İçeriğe geç

Kiev’deki Adam Kitap Alıntıları – Bernard Malamud

Bernard Malamud kitaplarından Kiev’deki Adam kitap alıntıları sizlerle…

Kiev’deki Adam Kitap Alıntıları

Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız. Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız.
Hasta bir ülkede sağlığa doğru atılan her adım hastalıktan beslenenler için bir hakaret gibidir.
Bilmediğin ama öğreneceğin çok şey var.
İnatçı bir adam iki ayağı bağlı olarak yürür.
İnsanın yapacak bir şeyi olmadığında sahip olduğu en kötü şey bitmek tükenmek bilmeyen dakikalardı.
Beklersin. Ümit dolu dakikalar ve ümitsizlik dolu günler boyunca beklersin. Bazen sadece beklersin, bundan daha aşağılayıcı bir şey daha yoktur.
Özgür olmak istiyorsan, önce zihnini özgür bırakmalısın.
İnsan değilseniz hiçbir şeye acıyamazdınız.
“Tanrı neticede Tanrı’dır; neyse odur: Tanrı,dır. Böyle konular hakkında o ne bilir? Bir Tanrı’ya tapmışlığı var mıdır? Hiç acı çekmiş midir? Her şeyden önce, neyi ne kadar deneyimlemiştir ki?”
“Özgür olmak istiyorsan, önce zihnini özgür bırakmalısın.”
İnsanın hayatta baş etmek zorunda olduklarına saygım var.
Bir ülkede insanların başka insanların malı olması o ülkeyi lanetliyor sanki.
Görünen dünyanın ardında başka bir dünya yatıyor.
İnsanın yapacak bir şeyi olmadığında sahip olacağı en kötü şey bitmek tükenmek bilmeyen dakikalardı. Milyonlarca küçük şişeye bir hiçi doldurmaya çalışmaya benziyordu.
Ümidini kaybetme. Yolun engebeli olabilir ama gerçek bir gün ortaya çıkacaktır.
Mücadelenin olmadığı yerde özgürlük yoktur. Spinoza ne der? Devlet, insanın doğasına aykırı gelen biçimlerde hareket ediyorsa onu yıkmak o ka­dar kötü bir şey değildir. Yahudi düşmanlarına ölüm! Yaşasın devrim! Yaşasın özgürlük!
Kırılan ne varsa tamir ederim – yürek dışında.
Yapılacak tek şey inanmamak çünkü beklemek katlanılmaz oluyor.

| Tamirci, Bernard Malamud

İnsan hezaman dürüst yaşamasada gerçeği anlamayı öğreniyor. Bazen de gerçeği işine gelirse gördüğü de oluyor.
Kimse ona inan­mak istemezken insan kendini bu kadar korkunç imalara, dokundurmalara, suçlamalara karşı nasıl savunabilirdi?
Sence özgür düşünceli bir insan ne demektir?
Bir dine inanmak isteyip istemediğine kendi karar veren bir insan diye düşünüyorum.
aslına bakarsan özgür düşünceli olmak için insanın nasıl düşüneceğini bilmesi gerekir.
Aşka inanır mısın?, Soruyorum çünkü kendini aşktan koruduğunu düşünüyo­rum.
Korusam da korumasam da aşk bana kolay kolay uğra­maz.
Aşkın çok kolay olmaması gerektiğine gönülden inanıyorum, Ama sanki hayatı ciddiye alanlar, hatta belki de biraz fazla ciddiye alanlar, duygu dün­yalarında olan değişikliklere yanıt vermekte biraz yavaş kalı­yor. Demek istediğim şu, Yakov İvanoviç, insan çok korkaksa ya da böylesi iyi bir talihe sahip olduğuna inanmıyorsa aşkın rüzgarlı bir gökyüzündeki bulutlar gibi uçup gidivermesine izin vermesi mümkün.
Politikayla ilgilenen bir insan değilim. Dünya bununla dolu ama bana göre değil. Siyaset benim doğamda yok.
Yine de çoğu zaman, diyerek bir iç çekti Zina, doğrusunu söylemek gerekirse korkunç bir yalnızlığın içindeyim.
Zaman, bir bozkır rüzgarı gibi boş bir geleceğe doğru esiyordu.
Tarihin hem içindeyim hem de değilim. Bir bakıma çok uzağındayım, tarih bana uğramadan yanımdan geçip gidiyor. Bu iyi bir şey mi yoksa kişiliğimde eksik bir şey mi var? Ne soru ama! Elbette bir eksiklik var ama bu konuda ne yapabilirim? Ayrıca bu gerçekten de çok mu önemli? İnsanın Spinoza gibi tarihe katacak bir şeyi yoksa olduğu yerde kalması daha iyi.
Kıyafetler bir saniye içinde çıkarılıp atılabilir Yakov İvano­viç, ama bir insanın doğasını değiştiremezler. İnsan ya iyidir ya da değildir. Kıyafetinin ne olduğu önemli değil.
Emek sarf etmeden gelen paranın de­ğeri olur mu?
ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere, çünkü göklerin egemenliği onlarındır.
Nereden geldim şu hayata yahu?
Bir uyku çekeceğim, hatta bu uyku sonsuza dek olursa daha da iyi olur.
Yarın neden bu­günden daha iyi olsundu ki? Bir imtiyaz mı kazanmıştı?
Mücadelenin olmadığı yerde özgürlük yoktur.
Yaşadığımız dünyada zaman hızlı geçiyor. Tanrı ise zamanın olmadığı bir dağın tepesinde gökyüzünü seyrediyor. Bizi görmüyor ve umurunda da değil. Ben bir lokma ekmeğimi bugün istiyorum. cennete gittiğimde değil.
yanlış kitap yoktur. asıl yanlış olan, kitaplardan korkmaktır.
Bu yerde fırsat denen şey ölü doğmuş bir bebek gibi.
Ben devrimci değilim. Ben deneyimsiz bir adamım. Böyle şeylerden anlayamam ki. Ben bir tamirciyim, kırılan ne varsa tamir ederim. Yürek dışında
Yapılacak tek şey inanmamak çünkü beklemek katlanılmaz oluyor.
Yapılacak tek şey inanmamak çünkü beklemek katlanılmaz oluyor.
Yapılacak tek şey inanmamak çünkü beklemek katlanılmaz oluyor.
Yapılacak tek şey inanmamak çünkü beklemek katlanılmaz oluyor.
Yapılacak tek şey inanmamak çünkü beklemek katlanılmaz oluyor.
Yapılacak tek şey inanmamak çünkü beklemek katlanılmaz oluyor.
Yapılacak tek şey inanmamak çünkü beklemek katlanılmaz oluyor.
Hepimiz tarihin içindeyiz, bu kesin, ama bazılarımız diğerlerine göre daha fazla içinde.
Yapılacak tek şey inanmamak çünkü beklemek katlanılmaz oluyor.
Korusam da korumasam da aşk bana kolay kolay uğramaz.
İnsan yokluğa alıştıysa çok luktan korkar.
İyi kitaplar bize sıklıkla sorunlu dünyamızı hatırlatır. Muazzam kitaplar ise bir adım ileri giderek bize insanlığımızı hatırlatır. Dünyamızı tamir edebilecek tek şey de insanlığımızdır.
iyilik nadir rastlanan bir şey oldu.
İşler bir kez ters gitti mi hep öyle devam ediyordu, Tanrı olsun ya da olmasın. Böyle olmak zorunda mıydı?
Kendimi deniyorum, diye açıklıyordu kendi kendine. Bir adam neden dünyadan korksundu ki?
Yanlış kitap yoktur. Asıl yanlış olan kitaplardan korkmaktır.
Kırılan ne varsa tamir ederim – yürek dışında.
Hayatımı tırnaklarımla kazanmak zorunda kaldım.
Yapayalnız bir şekilde yaşamak çok zor efendim. İnsan yanlızlığını başka nasıl hafifletebilir?
Hayat, hayattır ve onu bile bile mezara götürmenin anlamı yoktur.
Yine de bilmemekten daha iyiydi. İnsanın öğrenmesi gerekti, bu onun doğasında vardı.
Zaten yabancı bir dünyaydı yaşadığımız, onu ne diye daha da yabancılaştırmalıydı ki?
Sanki bir evin içindeki belli başlı kapılar sizi pencereden atlamak zorunda bırakmak için kapatılmıştı.
Hasta bir ülkede sağlığa doğru atılan her adım hastalıktan beslenenler için bir hakaret gibidir.
Aklını kaybedince insan onu nerede arar?
Yan hücreye yeni bir tutuklu kapatmışlardı. Adam acılı ve
çaresizdi. İçeri girdiği anda ayaklarıyla duvarı tekmelemeye
başladı. Gürültü uzaktan geliyormuş gibiydi. Yakov da kendi
ayakkabısıyla duvara vurarak cevap verdi. Adam bağırdığında
ise sesi duyulabiliyor ama söyledikleri anlaşılmıyordu. Gün­
düz ve gece, çeşitli zamanlarda bağırabildikleri kadar yüksek
sesle birbirlerine bağırıyorlardı. Yakov sanki birisi ona acıklı
bir hikaye anlatmaya çalışıyor gibi hissediyordu. O da tüm
yüreğiyle kendi hikayesini anlatmak istiyordu. Ne var ki ada­
mın bağırmaları, haykırışı, soruları boğuk ve anlaşılmazdı.
Tamirci kendininkinin de anlaşılmadığını biliyordu.
Eğer senin hayatının bir değeri yoksa benimkinin de yoktur. Kanun seni korumazsa günün birinde beni de korumayacaktır.
Bir insan daha önce bir yere gitmemişse nereye gider?
Çabadan vazgeçtiğimiz anda insanlığımızı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırız.
İşler değiştikçe aynı kalır.
İnsan yokluğa alıştıysa çokluktan korkar.
İyi kitaplar bize sıklıkla sorunlu dünyamızı hatırlatır.
Muazzam kitaplar ise bir adım ileri giderek bize insanlığımızı hatırlatır. Dünyamızı tamir edebilecek tek şey de insanlığımızdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir