Kafka Okur kitaplarından Kafka Okur – Özel Sayı 2 kitap alıntıları sizlerle…
Kafka Okur – Özel Sayı 2 Kitap Alıntıları
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Onca sürgün, onca hasret, onca acı da cabası.
Ben ayrılıkların.
Kimi insan ezbere sayar yıldızların adını;
Ben hasretlerin.”
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
~Nazım Hikmet
~Nazım Hikmet
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
kitaplar, ağaçlar ve balıklar için,
buğday tanesi, pirinç tanesi ve güneşli sokaklar için,
üzüm karası, saman sarısı saçlar ve çocuklar için.
Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler,
günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların,
çocukların avuçlarında yeşerecekler.
gökten âyet inmedi bize.
Onu biz kendimiz
vaadettik kendimize.
Bir şarkı istiyorum
zaferden sonrasına dair.
Kim bilir belki yarın (Kuvayi Milliye)
《Nâzım Hikmet》
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansin el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim .
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Kubbeli, çınarlı mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Bu dizeleri Hiroşimalı, Sadako Sasaki isimli, atom bombasının yarattığı etkiler nedeniyle lösemi olup hayatını kaybeden bir kız çocuğunun ardından yazıyor Nâzım.
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
《Nazim Niemet》
Akıl yorulabilir, yılabilir ama
Yüreğin sırtı gelmez yere!”
NAZIM HİKMET
Halkını satanın korkusu”
NAZIM HİKMET
Bekliyor senden ümit!”
ne de düşünmek ölümü.
NAZIM HİKMET
günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların,
çocukların avuçlarında yeşerecekler.
《Nâzım Hikmet》
memleket
yeryüzüdür.
Sıram gelince
yeryüzüyle örtün
üzerimi.
《Nâzım Hikmet》
sekiz
demek ki akşama kadar emniyettesiniz
çünkü teamüldendir
polis ev basmaz güpe gündüz
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak.
nasıl
çıkar
karan-
lıklar
aydın-
lığa
korkuya
benzemez
halkını satanın
korkusu.
《Nâzım Hikmet》
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür.
Akıl yorulabilir, yılabilir ,ama
Yüreğin sırtı gelmez yere.
Sen benim ne gözüm ne kafamsın; sen benim bir kurşun balyası gibi sıska sırtına bindiğim ve alnının teriyle geçindiğim ilk ve son adamsın.!”
Akıl yorulabilir, yılabilir ama
Yüreğin sırtı gelmez yere.
#Nâzım Hikmet
hudutsuz derecede sana sevdalıyım…
Kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
açıldı
Girdim
Yitirdim kendimi
Kendi içimde
Düşünceleri uğruna hapis yatmış ve bugün bile devlet nezdinde tam anlamıyla sahiplenilmemiş bir şairdir o.
zavallı bir çingenenin kıllı,
siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar Nâzıma !
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum.
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür.
İstanbul Emniyet Müdürlüğünden Ankara hesabına çalıştığı az çok belli olan millici bir taharri memuru beni bularak ‘kanunusani’nin ilk günü İstanbul’dan vapurla Inebolu’ya hareket edecegimizi, arkadaşımın da benimle birlikte gelecegini, sahte isimleri mizle yumurta taciri’ olarak mesleklerimizi, ‘muhtevi müruru tezkerelerimizin daha sonra bize ulaştırılacağını belirttikten sonra eklemişti: ‘Sizden başka Ankara yolcuları da ola cak vapurda, iki de sair! deyince merak edip, ‘Kim bu şairler?’ diye sormaktan kendimi alamamıştım. Babacan görünüşlü memurun hemen nasıl ciddileşiverdigini hiç unutmam: ‘Askerde ve poliste sual sorulmaz. Sadece söylenen yapılır. Bir şey daha var, gideceğiniz vapur pamuk balyaları yüklü olacak. Tekneye, bugünlerde elinize geçecek tezkerelerinizi gösterip, sabah karanlığında girecek ve bu balyaların arasına saklanacaksınız. Hareketten önce işgal devriyeleri kontrol için gemiye çıkabilir. Yakalanırsanız bizden söz etmek yok. Tamam mı? Cevap verdim: Tamam!
Sayılı gün çabuk geçti. Názım ve Vä-Nu esyalarını toplayıp, pek kimseye haber ver meden, iskeleye gidip gemiye bindiler. Tesadüf buydu ya, geminin adı Yeni Dünya’ydı. İçe riyi şöyle bir kolaçan ettiklerinde bahsi geçen iki şairin de kim olduklarını gördüler. Yusuf Ziya ve Faruk Nafiz de direnişe destek olanlardandı.
Yeni Dünya, Zonguldak limanına yanaşırken iskele bayram yeri gibiydi. Bir sürü insan toplanmıştı, gelenleri coşkuyla karşılıyorlardı. Haliyle çok şaşırmışlardı. Va-Nu şöyle anlatıyordu bu şaşkınlığı
Ne oluyordu? Gemimizde ünlü bir kişi mi vardı ki karşılamak için böyle tören yapılıyordu? Şehrin gençleri heyecanla vapura girdi. Hececi dört sairi sordular. Nasıl hürmet, nasıl itibar Bizi süslü kayıklara bindirip şehre aldılar. Muazzam bir masa kurulmuştu. ( ) Siirler okumuştuk. O devirde yasak olan rakılardan içmiştik.
çatırdıyor deniz
Böğründen vurulmuş bir orman gibi…
Biz içerde susuyoruz,
susuyor zindan
Kanı içine akan yaralı bir hayvan gibi…”
Verildi.
Mustafa Kemal,işgalcilerin yanında cehaletle de savaşılması gerektiğini düşündüğünden Nâzım ve Va-Nü Bolu’nun bir kasabasında öğretmenlik yapmak için yola koyuldular.
gel ey beklenen gençlik,
Gel ki Anadolu’da senin çelik
İmanına , azmine ümit bağlayanlar var!
O satılmış vezire , o satılmış kullara
O satılmış hünkâra siz de mi katıldınız?
Siz de mi satıldınız, siz de mi satıldınız?
“Bazı genç şairler modern olsun diye mevzusuz yazmak yoluna sapıyorlar.
Size tavsiye ederim , gayeli şiirler yazınız. “
Etrafı bürümüştü duman
Uzaktan geldi bir ses aman aman!
Sen bu feryad-ı vatanı dinle işit
Dinle de vicdanına öyle hükümet
Vatanın parçalanmış bağrı
Bekliyor sen den Ümit,”
3 Temmuz 1913
ben ayrılıkların
Kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
Ben hasretlerin.”
Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal’den başka kimi hatırlatır?..
büyük bir ciddiyetle
yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela
Ben yanmazsam
sen yanmazsan
biz yanmazsak.
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa
AKIL YORULABİLİR, YILABİLİR, AMA
YÜREĞİN SIRTI GELMEZ YERE.
güzel günler göreceğiz çocuklar
güneşli günler
göre-
-ceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, ışıklı maviliklere
süre-
-ceğiz…”
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum…”
Seninle ben aynı insanız gibi geliyor bana, sen ağladığın zaman ağlamak, güldüğün zaman gülmek istiyorum.