İçeriğe geç

Kişi Nasıl Kendisi Olur Kitap Alıntıları – Friedrich Nietzsche

Friedrich Nietzsche kitaplarından Kişi Nasıl Kendisi Olur kitap alıntıları sizlerle…

Kişi Nasıl Kendisi Olur Kitap Alıntıları

-Daha sabahın köründe, insan dinçken, gücünün kuvvetinin şafağındayken, bir kitap açmak, -ayıp derim buna!
Bir tanrı yeryüzüne inseydi, her ne yapsa haksız­lık olurdu, cezayı değil, suçu kabullenmek tanrısal olurdu o zaman.
ve iyinin ve kötünün yaratıcısı olmak isteyen, önce 1yok edici olmalıdır ve değerleri paramparça etmelidir.
En büyük kötülük de en büyük iyiliğe dâhildir böylece, ama bu yaratıcı iyiliktir
Ama korkunçtur benim hakikatim: çünkü şimdiye kadar hakikat dendi yalana
Hiç kuşku yok ki Almanlar idealisttir.

Tarih konularındaki tüm değer ve değersizlikler konusunda karar verebilmek için – onları saptamak için – ilkönce Alman olmak, irk olmak gerekir

Ah, bu büyük yorgunluk her daim uzak olsun diye benden!!!
Zerdüşt insandaki büyük tiksintiyle de başa çıkmıştır:
Insan 1biçimsizliktir, 1malzemedir, yontucuyu gerektiren çirkin 1taştır
Kitaplarla haşır neşir olmuyorsa, düşünmüyordur
Insan aynı zamanda şair, bilmeceleri çözen ve rastlantılardan kurtaran olmasaydı, nasıl katlanırdım insan olmaya!!!
Gece oldu: Ah, öyleyse ışık olmak zorundayım! Ve geceye ait olana susamak! Ve yalnızlık!
Gece oldu: Şimdi içimden 1pınar gibi fışkırıyor arzum – konuşmayı arzuluyorum.
Gece oldu: Şimdi daha yüksek sesle konuşur tüm kaynayan pınarlar. Ve benim ruhum da kaynayan 1pınardır.
Gece oldu: Ancak şimdi uyanır tüm âşıkların şarkıları. Ve benim ruhum da 1âşığın şarkısıdır
Benim armağan etme mutluluğum sona erdi armağan ederken, erdemim kendinden bıktı bolluğu yüzünden!
Her zaman armağan eden, utancını yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır; her zaman paylaştıranın eli ve yüreği nasır tutar paylaştırmaktan
Benden alıyorlar: ama dokunabiliyor muyum ruhlarına? 1uçurum var vermekle almak arasında; ve en küçük uçurumun en son aşılması gerekir
ve mutlu olmak isterdim sizin ışık-armağanlarınızla.
Oysa kendi ışığımda yaşıyorum ben, kendimden çıkan alevleri yine kendim yutuyorum
Gecedir: Şimdi daha yüksek sesle konuşur tüm kaynayan pınarlar. Ve benim gönlüm de kaynayan 1pınardır.
Gecedir: Ancak şimdi uyanır âşıkların tüm şarkıları. Vebenim gönlüm de bir âşığın şarkısıdır.
Dindirilmemiş, dindirilemez 1şey var içimde; yükseltmek istiyor sesini. Aşka duyulan 1özlem var içimde, kendisi de konuşuyor aşkın dilini.
Işığım ben; ah, gece olsaydım! Ne ki ışıkla kuşatılmış olmaktır benim yalnızlığım.
“Kendim ele aldım kendimi, yeniden iyileştirdim.”
– 1ruh ki, en uzun merdivene sahiptir ve en derine inebilir,
Kendi içinde en uzağa koşabilen, yolunu şaşırıp gezinebilen en geniş ruh,
kendini rastlantıya zevkle bırakabilen en gerekli ruh,
oluşun içine dalan, var olan ruh; kendisi her şeye sahipken, istemek ve arzulamak isteyen ruh, –
kendinden kaçan, kendini en geniş daire içinde yakalayan, deliliğin en tatlı dille seslendiği, en bilge ruh,
kendini en çok seven, içinde tüm şeylerin akıntısını, karşı akıntısını, yükselişini ve alçalışını barındıran ruh
Yalnızlığın yedi derisi vardır; hiç1şey sızmaz içeriye. İnsanların arasına gelir, dostlarını selamlarsın: Yeni 1ıssızlık, selamlayan 1bakış yoktur artik. En iyi durumda, 1tür isyan. Böyle 1isyanı yaşadım ben, çok farklı derecelerde, ama yakınımdaki hemen herkesten; öyle görünüyor ki, 1den1e ani 1mesafe hissettirmekten daha inciticisi yoktur, – saygı duymadan yaşamayı bilmeyen soylu doğalar enderdir
bu dönemde inanılmaz derecede melankolik 1melodi çınlıyordu etrafımda, ölümsüzlükten ölmek sözlerinde bulmuştum nakaratımı
içgüdü olmuş bir kendini aldatma, hiçbir olayı, nedenselliği, gerçeği görmemeyi kafaya koymak, yanlığa karşı gözleri kör olmak, cürmün daniskasıdır; yaşama karşı işlenmiş bir cürümdür
Daha kendi kendinizi aramamışken be­ni buldunuz. Böyledir tüm inananlar; inan­cın değeri azdır bu yüzden.
Şimdi size beni yitirmenizi, kendinizi bulmanızı buyuruyorum; hepiniz beni yadsıdığınız gün, ancak o gün geri döneceğim sizlere
Vay, bağışlayanların mutsuzluğu, vay!
Artık bana verecek mutluluğun kalmadı mı, ne çıkar! Acıların var daha
Ahlaki Değerlerin Kökeni” kitabının yazarının (Nietzsche, ilk ahlak karşıtı) insan eylemlerinin kökten ve kök söken analizi sayesinde ulaştığı temel ilke nedir? Ahlaki insan, düşünülür dünyaya, fiziksel insandan daha yakın değildir. – çünkü düşünülür dünya yoktur ”
Hiç1zaman, yaşamımın en hasta ve en acılı dönemindeki kadar mutlu olmadım kendimden: bu kendime dönuş un ne olduğunu anlamak için yalnızca Tan Kızıllığı na ya da Gezgin ve Gölgesi ne bakılsın yeter: bizzat en iyi türden 1iyileşme! Geri kalanı ardından geliverdi
Hastalık aynı zamanda tüm alışkanlıklarımdan tamamen vazgeçme hakkını verdi bana; unutmam için izin verdi, emretti bana; sakince yatma, aylaklık, bekleme ve sabırlı olma zorunluluğunu hediye etti
Ama düşünmek de budur zaten!
Bugün ne olduğum, bugün nerede olduğum – artık sözcüklerle değil, yıldırımlarla konuştuğum 1yükseklikte-, ah o zamanlar henüz ne kadar da uzaktım bundan!
Ama gordüm karayı, -yol, deniz, tehlike hakkında 1an bile kandırmadım kendimi, – ve başarı!!!
Şu anda bile geleceğime dalgasız bir denize bakar gibi bakıyorum.
Ama ben yalnızlık olmadan edemem; yalnızlık, yani iyileşme, kendine dönüş, özgür, hafif, esinen bir havayı solumak
Kendini unutmak, yanlış anlamak, küçültmek, daraltmak, orta değerde yapmak sağduyunun ta kendisidir.
Hiçbir şey de insanı hınç duyguları gibi çabucak eritip bitirmez.
Henüz ışıldamamış ne çok tan kızıllığı var
Kişinin kendisi olmasının koşulu, kim olduğunu hiç mi hiç bilmemesidir.
İffetliliği vaaz etmek, doğaya aykırılığa açık bir kışkırtmadır. Cinsel hayatın her aşağılanışı, kirli kavramıyla her kirletilişi, bizzat yaşama yönelik 1suçtur – yaşamın kutsal tinine karşı işlenmiş asıl günahtır.
Aşk – savaştır yöntemlerinden 1i, cinsiyetlerin birbirine ölümcül nefreti yatar temelinde
“Okumak beni kendi ciddiyetimden kurtarır.”
“Ne derece ‘günahkâr’ olduğum dikkatimden tümüyle kaçmış.”
Yalnızlıktan müstarip olmak da bir itirazdır, – ben her zaman çokluktan mustarip oldum
Dayanılmaz bir baskıdan kurtulmak isteyene haşhaş gerekir.
“Düşmanlık düşmanlıkla sona ermez, düşmanlık dostlukla sona erer.”
“İnsan hiçbir şeyden kurtulmayı, hiçbir şeyle başa çıkmayı, hiçbir şeyi geri çevirmeyi beceremez – her şey incitir.”
Trajik bir çağ sözü veriyorum: Insanlık en sert ama en gerekli savaşların bilincini, hiç acı çekmeden geride bıraktığında yaşama evet demenin en yüksek sanatı, tragedya yeniden doğacaktır
Gerçekliğin bilgisi, ona evet demek, güçlüler için bir zorunluluktur, tıpkı zayıflar için, zayıflığın ilhamıyla gerçeklik karşısında korkaklık ve ondan kaçışın ideal in bir zorunluluk oluşu gibi
“İnsan en az anne-babasıyla akrabadır.”
“Akrabalık dereceleriyle ilgili tüm egemen kavramlar, aşılamayacak birer fizyolojik saçmalıktır.”
Iffetligi vaaz etmek, doğaya aykırılığa açık bir kışkırtmadir.
K e n d i n d e n destek alarak dik durmalı, ayaklarını yere cesurca basmalı kişi, yoksa hiç sevemez.
Benim de zamanım gelmedi henüz,bazıları öldükten sonra doğar.
Insandaki büyüklük için ifadem amor fati’dir: başka bir şeyi istememek, ne ileriye, ne geriye ne tüm benliğe doğru. Zorunlu olana ne yalnızca katlanmak, ne de gizlemek onu – her türlü idealizm zorunlu olan karşısında yalancılıktir-, aksine, s e v m e k onu
Daha sabahın köründe, insan dinçken, gücünün kuvvetinin şafağındayken, bir kitap açmak
Göz alıcı insanlardan sakının!
Vay, bağışlayanların mutsuzluğu, vay! Güneşimin kararması! Vay susamaya susamış olmak! Vay açlıktan kıvranmak doymuşluğun içinde!
Işığım ben: Gece olaydım keşke! Ama budur işte benim yalnızlığım, çepeçevre ışıkla sarılmış olmam.
–İnsanın çevresinde duyduğu o ürkünç sessizliğe gelince, o da ayrı şeydir. Yedi kattır yalnızlığın derisi; birşey işlemez içine. İnsanlara yaklaşırsın, dostlarını selamlarsın: Gene bir ıssızlık, gene bir tek bakış yok karşılık veren.
ne düşündüklerini bilmeyen, kuş beyinli Amerikalıların acınacak gevezeliklerinden bana ne?
Geçmişinde böyle kimsenin istemeyi bile düşünemeyeceği birşey, insanlık yazgısının düğümlediği birşey bulmak ve bunun yükünü taşımak şimdi! Ezer insanı bu
Hiçbir şey elinizde değildir, gene de bir özgürlük duygusu, bir saltlık, bir güç, bir tanrısallık fırtınası içindeymiş gibi olup biter hepsi
Bizler ki böyle bir geleceği sezmişiz, buluncumuz, kafamız böyle bir açlıkla kıvranıyor, bugünkü insanla yetinebilir miyiz hiç?
hiçbir kuşun erişemediği yükseklerden geliyorum ben, henüz içinde hiçbir ırmağın yolunu şaşırmadığı uçurumları biliyorum.
Tavırlarda etkililik büyüklük demek değildir.
Içgüdüm bu yamyassı ezilmiş ve korkak dünyadan üzerine doğru gelen her şeyi püskürtebilmek için karşı koyacaktır.
Büyük ödevlerle düşüp kalkmanın bir tek yolu vardır bence, o da oyundur.
Ruhumun telleri titredi
Ve gizlice bir gondolcu türküsü
Şakıdı kendi kendine titreyerek,
mutluluktan rengârenk.
-Kimse duydu mu onları?
Ama tam budur rahibin istediği, bütünün, insanlığın yozlaşmasıdır: Bu yüzdendir ki saklayıp korur yozlaşan parçayı, bunun karşılığı olarak da hükmeder ona
Tragik bir çağ muştuluyorum: İnsanlık en amansız, ama en zorunlu savaşları bir kez ardında bırakıp, acı çekmeksizin unuttuğu an, yaşama evet deyişin en yüksek sanatı, tragedya yeni baştan doğacaktır.
–Benim sevgi tanımımı duyup anladınız mı? Gerçek bir feylosofa yaraşan biricik tanım budur. Sevginin tuttuğu yol savaş, özü ise cinslerin öldüresiye kinidir birbirlerine.
Sevdi mi parçalar gerçek kadın dediğin
insanın içini açabileceği kimseler bulunduğunu varsayıyorum.
Beni başkasıyla karıştırmalarını istemem; önce kendi kendimi karıştırmamalıyım bunun için de.
Başka bir akıllılık ve kendini savunma yolu da, insanın elden geldiğince seyrek tepki göstermesi, ‘özgürlüğünü’, inisiyatifini rafa koyup salt bir tepkin olmak zorunda kaldığı durumlardan ve ilişkilerden kaçınmasıdır.
İnsanın kendisi olmasının koşulu, ne olduğuna dair en ufak bir fikrinin bile olmamasıdır.
İnsan sürekli savunma zorunluluğu içinde, kendini artık savunamaz oluncaya dek güçsüz düşebilir.
Aptallığa karşı benim misilleme anlayışım, ona olabildiğince çabuk bilgelikle karşılık vermektir.
Tipik olarak hastalıklı bir varlığın, kendini sağlıklı kılmak şöyle dursun, aslen sağlıklı olması bile mümkün değildir.
Çünkü siz bir ipi titrek ellerle yoklayarak inmek istemezsiniz; tiksinirsiniz kapıyı açmaktan ardında ne olduğunu anladığınız vakit

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir