İçeriğe geç

Kara Güneş Kitap Alıntıları – Bahadır Yenişehirlioğlu

Bahadır Yenişehirlioğlu kitaplarından Kara Güneş kitap alıntıları sizlerle…

Kara Güneş Kitap Alıntıları

Sis dağıldığında insan bütün renkleri seçebilir, ama insanın gönlüne perde indiyse o artık hiçbir rengi ayırt edemez.
Kötü, kötülerin elinde büyür.
Ebubekir de namazını kıldı. Namaz kılanları izledi. Alınlarını secdeye koyan insanları, ölümü yok sayıp vatan yolunda cennet gözleyenlerin namazını. Yüzlerindeki ifadelere baktı. Huzur gördü yüzlerinde, korkudan hiç iz yoktu.
Ebubekir biraz ileride birinin, Ben namaz kılmıyorum, istersen suyumu sana dökebilirim abdest alman için dediğine şahit oldu. Ağlamaya başladı. Allah’ım, ölünceye kadar unutmayacağım bunu, diye söz verdi kendine.
Öyle anlar olur ki insan hiç umulmadık bir anda kendini suçlar. Yapamadıklarından , söyleyemediklerinden , akletmediğinden, görmediğinden, inandığıdan, körü körüne bağlananları görüp de çığlık çığlığa bağırmadığından.
Çünkü yok olan bir şeyin karşılığı olmaz.
Eğer insanlar dini; planlarını, emellerini, tutkularını, yalanlarını, kötülüklerini kapatmak için kullanıyorlarsa o zaman yaptıklarını daha kolay saklayabilirler. Ama asla uzun süre saklamaları mümkün değildir kötülüğü. Zira giderek günahları daha pervasız işlemeye başlarlar. Yaptıklarını günah olarak görmedikleri için tedbiri elden bırakırlar. Arsızlaşmış ruhlar giderek daha da azgınlaşıp doyumsuzlaşacağı için pervasızlık bir yaşam biçimi haline gelir.
Gittiğin yere kafanın içindekileri de götürüyorsan o zaman beyhude bir gidişe dönüşür her sefer.
~
Kötü, kötülerin elinde büyür.
Onların kötülüklerinde bile bir edep vardır.
“Konuşmaya karar verdiğinde söyleyeceklerinin susmaktan daha iyi olduğundan emin ol.”
“Söz nefes gibidir, ruh gibidir, anlamsız yere konuşulmamalıdır.”
“Sahte dinler bolca sahtekâr üretir. Şeytanı en çok sevindirecek şey, insanların din adına bir şeyler uydurması ve uydurdukları o şeylerin peşine insanları takarak hakikatten uzaklaşmalarıdır.”
Kafirler korkaktır, çünkü cesaret iman kaynaklıdır.
“Üstat, nereden çıktı bu kadar bayrak?” diye sordu Çetin Bey.

“Herkes sinesinde saklamış olmalı inancı gibi,” diye cevap verdi Ebubekir.

“Umut hiç bitmeyen bahar mevsimidir, içinde kar da yağar, fırtına da kopar.
Üzülme, der Mevlana. Bir yanda korkun bir yanda ümidin varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten.”
“Güneş doğuyorsa umut var demekti.”
Sis dağıldığında insan bütün renkleri seçebilir, ama insanın gönlüne perde indiyse o artık hiçbir rengi ayırt edemez..
“İnsanoğlunun ateş biriktirdiğinden haberi var mı acaba?”
“Ey aziz, geceleri uyanık bulunmaya çalış. Gecenin saadeti içinde kal. Ziyan etme anı. Talip olanlar uyumaz.”
“Goca goca avları, gökyüzünde süzüle süzüle avlayan cesur şahin, cahil gadının elinde korkak bir gargaya dönmüş.”
“Öyle anlar olur ki insan hiç umulmadık bir anda kendini suçlar. Yapmadıklarından, söylemediklerinden, akletmediğinden, görmediğinden, inandığından, körü körüne bağlananları görüp de çığlık çığlığa bağırmadığından.”
“Hiçbir dini bilgisi olmayan, seküler bir yaşam tarzını seçen insanlardan önce kendini dindar olarak tanımlayan insanların nerede hata yaptık diye sorgulaması gerekiyor kendilerini.”
Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık.
Şeytan, insanları uydurulan dine çağırır. Allah ise indirilen dine.
Evlat, muhabbetin sebebine sarıl, muhabbet duyulana değil.
Söz insanın şerefidir. İçinde bulunulan şartlara göre eğilip bükülemez.
İnsanın sevdiği biri varsa o asla yalnız değildir.
Bu kadar acımasızlığın yaşandığı, sosyal adaletin olmadığı bir dünyada şiddetin, öfkenin, nefretin, ayrışmanın olmaması mümkün değil. Biz İslamı anlayamadık.
Kaybettiğimiz bir şey var! İslam toplumu merhamet ve adalet üzerine kuruluydu. Biz bunu kaybettik.
Kimseye güvenim kalmadı.
Allah’ım hayırlı olacaksa ver, hayırsız olacaksa verme.
İnsanın sevdiğinden ayrılması ne zordur. İnsan birini sevdi mi başka birini sevemez öyle kolay kolay.
İçindeki umudu hiç yok etmedi.
İnsanoğlunun ateş biriktirdiğinden haberi var mı acaba?
Ne acı bir kazançtır insana eziyet etmek.
Yiğit olan yiğitliğe talip olur.
Hayal kurmak, en güzel kaçış yoluydu.
Dışarıda barut kokusu vardı, kan kokusu vardı. Ama asla can korkusu yoktu.
Yok olmuş gibi hissetti kendini, kaybolmuş gibi.
Koca bir boşluk ve kimsesizlik.
Belki o
Her şeye değecek kadar değerli
Senin için.
Ama sen de
Onun için kendini
Hiç edecek kadar
Değersiz değilsin.
Herkeste kolektif bir Korkma! şuuru, bu kültürden, İstiklal Marşının şairi Akif’ten ve İslam’dan neşet eden.
Korkacaklar biliyorum! Biliyoruz! Bunlar öldürmekle bitmez, desinler yeter. Ölelim de işe yarasın. KORKSUNLAR ÖLÜMDEN KORKMAYANLARDAN!
Her şeyin kan kırmızı olduğu ve Şehitlerin sonsuza kadar mutlu yaşayacağı bir hikaye.
Herkes inandığına koşar.
Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu halde sanırsın. Halbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.
(Haşr, 14)
Kan kırmızısı bayrak altında toplandı.
Ovalardaki rengarenk çiçekler birer birer salalara katıldılar.
İnci mahfazası açıldı gökyüzünün, amber kokuları yayıldı ortalığa.
Tomurcukları açıldı yıldızların.
Bağları çözüldü meleklerin.
Kızıl ve ateş rengi kıvılcımlara gebe silahlar doğrultuldukları gönülleri öldüremedi. Cesarete dönüştü tüm yürekler.
Bundan korktu silahlarını ateşleyenler.
Halkın bütün renkleri birbiriyle kucaklaştı.
Karanlık bir gecede gökyüzünde kara bulutlar belirdi.
Bulutlar gürledi uçakların aralarından haince geçişiyle.
Boğaz sele yattı, kaynadı, köpürdü, dalgalandı.
Köprüler birleştirir, kavuşturur oysa
Halkın bütün renkleri birbiriyle kucaklaştı. İnsanları birbirinden ayırmak için kullanılan renkler bir araya geldi, kan kırmızısı bayrak altında toplandı. Hepsi kendi rengini bayrağın al kanına dönüştürdü.
Nasıl bir şehirsin sen İstanbul? Ne derin izler bırakıyorsun insanın üzerinde? Zenginlere, fakirlere, delilere, hastalara, aşıklara, şairlere, genç, yaşlı herkese neler yaşatıyorsun, sen bize ne yapıyorsun böyle?
Bilgi, insanı kuşkudan;iyilik acı çekmekten;kararlılık, korkudan kurtarır
Müslüman dediğin asla kibirli olmaz.
Gittiğin yere kafanın içindekileri de götürüyorsan o zaman beyhude bir gidişe dönüşür her sefer.
Çareyi gitmekte bulan kişi gittiği yerde aradığı mutluluğu bulabilir mi acaba?
Gözler kapatıldı mı şahitlik yara alır. Gözler kapatıldı mı görmeyeceklerini ama kendilerinin de görülmeyeceğini sanırlardı.
Bıkmadın mı oğlum hayal kurmaktan?

Bıkılır mı oğlum hayal kurmaktan.

Nefes alan ölülerle, vatan için nefes alanların öyküsü.
Gittiğin yere kafanın içindekileri de götürüyorsan o zaman beyhude bir gidişe dönüşür her sefer.
Bıkmadın mı oğlum hayal kurmaktan.
Bıkılır mı oğlum hayal kurmaktan.
Kafirler korkaktır çünkü cesaret iman kaynaklıdır.
İnsan geçmişi asla yok sayamaz, buharlaştırıp uçuramaz, geçmiş insanın zihninde, kuytu bir yerde yaşamaya devam eder.
Göründüğünden daha karmaşık bir yapı insanoğlu ve ben şu an tam bir muammayım.
‘Evlat, muhabbetin sebebine sarıl, muhabbet duyulana değil.’
Bilgi, insanı kuşkudan; iyilik, acı çekmekten; kararlılık, korkudan kurtarır.
Konuşmaya karar verdiğinde söyleyeceklerinin susmaktan daha iyi olduğundan emin ol.
‌Ey aziz, geceleri uyanık bulunmaya çalış. Gecenin saadeti içinde kal. Ziyan etme anı. Talip olanlar uyumaz.
Vicdanı taşır insanı en tahmin edilmez yerlere.
Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık. Unutem deme sakın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir