İçeriğe geç

Küçük Adam Ne Oldu Sana? Kitap Alıntıları – Hans Fallada

Hans Fallada kitaplarından Küçük Adam Ne Oldu Sana? kitap alıntıları sizlerle…

Küçük Adam Ne Oldu Sana? Kitap Alıntıları

&“&”

Şirketimiz sayesinde bir özel yaşamınız olduğunu unutmayın! Bu nedenle de sizin yaşamınızda önce şirket gelmeli, sonra yine şirket ve üçüncü kez yine şirket. Ondan sonra ne yaparsanız yapın. Bayım, biz olmasak siz yaşayamazsınız! Geçim sorunlarınızı biz üstleniyoruz.
Bizi kimin yönettiği umurumuzda değil" diyenler de var. Onlara göre başa kim geçerse geçsin bizi aldatıyor.
Toplumu ve bireyi düşünen, fedakarlığın ne olduğunu bizlere öğreten bir yönetimin başımıza geçmesini ne kadar isterdim! Şimdikiler ise fedakarlığı sadece bizim gibi zayıflardan bekliyor.
İşten eve döndüğünde sana kapıyı açan birisinin Hoşgeldin, tatlım" demesi. "Nasıl geçti günün, her şey yolunda mı?" diye sorması çok güzeldi. İnsanın uğruna çalıştığı birisi olması, işsiz bile kalsa onun sorumluluğunu omuzlarında hissetmesi mutluluk veriyordu.
Önemli olan, dört duvar, bir çatı, sıcak bir mutfaktı. Ve yanı başında bir kadın. Evet, bir kadın. Ne güzeldi gece yatakta yatmak ve yanında derin derin nefes alan bir kadın olduğunu bilmek!
Anlıyorum, anlıyorum. Genç adam, hepimiz sizin gibi düşünseydik patronun karşısında ayağımızda zincirlerle çalışır, bir dilim ekmek için yalvarır yakarır ve sonunda ona dualar edip dururduk. Fakat siz henüz çok gençsiniz, uzun bir yaşam var önünüzde. El etek öpmekle nereye varacaksınız, günü geldiğinde göreceksiniz.
Kuzucuğum ben öyle çok yetenekleri olan birisi değilimdir. Mesleğimde yükseleceğimi pek sanmıyorum. Biz ömür boyu para sıkıntısı çekeceğiz.
Böyle evlenilir mi? diye homurdanmıştı evlenme dairesinden çıkarken. Bir düğün yapmamızı beklemişti!
Parası cebinde kalsın. Herkesin karnını tıka basa doldurduğu, ucuz espriler yaptığı o toplantılardan nefret ediyorum. Biz annenin hoşuna gitsin diye evlenmedik."
… &‘Bizi kimin yönettiği umurumuzda değil,’ diyenler de var. Onlara göre başa kim geçerse geçsin bizi aldatıyor."
“Toplumu ve bireyi düşünen, fedakârlığın ne olduğunu bizlere öğreten bir yönetimin başımıza geçmesini ne kadar isterdim! Şimdikiler ise fedakârlıya sadece bizim gibi zayıflardan bekliyor.”
Ben ve o bu dünyanın bir parçasıyız. İnsanlar çoğalıyor ve azalıyor…
– Bakın Heilbutt, yukarıdakiler bize istedikleri kadar kötü davransınlar, baskı yapsınlar, düşük maaş versinler…
“Öyle de yapıyorlar,” diye Heilbutt atıldı. “Bizler onlar için değersiz varlıklarız. Bizler onların beslenip büyüdükleri gübreleriz…”
Oğlum, her şey senin istediğin gibi olmayacak, diyor­lardı ona. … Yolladığımız iki formu bir güzel doldurduktan sonra altını imzalayacaksın. Sana sorduğumuz bu soruların hepsi kartoteğimizde tabii ki var. Fakat sen yine de dol­durmak zorundasın. Eline ne kadar para geçiyor, ne zaman doğ­dun, nerede ikamet ediyorsun? Böyle formlar güzel belgelerdir.
Ona yaşamın daha ilk basamaklarında şunu öğretmişlerdi: Sen küçük bir tezgahtardan başka bir şey değilsin, sen önemsiz birisin, sen küçük bir yaratıksın, biz izin verirsek yaşarsın, izin vermezsek ölüp gidersin!
Onu koruyan hiçbir şey yoktu. Birlikte çalışacağı insanların desteğini bekleyemezdi, o günlerde politikacıların Alman toplumuna yaptığı çağrılar da karşılıksız kalmaya mahkumdu. Ortak olan tek şey mikropların birliğiydi! Geber git, sana ne bizden, senin gibi daha milyonlar var!
Sen benimlesin,yanımdasın! Biz bir aradayız! Sen ve ben!…
Bizim tek lüksümüz kişiliğimiz!
Ben artık yaşamın ortasında duruyorum.
Her insan şansız bir dönem yaşayabilir.
Önce her şeyi berbat ediyorlar, sonra da bizden güçlü ve özverili olmamızı istiyorlar.
Sen çok yüreklisin! Seni ne kadar sevdiğimi bilsen!
Ne güzel bir söz. Oğlum yalan söylemez… Oğlum canımı sıkmaz. Çocuğunuzun altını ne güzel de değiştiriyorsunuz! Doğuştan yeteneklisiniz. Siz doğuştan bir annesiniz…
Senin için güzellik sinema artistlerinin güzelliğidir…
Sempatik insanlar işten atılır, tahtakurularını ise kimse dokunmaz.
İnsanın her gün sevineceği bir nedeni var.
Vücut benim, ben ondan memnunum
İnsanlar, aralarındaki ilişkiler güçleştikçe daha yürekli olmalıdır.
Erkeklerin çoğu eşlerinin ne zaman doğduğunu bilmez.
Bugünlerde insanlar biraz etli butlu olduklarına şükrediyor. Kıskanmaktan vazgeç.
Başkalarının seni üzmesine izin verme !
Tatlım, işsiz de kalsan yürekliliğini hiç yitirme,
Şu dünyada olup bitenleri gördükçe insan çılgına dönüyor, patlamak istiyor!
Ah tatlım, arada sırada güzel bir yere gitsek, hiç çekinmeden harcasak, zengin insanlar gibi…
Toplumu ve bireyi düşünen, fedakarlığın ne olduğunu biz başımıza geçmesini ne kadar isterdim! Şimdikiler ise fedakârlığı sadece bizim gibi zayıflardan bekliyor.
Ölene kadar sadık kal
İyilik, iyiliktir!
Beni affettiğini söylerken yüzünü görmek istiyorum.
Bazı aynalarda insan kendini suda yüzen bir ceset gibi görür. Bazılarında daha geniş ve uzun…
Kadınlar için bu dünyada eski çorapları tamir etmekten sıkıcı başka bir iş yoktur.
Çocuk elini uzatıp banyo yapan anasının sabununu çalmadığı sürece doğmayacak denektir !
Her akıllı insan geç kalkar.
İnsanın uğruna çalıştığı birisi olması, işsiz bile kalsa onun sorumluluğunu omuzlarında hissetmesi mutluluk veriyordu.
Çocuk bir aile için nimettir.
Eğer günün birinde onun gibi dürüst olabilirseniz Tanrınıza şükredin.
Bazı erkekler sıradan kadınlardan hoşlanır.
Seni bir güzel elden geçirmişler.
Biz henüz çok genciz.
Her şey para,
Birbirimize namus sözü verelim!
Ah seni çocuk ağzı, o güzel ağız,
Kim bilir ne bilgeliklerle dolusun sen,
Kuş dili konuşuyorsun,
Hazreti Süleyman gibi…
Ömür boyu memurluk yapan kendi kendine aldatır!
Biz iki yoldaş olmalıyız. Yoldaşlar elbirliğiyle her şeyin altından kalkarlar.
Benden hiçbir şeyini saklamamalısın! Birbirimizden bazı şeyleri sakladık mı yalanda söylemeye başlarız.
Şuraya uzanıp güzel duyguları birlikte yaşayalım…
Tabii ben daha başka bir kadınım da! Sen beni şeker gibi tatlı birisini sanıyordu?
Bir süre evli gibi davranmayalım. Birbirimizle yeni tanışmış gibi görünelim…
Evlilik, günlük sorunların gerisinde kalır.
Ben bu eve ait değilim! Ben sadece seninim! Sırf ufaklık nedeniyle değil, bu ailede yaşayan külkedisine kurtardın diye de sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum…
Şimdi bana, güzelsin, diyen ilk erkek gerçekten sensin!..
“ Faşizmin ne demek olduğunu nereden biliyorsun sen, Sovyet yanlısı?”

“ Tabi biliyorum, zırhlı kruvazör kahramanı! ”

Bir insanın ellerine uzun uzun bakmak felaketi getirir.
Es rüzgâr, üfle rüzgâr
Alma çocuğumun şapkasını
Üfle rüzgâr, es rüzgâr
İyi davran çocuğuma.
Uzaktan bakıldığında bir evlilik çok kolay bir şeymiş gibi görünür. İki insan evlenir, çoluk çocuk sahibi olur. Hep birlikte yaşarlar, ellerinden geldiğince birbirlerine iyi davranırlar, yaşamlarında başarılı adımlar atmaya çalışırlar. Arkadaşça, dostça bir yaşam sürdürürler, aşık olurlar, günleri yiyip içmekle, uyumakla, çalışmakla, ev işleriyle, pazarları gezintiye çıkmakla, bazı akşamlar sinemaya gitmekle geçer. Hepsi bu.

Bir evliliğe yakından bakıldığındaysa iki insanın yaşamı sayısız sorundan oluşur. Evlilik, günlük sorunların gerisinde kalır.

Böyle davranamazlar. Bu dünyada namusluyla yaşayan ve çalışan, sadece kendilerini değil, başkalarını da düşünen insanlar istemiyor muyuz?
&”Sen küçük bir tezgahtardan başka bir şey değilsin, sen önemsiz birisin, sen küçük bir yaratıksın, biz izin verirsek yaşarsın, izin vermezsek ölüp gidersin!&”
İnanç sadece dinde olur
Mutlaka bir kez daha büroya çağrılacaktı. Bunu engelleyemezdi. Çünkü o bir “küçük adam”dı, bir hiçti!
Bizim gibiler gülebilirmi?Böylesi bir dünyada; hergün sayısız yanlış yapan yönetenlerimiz oldukça;dahası, herşeyi onlardan çok daha iyi yapabilecek ezilen, horgörülen küçük insanlar oldukça nasıl gülebiliriz?
Dışarıda düşmanlık, kargaşa dolu, kimsenin iyiliğini istemeyen acımasız bir dünya varken, yan yana yatmaları, kendilerini sıcak, küçücük bir ada gibi hissetmeleri kötü müydü yani?
Ah küçükhanım, insan yeni şeyler öğrenmesini beceren bir yaratık değildir. Yaşamı boyunca hep aynı saçmalıkları yapar durur. Buna ben de dahilim."
İnsan kimi gün, Keşke o an, bir an önce gelse!" demeden edemiyordu. Kurtuluş anı!
Toplumu ve bireyi düşünen, fedakarlığın ne olduğunu bizlere öğreten bir yönetimin başımıza geçmesini ne kadar isterdim! Şimdikiler ise fedakarlığı sadece bizim gibi zayıflardan bekliyor.
Bir evliliğe yakından bakıldığındaysa iki insanın yaşamı sayısız sorundan oluşur. Evlilik, günlük sorunların gerisinde kalır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir