İçeriğe geç

İşte Deniz, Maria Kitap Alıntıları – Ferit Edgü

Ferit Edgü kitaplarından İşte Deniz, Maria kitap alıntıları sizlerle…

İşte Deniz, Maria Kitap Alıntıları

Olayları, gözlerimi kapadığımda daha iyi görüyorum
Vaktim olmadı diyeceğim, ama değil. Vaktim vardı. Her şeyi yapmaya vaktim vardı. Ama kimi şeyleri yapabildim. Kimilerini
Ne korkunç bir belleğin var, diyor. Ne korkunç bir bellek bu senin ki. Ne acımasız.
Gözyaşlarım, diyorum.
Çocukluğunda çok ağlardın, diyor. Hatırlıyorum.

Sonra gene bir soru: Gene öyle mi?
Öyle olan ne? Gene olan ne?
Gözyaşları, diyor.
Çocukluğumda o kadar akıtmışım ki, gözpınarlarım şimdi kupkuru.

Burda çok iyiyim, dedi.
Rahat mısın? dedim.
Çok rahatım. Hayatımda hiç olmadığı kadar.
Öyleyse, üzerine toprağı gönül rahatlığıyla örtebiliriz, dedim.
Evet, evet, dedi.
ilk toprağı (iki kürek) ben attım. Sonra tüm dostları.
Her şey bir yana, dostluk bir yana, dedi.
Öyleyse, bu karanlık, güç günümde bana dostluğunu göster, dedim. Hiç duraksamadan hançerini çekip sol mememin
altına sapladı. Bunu yaparken beni kucaklamayı unutmadı.
Bilemezsin bu benim için ne kadar güç.
Gözlerimi kapamadan duyduğum son sözleri bunlar oldu.
Gözlerin gene iyi görüyor mu? Evet, diyorum. Nasıl dağıldığımı, dağılmakta olduğumu görüyor musun?
Hep gelmek, ziyaret etmek istedim seni, diyorum.
Öyleyse niçin gerçekleştirmedin? diyor. Vaktim olmadı diyeceğim, ama değil. Vaktim vardı. Her şeyi yapmaya vaktim vardı. Ama kimi şeyleri yapabildim. Kimilerini
O sıralar çok hareketli ve renkli bir yaşantımız vardı. Çingene çalıyor, Kürt oynuyordu. Tasa nedir bilmiyorduk. Ayranımız boldu.
Kadın, Ne çok şey unuttun, dedi.
Adam, O kadar çok şey anımsıyorum ki, dedi. Onlar da senin unuttukların.
Gözyaşları, diyor.
Çocukluğumda o kadar akıtmışım ki, gözpınarlarım şimdi kupkuru.
Nice insan yaşayıp öldü bende. Hiçbirini unutmadım.
-Peki aradın mı?
-Hayır aramadım. Böyle biri olsaydı, o gelip beni bulurdu.
-Sen aramadığın sürece kimse seni bulmaz, dedim ona.
-Keşke! oldu aldığım yanıt.
Gözlerin gene iyi görüyor mu?
Evet, diyorum.
Nasıl dağıldığımı, dağılmakta olduğumu görüyor musun?
Hiçbir zaman varamayacağımı bile bile. Ama gene de—
Niçin bilmem, gerçeği öğrenmek, oldum olası benim çok zamanımı almıştır.
Kadın, Ne çok şey unuttun, dedi.
Adam, O kadar çok şey ansıyorum ki, dedi. Onlar da senin unuttukların.

Uzun bir susuştan, birkaç yudum şarap içildikten sonra, kadın, Üşüyorum, dedi.

Erkek, kulağı, çakıllara çarpan küçük, kırılgan dalgalarda, duymadı üşüyorum sözcüğünü.

Gene de, (sözcüklerin garip rastlantısı!), Ben de, dedi.

Ama unutma ki sen bende doğdun. Bende büyüdün.
Onu böyle göklere çıkarırsanız, ben onu nasıl yeryüzüne indirebilirim.
İlk aşkını ansıyor musun?
Ona, kendisini sevdiğini söyle. Bunu söylemesini bilemiyorsan, boynuna dokun, gözlerinin içine bak, teninin kokusunu içine çek. Sonra da derinden bir Ahhh!
Kendi Ah ın olsun bu.
Hadi bir deneyiversene
Düşlerimdeki tek ev sensin..
Ah, sorular, diyorum. Sorma soruları. Sıralama soruları. O kadar çok ki sorular. Hep sorular. Yalnız sorular.
Nice insan yaşayıp öldü bende. Hiçbirini unutmadım. Ama seni hiç unutmadım.
Nice insan yaşayıp öldü bende.
Hiçbirini unutmadım
Senden daha uzun süre yaşadığım evler oldu. Ama düşlerimde ki tek ev sensin.
her sey bir yana, dostluk bir yana, dedi.
oyleyse, bu karanlik, guc gunumde bana dostlugunu goster dedim.
hic duraksamadan hancerini cekip sol mememin altina sapladi. bunu yaparken beni kucaklamayi unutmadi.
“Nice insan yaşayıp öldü bende. Hiçbirini unutmadım. Ama seni hiç unutmadım.”
-Anlattığınız bu olayı kendi gözlerinizle mi gördünüz?
-Sayın Yargıç, Savcının bu sorusunu anlayamadığımı itiraf edeyim.
-Demek itiraf ediyorsunuz.
-Neyi?
-Her şeyi.
-Ama ben
-Sanık itiraf etmiş ve dava bitmiştir.
Düşlerimdeki tek ev sensin. Senden daha uzun süre yaşadığım evler oldu. Ama düşlerimdeki tek ev sensin.
Niçin bilmem, gerçeği öğrenmek, oldum olası benim çok zamanımı almıştır.
Fazla düşünme beybaba, dedi. Dünya dönmüyor biliyorsun.
Başkalarının değil, kendi sözcüklerinle konuşmasını öğren.
Kadın, Ne çok şey unuttun, dedi.
Adam, O kadar çok şey ansıyorum ki, dedi. Onlar da senin unuttukların.
Nice insan yaşayıp öldü bende.
Hiçbirini unutmadım.
Köyün en hoppa kızıydı.
Onu köyün en aptal gencine verdiler.
Hiç çocukları olmadı.
Daha doğrusu, sayısız çocuklarından hiçbiri o en aptal gençten değildi.
EŞİK

-Ölümün eşiğinden döndüğünü söylemiştin bana.
-Evet
-Nasıl bir ölümdü bu ?
-Geleceği olmayan. Doğrusunu istersen geçmişi de olmayan. İlle de öğrenmek istiyorsan şimdisi de pek yoktu. Yalnız o vardı, ölüm. Bir de ben. Aramızda da bir eşik.
-Sonra n’oldu ?
-Kapıyı yüzüne çarptım. Sırası değil, dedim ona.

her şey bir yana, dostlar bir yana, dedi. öyleyse, bu karanlık, güç günümde bana dostluğunu göster dedim. hiç duraksamadan hançerini çekip sol mememin altına sapladı. bunu yaparken beni kucaklamayı unutmadı.
aşkın ışığa gereksinimi yoktur.
Ona, kendisini sevdiğini söyle. Bunu söylemesini bilemiyorsan, boynuna dokun, gözlerinin içine bak, teninin kokusunu içine çek. Sonra da derinden bir Ahhh!
Kendi Ah ın olsun bu.
Hadi bir deneyiversene.
Başkalarının değil, kendi sözcüklerinle konuşmasını öğren.
Gözlerin gene iyi görüyor mu?
Evet, diyorum.
Nasıl dağıldığımı, dağılmakta olduğumu görüyor musun?
Ben seni hiç unutmadım. Nice insan yaşayıp öldü bende. Hiçbirini unutmadım. Ama seni hiç unutmadım. Çünkü beni yaşatacağını umdum.
Burda çok iyiyim, dedi.
Rahat mısın? dedim.cok rahatım. Hayatımda hiç olmadığı kadar.
Öyleyse, üzerine toprağı gönül rahatlığıyla örtebiliriz, dedim.
Evet, evet, dedi.
İlk toprağı ( iki kürek) ben attım. Sonra tüm dostları.
Kadın, Ne çok şey unuttun, dedi.
Adam, O kadar çok şey ansıyorum ki, dedi. Onlar da senin
unuttukların.
Çok mutlu bir insana benziyorsunuz, dedim.
Güleç yüzü daha bir güleçleşti.
– Ben mi? M utlu mu? diye sordu.
– – Evet, dedim. Mutluluğunuz yüzünüzden okunuyor.
– Ne garip, dedi. Annemi dün, karımı da bugün yitirdim.
Başkalarının değil,
kendi sözcüklerinle konuşmasını öğren
Anlat ama, uzun olmasın, dedim.
Yağmurdan çıkmış bir sıçan gibiydi . Titreyerek, Öyleyse susayım,
dedi.
Susma, anlat, ama uzun olmasın, dedim.
Yaşamöykümü dinlemek istediğinizden emin misiniz? dedi.

