İçeriğe geç

Kaiken Kitap Alıntıları – Jean-Christophe Grangé

Jean-Christophe Grangé kitaplarından Kaiken kitap alıntıları sizlerle…

Kaiken Kitap Alıntıları

Sana sarıldım, kış bitti
“Kendinin katili olan bu katil avcısı, aynı zamanda bir koruyucu melekti.”
“ ,çünkü aşk diğerinin duygusuyla beslenirdi. Çoşku olmadan kalp kurur, duygusuzlaşırdı. Tüm paylaşma yetisini kaybederdi. Sonunda da içine kapanarak yalnızlığıyla kendini korumaya çalışırdı ”
Ay ışığında bırakıyorum sandalımı,ulaşmak için gökyüzüne
“Gökyüzü herkesindir.” ????
“Gerçek yaşam yok!Biz dünyada değiliz.”
– Bunu hatırla Olivier: Her şey ilk yıllardan itibaren belirlenmiş. Onun için. Senin için. Hepiniz için.
“Basit bir hayatın mı olsun istiyorsun? Sürüye yakın dur ve orada kendini unut.”
“Gözü dönmüş bir ruh,güçsüz bir ruhtur.”
-Musaşi
“Zaman benimle”
Aşk diye bir şey yoktur. Sadece aşkın kanıtları vardır.
Hastalığının başlarında, kimseye bundan söz etmeme kararı almıştı. Sonra başkaları yüzünden böyle davrandığını anlamıştı. Egoistlikleri ve kayıtsızlıkları onu böyle ağzı sıkı davranmaya zorlamıştı. Çünkü bildikleri halde onu aramamalarına dayanamazdı.
Bizleri genlerle belirlenmiş bedenler dünyaya getirir, ama çok daha derine inersek düşüncelerden yaratılırız.
“Gökyüzü herkesindir.”
Aşkta sadece davranışlar önem taşır, kelimelerin hiçbir kıymeti yoktur.
“Modern insanın süslemeye ihtiyacı yoktur. Bundan nefret eder ”
Gerçek yaşam yok. Biz dünyada değiliz
Bir insanın gerçeği tıpkı bir dövme gibidir. Onu ya yatakta ya da morgda görürsünüz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Basit bir hayatın mı olsun istiyorsun? Sürüye yakın dur ve orada kendini unut.”
Aşkta sadece davranışlar önem taşır, kelimelerin hiçbir kıymeti yoktur.
Bir kılıcın çeliğini, sadece sahibinin ona olan sevgisi keskinleştirirdi.
Hiçbir şeyi önceden sezmemiş, hamlelerini planlı yapmamıştı. Hayatta kalmasını refleksleri sağlamıştı. Kaslarının, sinirlerinin hafızası
, istemezlerse insanları zorla tedavi edemezsiniz.
Dünkü çiçekler bugünün rüyalarıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Gökyüzü herkesindir.
Cephede ölmüştü ve şimdi hayallerinin, planlarının ve mutluluğunun külleriyle ülkesine dönüyordu.
Ölmek üzereyken, insanların kafasından ne geçtiğini kim bilebilir?
Aşkta sadece davranışlar önem taşır, kelimelerin hiçbir kıymeti yoktur.
Bir ölünün sessizliğine karşı hayatta kalmış birinin sözleri
Kilometreler asla sorunları çözmemişti. Ve zaten istese de kaçamazdı.
Ama en iyi savunma, her zaman hücumdu.
Dünkü hatalar bugünün kabuslarıdır.
Aşk diye bir şey yoktur. Sadece aşkın kanıtları vardır.
Passan onun bakışlarında yorgunluğu ve bıkkınlığı fark etti. Bir anda ona duyduğu kızgınlık geçti. O sadece yıllarca hiçbir sonuç almadan şehir çeteleriyle uğraşmaktan yıpranmış, öfkesi burnunda bir polisti
Çünkü aşk diğerinin duygusuyla beslenirdi. Çoşku olmadan kalp durur, duygusuzlasirdi.
Bir şaka, suça doğru atılan ilk adımdı.
Haram maldan hayır gelmez
Hastalığının başlarında, kimseye bundan söz etmeme kararı almıştı. Sonra başkaları yüzünden böyle davrandığını anlamıştı. Egoistlikleri ve kayıtsızlıkları onu böyle ağzı sıkı davranmaya zorlamıştı. Çünkü bildikleri halde onu aramamalarına dayanamazdı.
Kötülükten ne kadar çok korkarsan, onu o kadar üzerine çekersin.
Hayatını ortak mülkiyet olarak yaşıyorsun.
Bizleri genlerle belirlenmiş bedenler dünyaya getirir, ama çok daha derine inersek düşüncelerden yaratılırız.
Hayatın sillesini yemiş bütün öksüz ve yetimler seri katil olmaz.
Zorluk çektiği tek şey cinsiyetiydi. Esas mücadelesi başarılı olmak için yatağa girmek değil, yatağa girmeden başarıya ulaşmaktı.
Tanıştıklarında, Passan güneşe dönen bir ayçekirdeği gibi ona yönelmişti. O dönemde Naoko onun canı, ışığıydı.
Aşkta sadece davranışlar önem taşır,kelimelerin hiçbir kıymeti yoktur.
Avrupa’daki özgürlüğü tattıktan sonra ülkesinin yasalarına, kurallarına ve vecibelerine geri dönemezdi. Japonların bu tür bir olay karşısında yaptığı bir metafor vardı. Küçük sırıklarla hem desteklenmiş hem de engellenmiş bonsaileri örnek verirlerdi: Onları doğaya bırakırsanız hemen gelişirler ve bir daha saksılarına koyamazsınız.
Bir Japon için hayat, ipek kumaş parçasına benzerdi. Önemli olan uzunluğu değil kalitesiydi. Yaşanılan hayatın lekesiz ve günahsız olması gerekiyordu. Bir Japon intihar ettiğinde önüne değil(ahirete inanmazdı) arkasına bakardı.
Basit bir hayatın mı olsun istiyorsun? Sürüye yakın dur ve orada kendini unut.
En iyi fikir,her zaman en kötüsüdür.
Eğer Paris ya da Floransa kökenli olsaydı, resme, heykele ve diğer sanatlara karşı şüphesiz çok daha duyarlı olurdu. Ama o Tokyo’luydu;uyum, başarı ve teknoloji onun öncelikleriydi. Farenin bir tıkıyla doğmuştu, bir fırça darbesiyle değil.
Avrupa’daki özgürlüğü tattıktan sonra ülkesinin yasalarına, kurallarına ve vecibelerine geri dönemezdi.Japonların bu tür bir olay karşısında yaptığı bir metafor vardı. Küçük sırıklarla hem desteklenmiş hem de engellenmiş bonzailer Onları doğaya bırakırsanız hemen gelişirler ve bir daha saksılarına koyamazsınız.
Kısacası, ölümden değil, yaşamdan korkuyordu. Vicdan azaplarıyla ve alçaklıklarla dolu, eksik bir yaşamdan korkuyordu.
Aklına Nietzsche’nin bir sözü geldi :Basit bir hayatın mı olsun istiyorsun? Sürüye yakın dur ve orada kendini unut.
Kalplerin uzaklaşması bedenlerin uzaklaşmasıyla başlardı.
Basit bir hayatın mı olsun istiyorsun? Sürüye yakın dur ve orada kendini unut.
Başlarda, kendini bu ateş kuşuyla özdeşleştirmemişti. Ancak ikinci ameliyattan ve testosteron iğnelerine başladıktan sonra anlamıştı. Her iğnede bedeni yanıyor ve yeniden doğuyordu. O Anka Kuşu’ydu. Ne erkek ne de kadındı. Ya da her ikisiydi. Özgürdü ve ölümsüzdü. Kuşun ne onu dünyaya getiren bir ailesi ne de cinsiyeti vardı ve hem kefeni hem de rahmi olan alevlerden kendi kendini doğuruyordu. Kimseye ihtiyacı yoktu. O bir Bütün’dü.
Nasıl bir dünyada yaşıyordu böyle?
Gerçek yaşam yok. Biz dünyada değiliz.
Hayatımın yarısını hastanelerde geçirdim. Nasıl ki mahkumlar avukat, deliler psikiyatrsa, ben de doktorum.
Sessizlik bir buz parçası gibi boğazında eriyordu.
Sessizlik bir buz parçası gibi boğazında eriyordu.
ölümden değil yaşamdan korkuyordu. Vicdan azaplarıyla ve alçaklıklarla dolu, eksik bir yaşamdan korkuyordu.
Bir Japon için hayat, ipek kumaş parçasına benzerdi. Önemli olan uzunluğu değil, kalitesiydi. Yirmi, otuz veya yetmiş yaşında ölmenin pek bir önemi yoktu; yaşanılan hayatın lekesiz ve günahsız olması gerekiyordu.
Basit bir hayatın mı olsun istiyorsun? Sürüye yakın dur ve orada kendini unut.
Fazla ihtiyat, büyük sıkıntıların anasıdır.
En iyi fikir, her zaman en kötüsüdür.
Düşmanlarımın listesini çıkarmalıyım.
Kötülükten ne kadar çok korkarsan, onu o kadar üzerine çekersin.
Bir türlü kurtulamadığı aptalca özdeyişler.
Samurayların kadınları bu hançerle intihar ediyordu. Usulüne uygun bir pozisyonda ölmek için kıvırdıkları bacaklarını bağladıktan sonra boğazlarını kesiyorlardı
yaşamak istiyordu
Ölümden değil, yaşamdan korkuyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir