaletten dönderme gücü yalnız ALLAH’a mahsusdur.
İnsan, Rabbanî hükümlerin getirdiği emir ve yasakların arkadasında gizlenen maslahat ve hikmeti sezmekten daima âciz kalmıştır.
Kalpler, sahibinin mülkü değildir. Zira kalp, Rahman’ın iki parmağı arasındadır. İstediği tarafa çevirir.
İslâm, insanın fıtratını bozmadan, değiştirmeden, değer ve kıymetini inkar etmeden, şüpheye düştüğü, yanıldığı noktalarda zorluğa ve zulme baş vurmadan insanı yükseltir.
Takva, ALLAH’tan korkma meselesidir.
Her kadın güzel olmaya ve güzel görünmeye meraklıdır. İslâm bu fıtrî arzunun karşısında değildir. Ancak bunu tek erkek için verir. Bu erkek onun hayat arkadaşıdır.
Takva; bütün işlerin başını, sonunu güvenceye alan ve kalplerin uyanık kalmasını sağlayan biricik bekçidir.
İffetli ve habersiz mü’min kadınlara iftira edenler dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azap vardır. O gün kendi dilleri, elleri ve ayakları yapmış oldukları şeylere şahitlik ederler.
Halbuki tesettür zinettir. Ne var ki zamanın insanları cahiliyye yobazlığını hortlatarak hayvanlar alemine katılmak istiyorlar.
Selim Fıtrat, gerek ruhi gerekse bedeni ayıpların açığa çıkmasından tiksinir.
İçindeki herşeyin fitneyi alevlendirdiği şehvet ve nefsi tahrik ettiği ve cinsi iştahı alabildiğince körüklediği bu ateşin kokuşmuş havasını teneffüse mecbur olan biz insanların hali ne olacak? Bu asırda? Bu toplumda? Bu atmosferde?
Hangi şeyin mübah hangi şeyin haram olduğunu ne kadın tayin edebilir, ne de erkek. Bunu ancak yüce ALLAH tayin edebilir.
Erkeğin, kadının üzerindeki üstünlüğü, sahip olduğu kabiliyet ve istidatlara bağlıdır.
Aile müessesi bütün sosyal binaların ilk tuğlasıdır.
Hikmet, zulümden kaçınmak ve adaleti gerçekleştirmeye yöneliktir.
İslam meseleyi başıboş bırakmak için değil, sınırlandırmak için gelmiştir.
Yüce ALLAH iffeti, haşmeti ve fazileti emrediyor.
İstenen bütün manasıyla ve bütün şekilleriyle mutlak adalettir.
Kur’an, vicdanları bekçi, takvayı gözetleyici olarak insanın başına dikmiştir.
Gönül güzelliği daha derin ve daha iyidir.
İtikatta birleşmeyen iki gönlün nikahla birbirine bağlanması haram oldu.
Evlilik, iki kişi arasında yapılan en büyük, en derin, en uzun ve en güçlü bağdır Öyleyse gönüllerin birleşmesi, ayrılmayan bir bağ ile bağlanması lazımdır.
Kadın ve erkekelerin evlenmeleri için fakirlikleri bir enegel olmamalıdır. Çünkü rızık Allah’ın elindedir.
İnsan piskolojisini onu yaratan Allah’tan daha iyi kim bilebilir? Aksini iddia etmek cahillikten başka bir şey değildir.
Yaşamınızın uzun olması aldatmasın sizi.
Gerçekleri ters görme her devirde cahiliyye mensuplarına bulaşmış bir illettir.
İnsana asıl değeri kazandıran Yüce Allah’la irtibat halinde bulunan insanın ruhudur.