İçeriğe geç

Konuşan Odalar Kitap Alıntıları – Murat Güçlü

Murat Güçlü kitaplarından Konuşan Odalar kitap alıntıları sizlerle…

Konuşan Odalar Kitap Alıntıları

Adımı unuttum, onun adını her sayıkladığımda. Sonra odalarım vardı benim, unuttuğum her şeyi bana hatırlatan. Adımı da hep sonradan hatırladım, ona dair ne varsa onlardan hep sonra
Rüzgarın esintisine bıraktım kendimi. Kaç mevsim geldi geçti bilmiyorum. Öyle çok bekledim ki ben onunla olan mevsimi. Kimse duymadı. Kimseler görmedi.
Bir bedende iki dilden sevmek
Biri yasaklı, ana sütü gibi helal ama yasaklı
Yazmak yasak, konuşmak yasak!
Uyuyunca geçer, çocukluğumdan bilirim.
O gitti, umudum bir daha okunmamak üzere tozlu rafların arasına bırakılan bir kitaba dönüştü.
Kandırıyorum kendimi çünkü özlenen değerli diye kendimi kandırıyorum. Bu yalana kaç yaşıma kadar inanacağım bilmiyorum ama bir gün yalan olduğu gerçeğiyle yapayalnız kalmaktan korkuyorum.
Bir bilsen, içimde hiç gelmeyen birinin gitmişliği var. Şimdi bütün şiirler ve bütün kelimeler onu tamamlamaya çalışıyor.
Her şeye anlam verince anlamsızlaşıyor her şey.
İyi olan her şeyin mutlaka can acıtan bir bedeli olmalıdır.
Acımız büyük, uğruna okyanusları aştıklarımız bizim için dereyi göze alamadılar
Bütün duygular bende yansımalardan ibaret. Var git yoluna dediğim ne varsa kapımı çaldı. ‘Girmeyin!’ diyemedim.
Ben çırpındıkça zamanın durgunluğu, ben durunca zamanın akışkanlığı midemi bulandırıyor.
Nasılsın?
Can kuraklığım, sessiz çığlığım.
Nedendir bilmiyorum ama bir şehir çağırıyor beni derinden. Bir şehir alıyor beni bütün özlemlerimden..
Derler ki; şiir kalbin sesi, lal olunca diller
Arada ses ver, yalnız olduğum anlaşılmasın
Kimselerin herkesleştiği yerde sen kendin oluyorsun.
İnsan, insanı anlayınca susar. Anlamayanlar ise hep bizi sustururlar.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ben benlerimle her kavga edişimde, hep benliğimden biraz biraz kendimi kaybedeceğim.
Belki bir kahve köşesinde, bir yudum çayda, belki bir deniz kasabasında sahilleri döven bir dalganın sesinde bulacaksın kendini.
Ne kadar gidersen git, ne kadar dönersen dön değişmeyen tek şey kalbindeki.
İçimde her yaştan insan var. Ama ben hangisiyim bilmiyorum
Ben ve kendim. Ah benim canım kendim!
Koşar adımlarla uzaklaşıyorum herkesten en çokta kendimden
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Notasız bir kalbin sesini duymak mümkün mü?
Kalbim:Ben galiba yine aradayım. Ne kadar kötü bir duygu arada kalmak. İki taraftan üzerime duvarlar yürüyor sanki. Duvarların sessizliğinden korkuyorum. Odaların ise konuşmasından bıktım.
Ve’den sonrasının dürüstlüğünü göremedik.
İnsan, hayatta bir kişiye aşık olur. Sonrakiler hep onun yansımasıdır. Haksız mıyım?
Yol uzun, burada masalların sessizliği başlıyor. Gözlerini kapat ve bütün çocukça hayallerini sığdırabileceğin bir camın saydamlığına bırak..
Geride ne kadar hasret varsa ve ileride ne kadar umut varsa aynı yolda kesişmelerini hayal ediyorum
Sonra, kendimi notasız birkaç şarkının nakaratına bırakıyorum. Bazen de zihnimde müziği çalınırken sözlerini hatırlayamadığım, dilimde mırıldanan o şarkılara bırakıyorum. Bunlar bedenimde tanımyalamadığım bütün tufanlarıma meal oluyorlar.
Düşünüyor ve düşlüyorum Sonra haykırıyorum. Her neredeysen, her nerede tutsak kaldıysan, senin bu bilinmeyen yüzünün artık bana uğrama vakti gelmedi mi? Yoksa bu göğüs kafesi daha ne kadar özlemine dayanabilir ki? Sahi, özlemek neydi?
Çünkü insan, kabuklanan yarasıyla oynamayı her zaman çok sevdi
Bir bedende iki dilden sevmek.. Biri yasaklı, ana sütü gibi helal ama yasaklı. Yazmak yasak, konuşmak yasak.
Unutma pahasına açılan bir bira şişesinde ilk yudumu içerken ‘besmele’ çeken bir adamın masumiyetine rastladım. Hangisinin günah olduğunu anlayamadım. İçilen bira mı yoksa çekilen besmele mi?
Ama ben hala aynı yerden özlüyorum
Kızgınlıklar, gök gürültüsünü anımsatırlar. Oysa kırgınlıklar, çok sessizdirler. Çocuk gibi çekilirler köşelerine fark edilmeyi beklerler
Konuşan Odalar /Murat Güçlü
Hep aynı Ya sen nasılsın, anlatabildin mi ya da atlatabildin mi içindeki çıkmazları?
Gökyüzüm hep maviydi, hep de mavi kalacak
İçimde her yaştan insan var ama ben hangisiyim bilmiyorum
“Notasız bir kalbin sesini duymak mümkün mü? “
Çok sonra öğrendim. Bir yerden bir yere gitmenin veda olduğunu.
Uyuyunca geçer
Yıllar;
Yıllar benden çok şey aldı. Misal, ak düşmesine izin vermeden saçlarımı aldı. Bir kaç yıl sonra adını unutacağım sevdiklerimi aldı. En çokta ne aldı biliyor musun?
Bana ait olduğunu düşündüğüm seni aldı. En çok buna hayıflanır, buna ağlar hüzünlenirim. (7.Murad)
İnzivaya çekildim, döneceğim, yazsam kapıma tıklatmadan gitse herkes gibi..
Düşünüyor ve düşlüyorum. Düşledikçe düşüyorum. En kötüsü de bunun farkındayım.
Bir insan ne kadar kendinden kaçabilir ki?
‘Ya sonra?’ diye başlayan cümlelerin bir yerlerinde kayboluyorum.
Zor olan hayat değil Başkanım, zor olan insanlar. Kabullenemiyoruz
Yürüdükçe yol uzadı, kısalması gerektiği her yerde
Vedalardan çok korkarım. Bir de özlemekten. Biliyor musun, bazı zamanlar bu özlem öyle artıyor ki karın ağrısı gibi, cuk diye oturuyor bedenime. Her an nakavt olabilirim, tek bir darbeyle. Tutunmaya çalışıyorum,susmak bilmeyen soğuk duvarlara ve bir de onun adını sayıkladığım umutlarıma
Ben çırpındıkça zamanın durgunluğu,ben durunca zamanın akışkanlığı midemi bulandırıyor.Çok yoruldum, hepsi tek cümle
Ve ben, bir yasemin çiçeğinin özünde kayboluyorum Başkanım. Kokusunu hep aldığım ama hiç bulamadığım bir çiçek
Meğer yaşamanın basit yanı herkes’leşmekmiş. Şiddetle okumanızı tavsiye ediyorum tam bu günlerimiz için yazılmış
İyi biri miydik? İyi biri olmak istedik mi? İyiliğin ölçütü var mıydı? İyilik kazanır mıydı? Yoksa hep masallara mı kandık?
Artık kaçmak yok, hayallerini gerçekleştirmeye geldim. Bir insan ne kadar kendinden kaçabilir ki?

Birbiriyle bağlantılı, roman tadında, birbirinden kuvvetli aforizmalardan oluşan bu denemeyi severek okudum. Yazarın kalemine bereket, baş ucu kitaplarıma ekledim.

İçimde koşar adımlarla uzaklaşıyorum herkesten çokta kendimden

AH BE BAŞKANIM, AH BE!

Bütün yaşantılar bende yansımalardan ibaret. Var git yoluna dediğim ne varsa hep kapımı çaldı ‘Girmeyin!’ diyemedim.
Düşünüyor ve düşlüyorum. Düşledikçe düşüyorum. En kötüsü bunun farkındayım.
Sonra bir sarhoşun içkisinin dibindeki son damlasını içerken güneşin doğuşunu seyredişine rastladım. Güneşi, satın almıştı. Ben şahidim, hiçbirimiz onun kadar zengin değildik
Herkesler bir yere yetişmenin derdinde bir şeyi koparmanın derdinde. Martılar bile
Yani çingene piliciydim bir zamanlar artık münzeviyim. Anlıyorsun değil mi?
Birikmiş özlemlerin başladığı yerden
Sabırların en kıdemlisiyle sınandığımız şu günlerin hatrına..
Rüzgar her yüzüme estiğinde saçların sarıyordu beni, bedenim okyanustan sahile taşınan kum misaliydi Savruldum, savruldukça bilinen bir sahilden, bilinmedik bir sahile Şimdilerde bedenim hâlâ kum misali. Islak bir ayağa yapışır vaziyette bedenimin kum taneleri Ve ben hâlâ denizin maviliğini özlüyorum. Dibindeyken hasret kaldığım maviliğine
Anlamak, anlaşılmaya eşdeğer mi? Yanlış anlama hastalığına mı tutuldum ben?
Yağmur tanelerini düşün
Nasılda dövüyorlar benim dört duvar arasında kalmış yalnızlığımı
İçimde her yaştan insan var ama ben hangisiyim bilmiyorum.
Ebedi uykunun toprak altında olduğuna inanıyorum. Toprak her şeyi nötrlediği gibi bizim hırçınlıklarımızı, öfkemizi ve kederlerimizi de nötrlüyor mu acaba? Kim bilir, belki de ebedi sessizlik bu yüzdendir.
Notasız bir kalbin sesini duymak mümkün mü?
İçimde koşar adımlarla uzaklaşıyorum herkesten. En çokta kendimden
İçimde koşar adımlarla uzaklaşıyorum herkesten.
En çokta kendimden.
Kalbim:Ben galiba yine aradayım. Ne kadar kötü bir duygu arada kalmak. İki taraftan üzerime duvarlar yürüyor sanki. Duvarların sessizliğinden korkuyorum. Odaların ise konuşmasından bıktım.
Öyle bir rüya yaşasınlar ki ömürleri boyunca belleklerinde ve gençliklerinde yaşayıp dursun. Ve kendilerine Allah’ım ben bu mutluluğu hak edecek ne yaptım? diye mutluluklarını sorgulasınlar. Her sorguladıklarında da dillerinde şükür ve tevekkül eksik olmasın Başkanım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir