İçeriğe geç

Kaybedilen Cennet Kitap Alıntıları – John Milton

John Milton kitaplarından Kaybedilen Cennet kitap alıntıları sizlerle…

Kaybedilen Cennet Kitap Alıntıları

Bir yer var
(Eğer Cennetteki eski bir söylenti yanlış değilse) başka
Bir dünya, İnsan denen yeni bir ırkın yaşadığı bir yer,
Bir başka Dünya bu, onlar da bizim gibi yaratılacaklar,
Güçleri bizim kadar büyük olmayacak ama daha çok
Desteklenecekler, yukarıda hüküm süren O onları
Daha çok sevecek; Tanrılar arasında bunu arzusu olarak
Belirtti ve yemin ederek Cenneti sarstı, hepsi kabııl etti bunu.
Bundan sonra bunu düşünelim, orada yaşayan yaratıklar
Nasıl şeyler, nasıl varlıklar ve güçleri nedir ve zayıf yanları,
Güçle ya da hileyle nasıl alt edilirler bilelim. Cennet bize
Kapanabilir, onun sahibi olan Yüce güç orada kalabilir ama
Bu yeni Dünya bize açık olabilir, Onun krallığının en uzak
Sınırlarını onlar savunabilir; burada belki avantaj kazanabiliriz, .
Cennette olmak için
Köle olamayız, biz kendi iyiliğimizi düşünmeliyiz,
Kendi hayatımızı yaşamalı,
Kimseye hesap vermeden özgür olmalıyız,
Köleliğin boyunduruğu geçemez bizim boynumuza, olmaz bu!
Zaten bu sonsuz kaçış ne gibi umut verebilir, gelecekten
Ne bekleriz, hangi değişim beklemeye değer madem ki
Mutlu görünsek de kötü durumda olacağız, çünkü
Acımızı artırmazsak bu bile bize yeter.
Zihin kendi başına bir mekandır;
Kendi içinde cenneti cehennem kılar,
Cehennemi cennet. Nerede bulunduğumun
Ne önemi var hala aynıysam; neden farklı olayım
Yıldırımların daha yüce kıldığından?
Çok uzak olmayan bir yerde tepesinden ateş ve duman
Püskürten bir dağ vardı; geriye kalan her yer
Parlak eriyikle doluydu, parlıyordu—içinde, derinlerde
Erimiş metal olduğu belliydi, kükürt işiydi bu. Orada pek çoğu
Kanatlandı, siper kazmaya giden
askerler ya da kale duvarı inşa edecek kazma kürekli işçiler gibi.
Mammon lider oldu onlara,
Cennetten kovulan son asi ruhtu o; çünkü
Onun fikirleri ve bakışları hep kötüye, aşağıya doğruydu,
Cennetin altın taşlarına bakardı kutsal şeylerden ziyade.
İnsanoğlu da onun teşviki ve öğütleriyle
Ana Toprağın derinliklerini
Soymaya başladı, daha iyi gömülmüş hâzinelere ulaşmaya çalıştı.
Çok geçmeden tepelerde derin yaralar açtılar,
Ve altın damarlarım bulup kazdılar, çıkardılar. Cehennemde böyle
Hayran olunacak hazine yoktu. O topraklarda ancak felâket,
Ölüm olurdu.
İktidarda olmak Cehennemde de olsa hırsa değer:
Cehennemde hüküm sürmek yine de Cennette hizmetten iyidir.
“Ruhumun bir parçası olan seni aradım ve diğer yanımı talep ettim.”:::!!!
zihin, neresi olmak isterse orasıdır; kendi içinde cehennemi cennete, cenneti de cehenneme dönüştürebilir.
İyilikten vazgeçtiğinde terk etti seni ihtişamın;
Günahına benziyorsun şimdi; mahkûm edildiğin
Karanlık, iğrenç mekâna benziyorsun.
ve genellikle şüphe uyur ama akıl yine de uyanıktır.
Hiç iyilik yapmamak asla bizim görevimiz olmayacak.
O büyük güç gücümüzü ve ruhumuzu tümüyle bize bıraktıysa,
Sadece acılarımızı daha güçlü hissetmemiz için.
Böyle umutsuzluk ve gazap içinde nereye uçacağım? Uçacağım yön Cehennem olacak, ben kendim Cehennemim; en derinlerdeyim ve daha da derinler beni.
Bazen yalnızlık en iyi dost olabilir..
En sonunda burada özgür olacağız,
Tanrı bizi burada kıskanmayacak, bizimle uğraşmayacaktır;
Burada güven içinde kalabiliriz ve benim seçimime göre
İktidarda olmak hırsa değer, ama yine de
Cehennemde hüküm sürmek Cennette hizmetten iyidir.
Tanrı öfkesini çıkarmak için insanı hep cezalandıracak mı?
Ağaç da var orada, onun meyvesini yemeleri yasak. İlim, irfan mı yasak?
Yoksa cinsel ilişki mi? Kuşkulu, mantıksız bu. Tanrı onlardan neden
Kıskansın bunu? Bunu bilmek günah olabilir mi?
Ölüm olabilir mi? Onlar cahil mi kalacaklar yani? Onların mutluluğu
Bu mu olacak? İtaat etmeleri ve imanlarını kanıtlamaları mı sadece?
Tanrı ışıktır o zaman, lakin oturuyordu, asla ulaşılmayan ışıkta ebediyen
Yerinde olan ve kullanılan bir akıl her zaman
Cehennemi Cennet, Cenneti Cehennem yapabilir.
Zihin neresi olmak istiyorsa orasıdır :
Kendi içinde cehennemi cennete , cenneti cehenneme dönüstürebilir
mızrakları ellerindeyken cesurca ileri atılan
ama yenilince birden küçülen, korkup büzülenlere
gülüyorum ben, onlar başlarına gelecekleri biliyorlar —sürgüne,
rezalete, esarete ya da acı çekmeye razı olacak, dayanacaklar,
onları yenenin vereceği ceza bu. işte eğer o üstün güçlü düşmana
karşı gelirsek başımıza gelecek olanlar bunlar.
İktidarda olmak cehennemde de olsa hırsa değer:Cehennemde hüküm sürmek yine de cennette hizmetten iyidir.
“Her kim ki mükâfatını yeryüzünde,
Acı veren batıl inançlarda, kör tutkularda arar,
İnsanların övgüsünü ister sadece,
Onun payına düşen tam da gereğince,
Yapıp ettikleri kadar boş olacaktır.”
Kendisine yöneltilen düşmanca bakışlar arasında
Hiç çekinmeden dosdoğru yürüdü, onların kendisine saldıracağı
İhtimalini düşünmedi; onları küçümseyerek sırtını onlara,
Yıkılması mukadder o gururlu kulelere dönerek uzaklaştı oradan.
Düşünceler, beni nereye getirdiniz?
Savaşmaksa en iyisi: Edebi kader belki yol verir şansa,
Kaos belirler mücadelenin sonucunu.
Hayatı ne çok sev ne de nefret et, ama iyi yaşa. Ne kadar yaşayacağına Tanrı karar verir. Şimdi başka bir manzara görmeye hazırlan..
Yerinde olan ve kullanılan bir akıl her zaman
Cehennemi Cennet, Cenneti Cehennem yapabilir.
Ve cesaret asla kaybolmaz, boyun eğmez
Köle olamayız, biz kendi iyiliğimizi düşünmeliyiz, Kendi hayatımızı yaşamalı,
Kimseye hesap vermeden özgür olmalıyız, Köleliğin boyunduruğu geçemez bizim boynumuza, olmaz bu!
fethedilemez olan
İntikam arzusu ve ölümsüz nefret
Sevincin eksik olmadığı çayırlara elveda;
Selamlayın korkuları, selamlayın şeytanlar diyarını,
Ve sen, derin Cehennem, kabul et yeni efendini;
Zamanın ve mekanın değiştiremeyeceği
Bîr zihin taşıyanı. Zihin kendi başına bîr mekandır,
Kendi içinde cenneti cehennem kılar,
Cehennemi cennet.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Sensiz nasıl yaşarım ?
Senin tatlı konuşmandan ,
aşkından nasıl vazgeçerimde bu vahşi ormanlarda
Kimsesiz yaşarım
Bir kaburgamı daha versem ve Tanrı
Bir havva daha yaratsa bile senin kaybını asla unutmam.
Ağaç da var orada, onun meyvesini yemeleri yasak. İlim, irfan mı yasak?
Yoksa cinsel ilişki mi? Kuşkulu, mantıksız bu. Tanrı onlardan neden
Kıskansın bunu? Bunu bilmek günah olabilir mi?
Ölüm olabilir mi? Onlar cahil mi kalacaklar yani? Onların mutluluğu
Bu mu olacak? İtaat etmeleri ve imanlarını kanıtlamaları mı sadece?
Akıl kendi içinde ve kendi yerinde, cehennemi cennete, cenneti cehenneme dönüştürebilir.
For solitude sometimes is best society,
And short retirement urges sweet return.
Zihin neresi olmak isterse orasıdır: kendi içinde cehennemi cennete, cennetinde cehenneme dönüştürebilir
“Bu bölge, bu toprak, bu iklim mi,” diye sordu Başmelek,
“Cennet’le ikame etmemiz gereken?
Bu yaslı karanlığı mı koyacağız o semavi ışığın yerine?
Peki öyleyse, zira her kimse egemen,
Neyin doğru olduğunu o kararlaştırıp bildirir.
Uzak durmak en iyisi, akılca başkalarına eşit,
Gücüyle eşitlerinden üstün olandan.
Sevincin eksik olmadığı çayırlara elveda;
Selamlayın korkuları, selamlayın şeytanlar diyarını,
Ve sen, derin Cehennem, kabul et yeni efendini;
Zamanın ve mekânın değiştiremeyeceği
Bir zihin taşıyanı. Zihin kendi başına bir mekândır;
Kendi içinde cenneti cehennem kılar,
Cehennemi cennet. Nerede bulunduğumun
Ne önemi var hâlâ aynıysam; neden farklı olayım
Yıldırımların daha yüce kıldığından?
Burada özgür olacağız en azından; Yüce Rab
Kötülük için inşa etmedi bu yeri, bizi buradan göndermez.
Hüküm süreriz kendimizden emin ve bana göre,
Hükmetmek arzu edilir şeydir, Cehennem’de bile:
Cehennem’de hükümdarlık yeğdir Cennet hizmetkârlığına.
Fakat niçin sadık dostlarımızı, yoldaşlarımızı,
Kaybımıza ortak olanları, unutkanlık veren bu gölde
Şaşkına dönmüş yatar halde bırakalım;
Niçin onları da çağırmayalım, bu gamlı meskeni
Bizimle paylaşmaya ve tekrar silahlanmaya;
Deneyip anlamak için: Ne kalmış Cennet’ten geri alabileceğimiz,
Yahut kaybetmemiz mümkün ne var Cehennem’de?”
Çukurun içinden Şeytan’ın Sarayı Pandemonium yükseliverir; Cehennem’in lordları, tartışmak üzere Konsey’de yerlerini alırlar.
“Pandemonium”
Milton’ın Yunancadan türettiği, kabaca “tüm iblisler” ya da “tüm iblislerin mekânı” anlamına gelen bir sözcük.
Çünkü kimse üstünlük peşinde koşmaz Cehennem’de; Şu acıdan payına az miktarda düşmüş olan, Hırslanıp da gıpta etmez acının fazlasına.
Ben mi istedim senden, ey Yaradan,
Topraktan beni insan olarak yoğurmanı?
Ben mi senden talep ettim.
Çıkarmanı karanlıktan, yahut koymanı
Buraya, bu enfes bahçeye beni?
Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim;
Ağrı çekerek çocuk dünyaya getireceksin.
Uyacaksın kocanın iradesine, seni o yönetecek.
Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?
Zihin, neresi olmak isterse orasıdır; kendi içinde cehennemi cennete, cenneti de cehenneme dönüştürebilir.-
Aşk bu mu, karşılığı bu mu sana aşkımın
Ölüm, benim için yaşamdan farksız.
Tanrı bu topraklara güzel bir bahçe verdi.
Verimli topraklarında çok güzel kokulu ve meyveli ağaçlar yetiştirdi,
Ve tüm bunların tam ortasında da Hayat Ağacı duruyordu,
Vakur, yüksek ve ölümsüzlük veren meyveleriyle, altın meyveleriyle,
Onun yakınında ölümümüz, Bilgi Ağacı vardı, iyilik bilgisi vardı onda
Ama kötülük düşünenler tarafından da kutsal sayılırdı.
Binlercesi yanlışa düşse de bazen,
Vardır az sayıda kişi gerçeği bilen.
Güç ve kudret nasıl çökmesin erdem çökünce,
Nasıl anlaşılmasın ne güçsüz olduğu en cesurların,
Mağlup edilemez gibi göründükleri halde?
Niye savaş mı barış mı diye tartışıyoruz öyleyse?
Savaş bitirmişti bizi, uğratmıştı telafi edilmez kayıplara;
Yeğ tutalım zorlu hürriyeti,
Debdebeli esaretin rahat boyundurluğuna.
Der ki savaşmayı isteyenler: Mahkûmuz
Ebedi üzünç çekmeye, budur kaderimiz;
Ne yaparsak yapalım, bundan öte acı,
Daha büyük çile mi var? En fenası bu mu öyleyse:
Böyle oturmak, tartışmak, silah kuşanmış halde?
Ya uyanın, kalkın, yahut yenik kalın ebediyen.
“Sende her ne varsa, benimdir;
Ayrı ayrı olamayız, ikimiz biriz,
Etimiz birdir, bizzat kendimi
Yitirmek olur seni yitirmek.”
Zihin neresi olmak isterse orasıdır. Kendi içinde cehennemi cennete, cenneti de cehenneme dönüştürebilir.
Hayatı ne çok sev ne de nefret et, ama iyi yaşa
Tanrının yasağı arzuyu kamçılıyor
Dolaşır ikiyüzlülük Cennet’te ve yeryüzünde
Zihin kendi başına bir mekandır; Kendi içinde cenneti cehennem kılar, Cehennemi cennet.
Better to reign in hell than serve in heaven.
Better reign in Hell than serve in Heaven.
Cehennem’de hükümdarlık yeğdir Cennet hizmetkârlığına.
Var mıdır kendi acısını seven?
Yolunu bulunca kim kaçmaz Cehennem’den,
Oraya mahkûm edilmiş olsa bile?
Vaktiyle deniz üstünde duran Delos Adası gibi.
Sebat etmen sevindirir beni ve tüm kutsanmış melekleri
Sonra ayrıldılar; melek cennet’e çıktı
Koyu gölgelikler arasından, Âdem de döndü barınağına
Ah yazıklar olsun insanlara!
Uzlaşabilir lanetli iblisler bile
Bir insan vardır uzlaşamayan akıllı mahluklar içinde Tanrı ‘dan inayet dilerler
ve barış vazeder Tanrı
fakat onlar yine nefretle, husumetle çatışmayla yaşarlar
Zalim savaşlar başlatır
Mevcut düzeni korumaya çağırıyor her şey neyiz şimdi ne idik önceden bunları düşünerek
Böyle rezilce mi yaşayacağız
Var mıdır acep cehennemde şundan beter cezayı tahayyül eden :Ne olur ki daha kötü burada kalmaktan saadetten yoksun, koyu kedere mahkum olmaktan.
Zihin kendi başına bir mekandır,
kendi içinde cenneti cehennem kılar
Cehennemi cennet.
Cehennemde hükümdarlık yeğdir Cennet hizmetkarlığına.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir