İçeriğe geç

Kilitli Oda Kitap Alıntıları – Paul Auster

Paul Auster kitaplarından Kilitli Oda kitap alıntıları sizlerle…

Kilitli Oda Kitap Alıntıları

&“&”

Kendi karanlığıma girmiştim ve orada her şeyden çok daha korkunç olan şeyi öğrendim: cinsel arzunun aynı zamanda öldürme arzusu da olabileceğini ve insanın ölümü, yaşama yeğleyebileceği bir anın da gelebileceğini."
Hangi insan umut etme olanağını reddedecek kadar güçlüdür?
Hiç kimse bir başkasının sınırından içeri giremez, nedeni de basittir: Hiç kimse kendine ulaşamaz da ondan.
Hepimiz hikayeler dinlemek isteriz, tıpkı çocukken olduğu gibi dinleriz anlatılanları. Gerçek hikayeyi sözcüklerin içinde hayal ederiz, bunu yapmak için de hikayedeki kişinin yerine koyarız kendimizi, kendimizi anladığımız için onu da anlarmış gibi yaparız. Bu bir kandırmacadır. Kendimiz için varızdır belki, zaman zaman da kim olduğumuzu anlar gibi oluruz, ama yine de asla emin olamayız, hayatlarımız sürerken kendimize karşı gitgide daha fazla saydamlaşırız, kendi tutarsızlığımızın daha çok farkına varırız. Hiç kimse bir başkasının sınırından içeri giremez, nedeni çok basit: Hiç kimse kendine ulaşamaz da ondan.
Sonunda her hayat, nedeni belirsiz olguların toplamından, rastlantısal kesişmelerin, rastlantıların, kendi amaçsızlıklarından başka bir şey açığa vurmayan gelişigüzel olayların kaydından başka bir şey değildir.
Ölümle o kadar uzun zamandır birlikte yaşadım ki, elimde bir tek o kaldı.
Ölüm, mutluluk üzerinde tek gerçek söz sahibi olmakla kalmıyor, hayat hakkında karar verebileceğimiz tek ölçüt de o.
Kendimiz için varızdır belki, zaman zaman da kim olduğumuzu anlar gibi oluruz, ama yine de asla emin olamayız, hayatlarımız sürerken kendimize karşı gitgide daha fazla saydamlaşırız, kendi tutarsızlığımızın daha çok farkına varırız. Hiç kimse bir başkasının sınırından içeri giremez, nedeni de basittir: Hiç kimse kendine ulaşamaz da ondan.
Sonunda her hayat, nedeni belirsiz olguların toplamından, rastlantısal kesişmelerin, rastlantıların, kendi amaçsızlıklarından başka bir şey açığa vurmayan gelişigüzel olayların kaydından başka bir şey değildir.
Sözcükleri önemsemek, yazılanların ucunun size dokunması, kitapların gücüne inanmak- bunlar geri kalan her şeyi bastırır, bunların yanında insanın kendi yaşamı iyice küçülür.
…1ay çok uzun 1süre, 1insanın mahvolmasına bol bol yeter…
…Farklılıklar, bilinçaltıyla algılanan ilişkiler, alt akıntılar bütün bunlar bende yaramıyordu. Sonunda, bende hiç1şeyin işe yaramadığını söylemek herhalde yanlış sayılmayacaktı…
…Sonuna geliyoruz, sevgilim, oysa sen farkında bile değilsin. Sen ortadan kaybolacaksın, ben de seni 1daha asla görmeyeceğim…
…Eğer durum böyle giderse, seni kaybedeceğim.
"Böyle konuşma Sophie." "Elimde değil. Zaten gitmiş gibisin. Bazen gözlerimin önünde kaybolduğunu görür gibi oluyorum."
…Ama insan hayatı o kadar çeşitli koşullar altında yön değiştiriyor ki, 1insan ölene kadar onun hakkında 1şey söylenemez. Ölüm, mutluluk üzerinde tek gerçek söz sahibi olmakla kalmıyor, hayat hakkinda karar verebileceğimiz tek ölçüt de o…
…Her hayat sadece kendine indirgenebilir. Şöyle de söyleyebiliriz:
Hayatların anlamı yoktur…
…Insan hayatının anlamı yoktur, diyordum. 1adam yaşar, sonra ölür, bu 2gerçek arasında olanlar anlamsızdır…
… Hiç kimse 1başkasının sınırından içeri giremez, nedeni de basittir:

Hiç kimse kendine ulaşamaz da ondan…

…Tanımlamak gerekirse,
düşünce insanın farkında olduğu 1şeydir…
…Dünyadaki doğru yerimin kendimin dışında 1yer olduğu ortaya çıktı, orası benim içimde olsaydı bile tam yerini saptayamazdım. Bu, kendimle kendim olmayan arasındaki küçücük delikti ve hayatımda ilk kez bu hiç1yeri tam dünyanın merkezi olarak görüyordum…
…Kibarlık iyidir de fazlası zararlı olabilir.
Öyle 1an geldi ki artık birbirimizle çekişmediğimizi, aramızdaki her şeyin çözümlenmiş olduğunu hissettim…
…Haberler ne iyi ne kötüydü, ama umut var gibiydi…
…Hiç kimse 1kurmacanın parçası olmak istemez, eğer bu kurmaca gerçekse hiç istemez…
…Sonunda her hayat, nedeni belirsiz olguların toplamından, rastlantısal kesişmelerin, rastlantıların, kendi amaçsızlıklarından başka 1şey açığa vurmayan gelişigüzel olayların kaydından başka 1şey değildir…
…Gerçek, benim olmasını istediğimden çok daha basit…
…Herkesin kendi yoluna gittiği dakikadan başlayarak o benim için ölmüştü, artık geçmişime aitti, bugünüme değil. İçimde taşıdığım 1hayaletti, tarih öncesi 1hayal, artık gerçek olmayan 1nesneydi…
Hangi insan umut etme olanağını reddedecek kadar güçlüdür ?
.
Birinin dediği gibi, hikayeler sadece onları nasıl anlatacağını bilenlerin başına gelir.

Benzer şekilde, belki de deneyimler yalnızca onları deneyimleyebilenlere sunulur.

Sonu olmayan hikayeler sonsuza kadar sürerler, bunlardan birine yakalanmak demek, o hikayedeki rolünüz oynanıp bitmeden ölmeniz gerektiğidir.
&”Dünyanın başladığı yerde düşünceler biter&”
&”Ne de olsa gerçek sınav, herkes gibi olabilmek.&”
Sonunda her hayat, nedeni belirsiz olguların toplamından, rastlantısal kesişmelerin, rastlantıların, kendi amaçsızlıklarından başka bir şey açığa vurmayan gelişigüzel olayların kaydından başka bir şey değildir.
&”Hiç kimse bir başkasının sınırından içeri giremez, nedeni de basittir: Hiç kimse kendine ulaşamaz da ondan. &”
Hikâyeler ancak onları anlatmasını bilenlerin başına gelirler."
Hangi insan umut etme olanağını reddedecek kadar güçlüdür? "
Hiç kimse bir başkasının sınırından içeri giremez, nedeni de basittir: Hiç kimse kendine ulaşamaz da ondan.
Sonunda her hayat, nedeni belirsiz olguların toplamından, rastlantısal kesişmelerin, rastlantiların, kendi amacsızlıklarından başka bir sey açığa vurmayan gelişigüzel olayların kaydından başka bir şey degildir.
Gerçek, benim olmasını istediğimden çok daha basit.
Hangi insan umut etme olanağını reddedecek kadar güçlüdür?
Bir yandan onun yanıldığını biliyordum. Öte yandan onun haklı olduğuna inanmak istiyordum.
Herkesin kendi yoluna gittiği dakikadan başlayarak o benim için ölmüştü, artık geçmişime aitti, bugünüme değil. İçimde taşıdığım bir hayaletti, tarihöncesi bir hayal, artık gerçek olmayan bir nesneydi.
Yaşamlarımız bizi alıp denetleyemeyeceğimiz biçimde sürükler ve hemen hemen her şey değişir. Biz ölünce her şey de ölür, ölüm her gün yaşadığımız bir şeydir.
Hiç kimse bir başkasının sınırından içeri giremez, nedeni de basittir: Hiç kimse kendine ulaşamaz da ondan.
Tanımlamak gerekirse, düşünce insanın farkında olduğu bir şeydir.
Yaşam duygusu içimden akıp gitmişti, onun yerini mucizevi bir mutluluk duygusu almıştı, kanımda hızla akan tatlı bir zehir, hiçliğin yadsınmaz kokusu. İşte benim ölüm anım, dedim kendi kendime, işte şimdi ölüyorum
Ne de olsa gerçek sınav, herkes gibi olabilmek. Bu gerçekleşince …’un artık kendi tuhaflığını sorgulaması gerekmiyor.
Her başlayış gibi, asıl zafer hayatta kalmanın kendisi.
Her hayat sadece kendine indirgenebilir. Şöyle de söyleyebiliriz: Hayatların anlamı yoktur
Hiç kimse bir başkasının sınırından içeri giremez, nedeni de basittir: Hiç kimse kendine ulaşamaz da ondan
Eğer bir düşüncenizin farkında değilseniz düşündüğünüzü söylemeniz mantıklı sayılır mı?
Sözcükleri önemsemek, yazılanların ucunun size dokunması, kitapların gücüne inanmak- bunlar geri kalan her şeyi bastırır, bunların yanında insanın kendi yaşamı iyice küçülür
Sonunda her hayat, nedeni belirsiz olguların toplamından, rastlantısal kesişmelerin, rastlantıların, kendi amaçsızlıklarından başka bir şey açığa vurmayan gelişigüzel olayların kaydından başka bir şey değildir
Hangi insan umut etme olanağını rededecek kadar güçlüdür?
Yaşamlarımız bizi alıp denetleyemeyeceğimiz biçimde sürükler ve hemen hemen her şey değişir. Biz ölünce her şey de ölür, ölüm her gün yaşadığımız bir şeydir
öyküler ancak onları anlatabilecek olanların başından geçer demişti bir gün biri. aynı şekilde belki yaşantılar da onları yaşayabilecek olanlara sunarlar kendilerini
Sonunda her hayat, nedeni belirsiz olguların toplamından, rastlantısal kesişmelerin, rastlantıların, kendi amaçsızlıklarından başka bir şey açığa vurmayan gelişigüzel olayların kaydından başka bir şey değildir.
Onu gülerken görmek istiyordum,söylediklerime nasıl tepki göstereceğini görmek, gözlerini seyretmek, hareketlerini incelemek istiyordum.
öyküler ancak onları anlatabilecek olanların başından geçer demişti bir gün biri. aynı şekilde belki yaşantılar da onları yaşayabilecek olanlara sunarlar kendilerini."
Bütün hikaye, sonunda ne olduğuda odaklanıyor, o son şimdi benim içimde olmasaydı bu kitaba başlayamazdım.
Beynimi dağıtıyordum, içip içip dünyamı şaşırıyordum.
Sonuna geliyoruz, sevgilim, oysa sen farkında bile değilsin. Sen ortadan kaybolacaksın, ben de seni bir daha asla görmeyeceğim.
Her başlayış gibi, asıl zafer hayatta kalmanın kendisi
Her şeye bağışık olduğumu, onun ağzından çıkan sözcüklerin beni koruyacağını hissediyordum.
İnsan soluk alıp vermeden yaşayamaz ki. Aynı zamanda, soluk alıp verilse de yaşayamaz.
Kendi mahvını hazırlayan kişi adamın kendisi, ayrıca hayatta kalabilmesi için ihtiyacı olan tek şey de o mahvın aracı.
İnsanın, verdiği soluklarla kendini buzdan bir tabut içine gömdüğünü hayal etmek çok korkunç.
Ölüm, mutluluk üzerine tek gerçek söz sahibi olmakla kalmıyor, hayat hakkında karar verebileceğimiz tek ölçüt de o.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar Rusya’yı işgal ettiklerinde o adam, müsveddelerinden birinin tek kopyasını tutturuyordu; yazmak için yıllarını verdiği, almanca romanlar üzerine kitap boyutunda bir çalışmaydı bu. Müsveddenin sayfalarını teker teker aldı ve o kağıtları tütün sardım, son sayfasına kadar her gün kitabın bir bölümünü sigara kağıdı niyetine tüttürdü.
Silah tüccarının dul karısına; kocasının sattığı silahlarla öldürülenlerin ruhlarının onun canını almak üzere gelmesinden korkuyordum; bu yüzden evine durmadan odalar ekliyordu, koridorlardan, gizli bölmelerde oluşan devasa bir dolambaç yarattı, her gece değişik bir odada yatarak ruhlardan kaçacağını sanıyordu.
İnsan hayatının anlamı yoktur, bir adam yaşar, sonra ölür, bu iki gerçek arasında olanlar anlamsızdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir