İçeriğe geç

Kayıp Aranıyor Kitap Alıntıları – Sait Faik Abasıyanık

Sait Faik Abasıyanık kitaplarından Kayıp Aranıyor kitap alıntıları sizlerle…

Kayıp Aranıyor Kitap Alıntıları

GÖZLERİN ZEHRİ ŞARAP EDER Mİ?
ALIP İÇSEM BENİ SARHOŞ EDER Mİ
BİR HAYALE DALDIN UYAN DERLER Mİ?
BENİ BÖYLE KOYUP GİTME OLUR MU?
YİNE GEL AKŞAM ÜSTÜ ,
GECE SABAHA VARMADAN,
İZİN OLSUN ÜZERİMDE OLURMU?
İğrenir görünürlerden çoğu o nevi insanlardan bin defa daha aşağılıktır. Riyakârlık aşağılığın son haddidir. Sahiden iyi insanlar, kötüler hakkında laf söylemezlerdi. Belki sevmezlerdi, kızarlardı ama onu bile belli etmezlerdi.
Kimin hesabına konuşur insan? Sen kimin hesabına konuşuyorsun?
Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. İnsanoğlu her şeyden evvel içindeki bu kıskançlıklardan, bu kinlerden, bu ahlaksızlıklardan daha pis şeyi kendinde, doğuşta varsa bile söküp atmalıdır.
Hele bu ertesiler yok mı ertesiler? Bu ertesiler, o kendini bir şey sanan insanlara benzerler. Sanki devam ediyorlar. Sanki bir bayramı, bir oh deyişi, bir sulhu, bir özgürlüğü, bir anlaşmayı devam ettiriyorlar; yalancılar! Pazartesi? Yürü geç git!
Kimine dar, kimine bolsun; pazartesi! Pazartesi! Sanki pazar bir şeymiş de onun bir de yarını, ertesi günü var. Ertesi günü yapacak işlerin içinde hep aynı olanı bir yana bırakırsak bize saat olarak ne kalır?
Uçurtma dermiş ki:
“Ah! İpim olmasaydı!” Kant’ın güvercini daha ileri gitmiş: “Bir de şu hava olmasaydı!..” demiş. Her ikisi de kendilerini gökyüzüne yükselten şeyin bu iple, hava olduğunu unutmuşlar.
‘Sonra? 
Sonra? 
Her şeyin sonrasını düşünürsen en sonrası günün birinde son nefestir ‘
Papatyalar farklıdır bayım.
Seviyor sevmiyor diye kopartılacak kadar cesaretli ama kopartıldıktan sonra bütün ihtişamını ve güzelliğini kaybedecek kadar narindirler.
Sait Faik için hikâyeci demek onu hapsetmek demektir.
Sait Faik romancıdır, piyes muharriridir, her şeydir.
Dünya ve şehri riyasız kucaklamak istiyordum cümlesi Adalı’yı tarif eder.
Sait Faik milli edebiyatı şatafatlı cümlede değil, hissi ve lisanı halkçı olan yazıda bulmuştur.
Yanaşın ondan bir sigara isteyin; veriyorsa Sait Faik’tir.
Saik Faik Adalı Abasıyanık’ı tanımakla yeni bir ada keşfetmiş kadar sevinebilirsiniz, Adalı’nın adası bir dünyadan büyüktür, içinde her şey var.
Saadet yuvası kuranların kendine kapanıp kendine yontan yaşayışlarının sonu da bir boşluğa gelip dayanmıyor muydu?
Gözleri dolmuştu. İçini is kaplamış gibiydi.
Aşka gelince ona da boşver ! Bu insanoğlu icadı da işe yaramıyor.
Sonra ? Sonra? Her şeyin sonrasını düşünürsen en sonrası günün birinde son nefestir hanım.
Okumadı kerata ! Okusaydı da balıkçı olmasaydı. Balıkçı dediğin küfür etmeli, kavga etmeli, balık gibi sessiz mi olmalı ya !
Ulan pazartesi ! Sen bir tarafta pazar, bir tarafta salısın; serseri herif ! Ne diye İstanbul’da bize pazartesiyim diye kafa tutarsın.
Pazartesi ! Yürü geç git ! Lalettayin bir mart gününün lalettayin bir pazartesisi ! Gideceksin git !
Geç git pazartesi sen de ! Sende de iş yok !
Sanki pazar bir şeymiş de onun bir de yarını, ertesi günü var.
Kimine dar, kimine bolsun; pazartesi !
Ne tuhaf oluyordu erkekler terk edildiklerini anlayınca
İçinde ucu bucağı kayıp bir boşluk duydu.
Ne olursa olsundu. Onunla yağmur, kar, nakıs 30 derece soğukta gezebilirdi.
Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı.
Belki de kötüler, kötülüklerinde haklıydılar.
Yaşamak için fena insan olmakla yine yaşamak veya ölmek için iyi insan olmak arasındaki fark ya bir iman ya bir riya farkıdır.
İnsan olmak için erkek olmanın yeteceğini sanıp aldanmıştı.
Riyakârlık aşağılığın son haddidir. Sahiden iyi insanlar, kötüler hakkında laf söylemezlerdi. Belki sevmezlerdi, kızarlardı ama onu bile belli etmezlerdi.
Hiçbir hayvan, onun kadar çirkin olamazdı.
Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı.
Uçurtma dermiş ki: Ah! İpim olmasaydı! Kant’ın güvercini daha ileri gitmiş: Bir de şu hava olmasaydı!.. demiş. Her ikisi de kendilerini gökyüzüne yükselten şeyin bu iple, hava olduğunu unutmuşlar
Keyfiniz için kardeşi kardeşe, milleti millete katan sizler değil misiniz? Söyletmeyin beni.
Biraz kafanızı ellerinize alıp düşünmenizi rica edeceğim.
Bütün bunlara sebep uyuyamamaktı. Bir uyuyabilseydi.
bugünün sanatkârı insanoğlunu bütün kıymetleri ve kıymetsizlikleri yeniden gözden geçirmeye zorluyor.
Anlayamıyorum, kendimi çok zorluyorum, anlayamıyorum.
İnsan olmak için erkek olmanın yeteceğini sanıp aldanmıştı.
Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. Insanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. İnsanoğlu her şeyden evvel içindeki bu kıskançlıklardan bu kinlerden bu ahlaksızlıklardan daha pis şeyi söküp atmalı’
”anlayamıyorum, kendimi çok zorluyorum, anlayamıyorum. niçin, neden bugünkü kitaplar.. bizim gençlerin ki olsun, fransız yazıcılarınınkiler olsun, insanın hep kötüsünü, hayatın çirkin tarafını, ümitsizliğini, hiçliğini, boşluğunu konu olarak alıyor. hep kötüler mi var? dört yanımız sefalet, hastalıkla mı çevrili? her gördüğümüz zalim, katil, egoist, hasut, kindar, yarı deli, ahlaksız mı?”
Çocuklar, çocuklar! Çocuklar doğar ve büyürlerdi. Aile çocuklara birtakım kocaman yalanlar, kocaman sıkılar, kocaman itmelerden başka ne verirdi?
İnsanın beş dirhemi faziletse yirmi beş kilosunun zillet oldu­ ğunu anlamaya. Elli tonluk kinin yerine iki gramlık sevgiyi ne diye övmeli, tasvir etmeli idi.
Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı.
Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı.
Önemli olan kötülüğü iyilikle beraber ortadan kaldırmaktır.
– Yatar yatmaz uyur musun, Cemal?
– Sen uyuyamaz mısın?
– Ben mı? Uyuyamadığım çok olur.
Oysa aradığım tek şey huzurdu. Sadece huzur. Günler geçiyor bense samimiyeti, doğallığı bulabileceğim yerde olmak istiyordum.
Sait Faik Abasıyanık
Yaşamak için fena insan olmakla yine yaşamak veya ölmek için iyi insan olmak arasındaki fark ya bir iman,ya bir riya farkıdır. İmanı kaldırıverin iyi adam pişman olan adamdır. Riyayı kaldırırsanız mesele yoktur,kötüler hemen saflarını iyiliği alır verirler.
Çocuklar, çocuklar! Çocuklar doğar ve büyürlerdi. Aile çocuklara birtakım kocaman yalanlar sıkılar, kocaman itmelerden başka ne verirdi?
Önemli olan kötülüğü iyilikle beraber ortadan kaldırmaktır.
‘Sonra?
Sonra?
Her şeyin sonrasını düşünürsen en sonrası günün birinde son nefestir…’
İnsan olmak için erkek olmanın yeteceğini sanıp aldanmıştı.
Belki de kötüler, kötülüklerinde haklıydılar. Yaşamak için fena insan olmakla yine yaşamak veya ölmek için iyi insan olmak arasındaki fark ya bir iman ya bir riya farkıdır.
Aşka gelince ona da boşver!
Ama kimse kimsenin aslını, kafatası içinin meselesini anlamak için uğraşmıyordu.
Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. İnsanoğlu her şeyden evvel içindeki bu kıskançlıklardan, bu kinlerden, bu ahlaksızlardan daha pis şeyi -kendinde, doğuştan varsa bile- söküp atmalıdır.
-Anlayamıyorum, kendimi çok zorluyorum, anlayamıyorum. Niçin, neden bugünkü kitaplar Bizim gençlerinki olsun, Fransız yazıcılarınınkiler olsun, insanın hep kötüsünü,hayatın çirkin tarafını, ümitsizliği, hiçliği, boşluğu konu olarak ele alıyor. Hep kötüler mi var? Dört bir yanımız sefalet, hastalıkla mı çevrili? Her gördüğümüz zalim, katil, egoist, hasut, kindar, yarı deli, ahlaksız mı?
İnsan neler öğrenmez, ne tecrübeler edinmezdi.
Sahiden iyi insanlar, kötüler hakkında laf söylemezlerdi. Belki sevmezlerdi, kızarlardı ama onu bile belli etmezlerdi.
Riyakârlık aşağılığın son haddidir.
Bizim çirkin dediğimiz; yüzleri bilinmiş, tadılmış, resmi çizilmiş olmayan kendi halinde insancıklar güzeldi.
Sokak köpekleri ne güzeldi!
“İnsan olmak için erkek olmanın yeteceğini sanıp aldanmıştı.”
Aşka gelince ona da boşver! Bu insanoğlu icadı da bir işe yaramıyor.
— Sonra? Sonra?
—Her şeyin sonrasını düşünürsen en sonrası günün birinde son nefestir hanım.
Bir kadın tarlada doğuruyor. Bir kadın hastanede doğuramıyor…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir