İçeriğe geç

İstanbul’da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri Kitap Alıntıları – Osman Cemal Kaygılı

Osman Cemal Kaygılı kitaplarından İstanbul’da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri kitap alıntıları sizlerle…

İstanbul’da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri Kitap Alıntıları

Bugünlerde senin tavrın bana gayet merak oldu
Seninle içtiğim meyler niçin nar-ı firak oldu
‘Er-Avret Destanı’ vardır ki bu baştan başa evlenme hayatını ve evlenen bir erkeğin yavaş yavaş nasıl kadının hakimiyeti altına girdiğini gösteren didaktik ve zamanına göre kuvvetli bir eserdir.
Çalgılı kahvelerde önce işe mani ile başlanırdı. Fakat asıl mani, koşma, semai faslı başlamadan önce müzika başlardı.
Kendisi bir paşazade olan Beşiktaşlı Kambur Ferdi Dede’nin bir çalgılı kahve sahibi olan Galip Ağa için söylediği şu mani de meşhurdur:
Adam aman .. Ga..liba
Maşrapan tıkırdıyor küpte su yok galiba
Sana asil diyorlar sen piçmişsin Galip Ağa
Adam anam bu dana
Vurdu dana sübyana
Boynuzları budana
Çıktı artık gözümden
Sizin olsun bu dana
Düşme davaya
Girme araya
Silah çekmeye
Yıkıp gitmeye
Ahir kavgaya
O bedlerdeniz
Yakıp yıkmaya
Nöbetlerdeniz
Kahvehanenin kendine has mekan özellikleri, aşık tarzının geleneğini de belirlemiştir. Her meslek erbabının ve farklı azınlık unsurlarının kendilerine has kahvehaneleri olduğu gibi, İstanbul’a gelen veya İstanbul’ da yaşayan saz şairlerinin genellikle Aksaray Tavukpazan’ndaki kahvehanelerde toplandıkları görülmektedir.
Türkiye’de folklor araştırmaları, istikrarlı bir biçimde 2. Meşrutiyet sonrasında başlamıştır.
Sanırım, cahillik olacak!

Otuz kırk sene evvel biz bir türlü edebiyat biliyorduk; sonra, durup dururken, bu edebiyatı ikiye böldüler. Bir parçasına eski, bir parçasına da yeni dediler. Sübhanallah!..Bir hamur, bir fırın, çıkan ekmeğin bir tarafı bayat, öteki tarafı taze!.. Bu nasıl olur? Olur işte! Zaten, söz dediğiniz nedir? İki dudağının arasından çıkan bir nevi ses değil mi? Bitti gitti!

Semai kahvelerinin gözde ve çevik oyuncularından bir de Feshaneli Kel Mehmet vardı ki çalgılı kahveye bile ara sıra bembeyaz, tertemiz, sakız gibi gecelik entarisi ve ince basmadan pembe hırkası ile gelir, öyle oynardı. Garip değil mi, o zamanlar erkeklerin çoğu Mahalle kahvelerine misafirliğe, çarşıya, pazara gecelik entari ve hırka ile giderlerken, tulumbacı ve semai kahvelerine bu Kel Mehmet’ten başka bir tek kimse o kıyafetle gelmez, hepsi de ceket pantolon ile gelirdi.
Çalgılı kahvelerde önce işe mani ile başlanırdı. Fakat asıl mani, koşma, semai faslı başlamadan önce müzika başlardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir