İçeriğe geç

İşler ve Günler – Tanrıların Doğuşu Kitap Alıntıları – Hesiodos

Hesiodos kitaplarından İşler ve Günler – Tanrıların Doğuşu kitap alıntıları sizlerle…

İşler ve Günler – Tanrıların Doğuşu Kitap Alıntıları

Öteki uykuyu taşır kollarında,
Ölümün kardeşi uykuyu,
Sisli karanlığa bürünmüş belalı Gece.
Ve Zeus çıkardı bir gün kendi kafasından
Çakır gözlü yaman Athena’yı,
O dünyayı birbirine katan tanrıçayı,
O hiç yorulmadan orduları yöneten,
O cenk ve savaş bağrışmalarından hoşlanan,
Yüceler yücesi sayılan tanrıçayı.
Ve sonra Eros, en güzeli ölümsüz tanrıların,
O Eros ki elini ayağını çözer canlıların,
Ve insanların da tanrıların da ellerinden alır
Yüreklerini, akıl ve istem güçlerini.
Kendini tutan dil bir hazinedir insan için,
Ölçülü dil ise dillerin en değerlisidir.
Kendini tutan dil bir hazinedir insan için,
Ölçülü dil ise dillerin en değerlisidir.
Ama Zeus hak duygusunu vermişti insanlara,
En değerlisi budur verdiklerinin,
Gözü her şeyi gören Zeus kayırır, Yargılarında haktan yana olanları.
Gözümüz yarınlara çevrili, dibine dek uygarlıkla yoğrulmuş bir toprağa bastığımızı biliyoruz.
Başkasına haksızlık etmek kendine kötülük etmektir.
Kötü düşünce düşüneni yakar herkesten önce.
Eskiden insanoğlu bu dünyada
Dertlerden, kaygılardan uzak yaşardı,
Bilmezdi ölüm getiren hastalıkları.
Pandora açınca kutunun kapağını,
Dağıttı insanlara acıları dertleri.
Bir tek Umut kaldı dışarı çıkmadık
Kapağı açılan dert kutusundan.
Gerçekte Zeus köle, Prometheus özgürdür. Bu özgürlüğü Prometheus nasıl ele geçirmiştir? Burada efsaneyi bir yana itip kendi çağımızın egemenlik kavgalarına bakabiliriz: Yönetimi ele geçirmiş nice iktidar sahibi kişi ya da partiler vardır ki, karşılarına dikilip direnen tek tük düşünce sahiplerini susturup yok edebileceklerini sanırlar, oysa sonuç umduklarının tersine çıkar: İktidar sahipleri devrilir gider, düşünce sahipleri yener ve kalır.
Kader ölmeme de izin vermiyor benim:
Yalnız ölüm kurtarabilirdi beni,
Oysa benim işkencelerimin sonu yok,
Zeus tahtından düşmedikçe.
“Moria”, pay ya da pay veren anlamına gelir. Efsanede üç olarak gösterilen Moira, yani kader tanrıçaları Heseidos’ta “yaşama paylarımızı düzenleyenler” diye tanımlanır. Alınyazısı ve kader üstüne Yunan İlkçağ’ının görüşü şudur: İnsan ana karnından doğar doğmaz kader onun ömür ipliğini bükmeye koyulur, üç Moira her insanın ipliğini büker dururlar, günün birinde de keserler, o anda insan ölür. İlyada’ da dövüşen bir savaşçı için şöyle deniyor:
‘Bitti ömür yumağı tam o sırada ’
Babamız gibi yap sen de,
koca budala Perses
O da bir gün daha güzel yaşama umuduyla
Aştı engin denizleri bırakıp ardında
Aiolya’ nın Kyme kentini,
Geldi buralara kara gemisiyle.
Bolluktan, zenginlikten, rahattan değil,
Kör olası yoksulluktan kaçıyordu,
İnsanoğlunun beşinci soyuna gelince,
Keşke o soydakilerden biri olmasaydım ben,
Keşke daha önce ölseydim
ya da daha doğmasaydım!
Çünkü bu beşinci soy demir soyudur.
Onlar gündüzleri didinir ezilirler,
Geceleri kıvranır dururlar
Tanrıların yolladığı türlü dertlerle.
Belalarla karışık birkaç sevinçtir bulabildikleri.
Ama bir gün gelecek,Zeus,Kronos’un oğlu
Bu ölümlü insan soyunu da yok ediverecek.
O zaman ak saçlı insanlar soyu gelecek.
O zaman ne baba oğullarına benzeyecek,
Ne de oğulları babalarına,
Ne ev sahibi konuğunu bilecek, sevecek,
Ne dost dostunu,
ne kardeş kardeşini bugünkü gibi.
Yaşlanır yaşlanmaz hor görülecek ana baba,
Kaba kaba çatacaklar onlara.
Tanrı saygısı nedir bilmeyecek bu mutsuzlar,
Karınlarını doyuranların
karınlarını doyurmayacaklar.
Ne yeminin değeri kalacak,
ne doğrunun, ne iyinin
Yalnız kötülere, azgınlara gidecek saygıları,
Hak güçlünün olacak yalnız, vicdan kalmayacak.
Kötü insan saldıracak iyi insana,
Yalana dolana kaçıp, antlarını çiğneyecekler,
Zavallı insanların ayaklarına dolanacak
Kıskançlığın kem gözleri, kem dilleri.
O zaman bırakıp yeryüzünü,
Olympos’a gidecek
İnsanları bırakıp tanrılara sığınacaklar
Ak yüzlü, ak alınlı Aidoslar, Nemesisler.
Yalnız acılar kalacak ölümlü insanlara,
Çare bulunmayacak kötülüklere.
Kuş beyninle başkasının malına
göz dikmeyi bırak da,
Taştan ekmeğini çıkarmaya bak, beni dinle.
Pandora açınca kutunun kapağını,
Dağıttı insanlara acıları dertleri.
Bir tek Umut kaldı dışarı çıkmadık.
Kapağı açılan dert kutusundan.
Umut tam çıkacakken
Pandora kapamıştı kapağı,
Böyle istemişti bulutları devşiren Zeus.
O gün bugündür insanların başı dertte,
Toprak bela doludur, deniz bela dolu,
Geceler dert doludur, gündüzler dert dolu,
Salgınlar başıboş dolaşır sessizce
Ölümlülerin çevresinde .
Gündüzleri çalışırlar, geceleri üzülerler.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ne yazık ki bütün halklar çeker cezasını
Kötü karar veren yolsuz kralların.
Bunları görün de doğru yargılayın, ey krallar,
Siz ki hep rüşvet yer, haksızlık edersiniz.
Doğru işlerden yana gidendir güzel yol,
Haklı kazanır önünde sonunda,
Çeke çeke aklı başına gelir budalanın.
“Hiçbir sıkıntıları olmadan yaşarlardı.ölüm getiren hastalıkların ne olduğunu bilmez halde.Pandora kutunun kapağını açınca insanlara acıları ve dertleri sundu.Zeus’un isteğine uygun şekilde bir tek umut gruptan çıkamadı çünkü zeus öyle istemişti.tam umut çıkacakken Pandora kapağı kapadı o günden bu yana insanların başı dertten kurtulmuyor.”
İkinci kuşağın kral-tanrısı babasını iğdiş ettikten sonra, kendisinin de aynı yazgıya uğrayacağından korkar, bunun için yutar ürettiği tüm dölleri. Mythos’un içerdiği anlam şudur: Tohumdan çıkacak varlık tohumun gücünü taşır, o gücü yok etmek onu içinde bulunduğu çevreden ayırmakla, örneğin erkekliği ait olduğu kimseden kesip koparmakla gerçekleşmez, nitekim Kronos Uranos’u iğdiş etmiştir ama kanından ve atmığından döller üremesine engel olamamıştır. Kronos sanki bu gerçeği anlamıştır, iyisi mi kendinden doğma varlıkları kendi içine almakta hızlı davranır: Çocuklarını doğar doğmaz yutar.
Uranos’un hayalarını Toprak Ana’nın yaptığı bir çelik tırpanla oğlu Kronos keser. Kesilen erkeklikten iki türlü sıvı akar: kan ve atmık. Kanın toprağa, atmığın ise denize aktığını vurgular ozan. Kan ve atmık tohum işlevini görür ve toprak ile deniz bunlardan doğrudan doğruya döllenmiş olurlar, şu farkla ki toprak kan tohumunu uzun süre korur, deniz ise atmıktan doğma Aphrodite’yi hemen gün ışığına salar.
Uranos ürettiği azmanlardan ürküp onları doğar doğmaz Gaia’nın içine gömer. Gaia şiştikçe şişer, patlayacak gibi olur, kocasının bu uygunsuz eylemini cezalandırmak yoluna gider ve kurduğu düzeni son oğlu Kronos’un eliyle gerçekleştirir. İkinci kuşak tanrısı Kronos’un, anasından aldığı tırpanla babası Uranos’u iğdiş etmesi, kesilen hayalardan fışkırıp denize dökülen köpüklerden Aphrodite’nin, toprak üstüne sıçrayan kanlardan da öç perileri Erinyslerin, başka bir tür dev olan Gigantların ve ağaç perilerinin doğması ozanın renkli, çarpıcı bir anlatımla dile getirdiği bir efsanedir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
(…) ateş uygarlığın simgesidir, Prometheus aracılığıyla insanlara geçmesi ise evrensel büyük bir devrimin başlangıcı olarak gösterilir.
(…) toprağın içinde defineler saklıdır, insan bunları gün ışığına çıkartmak zorundadır, bunun için de tek yol Kavga’nın iyisinden yararlanıp çalışmaktır.
İnsan, ölçüsünü aşmamalı görüşündedir, ama bu ölçünün ne olduğunu saptamaya gelince, pek az düşünürde rastlanan yeni bir olguyu da hesaba katar: Çalışma.
(…) insanın kendine aşırı güvenini, kendinden üstün varlıklarla, yani doğa, kader ve tanrılarla boy ölçüşmeye varan çılgınlığını simgeler.
Homeros destanlarını ne kadar sevsek, onları okurken ne kadar öğrensek, faydalansak, zevk duysak, birkaç dizenin dışında, kendimiz gibi insanlara, küçük insanlara rastlamayız bu yapıtlarda.Yiğidin, yarı tanrının, üstün insanın dışında, orta halli insanın güncel yaşamını derdi, acısı, sevinci, sorunu ile dile getiren iki ozan Hesiodos’tur.
Ozan o güne dek dile gelmemiş -yani Homeros destanlarında sözü geçmemiş- bir başka zümrenin, bir başka sınıfın temsilcisidir. Çoban, çiftçi, küçük toprak sahibi bir insana ilk kez onun yapıtlarında rastlıyoruz.
Anlatmak yaratmaktır, çünkü yaşamak yaşanmış olmaktan başka bir şey değildir.
Hesiodos Ege kıyılarından gelme bir göçmendir, onca acılığı -ki karakterinin başlıca özelliğidir- bu kaynak olguya bağlanabilir. Anadolu’dan göçen adam acı bir insandır ve öyle kalır.
Dünyada iki tür kavga vardır: Biri insanı çalışmaya iter, öbürü adaletsizliğe. İkinci yoldan giden birinciyi hor görür.
Sonra olan olur, Tanrı ikisini de kovar cennet bahçesinden. Bu arada savurduğu korkunç tehditler ileride uygulanacak gerçeklerdir: Toprak lanetlenmiştir, insan artık alnının teriyle ekmek yiyecektir, insan topraktır ve toprağa dönecektir.
Tanrı Âdem’i topraktan yoğurup içine can üfledikten, Aden bahçesine yerleştirdikten ve hayat ağacını ona gösterip bu ağacın meyvesinden yemeyi kendisine yasakladıktan sonra, ona yardımcı bir yaratık meydana getirmek üzere, uyutur Âdem’i, kaburga kemiklerinden birini alır ve ondan bir kadın yapar. O kadar. Âdem kadını kendisine eş bilir, dolaşırken Aden bahçesinde yılan gelir, kadını kandırır, o da yasak ağacın meyvesinden bir tane koparır yer.
Kendini tutan dil bir hazinedir insan için,
Ölçülü dil ise dillerin en değerlisidir.
Hep aklında olsun bunlar:
Ne baharı kaçır, ne de güz yağmurlarını.
Gönülden veren ne kadar çok verse o kadar mutludur,
Vermek sevinç getirir yüreğine.
Güven de güvensizlik de yıkar insanları.
Kötü düşünce düşüneni yakar herkesten önce.
Güzel işlere bağla kendini ki
Buğdayın bol olsun mevsiminde.
Umut tam çıkacakken Pandora kapanmıştı kapağı,
Böyle istemişti bulutları devşiren Zeus.
O gün bugündür insanların başı dertte,
Toprak bela doludur, deniz bela dolu,
Geceler dert doludur, gündüzler dert dolu,
Salgınlar başıboş dolaşır sessizce
Ölümlülerin çevresinde
Ama gel bu davamızı halledelim seninle
Zeus’tan gelme doğru yargılarla.
Mirası paylaştık bitti, sen alacağını aldın
Yargıçlara bol bol rüşvet yedirerek,
O yargıçlar ki hak yemeye can atarlar.
O kafasızlar bilmezler ki,
Yarım daha büyük olabilir bütünden
Eskiden insanoğlu bu dünyada
Dertlerden, kaygılardan uzak yaşardı,
Bilmezdi ölüm geçiren hastalıkları.
Pandora açınca kutunun kapağını,
Dağıttı insanları acıları dertleri.
Bir tek Umut kaldı dışarı çıkmadık
Kapalı açılan dert kutusundan.
Başkasına haksızlık etmek kendine haksızlık etmektir:
Kötü düşünce düşüneni yakar herkesten önce.
Kuşaklar gelip geçtikçe, gitgide daha bir kötü olurlar. Zaman gelip öyle fena olacaklar ki, güce tapacaklar; kudret, onlara haklı gelecek ve iyiye olan saygı silinip gidecek. En sonunda, kötülüklere hiç kimse kızmaz ya da sefaletin varlığından hiç kimse utanç duymaz olunca, Zeus onları da helak edecek. Yine de o zaman bile, bir şeyler yapılabilir, yeter ki sıradan insanlar ayağa kalksınlar ve kendilerini ezen egemenleri alaşağı etsinler.
Beşinci soy demir soyudur.
Gündüzleri çalışır, geceleri üzülürler.
Tanrıların verdikleri sıkıntılarla karışık bir şekilde birkaç ufak tefek zevk tadabilirler.
Bunları yap ki insanlar kötü demesinler senin için;
İnsanın adı çok kolay kötüye çıkar,
Ama sonrasında çok zordur herkesin dilinden kurtulmak.
Ün dediğin öyle kolay kolay ölmez,
Hele büyük kalabalıklara yayıldığı zaman.
Ün de bir tanrıdır ölümsüz.
Kendini tutan dil bir hazinedir insan için,
Ölçülü dil ise dillerin en değerlisidir.
Enuma Eliş, Ullikummi, Kumarbi ve Asur-Babil kaynaklarından elimize geçen yaratılış konulu daha ne kadar metin ve metin parçası varsa, hepsi bir bütünün oraya buraya serpilmiş, çeşitli dillerle kaleme alınmış kültür öğeleri ya da kırıntılarıdır. Kimi daha uzun, daha tamam, daha şiirseldir; din, tapım ya da sanat amaçları başka başka olabilir, ama hepsinin ruhu, özü birdir, hepsi ayrı ayrı biçimlerde aynı şeyi söylüyorlar.
Güven de güvensizlik de yıkar insanları.
İnsanın adı çok kolay kötüye çıkar.
Ama sonrasında çok zordur herkesin dilinden kurtulmak.
Güven de güvensizlik de yıkar insanları.
Bütün bir kent yıkılır bazen
Bir tek kişinin işlediği suç yüzünden.
Güven de güvensizlik de yıkar insanları.
Başkası çift sürerken, ekin ekerken,
Evini barkını düzenleyip zengin olurken
Sen yerinde boş oturabilir misin?
Mal mülk edinen komşuna imrenirsin.
İşte bu Kavga’dır insanlar için hayırlı-Kavga!
Çanakçı çanakçıya özenir, dülger dülgere, Dilenci dilenciyi kıskanır, ozan ozanı.
Hiçbir işe yaramayan insan
Ne kendi görmesini bilir, ne de söz dinlemesini.
Başkasına haksızlık etmek kendine kötülük etmektir.
Kötü düşünce düşüneni yakar herkesten önce.
Aradığını evinde bulmaktan iyi ne var:
Dışarıdan gelen yıkar insanı.
Ama İapetos’un yaman oğlu bir oyun daha etti:
Bir kamışın içinde aldı kaçırdı
Coşkun ateşin pırıl pırıl kıvılcımını.
Ve bulutlarda gümbürdeyen Zeus
En derin yerinden yaralandı ve kızdı
Görünce ölümlü insanların arasında
Ateşin ışıl ışıl yandığını.
Kralın akıllısı buradan anlaşılır:
Haksızlığa uğramış insanların
Kavgasızca öç almasını sağlar
Yatıştırıp yürekleri tatlı sözlerle.
Fazla yüklü arabanın oku birden kırılır
Yitirmiş gibi olursun içine bütün yüklediklerini.
Ölçülü ol, neyi ne zaman yapacağını bil.
Ne yazık ki bütün halk çeker cezasını
Kötü karar veren yolsuz kralların.
Bunları görün de doğru yargılayın, ey krallar,
Siz ki hep rüşvet yer, haksızlık edersiniz.
Başkasına haksızlık etmek kendine kötülük etmektir. Kötü düşünce düşüneni yakar herkesten önce.
Her şeyi bilen Zeus’un her şeyi gören gözü
Bunu da görür, görmek isterse,
Haklı haksız ne varsa kentte gözünden kaçmaz.
Ben de, oğlum da vazgeçeriz hemen bugün doğruluktan,
Eğer Hak hoş görürse haksızlığı.
Ama bir türlü inanmam
İşini bilen Zeus’un
Böyle işlere meydan vereceğine.
İki türlü Kavga vardır bu dünyada,
Biri övülmeye değer, öteki yerilmeye.
Özden apayrıdır bu iki Kavga,
İnsanı kanlı savaşa götürür birisi, Kötüsü, hiçbir ölümlü sevmez onu,
Zorla girer bu kör dövüşe,
Ölümsüzlerin zoruyla, buyruğuyla.
Öteki Kavga’yı daha önce doğurdu Karanlık,
Göklerdeki tahtında oturan Kronos oğlu
Toprağın özüne katti onu.
İnsanlara yararlıdır o Kavga,
O Kavga ki eli tutmaz insanları bile işe sürükler. Başkası çift sürerken, ekin ekerken,
Evini barkını düzenleyip zengin olurken,
Sen yerinde boş oturabilir misin?
Mal mülk edinen komşuna imrenirsin.
İşte bu Kavga’dır insanlar için hayırlı Kavga!
Çanakçı çanakçıya özenir, dülger dülgere,
Dilenci dilenciyi kıskanır, ozan ozani.
Ey Perses, bu öğütler girsin kafana.
Ölçüsüzlükten suç doğar, suçun ürünü ise pişmanlıktır.
Ve güzel konuşayım derken yalan söyleme.
Güven de güvensizlik de yıkar insanı
Yalnız acılar kalacak ölümlü insanlara,
Çare bulunmayacak kötülüklere
Gümüş ayaklı Tanrıça Thetis de
Peleus’tan gebe kalarak
Aslan yürekli Akhilleus’u doğurdu
Orduları darmadağın eden kahramanı.
Biri ellerine götürür ışığı
İnsanları sayısız gözlerine,
Öteki uykuyu taşır kollarında,
Ölüm’ün kardeşi Uyku’yu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir