İçeriğe geç

Kördüğüm Kitap Alıntıları – Calia Read

Calia Read kitaplarından Kördüğüm kitap alıntıları sizlerle…

Kördüğüm Kitap Alıntıları

Gerçekle yüzleş. En kötü düşmanım kalbimdi. Beni doğrayacak olan, kanatacak olan oydu. Ölümüm ondan olacaktı.
İmkânsız. Elini enseme koyuyor. Alınlarımız birbirine değiyor ve gözlerimizin arasında santimler kalıyor. İnsanlar sadece geride onlar için bir şey kalmazsa yok olur. Ama sen ve ben varız. Biz, her zaman senin yok oluşuna engel olacak kadar güçlü bir neden olacağız.
Hergün benim için bir bilinmezlik.Hergün sanki etrafım yoğun bir sisle çevriliymiş gibi bir hisle uyanıyorum ve bir parçamın eksildiğini biliyorum ve nerede olduğunu bilmiyorum.
Sadece bil diye söylüyorum.Ben iyi bir dostum Ama daha da iyi bir düşmanım.
Huzurlu bir an istiyorum , sadece var olmak için.
Hatıralar yok.
Sözler yok.
Acı yok.
Sessizlik.
Unutma ki en temiz ruhların bile içinde bir parça karanlık vardır.
Gerçek ise şuydu ki sahip olduğumu sandığım güç aslında hiçbir zaman benim olmamıştı. Güç kaderindi.
Dünyada yaralanmamış hiç kimse yoktur.
Tanrı her akla hakikat ile huzur arasında bir seçim yapmayı sunar. Hangisini istiyorsan onu seç. Asla ikisine birden sahip olamazsın.
Ama herkesin bir kırılma noktası vardır.
Patlamadan önce içinizi dökene kadar
ancak bir yere kadar sabredebilirsiniz.
Birini gerçekten sevdiğin zaman bu ömür
boyudur.
Lütfen hayatını yaşamaya değer kıl .
Ama ben onu seviyorum en karmaşık en
imkansız bir biçimde..
Bir insan bir hikayenin, hayali bir dünyanın içinde yaşayacak kadar şanslı olduğunda, bu dünyanın tüm acıları yok olur. Hikaye sürdüğün müddetçe, artık gerçeklik yoktur. – Paul Auster
Özgürlük insanı çarpan bir şey, evet, ama hayatım yerle bir olurken altında yatan gerçeği görüyorum: özgürlüğün bir bedeli var.
Ama keşke biri bana bu bedelin hayatım olduğunu söyleseydi.
Çoğu insan gerçeğin küçük narin bir kuş olduğuna inanır. Zararsız olduğunu düşünür.
Ama ben onların bilmediği bir şey biliyorum.
Cesaret edip de ellerini bedenlerinden çekebilirlerse o küçük kuşun gitmiş olduğunu fark edecekler. Tenlerini delip gelmiş, ruhlarını ta içine, en çok acıyan yerine göç etmiştir.
İşte bu yüzden ben burdayım, onlar ise burda değiller.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Çoğu insan burda sadece birkaç ay geçirir. Mücadeleyi bırakıp gerçeklerini kabullenirler. Olduğu gibi kabullenir ve buradan giderler.
Ya sen? diye soruyorum. Senin gerçeğin nerde?
Pencereyi işaret ediyor. Benim gerçeğim dışarda bir yerde. Onu üç yıl önce de istemedim ve hala da istemiyorum.
Tanrı her akla hakikat ile huzur arasında bir seçim yapmayı sunar. Hangisini istiyorsan onu seç – asla ikisine birden sahip olamazsın.
Bence hepimiz kaybetmenin kaçınılmaz olduğu bir oyunda kazanan taraf olmaya çalışıyoruz.
Sorun da burda Naomi. Oyun değil bu. Bu karayla ak arasındaki fark. Doğruyla yanlışın. Oyun değil bu
Unutma ki en temiz ruhların bile içinde bir parça karanlık vardır. Belki de bunu dünyadan saklama sanatında mükemmelleşmişlerdir. Ya da belki zihinlerinin kuytu bir köşesinde saklıdır. Ama vardır. Dünyada yaralanmamış hiç kimse yoktur.
Ben aşkın bir örümcek ağına benzediğini biliyordum. Bir kere yakalandınız mı, kaçış yoktur.
Sütyenimin askılarını yavaşça kollarımdan aşağı indirirken gözlerini gözlerimden ayırmıyor. Soğuk hava göğüslerime değiyor. Göğüs uçlarım sertleşiyor. Lachlan’ın beni süzmesini izlerken hafifçe gülümsüyorum. Yatağın diğer tarafma geçiyorum. Lachlan da beni takip ediyor. Başım yastığa değince Lachlan başını göğsüme gömüyor. Dudakları yavaşça göğüs çevremde bir daire çizdikten sonra göğüs ucumu kavrıyor. Ellerim omuzlarını kavrayıp tırnaklarım tenine geçerken sırtım yataktan kalkıyor
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bence hepimiz kaybetmenin kaçınılmaz olduğu bir oyunda kazanan taraf olmaya çalışıyoruz.
Seni özledim, diye fısıldıyor Max kulağıma.
Sesi kalbimi çevreleyen keskin pençeler gibi. Ağzından çıkan her
kelime beni delip geçiyor, nefesimi aksatıyor. Yüzüm ileri
dönük ama dudaklarının kıvrılıp o seksi gülümsemesiyle gülümsediğini görebiliyorum
Gerçek ise şuydu ki sahip olduğumu sandığım
güç aslında hiçbir zaman benim olmamıştı.
Güç kaderindi. Hep yanımdaydı, beni bana
uygun gördüğü yoldan yürütüyordu.
aşk, bu soğuk, baskıcı dünyada sizi tüm hatalarınızla seven doğru insanı bulmakta’
Özgürlük insanı çarpan bir şey, evet, ama hayatım yerle bir olurken altında yatan gerçeği görüyorum: özgürlüğün bir bedeli var.
Ama keşke biri bana bu bedelin hayatım olduğunu söyleseydi’
Tüm bu şeyleri içine atmak kaldıramayacağın bir yüktür. Dışa vurmak ise daha da zordur’
-Ya gerçekten yavaş yavaş yok oluyorsam ve benden geriye hiçbir şey kalmazsa?

( )

+İnsanlar sadece geride onlar için bir şey kalmazsa yok olur. Ama sen ve ben varız. Biz her zaman senin yok oluşuna engel olacak kadar güçlü bir neden olacağız’

Birini gerçekten sevdiğin zaman bu ömür boyudur’
Ama herkesin bir kırılma noktası vardır. Patlamadan önce içinizi dökene kadar ancak bir yere kadar sabredebilirsiniz’
İyi bir hayat yaşamayı hak ediyorsun, çünkü yaşamak için tek bir şansımız var’
Tanrı her akla hakikat ile huzur arasında bir seçim yapmayı sunar. Hangisini istiyorsan onu seç #8212; asla ikisine birden sahip olamazsın’
Mutsuzluğu hissediyorum ama mutluluğu asla’
Üzgünüm dedim yılgın bir şekilde. Tek bir kelimeydi. Ama doğru bir şekilde, içtenlikle ve merhametle söylenildiğinde, bir ruhu tekrar ayağa kaldırabilirdi’
‘’Babaannem her zaman yüz kuruş arkadaşın olacağına dört çeyrek kuruş arkadaşın olsun derdi.’’
Ama dünya mükemmel olmaktan çok uzak’
Öfkeli değilim. Ben sadece yenik düştüm’
Onu seviyorum. En karmaşık, en imkansız biçimde’
O her zaman benim bir parçam olmuştur ve bir insana bu kadar yakınken acınızın ona sıçramamasını bekleyemezsiniz’
Etrafım harcanıp giden zihinlerle dolu’
Tanrı her akla hakikat ile huzur arasında bir seçim yapmayı sunar. Hangisini istiyorsan onu seç asla ikisine birden sahip olamazsın.
Orada sonsuza dek yaşayabilirdim. Ve kim suçlayabilirdi ki beni? Hayal âlemi yaşanacak en güzel yer.
Pencereye tünemişti. Parlak ışık onu rahatsız etmiyor gibiydi. Belki, sadece belki, yeterince ışıkta kalırsa hayatındaki tüm karanlığın boğulup gideceğini düşündüğünü hayal edebiliyordum.
Bunları yaşamak için fazla küçük ve kırılgan görünüyordu. Şimdiye kadar nasıl dağılmamıştı?
Dünyada yaralanmamış hiç kimse yoktur.
Ama unutma ki en temiz ruhların bile içinde bir parça karanlık vardır. Fark etmek zor olabilir. Belki de bunu dünyadan saklama sanatında mükemmelleşmişlerdir. Ya da belki zihinlerinin kuytu bir köşesinde saklıdır. Ama vardır.
Yarın hikâyemi çözmek için bunu kabulleneceğim. Önce mahvolacağım. O donmuş su damlası gibi, düşüşüm kaçınılmaz.
Her gün benim için bir bilinmezlik. Her gün sanki etrafım yoğun bir sisle çevriliymiş gibi bir hisle uyanıyorum ve bir parçamın eksildiğini biliyorum ve nerede olduğunu bilmiyorum.
Etrafım harcanıp giden zihinlerle dolu.
Çoğu insan gerçeğin küçük narin bir kuş olduğuna inanır. Zararsız olduğunu düşünür.
Ama ben onların bilmediği bir şey biliyorum.
Cesaret edip de ellerini bedenlerinden çekebilirlerse o küçük kuşun gitmiş olduğunu fark edecekler. Tenlerini delip geçmiş, ruhlarının ta içine, en çok acıyan yerine göç etmiştir.
Bir insan bir hikayenin,hayali bir dünyanın içinde yaşayacak kadar şanslı olduğunda,bu dünyanın tüm acıları yok olur.Hikaye sürdüğü müddetçe artık gerçeklik yoktur.
-Paul Auster
Ama ben onu seviyorum en karmaşık en imkansız bir biçimde..
Ama ben onu seviyorum. En karmaşık, en imkansız biçimde.”
Ona hayır demenin milyarlarca yolu vardı. Ağzına doğru
fısıldadım, Evet. Boğazının gerisinden haşin bir ses çıktı. Saniyeler içinde kontrol elimden alınmıştı. Max dudaklarımızı birbirine bastırdı, alt dudağımı yalayıp ısırdı ve o kadar güçlü
bir şekilde emdi ki parmaklarımı acı ve zevk içinde onun omuzlarına bastırdım. Parmaklarımı saçlarında dolaştırıp başını geriye eğerek saçlarını çektim. Karşılık olarak o da elbisemin askılarını sertçe aşağı indirerek göğüslerimin açığa çıkmasını sağladı. Bir duraksama oldu. Nefes nefese kalmıştık. Meme uçlarım sertleşti. Oturuş şeklimden dolayı göğüslerimle yüzü arasında birkaç santim vardı. Gözleri göğüslerime takılı kaldığında işkence gibi sessizlik içinde onu izledim. Burun delikleri genişledi, iki eliyle göğüslerimi avuçladı. Öyle mükemmel ki, diye homurdandı. Göğüslerimi birbirine bastırarak ovduğunda inledim. Göğüslerimden birinin kıvrımını öptü. Beni öldürüyordu..
Askıları yavaşça kollarımdan aşağı indirirken gözlerini gözlerimden ayırmıyor. Soğuk hava göğüslerime değiyor. Göğüs uçlarım sertleşiyor. Lachlan’ın beni süzmesini izlerken hafifçe gülümsüyorum. Yatağın diğer tarafma geçiyorum. Lachlan da beni takip ediyor. Başım yastığa değince Lachlan başını göğsüme gömüyor. Dudakları yavaşça göğüs çevremde bir daire çizdikten sonra göğüs ucumu kavrıyor. Ellerim omuzlarını kavrayıp tırnaklarım tenine geçerken sırtım yataktan kalkıyor. Lachlan’layken böyle olduğunu unutmuşum. Vücudumun nasıl saniyeler içinde buzdan yangına geçebildiğim unutmuşum. Bana nasıl dokunacağını, nasıl öpeceğini, beni nasıl çıldırtacak şekilde tutacağını bildiğini unutmuşum..
İnsanlar sadece geride onlar için bir şey kalmazsa yok olur.
En temiz ruhların bile içinde bir parça karanlık vardır Dünyada yaralanmamış hiç kimse yoktur.
Herkesin hissetme, düşünme, sevme ve kendilerini ifade etme şekilleri farklı. Sanırım dünyayı döndüren şey de bu.
Özgürlük insanı çarpan bir şey, evet, ama hayatım yerle bir olurken altında yatan gerçeği görüyorum: özgürlüğün bir bedeli var.
Ama keşke biri bana bu bedelin hayatım olduğunu söyleseydi.
Özgürlük insanı çarpan bir şey.
Hayatınızda yokluğunu çok uzun bir süre hissettiğiniz zaman ona takıntılı hale geliyorsunuz. Onu geri kazandığınızda yapacaklarınızı düşünüyorsunuz. Belki dışarıda durup içinize çekebildiğiniz kadar temiz hava çekersiniz. Ya da belki çimenlerde uzanıp, gitmek zorunda olduğunuz hiçbir yerin olmadığının bilincinde olarak, üzerinizdeki gökyüzünü ve pofuduk beyaz bulutların yavaşça sürüklenişini izlersiniz. Zaman ilerledikçe ne yapacağınızı daha çok hayal etmeye başlarsınız. Ve sonra özgürlüğünüz elinize verilir, öyle kolayca ve öyle hızlıca olur ki bu adeta kendinizle ne yapacağınızı şaşırırsınız.
Ne hissediyorsun Naomi?
Bir adım ileri, yirmi adım geri atmış gibi hissediyorum, diyorum ellerime doğru.
Ya başaramazsam? Sesim kısılıyor. Ya gerçekten yavaş yavaş yok oluyorsam ve benden geriye hiçbir şey kalmazsa?
İmkansız. Elini enseme koyuyor. Alınlarımız birbirine değiyor ve gözlerimizin arasında santimler kalıyor. İnsanlar sadece geride onlar için bir şey kalmazsa yok olur. Ama sen ve ben varız. Biz her zaman senin yok oluşuna engel olacak kadar güçlü bir neden olacağız.
Şimdi bir nefes çek ve üfle, diyor.
Benden alevi söndürmemi istemiyor. Benden hayatımdaki acıyı, gözyaşlarını, yıkımı söndürmemi istiyor. Bunu ben de her şeyden çok istiyorum. O yüzden yüzümü aleve yaklaştırıyorum. Lachlan’ın gözlerine bakıp koca bir nefesle alevi söndürüyorum.
Ben aşkın bir örümcek ağına benzediğini biliyordum. Bir kere yakalandınız mı, kaçış yoktur.
Gidişini izledim ve bu bana sanki tüm 365 gün boyunca orada dikilip dönüşünü beklemişim gibi hissettirdi.
Tanrı her akla hakikat ile huzur arasında bir seçim yapmayı sunar. Hangisini istiyorsan onu seç – asla ikisine birden sahip olamazsın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir