Seyyid Kutub kitaplarından İslam Toplumuna Doğru kitap alıntıları sizlerle…
İslam Toplumuna Doğru Kitap Alıntıları
&“&”
Selam hidayete tabi olan kimsenin üzerine olsun!"
/Taha 47
/Taha 47
İslam toplumu daima yenilenen bir şeklin sembolüdür, ebedi yeniliğin ve sonsuz eskimezliğin ifadesidir.
İslam dayandığı inanç sistemi gereği ahlaka ve ahlaki unsurlara gereken en fazla önemi verir. İnsani ruhu ve davranış düzgünlüğünü sağlamak için uğraşır. İnsanlığı hayra, gelişmeye ve kemâle çağırır. İslam’ın sahip olduğu sosyal sistem insanlığın şahit olduğu eski ve yeni diğer bütün sosyal sistemlerin sahip olmadıkları özelliklerle süslenmiş eşsiz bir dünya nizamıdır.
İslami hareket bir özgürlük hareketidir.
Bir toplumda insanın insan oluşu, en yüce değer olarak kabul edilince ve orada insani özellikler onur ve şeref gerekçesi sayılınca, bu toplum gerçek medeni toplum olur. Fakat bir toplumda her ne biçimde olursa olsun madde en yüce değer sayıldığında hiç kuşkusuz bu toplumlar gerici toplumlardır veya İslami bir deyimle cahiliye toplumlarıdır.
«Ey iman edenler!.. Allah’a, Resulüne ve sizden olan idarecilere itaat edin. Eğer bir konuda ihtilâfa düşerseniz onu Allah’a ve Rasulüne götürün.» (Nisa, 59)
Burada hakimiyyetin yalnızca Allah’a ait olduğu açıkça belirtilmektedir. İslâm toplumu bütün hareketlerini Allah’ın şeriatına göre düzenlemek zorundadır. Bu şeriatten saptıktan sonra kişilerin veya toplumun Müslüman adını taşıması hiç bir zaman onlara müslümanlık vasfını kazandırmaz.
İslâmî sistem, teokratik sistemlerden ayrıdır. Çünkü teokratik sistemlerde idareciler emirleri ya din adamlarından ya da yeryüzünde Allah’ın temsilcisi olarak bulunan krallardan alırlar, İslâm’da ise rabbaniyet kavramı bizzat sistemle ilgilidir. Hiçbir zaman din adamlarıyla veya idarecilerle ilgili değildir. İslâmi sistemde devlet adamları hükümleri din adamlarından almazlar. Aynı zamanda hiçbir din adamına ilahi yetkiyi kullanma hakkı verilmez.
Hâlbuki İslam’ın prensipleri, bugüne kadar ayakta kalmıştır ve kıyamete kadar da ayakta kalmaya devam edecektir.
Yeryüzünde bütün zaman ve mekanların ihtiyaçlarını cevaplandırabilecek tek bir sistem vardır: İslâm sistemi ve İslam’ın sahip olduğu eskimez prensipler. Her sistem eskimeye mahkûmdur ama o asla.
İslam şeriatı sabittir ve asla değişiklik kabul etmez. Çünkü o olması muhtemel her türlü değişikliğe kapıların açmış kapsamlı bir kaynaktır. Buna karşılık İslam fıkhı değişebilir. Çünkü İslam fıkhı; genel prensiplerin, hayatî gelişmenin, değişik ilişkilerden ve yenilenen ihtiyaçlardan kaynaklanan yeni olaylarla farklı hükümlerin kanunî tatbikatıyla alakalıdır.
Gerçek insanî kardeşlik, milliyetçilik düşüncesinin dar sınırlarını yıkıp ırkçılık taassubundan kurtulmayı gerektirir.
İnsanlık Allah’ın kelamının hak olduğunu bugün olmasa da mutlaka bir gün anlayacaktır!
İslam toplumu, bazılarının kendi kendilerine yeni bir İslâm icat edip Alllah ve Rasûlü’nün açıkladıklarının dışında bir İslâm olarak ortaya attıkları adına Çağdaş İslamiyet dedikleri şey de değildir.
Hayatın bütün şaşaa ve kudretine rağmen daima varlığı hissedilen boşluklar…
-İslam’da ise Rabbaniyet kavramı bizzat sistemle ilgilidir. Hiçbir zaman din adamlarıyla veya idarecilerle ilgili değildir.
-İslami sistem, teokratik sistemlerden ayrıdır. Çünkü teokratik sistemlerde idareciler emirleri ya din adamlarından ya da yeryüzünde Allah’ın temsilcisi olarak bulunan krallardan alırlar.
-Mesela İslam nizamı, mutlak adaleti tüm anlam ve boyutlarıyla İslam toplumunda gerçekleşmesi gereken önemli bir prensip olarak ele alır.
-Bu ülkedeki yüksek kültürlü insanlar ise, sürekli olarak fikri ve ruhi bir açlık içerisindeler.
-Hâlbuki İslam’ın prensipleri, bu güne kadar ayakta kalmıştır ve kıyamete kadar da ayakta kalmaya devam edecektir.
Bu gürültülü hayat, gemide biriken buharı boşaltmak için çalışan makinaların çıkardığı soğuk seslerden ve anlamsız şakırtılardan başka ne olabilir?
-Merhamet ve sevgide inananlar tek bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir uzvu ızdırap çektiği zaman diğer bütün âzalar da aynı ızdırabı çekerler.
-İdealden uzak, ruhtan yoksun ve sadece maddi hırslarla yaşayan bir medeniyetin en tabii meyvesi komünizm’dir.
Beyaz insanın efendilik devri sona ermiştir. Zaten beyaz insanın sonsuza dek efendi kalması da tabiatın değişmez bir kuralı değildir. Öyle inanıyorum ki beyaz insan, dört asırdan beri gördüğü güzel günleri asla bir daha göremeyecektir.
Hristiyanlığın getirdiği esasların, birlik ve düzenin yerini ayrılık ve kargaşa almıştı. Medeniyet ağacı kökten yıkılmaya meyletmiş, bozulmaya ve çürümeye yüz tutmuştu. İşte bütün dünya bu fesat ve kargaşanın içinde yüzerken, dünyaya bir çocuk geldi…
-Bir kısım insanların kanun koyduğu, tanrılaştığı. Bir kısım insanların da bu kanunlara uyduğu, bu tanrılara itaat edip kul ve köle olduğu bir toplumda gerçek anlamda insanın özgürlüğünden ve insan onurunun varlığından söz edilemez.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bütün kâinatta istikbal İslam’ındır
Ancak mü’minler kardeştir.
Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridirler.
Allah katında din, ancak İslâm’dır.
Bütün kâinatta istikbal İslâm’ındır.
İdealden uzak, ruhtan yoksun ve sadece maddi hırslarla yaşayan bir medeniyetin en tabii meyvesi komünizm’dir.
Gerçek insani kardeşlik, milliyetçilik düşüncesinin dar sınırlarını yıkıp ırkçılık taassubundan kurtulmayı gerektirir.
İnsanlık bugün de -bütün insanlığı tevhid sancağı altında birleştirmeye aday olan çocuğun dünyaya gelmesinden önce olduğu gibi- yıkılmaya ve bozulmaya yüz tutmuştur.
Amerika insanlığın şimdiye kadar tanımış olduğu bütün mukaddes değerleri reddederek yeni baştan üçlü bir tanrılar sistemi kurdu; üretim, servet ve lezzet!
Aç olan insanın aklına gelen ilk şey açlığını gidermektir. Bu inkar edilemeyecek bir gerçektir. Fakat açlığın giderilmesinden sonra insan varlığında yemeğin gidermeyeceği, suyun kandıramayacağı, elbisenin örtemeyeceği ve şehevi arzu ve lezzetlerin dindiremiyeceği yeni açlıklar harekete geçer. Bu açlık bambaşka bir açlıktır. bu açlığı gidermek için, maddi lezzetlerden daha yüce bir insani hedefe yönelmeye ailevi bağlardan daha geniş evrensel bir bağ kurmaya, insandan daha büyük bir güce kuvvetle inanmaya ve insanı belli bir noktada dondurup bırakmayacak prensipler manzumesi ne ihtiyaç vardır.
Beyaz insanın efendilik devri sona ermiştir. Zaten beyaz insanın sonsuza dek efendi kalması da tabiatın değişmez bir kuralı değildir. Öyle inanıyorum ki beyaz insan, dört asırdan beri gördüğü güzel günleri asla bir daha göremeyecektir.
Cahiliye toplumu bazen, Allah Teala’nın varlığını inkar etmeyen fakat göklerin egemenliğini O’na bırakıp yeryüzü egemenliğinden O’nu azleden, onun şeriatını hayatında uygulamayan, insanların havralarda, kiliselerde ve mescitlerde Allah’a ibadet etmelerini mübah görürken günlük hayatlarında Allah’ın şeriatı ile hükmetmelerini yasaklayan bir toplum şeklinde de ortaya çıkabilir. Bu toplum böylelikle Allah’ın yeryüzündeki ulûhiyetini ya inkar etmekte veya askıya almaktadır.
Yine İslam toplumu bazılarının kendi kendilerine yeni bir İslam icat edip Allah ve Resul’ünün açıkladıklarının dışında bir İslam olarak ortaya attıkları ve adına Çağdaş İslamiyet dedikleri şey de değildir.
İslam toplumu-İslam şeriatını kendileri için geçerli kabul etmedikleri halde kendilerine Müslüman adını yakıştıran insanların oluşturduğu bir toplum değildir. Namaz kılsalarda, oruç tutsalarda, Beytullah’ı ziyaret etselerde.
İslam iki çeşit toplum tanır: İslam toplumu ve cahiliye toplumu. İslam toplumu, içinde İslami esasların uygulandığı toplumdur. Akide, ibadet ve şeriat olarak İslam’ın uygulandığı toplum… Cahiliye toplumu ise, içinde İslami esasların uygulanmadığı, İslam akidesinin, İslam düşüncesinin, İslami değer ve ölçülerin, İslam nizamı ve şeriatının, İslami ahlak ve hareket sisteminin hakim olmadığı tüm toplumların adıdır
Evrensel bir çağrının başarıya ulaşabilmesi için, kendi inanç sistemine ve görüşlerine aykırı olan insanlara hoşgörülü davranması, idaresine sığınanları emniyet içinde yaşatması, kapılarını tüm insanlara açması ve her karış toprağında özgürlük havası esen bir topluma sahip olması gerekir. Çünkü insanların tek bir inanç etrafında toplanmaları hiçbir zaman mümkün değildir; isterse bu inanç sistemi insan yapısı olmayıp ilahî vahye dayansın! Bu bakımdan komünist toplumda marksist fikirleri kabullenmeyen kişilerin hayat hakkını yitirmeleri, bu toplumun evrensel bir toplum olmasını engeller. Oysa evrensel toplum, bütün din ve mezheplerin, bütün ırk ve renklerin, gölgesinde güven içinde yaşayabildikleri toplumdur.
Evet, evrensel toplum yalnızca İslâm toplumudur. Hür dünyanın yegâne toplumu İslâm toplumudur. Dünyada bütün insanlık için barışı, güveni ve düzeni sağlayacak olan tek toplum da yine İslâm toplumudur!
Evet, evrensel toplum yalnızca İslâm toplumudur. Hür dünyanın yegâne toplumu İslâm toplumudur. Dünyada bütün insanlık için barışı, güveni ve düzeni sağlayacak olan tek toplum da yine İslâm toplumudur!
İdealden uzak, ruhtan yoksun ve sadece maddi hırslarla yaşayan bir medeniyetin en tabii meyvesi komünizm’dir.
Bu ümmetin sistemi bizzat Allah katından gönderilmiş Rabbani yapıya uygun olarak bütün insanlık için seçilmiş bir sistemdir.
Sarhoşların naraları mutluluğun ifadesi olmadığı gibi hayvani taşkınlık da rahatın ifadesi değildir.
“Karakter de bir yazgı olabilir miydi?”
İdealden uzak, ruhtan yoksun ve sadece maddi hırslarla yaşayan bir medeniyetin en tabi meyvesi komünizmdir
Sarhoşların naraları mutluluğun ifadesi olmadığı gibi hayvani taşkınlık da rahatın ifadesi değildir.
İdealden uzak, ruhtan yoksun ve sadece maddi hırslarla yaşayan bir medeniyetin en tabi meyvesi komünizmdir
Allah’ın şerefli bir insan olarak yarattığı kadının insanlığından şüpheye düşüyor, kadının ruhu var mı yok mu, varsa bu ruh insan ruhu mudur gibi saçmalıklarla akıllarını oyalıyorlardı.
Bu dünyada insan unsurunun hiç bir anlamı yok.
Hâlbuki İslam’ın prensipleri, bu güne kadar ayakta kalmıştır ve kıyamete kadar da ayakta kalmaya devam edecektir.
Islam toplumu daima yenilenen bir şeklin sembolüdür, yeniliğin ve sonsuz eskimezliğin ifadesidir.
İdealden uzak,ruhtan yoksun ve sadece maddi hırslarla yaşayan bir medeniyetin en tabii meyvesi komünizmdir.
Görevimiz; insanlığı kurtarmak,onları bu bozuk hayattan ve bu korkunç bataklıktan çıkarmaktır; onlara takılıp aynı bataklığa sürüklenmek değil! Allah her zaman bizimle beraberdir. Insanlık Allah’ın kelamının hak olduğunu bugün olmasa da mutlaka birgün anlayacaktır!
Savaşların serbest bırakılması ise başka bir sebebe dayanır. Müslümanların yaptıkları savaşlar,yalnızca inandık dedikleri için kendilerine zulmedilen ve sadece Rabbimiz Allah’tır dedikleri için yurtlarından çıkarılan mü’minlerin hürriyetini sağlamak ve korumak amacını gütmektedir.
İslam toplumu -İslam şeriatını kendileri için geçerli kabul etmedikleri halde- kendilerine Müslüman adını yakıştıran İnsanların oluşturduğu bir toplum değildir. Namaz kılasalar da, oruç tutsalar da, Beytullah’ı ziyaret etseler de…
İnsanlar sadece &‘bilmek’le hayatlarını ne yönlendirebilirler ne de değiştirebilirler .Ancak &‘inanmak’la bu işin üstesinden gelebilirler .Çünkü insan daima insandır