Evet, dedim. Yoksa bu sıcak çorbayı
niçin vereyim

Abi, dedi, sende de böyle oluyor mu, göğüs boşluğunda güvercinlerin
kanat çırptığını duyuyor musun? Onlar kanat çırptıkça tıkanır gibi
oluyor musun? Bu çok hoş bir duygu abi. Bir gün, belki soluğum
kesilip ölebilirim. Ama gene de çok hoş bir duygu bu abi
Yak beni, diyor. (İnleme.) Bu gece, gitmeden, ateşe ver beni. Sonra
ardına dönüp bakmadan çek git. Kendi kendimi ısıtayım, kendi
alevlerimde.
Ama unutma ki sen bende doğdun. Bende büyüdün. Ben
seni hiç unutmadım
O denizkızını görmemiş olsaydım, kuşkusuz, herkes gibi ben de, bugüne değin evlenip çoluk çocuğa katılırdım.
Günlerden salıydı. Yoksa pazartesi miydi? Belki de çarşambaydı. N’olursa olsun pazar ya da perşembe olamaz.
Ama onlar hayallerimdi.
-Umutlu bir öykü
-Sonra onu yeniden kollarımın arasına aldım.
güvercinlerimle birlikte uçmaktayım şu anda.
Bu yaşamak gibi bir şey.
Güvercinin kanat çırpışı öbürlerine benzemez.
Abi, dedi, sende de böyle oluyor mu, göğüs boşluğunda güvercinlerin kanat çırptığını duyuyor musun? Onlar kanat çırptıkça tıkanır gibi oluyor musun? Bu çok hoş bir duygu. Bir gün, belki soluğum kesilip ölebilirim. Ama gene de çok hoş bir duygu bu abi.
-çok mutlu bir insana benziyorsunuz, dedim.
Güleç yüzü daha bir güleçleşti
-Ben mi? Mutlu mu, diye sordu.
-Evet, dedim. Mutluluğunuz yüzünüzden okunuyor.
-Ne garip, dedi. Annemi dün, karımı da bugün yitirdim
Korkacak bir şey yok, ölüyoruz.
Nasıl dağıldığımı, dağılmakta olduğumu görüyor musun?
Nice insan yaşayıp öldü bende.
Hiçbirini unutmadım
Ben de ona Tanrı’nın hiçbir şey bilmediğini söylerdim.
Bunu, ancak O’na inanmayan biri söyler, derdi annem.
Eğer inanmıyorsan, bu senin sorunun, O’nun değil.
Niçin bilmem, gerçeği öğrenmek, oldum olası benim çok zamanımı almıştır.
Geri dönemeyeceğime göre bir yol açıp orada ilerlemem gerekiyordu.
Ben de öyle yaptım.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum.
Hâlâ yoldayım.
Ama bu yol hangi yol ve beni nereye götürecek bilmiyorum.
Sanki yıllar yılı sizleri barındıran ben değildim. Bir kopan pir koptu. Yaşamınızda bu kadarcık yer etmediğime yanarım.
Nice insan yaşayıp öldü bende.
Hiçbirini unutmadım.
Nice insan yaşayıp öldü bende.
Hiçbirini unutmadım
— Gidiyorum. Bu kez gerçekten gidiyorum.
— Cehennemin dibine değin yolun var.
— Ama ben o yolu bilmiyorum.
— Bilmen gerekmiyor. Yolun sonu zaten orası.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir