İçeriğe geç

Kırdığımız Oyuncaklar Kitap Alıntıları – Sunay Akın

Sunay Akın kitaplarından Kırdığımız Oyuncaklar kitap alıntıları sizlerle…

Kırdığımız Oyuncaklar Kitap Alıntıları

Onlara çiçek götürmeyelim
Kolonya sürünsünler
Taylarımızı, sıpalarımızı anlatmak için
Nefeslerimizi tüketmeyelim:
Tahtadan atları var binsinler…
Öncelikle çocuktur şair,kocaman gözleri olan bir çocuktur.Ve sözcüklerdir oyuncakları.
Yoklama defterinden öğrenmedim sizi
benim haylaz çocuklarım!
Sınıfın en devamsızını
bir sinema dönüşü tanıdım,
koltuğunda satılmamış gazeteler…
•Rıfat Ilgaz
O yürek ki,kendi için değil,başkalarının mutluluğu için atmamış mıydı bir ömür boyu?
Kâğıt olsam
Katlansam sana
(…)
Ben yaşamak istiyorum
Ağaç gibi sessiz,rahat.
Karınca kararınca değil,
Serile serpile boylu boyumca.
(…)
(…)
Artık ne yaşım var,ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
(…)
•Cahit Sıtkı Tarancı
 İster sokakta,ister sıcak,büyük ve güvenli bir aile ortamında geçsin küçücük mutlulukların cennetidir çocukluk. Kiminde bir çikolataya,kiminde bir oyuncağa, kimindeyse yalnızca bir kucaklamaya bakar,yüzlerine yayılan eşsiz kocaman gülümseyiş.Bir renktir çocukluk…
Bu çocuğun kanatlarını sakın kırmayın!…
Sonra oyuncakçı amca,
Senden aldığım tüfekleri,
Bozarak onlardan kuş yaptım,
Bana kızmassın değil mi?
•Abdülkadir Bulut
Düşler ertelenmesin!…
Yaşamın katılığı,kirliliği karşısında bir ada ararız sığınacak…
Çocuklar dedim;çünkü bir onların elleri kaldı kirlenmemiş!
Çay semaverin dışına taştı
Elma olgunlaştı
Ben büyüdüm birden
Nasıl oldu bilmem

Atımın üstüne atladım
Koşmaya başladım
Ben koştukça küçüldü yumağım

Keşke küçük kalsaydım
Bebeğimle oynasaydım
Bebeğim yere düştükçe
Büyüseydi yumağım

Çocukken kapı önlerinde
Kumla oynardık,
Ne oyuncağımız olurdu,
Ne de başka bir şey bilirdik oyun diye
Çocukluğumun oyunları
Oyuncaksız oyunlardı hep
Denizi sevmem de
Bu yüzden
Elveda dostlar,zirveye gidiyorum.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Oyuncakçı dükkânının raflarında bir oyuncak beğenmekten hiçbir farkı yoktur,sahilde çakıl taşı aramanın.Her ikisinde de düşler denizinin kıyısında gezinir insanın bakışları.
Kış,beyaz bir oyuncaktır çocukların ellerinde.Karın yağmadığı,saçakların buzdan dişlerini takmadığı bir kış mevsimi,oyuncaksız bir çocuk odasından farksızdır. Bu yüzden olsa gerek,fotoğraf albümündeki çocukluk fotoğraflarımıza bakar gibi dalar gideriz kar kürelerine.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sana ait olmayan şeylere göz koyma!
Uçaklar gelecekmiş
Korkum yok benim
Kâğıt gemilerim
Kurşun askerlerim hazır
Hem bunlar bozulursa
Babam yenilerini alır.
•Oktay Rifat
Pencerenin önüne oturmuş, kar yagisini seyrederken hiç tanımadığı yoksul insanları düşünüp, üşümeyen var mıdır?
“Cemal Süreya’nın şiirleri ve Yunus Emre.
Ne güzel yağıyorlar Türkçe’ye.”
Birilerinin kum torbalarını yığarak yaptıkları cephelerde çocuklarımızın ölmesini istemiyorsak, evlerimizdeki kütüphanelerimizi yeni kitaplarla durmadan genişletmeliyiz. Biz durursak, onlar öne geçecektir; bunu da unutmamalıyız.
Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Yaşamın katılığı, kirliliği karşısında bir ada ararız sığınacak
Anne ve babasının evliliklerini kurtarma çabasındaki çocuklar var bir de Ama onlar, yüreklerinin iki parçaya bölünmesine engel olamazlar. Arkadaşlarına göre çok daha çabuk büyürler, olgunlaşırlar.
Çocukken kapı önlerinde
Kumla oynardık,
Ne oyuncağımız olurdu,
Ne de başka bir şey bilirdik oyun diye
Çocukluğumun oyunları
Oyuncaksız oyunlardı hep
Denizi sevmem de
Bu yüzden
Pencerenin önüne oturmuş, kar yağışını seyrederken hiç tanımadığı yoksul insanları düşünüp, üşümeyen var mıdır?
Kış beyaz bir oyuncaktır çocukların ellerinde. Karın yağmadığı, saçakların buzdan dişlerini takmadığı bir kış mevsimi, oyuncaksız bir çocuk odasından farksızdır. Bu yüzden olsa gerek, fotoğraf albümündeki çocukluk fotoğraflarımıza bakar gibi dalar gideriz kar kürelerine.
“Baba, her erkek çocuğunun gözünde oyuncak bir attır. Babası erken ölen bir çocuk da, koşu takımlarını giyinmiş bir jokey gibi kalakalır hayatın ortasında…”
Saçlarına tüyler takıp sokaklarda ok atan çocuklar görülmüyor artık İstanbul’da. Sahi her kovboy filminin sonunda Kızılderililer kaybettiği için sinema salonundan gözü yaşlı ayrılan son çocuk ben miyim?
“Kitap okuyan anne ve baba yalnızca ev değil, Dünya Barışı’na da katkıda bulunur”
“Sahiden, yüzlerce sözcüğü ve erdeminizin en sevgili oyuncaklarını aldım elinizden; şimdi çocuklar gibi öfkeleniyorsunuz bana. Deniz kıyısında oynuyorlardı-sonra dalga geldi ve oyuncaklarını alıp derinliklere çekti; şimdi ağlıyorlar. Oysa aynı dalga yeni oyuncaklar getirecek onlara ve rengarenk yeni deniz kabukları yığacak önlerine! Böyle teselli bulacaklar; siz de dostlarım, onlar gibi, bulacaksınız kendi tesellinizi- ve rengarenk deniz kabuklarını! Böyle söyledi Zerdüşt.”
Yaşamın katılığı, kirliliği karşısında bir ada ararız sığınacak. Sanço Panço, bir ada bağışlayacağı umuduyla koşmamış mıdır Don Kişot’un ardından?
Kış, beyaz bir oyuncaktır çocukların ellerinde. Karın yağmadığı, saçakların buzdan dişlerini takmadığı bir kış mevsimi, oyuncaksız bir çocuk odasından farksızdır.
Koşuyor 6 yaşında bir oğlan
Uçurtması geçiyor ağaçlardan
Sizde böyle koşmuştunuz bir zaman
Çocuklara kıymayın efendiler
Bulutlar adam öldürmesin
kafayı kitap okumaya alıştırmak, parmakları piyano çalmaya alıştırmaktan kolay değildir
Baba her erkek çocuğunun gôzünde oyuncak bir attır.babası erken ölen bir çocuk da, koşu takımlarını giymiş bir jokey gibi kalakalır hayat’ın ortasında
Bir coşkudur çocukluk. bir umuttur en tazesinden.bir sevgidir saf,dahası bir aşktır en sakınılasından, ister sokakta ister sıcak, büyük ve güvenli bir aile ortamında geçsin, küçücük mutlulukların cennetidir çocukluk
oyuncakçılar çocukların dünyasıydı.ve çocukların dünyası tertemizdi
Bilgilerini,deneyimlerini katlayabilen insan emeği ile bütünleştiren,üretimi dönüştürebilen toplumlar uçarlar,Özgür olurlar
Amerika Birleşik Devletleri’nin televizyon kanallarında bir Kuveytli kız, Saddam’ın çocuklara işkence yaparak öldürdüğünü anlatır gözyaşları içinde. Zavallı kızın sözlerinden tüm dünya etkilenir ve bu haber sonrasında Amerika yanlılarının sayısında artış görülür. Oysa, kız çocuğunun babası Kuveyt’in ABD elçisidir ve savaş için yalan söylemeye zorlanan çocuk, hayatında bir kez olsun Kuveyt’e gitmemiştir!
Bir coşkudur çocukluk, bir umuttur en tazesinden, bir sevgidir saf, dahası bir aşktır en sakınılasından. İster sokakta, ister sıcak, büyük ve güvenli bir aile ortamında geçsin, küçücük mutlulukların cennetidir çocukluk. Kiminde bir çikolataya, kiminde bir oyuncağa, kimindeyse yalnızca bir kucaklaşmaya bakar, yüzlerine yayılan eşsiz kocaman gülümseyiş. Bir renktir çocukluk. Her çocukluk başka bir renk dünyada
Bu çocuğun kanatlarını sakın kırmayın!..
Uzaklara, çok uzaklara gidecektim .
Yoklama defterinden öğrenmedim sizi Benim haylaz çocuklarım!
Sınıfın en devamsızını
Bir sinema dönüşü tanıdım
Koltuğunda satılmamış gazeteler .
Önemli not :Çocuğunuza, yaptığı kağıt uçağı kalabalık bir yerde firlatmamasını ve sivri olan burun kısmını kütleştirmesini söylemeyi unutmayın
Bir Japon inancına göre kâğıttan bin turna kuşu yapanın dileği gerçekleşirmiş.
Nâzım Hikmet, penceresinin önünde duran, oğlu tarafından zembereği kurulmayan kamyonet, leğende yüzdürülemeyen beyaz kotranın ardından bakıyordu yağmura, kara bulutlara,güneşe,yıldızlara
Hayata!
Gürol Oyuncakları’nın kutularından çıkan dileği okumuş olan Iraklı çocuklar, Türkiye’ nin savaşa destek vermeyeceği konusunda herhalde umut doluydular!.. Ama biz oyuncağın gönderilmediği Irak’a, topların, tankların, askerlerin gönderilmesine göz yumduk.
Baba, her çocuğun gözünde oyuncak bir attır. Babası erken ölen bir çocuk da, koşu takımlarını giyinmiş bir jokey gibi kalakalır hayatın ortasında
Yörükoğlu oyunu, bir ayağı hayal dünyasında, öteki ayağı da gerçekler dünyasında olan bir köprü olarak tanımlanıyor. Bu tanım, yaşamın ta kendisi değil midir?
Ve ne gariptir ki, savunmalarında Marksist ve komünist bir şair olduğunu belirten Nazım Hikmet’in yargılandığı Erkin, yapıldığı tersaneden denize indirildiğinde Karl Marx’ın doğduğu kent olan Trier adını taşıyordu.
Yaşamın katılığı, kirliliği karşısında bir ada ararız sığınacak Sanço Panço, bir ada bağışlayacağı umuduyla koşmamış mıdır Don Kişot’un ardından?..
Salıncaktaki Atatürk’ü sallamak için ağacın ve dolayısıyla heykelin bulunduğu alana yalnızca çocuklar girebilir.
Çocukların salladığı bir Atatürk heykeli
Çocuklar dedim; çünkü bir onların elleri kaldı kirlenmemiş!
kar unutulmuşluğa, umarsızlığa açılan bir isyan bayrağıdır.
Pencerenin önüne oturmuş, kar yağışını seyrederken hiç tanımadığı yoksul insanları düşünüp, üşümeyen var mıdır? Beyaz her ne kadar teslimiyet anlamına gelse de, kar unutulmuşluğa, umarsızlığa açılan bir isyan bayrağıdır.
Yaşamın katılığı, kirliliği karşısında bir ada ararız sığınacak.
Oyuncaklarım çoğaldıkça kızımın benden şikayetçi olduğunu duydum:
Babam eskiden bana oyuncak alırdı; şimdi kendine alıyor
Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,
Birinciliği beyaza verdiler.
Edebiyat bir denizdir. Yüzme bilmeyen yeteneksizler, bellerini geçmeyen sularda ona buna su atıp, polemik yazılarıyla kendilerini göstermeye çalışırlar. Dalgıçlar ise sığ sularda deve güreşi yapanlara aldırmadan geçip giderler yanlarından. Onların yeri derinlerdir.
Babalar, evet gün gelir onlar da ararlar bir tahta at ile oynamanın mutluluğunu
Kapıları da hep devdir
dünyadaki sarayların
tokmağa uzanıp
sokaktaki çocuklarla
oynamasın diye
veliahtlar
Yalnız bir ufak kusuru
Var bu bombanın
Oyuncağını bırakıyor, çocuğunu götürüyor
O kadar olacak artık, hoş görün
Neye yarar yoksa
Bunca teknik gelişme
Bir çocuğu bile
Öldüremedikten sonra
Bütün iyi oyuncaklar kırılır.
Değeri çok olan eşya hayatta az yer tutar.
Baba, her erkek çocuğunun gözünde oyuncak bir attır. Babası erken ölen bir çocuk da, koşu takımlarını giyinmiş bir jokey gibi kalakalır hayatın ortasında
Birilerinin kum torbalarını yığarak yaptıkları cephelerde çocuklarımızın ölmesini istemiyorsak, evlerimizdeki kütüphanelerimizi yeni kitaplarla durmadan genişletmeliyiz. Biz durursak, onlar öne geçecektir; bunu da unutmamalıyız.
Okumak bir kitaptan alınan elemanlarla kendine bir manevi dünya yapmak, onun içinde tek başına yaşayabilmek demektir
Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
Uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
Oyuncakçı amca,
Ne çok oyuncakların var;
Top, tank, tüfek, tabanca
Gövdem titriyor,
Onlara bakınca!

N’olursun oyuncakçı amca,
Bundan böyle bizlere,
Oyuncak tüfekler yerine,
Ak yelkenli bir gemi,
Bir de süslü bebekler getir,
Unutma emi?

Sonra oyuncakçı amca,
Senden aldığım tüfekleri,
Bozarak onlardan kuş yaptım,
Bana kızmazsın değil mi?

Çünkü, bu ülkede ‘İnsan Hakları’nı savunmak ‘bölücülük’, ‘komünist işi’ sayılmıştır yıllarca

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir