İçeriğe geç

Kedi Beşiği Kitap Alıntıları – Kurt Vonnegut

Kurt Vonnegut kitaplarından Kedi Beşiği kitap alıntıları sizlerle…

Kedi Beşiği Kitap Alıntıları

Bazen dünyanın asıl sorunu buymuş gibi geliyor bana: Yüksek mevkilerde çokça ölü soğukluğunda insan olması.
Fareler ve insanların lügatindeki bütün sözcükler arasında, en hüzünlüsü ‘keşke’dir.
“Her şeyin bir amacı olmak zorunda mıdır?” diye sordu Tanrı.
“Kesinlikle,” dedi insan.
“Öyleyse bunların amacını düşünmeyi sana bırakıyorum,” dedi Tanrı.
Sonra dönüp gitti
“Dünyadaki en kıymetli mal, yeni bilgidir.”
“Bu dünyada herkese yetecek kadar sevgi var, yeter ki insanlar görmeyi bilsinler.”
“…Amerika’nın bir şehri tek bir bombayla yok edebileceği kesinleştiğinde bir biliminsanı Babamıza dönüp demiş ki: ‘İşte şimdi bilim günahı öğrendi.’ “
“İnsanlar ona zarar veremezdi çünkü o insanları hiç umursamazdı.”
Yani insanlar bir kişiyi az ya da çok tanıdıklarından bahsederken aslında kendilerine anlatılan ya da anlatılmayan sırlardan bahsederler.
Ruhum, bir kedinin yanan tüylerinden çıkan dumanlar kadar pisti sanki.
Aptalın tekiydi, ben de öyleyim tabii, tıpkı Tanrı’nın Yaptıkları’nı anladığını iddia eden herkes gibi, [diye yazar Bokono]
Bilim, sihrin işe yarar halidir.
Farelerin ve insanların lisanında en hüzünlü sözcük şudur; keşke
Olgunluk ilacı olmayan bir hayal kırıklığıdır.
“İnsanlar onun uzmanlık alanı değildi”
“Tanrım! Hayat bu! Tek bir dakikasını anlayabilmiş adam var mı şu dünyada? “
Tanrı nasip eder bir gün bir melek görürsem ağzımın açık kalmasının sebebi meleğin yüzü değil, kanatları olacaktır. Zira ben mümkün olan en güzel yüzü çoktan gördüm.
Sanırım yataktaki tüm o heyecan, herkesin zannettiğinin aksine, aslında insan ırkının devamını sağlama heyecanıymış
Düşünceli Bir Adam, Geçen Milyonlarca Yılın Deneyimlerine Dayanarak, İnsanlıktan Ne Umut Edebilir? Hiç.
“Kaplan avlanmak zorunda Kuş uçmak zorunda; İnsan da oturup düşünmek zorunda.”
“O kadın benim kalbimi kırdı. Bundan pek hoşnut kaldığımı söyleyemem. Ancak bedeli buydu. Bu dünyada her şeyin bedeli vardır.”
“Bilgi, dünyadaki paraya çevrilebilir en değerli maldır.”
“Size anlatacağım gerçeklerin hepsi utanmadan söylenmiş yalanlardır.”
Haksızlıklardan midem bulanıyor.
Farelerin ve insanların lisanında en hüzünlü sözcük şudur: Keşke
Bu dünyada herkese yetecek kadar sevgi var, yeter ki insanlar görmeyi bilsinler.Ben bunun kanıtıyım
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Yeni bilgi, dünyadaki paraya çevrilebilir en değerli maldır. Çalışırken yararlanabileceğimiz doğrular ne kadar fazlaysa o kadar zenginleşiriz.
Elektrikli sandalyeye giden iyi ve fakir insanlar hakkında konuştuk ve gitmeyen zengin piçler hakkında konuştuk.
Kaplan avlanmak zorunda,
Kuş uçmak zorunda;
İnsan da oturup düşünmek zorunda, Niye, niye, niye?
Kaplan uyumak zorunda,
Kuş konmak zorunda;
İnsan da kendi kendine anladım demek zorunda.
Baba Castle’a döndüm. Efendim, bir insan edebiyatın tesellisinden mahrum bırakıldığında kendisini nasıl bir ölüm bekler?
İki şekilde olabilir, dedi. Kalbinde bir bozukluk meydana gelebilir ya da sinir sisteminde körelme.
‘Farelerin ve insanların lisanında, en hüzünlü sözcük şudur: Keşke.’
Belki de savaş aklımıza düştüğünde çırılçıplak soyunup tüm bedenimizi maviye boyamak ve dört ayak üstüne çöküp gün boyu domuzlar gibi homurdanarak dolaşmalıyız. Böylesi, gösterişli nutuklar çekip bayraklarla ve taze yağlanmış toplarla gösteriler yapmaktan çok daha uygun olur.
Güzel miydi?
Güzel miydi? diye tekrarladı. ”Beyefendi, Tanrı nasip eder bir gün bir melek görürsem, ağzımın açık kalmasının sebebi meleğln yüzü değil, kanatları olacaktır. Zira ben olabilecek en güzel yüzü çoktan görmüş biriyim.
Bir de aklıma önceki gece tümünü okuduğum Bokonon’un On Dördüncü Kitabı geldi. On Dördüncü Kitap’ın başlığı şöyledir: ‘Son Bir Milyon Yılın Deneyimleri Göz Önüne Alındığında Düşünceli Bir İnsan İnsanlık İçin Ne Umut Besleyebilir?’
On Dördüncü Kitap’ı okumak pek uzun sürmez. Yalnızca bir kelime ve bir noktadan ibarettir.
Şöyle yazar:
‘Hiç.’
Farelerin ve insanların
aksanında, en hüzünlü sözcük şudur: KEŞKE.
Bayım, edebiyatın tesellisinden mahrum kalmış bir insan nasıl ölür? İki yolu var, dedi, ya kalbi çürür ya da sinir sistemi körelir
“Dünyanın sorunu,” diye lafına devam etti yine duraksayarak, “insanların bilime inanmak yerine hâlâ batıl inanışlara sahip olmasıymış. Daha fazla sayıda insan bilim alanında çalışacak olursa, şu ân yaşanan bütün sorunların hiçbiri olmazmış.”
Canlilar, diğer canlıların verdiği nefesi alır.
Bana göre olgunluk, dedi, haddini bilmektir.
Zah-mah-ki-bo.
Kader Kaçınılmaz alınyazısı.
İnsan kötüdür ve ne yapmaya değer bir iş yapar ne de bilmeye değer bir şey bilir.
Bazen dünyanın asıl sorunu buymuş gibi geliyor bana: Yüksek mevkilerde çokça ölü soğukluğunda insan olması.
yine de birdenbire hiç Yeni kitap, yeni oyun, Yeni tarih, yeni şiir üretilmemeye başlarsa, insanların nasıl sarsılacağını düşünmeden edemiyorum
atom bombası gibi bir şeyin yapımına yar dim etmiş bir adam nasıl masum olabilir? Üstelik dünyanın en iyi kalpli, en güzel kadını, eşi, sevgisizlikten ve anlayışsızlıktan ölür ken kılını bile kıpırdatma zahmetine girmeyen bir adamın üstün bir kafaya sahip olduğu nasıl söylenebilir?
Beyefendi, Tanrı nasip eder bir gün bir melek görürsem ağzımın açık kalmasının sebebi meleğin yüzü değil, kanatları olacaktır. Zira ben mümkün en güzel yüzü çoktan gördüm.
Dünyanın sorunu, diye lafına devam etti yine duraksayarak, insanların bilim yerine hâlâ hurafelere inanmasıymış.
Bu dünyada herkese yetecek kadar sevgi var, yeter ki insanlar aramayı bilsin.
Gelmiş geçmiş herkesten daha çok korurdu kendini. Kimseye darılmazdı çünkü insanlarla ilgilenmezdi.
‘Bir şey öğrenmek için çok çalışan, öğrendikten sonraysa eskisinden daha bilge olmadığını gören adamdan uzak durun,’ der Bokonon. ‘O adam, cahillikleriyle zorlu yoldan yüzleşmemiş cahil insanlara karşı canice bir öfke duyar.’
İnsan gözlerini kırptı. “Bütün bunların amacı nedir?” diye kibarca sordu.
“Her şeyin bir amacı olmak zorunda mıdır?” diye sordu Tanrı.
“Kesinlikle,” dedi insan.
“Öyleyse bunların amacını düşünmeyi sana bırakıyorum,” dedi Tanrı.
Sonra dönüp gitti.
Bilim, işe yarayan tek sihirdir.
Bazen dünyanın asıl sorunu buymuş gibi geliyor bana:Yüksek mevkilerde çokça ölü soğukluğunda insan olması
‘ Gerçekler öyle berbatmış ki, insanlara düşmanmış, Bokonon da insanları gittikçe güzelleşen yalanlarla oyalamayı iş edinmiş. ‘
‘ Dangalak kendini öyle akıllı sanır ki, çenesini bir saniye olsun kapamaz. Konu ne olursa olsun herkese laf yetiştirir. Mesela bir şeyin hoşunuza gittiğini söylediniz, geçmiş olsun, niye hoşunuza gitmemesi gerektiğini anla tır. Dangalak, sizi daima aptal gibi hissettirmek için elin den geleni yapar. Ne derseniz deyin, en doğrusunu hep o bilir. ‘
İnsanın boyu, düşünüp umut edebildiği kadardır.
İnsan kötüdür ve ne yapmaya değer iş yapar, ne de bilmeye değer bir şey bilir.
İnsanlar ne kadar aptal ve zalim olsa da bugün güzel bir gün.
Ruhum bir erkeğin değil, bir çocuğun yasını tutmakta direniyor.
Savaşta ölmeye mahkûm çocukların bir erkek gibi ölmediklerini söylemeye çalışmıyorum. Onların erkek gibi ölmesi ve böylece milli bayramların erkekçe kutlamasına olanak sağlanması, onların ebedî onuru, bizimse ebedî utancımızdır.
Pisliğe bulanmış dünyada, en azından kendi küçük köşemizi temiz tutuyorduk.
Edebiyatın tesellisinden mahrum kalmış bir insan nasıl ölür?
İki yolu var, dedi, ya kalbi çürür ya da sinir sistemi körelir.
İnsanlar gırtlaklarını çalışır vaziyette tutmak için bir şeylerden bahsetmek zorundadırlar, böylelikle gerçekten anlamlı bir şeyler söylemek gerektiğinde gırtlakları iyi durumda olur.
Tuhaf seyahat önerileri Tanrının dans dersleridir.
Bazen bu adamın daha doğarken öldüğünü düşünüyorum. Yaşamakla böyle ilgisiz birini ömrümde görmedim ben. Bazen dünyanın asıl sorunu buymuş gibi geliyor bana: Yüksek mevkilerde çokça ölü soğukluğunda insan olması.
İnsanlar ne kadar aptal ve zalim olsa da bugün güzel bir gün.
Daha genç bir adam olsaydım, insanoğlunun aptallığının tarihini yazardım
Bilim, sihrin işe yarar hâlidir.
İnsanlar gırtlaklarını çalışır vaziyette tutmak için bir şeylerden bahsetmek zorundadır, böylelikle gerçekten anlamlı bir şeyler söylemek gerektiğinde gırtlakları iyi durumda olur.
günah nedir?
Pisliğe bulanmış dünyada, en azından kendi küçük köşemizi temiz tutuyorduk
Düşünceli bir adam, geçen milyonlarca yıllık deneyimlerine dayanarak, insanlıktan ne umut edebilir?
Hiç
Bayım edebiyatın tesellisinden mahrum kalmış bir insan nasıl ölür?
İki yolu var, dedi. Ya kalbi çürür ya da sinir sistemi körelir.
Gülmenin her şeyin ilacı olduğu söylense de, olgunluk ilacı olmayan hazin bir hayal kırıklığıdır.
Dangalak kendini öyle akıllı sanır ki, çenesini bir saniye olsun kapamaz. Konu ne olursa olsun herkese laf yetiştirir. Dangalak sizi daima aptal gibi hissettirmek için elinden geleni yapar. Ne derseniz deyin, en doğrusunu hep o bilir.
İyi toplumlar, iyi ve kötüyü karşı karşıya getirip ikisinin arasındaki gerilimi daima yüksek tutarak kurulabilirdi.
Bazen bu adamın daha doğarken öldüğünü düşünüyorum. Yaşamakla böylesine ilgisiz birini ömrümde görmedim ben. Bazen dünyanın asıl sorunu buymuş gibi geliyor bana: Yüksek mevkilerde çokça ölü soğukluğunda insan olması.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir