İçeriğe geç

Kara Kedinin Gölgesi Kitap Alıntıları – Yekta Kopan

Yekta Kopan kitaplarından Kara Kedinin Gölgesi kitap alıntıları sizlerle…

Kara Kedinin Gölgesi Kitap Alıntıları

&“&”

Güvenilir kaynaklara güvenmeme nedenim, birtakım insanlara güvenilmez kaynak rolü yükleyip onları incitmemek içindir.
Oysa, tutku cinayettir. Ve ben bu sözler işin her şeyi göze alırım.
Birinci tekil şahıslar inceldikçe ışığında, çoğalıyorlar. Zamanıdır çocukların beslenme çantalarına yaşamlarını koymanın.
Kestanecinin kararlı gülümsemesi, içimim fırtınasını büyük bir ustalıkla dindiriyor. “Yeni bir yıl geliyor abi.” diyor. “Öyle,” diyorum, “öyle, ama ben bir öncekini bitiremedim henüz.”
Hafızadan silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı."
Bu sözler zaten var. Sözleri benim için farklı kılan, anlamlı kılan, senin elyazınla yazılmış olmaları.
Yoruldum başkalarının ölümünü ölmekten.
Yazmayan kalem öldürür. Kan da kurur, mürekkep de…
“Hafızadan silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı…”
Vahşi Batı’yı anlatan öykülerde sorun çözüldükten sonra şerifler kasabada kalır, gizemli yabancılar geldikleri bilinmeze dönerler.
Peki, bir yabancı gibi davranmak istedikleri halde kalmak zorunda olanlar ne yapar?
Gerçek bende gizli kalacak. Çünkü hayal zamanıyla gerçek zaman arasında kaç saat fark olduğunu bir tek ben biliyorum. Bilgeyim, zavallıyım.
Seni benden koruyorsam, senden korktuğum içindir…
Bir şeylerin üzücü gelmesi için özel bir çaba harcamadım oysa. Özel ve genel çabalar arasındaki farkı da pek düşünmedim zaten. Sadece ayaklarımın altından kendi yağmurum aksın diye dimdik durmaya çalıştım. Kendi gökkuşağım olabilir miydi başka türlü?
Hafızadan silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı…
ve nasıl Borges her uyanışında kendini hatırlıyorsa ben de senin her harfinde kendimi buluyorum.
gençliğini unutmuş bir ses, ruhundaki labirentleri anlatıyor. sakin; neredeyse mırıldanarak.
hafızadan silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı…
oysa kekeme bir aşk, aslında en çok konuşmak isteyen aşktır.
Gecenin karanlığı değil, güneşin uykusuydu üzüntümün nedeni. Susuyordum.
Gözlerini açıyor. Yataktaki yorgun bedene bakıyor. Uyumuş. Sözler derin bir iç çekmeyle dökülüyor ağzından: Yoruldum başkalarının ölümünü ölmekten.
Çok uzakta bir yerde
Bir ses bir sesi arıyor
Zamanıdır kırık bakışlara sorumluluk yüklemenin.
Gri bir gökyüzünün altında, hangi tuvale akacağını bilmeyen suretler gibi duruyorlar.
Hafızadan silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı.
Sadece ayaklarımın altından kendi yağmurum aksın, diye dimdik durmaya çalıştım. Kendi gökkuşağım olabilir miydi başka türlü?
Yoruldum başkalarının ölümünü ölmekten.
Yoruldum başkalarının ölümünü ölmekten.
Hafızada silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı…
“Yeni bir yıl geliyor abi,” diyor. “Öyle,” diyorum, “öyle, ama ben bir öncekini bitiremedim henüz.”
Peki, bir yabancı gibi davranmak istedikleri halde kalmak zorunda olanlar ne yapar?
İnsanlar küçük korkular beslemeye devam ederken ben cesurca yürüyorum, dedi kız.
Sonra korkuyor. Kadın anılarını kanatmaktan korkuyor.
Yoruldum başkalarının ölümünü ölmekten.
“Seninle kâbuslardan uyandık…”
Hafızadan silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı…"
O kadar uzun bir rolün altından kalkamam, hayatının bir figüranı olarak sev beni."
Sadece ayaklarımın altından kendi yağmurum aksın, diye dimdik durmaya çalıştım. Kendi gökkuşağım olabilir miydi başka türlü?
İçimden dışarı baktım."
Zamanıdır kırık bakışlara sorumluluk yüklemenin
Uzun bir yürüyüşe çıkmak istiyor; itemiyor ufuk çizgisini ötelere. Aynalar parçalıyor yüzünü. Çoğalıyor. Kimse daha çok parça alacağım, diye çırpınmamalı; birinin yüreği, diğerinin elinde atıyor…

Sözler derin bir iç çekmeyle dökülüyor ağzından: Yoruldum başkalarının ölümünü ölmekten.
En sessiz adımlarla dans etmeyi senden öğrendim, yalnızlığın hareketleri ezberindeydi. Ezberim zayıftır, öp beni… O kadar uzun bir rolün altından kalkamam, hayatının bir figüranı olarak sev beni.
Hafızadan silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı…
İçime baktım.
… Sadece ayaklarımın altından kendi yağmurum aksın diye dimdik durmaya çalıştım. Kendi gökkuşağım olabilir miydi başka türlü?
İçimden dışarı baktım.
Gecenin karanlığı değil, güneşin uykusuydu üzüntümün nedeni.
Hafızadan silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı.
Yeni bir yıl geliyor abi," diyor. "Öyle," diyorum, "öyle, ama ben bir öncekini bitiremedim henüz."
Siz kâğıttan kurbağa yapmayı biliyor musunuz?
Herhangi bir bilgiyle donatılmış değilim, zavallıyım.
Peki, bir yabancı gibi davranmak istedikleri halde kalmak zorunda olanlar ne yapar?
Seni benden koruyorsam senden korktuğum içindir…
Gözlerini açmak gelmiyordu içinden ama… Bir an için bakmak istediğinde sonsuzluğunda asla uçamayacağı gökyüzüne… Kocaman, karanlık bir duvarla karşı karşıya geldi.
Kendime döndüm.
Yo, yanlış anlama. Bilirim kötücül sonuçlar çıkarırsın böylesi bir sözden. Kaçış değil oysa bu; sadece bir kendine dönüş. Çağrılmadan. İçine misafir olmak. İstenip istenmediğini sorgulamadan.
Yazmayan kalem öldürür. Kan da kurur mürekkep de…
Hafızadan silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı.
Gri bir gökyüzünün altında, hangi tuvale akacağını bilmeyen suretler gibi duruyorlar."
Oysa kekeme bir aşk, aslında en çok konuşmak isteyen aşktır."
Oysa kekeme bir aşk,aslında en çok konuşmak isteyen aşktır.
Hafızadan silinen her anı,biraz daha özgürleştiriyor insanı…
Şarap rengi deri cildi ve küçük kilidiyle, yastık altında saklanan şiir defteri; bir gün evdekilerin eline geçer korkusuyla, aşk şiirlerinin Almanca yazıldığı defter.
Gözlerini hiç kırpmayacak kadar cesurdu. Oysa ben, korkularım bana gür sesle şarkılar söylemeye başladığında nefesimi burnumun içine hapsedip gözlerimi kapamayı, sonra ısınan havayı yavaş yavaş bırakırken gerçeklere gözümü açmayı çok severdim.
Kendime döndüm.
Yo, yanlış anlama. Bilirim kötücül sonuçlar çıkarırsın böylesi bir sözden. Kaçış değil oysa bu; sadece bir kendine dönüş. Çağrılmadan. İçine misafir olmak. İstenip istenmediğini sorgulamadan. Ne o? Gülmeye mi başladın?
Ben çocukken çığlık atmaktan korkardım ;nefesimin yanına hapsettiğim bir sürü çığlığım vardır.Çocuğu seyrederken kimse duymadan çığlık attım ;nefesim nane kokuyordu
Zamanıdır çocukların beslenme çantalarına yaşamlarını koymanın
Bir gölge istediği kadar kaçar sanmıştım.
Bir gölgeyi kim bulmak ister ki?
Hele bir kara kedinin gölgesini…
Ama o söz düşmüştü peşime işte.
Yeni bir yıl geliyor abi," diyor. "Öyle," diyorum, " öyle, ama ben bir öncekini bitiremedim henüz."
Oysa kekeme bir aşk, aslında en çok konuşmak isteyen aşktır.
Yağmurun gökten yere yaptığı yolculukta uğradığı duraklar değil de bana geldiğinde nasıl yorgun durduğu ilgilendiriyordu beni. Yağmur damlasını değil, bana geldiği ânı seviyordum. Üzüntümün nedeni yağmurun dinmesi değil, yağmur damlasının buharlaşıp bedenimden ayrılmasıydı. susuyordum.
Tam köşeyi dönüp geçecekken, enginarları soyup göbeklerini limonlu su dolu leğene, kabuklarını çiçek desenli eteklerine atan kadının ellerinde görüyorum,ellerimin ne kadar karardığını..
Hafızadan silinen her anı, biraz daha özgürleştiriyor insanı…
Oysa kekeme bir aşk, aslında en çok konuşmak isteyen aşktır.
Yazmayan kalem öldürür. Kan da kurur, mürekkep de…
Vahşi Batı’yı anlatan öykülerde, savunmasız halkın sorununu iki güç çözebilir: kasabayı ya da kasabadaki dalavereleri avucunun içi gibi bilen dürüst şerif ya da herşeyden habersiz olmasına karşın gözüpeklik ve hızda kimsenin eline su dökemeyeceği gizemli yabancı.

İçimdeki vahşi batıda… bir sorun vardı ve ancak sen çözebilirsin. Sorunum, senin bu sorunu çözmek için hangi kimliği seçeceğini bilmemeydi. Sen, ruhumu avucunun içi gibi bilen bir şerif gibi davranmaktansa kasabaya gelen gizemli yabancı olmayı yeğledin.
Ve sonunda…
Vahşi Batı’yı anlatan öykülerde sorun çözüldükçe sonra şerif’ler kasabada kalır, gizemli yabancılar geldikleri bilinmeze dönerler.
Peki, bir yabancı gibi davranmak istedikleri halde kalmak zorunda olanlar ne yapar?

Zamanıdır çocukların beslenme çantalarına yaşamlarını koymanın.
Yoruldum başkalarının ölümünü ölmekten
“Kısa sürecek bir şarkı yeterli bana, uzun değil çünkü yolum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir