Sabahattin Ali kitaplarından İçimizdəki Şeytan kitap alıntıları sizlerle…
İçimizdəki Şeytan Kitap Alıntıları
İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamaktır.
Dünyada en korkunç şey ümidini kaybetmektir.
”Acaba kendimi kapıp koyuversem mi? Ne zaman irademe müracaat edersem büyük bir yorgunluk duyuyorum Kendimi hadiselerin eline bırakayım mı? Acaba şu anda o ne düşünüyor? Herhalde beni değil Niçin? Onun kafasında bir müddet yaşamak için neleri feda etmem ki? Her şeyi.. ”
”Ben bu kızı muhakkak tanıyorum. Yani ruhunu tanıyorum. Aramızda bir şeyler var ”
”Bu ana kadar olan tecrübeleri, hayalinde yaşattığı hadiselerin asla vaki olmadığını ona öğretmişti. ”
”Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? ”
”Şurada gördüğüm genç kız, bana, daha dünyaya gelmeden, daha dünyanın, daha kainatın teşekkül ettiği sıralardan tanıdığım birisi gibi geldi. Sana nasıl anlatabilirim. ”
”Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğini hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. ”
İçimde biriken hislerin birden bire patlayarak beni zerreler halinde dağıtacağından korkuyorum.
Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?
Herkese umuttan bahsediyorum, içimde zerre kadar umut kalmamışken.
İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.
Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir.
İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir.
Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?
İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı! Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı. Lakin tembelliğe alışmış olan kafası bunu bulamıyor, bulmak için uğraşmaya üşeniyor, yanlış ve bayağı olduğunu sezdiği şeyleri de kabul edemediği için selameti firarda buluyordu
Kendimiz iyi olamıyoruz ve başkalarının iyiliğini küçük görmek için onlara reklamcı, hayır dua avcısı, hatta riyakâr diyoruz.
Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.
İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.
Cahil ve dalavereci bir yobazın kendine muhite yutturmak için müracaat ettiği esrarlı ve muammalı birkaç formül, birkaç dini teşbih, bir iki karanlık ifade bugün bile derhal aydınlık düşünceleri bulandırıyor.
Hayat bir katakulliden ibarettir!
Bana dünyanın hakikaten suratına tükürülmeye bile değmez olduğunu ve bu dünyada suratına tükürülmeyecek bir tek, ama bir tek insan bile bulunmadığını sağlam bir şekilde ispat ettin.
Bana öyle riyakâr gözlerle bakmayın! Masum tavırlar beni deli ediyor. Ben de sizin gibi masum suratlar almasını bilirdim Ama bu suratın arkasında ne saklı olduğunu da biliyorum.
Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil.. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile Saadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda, hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor Fakat sonra birden bire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur bile edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. Odamda ki duvarlar birden bire büyüyüveriyor. Pencerelerin dışındaki şehir ve hayat bir anda, insanı içindr boğacak kadar kudretli ve geniş duruyor. Zannediyorum ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağının bile doğru dürüst esrarına varamadığımız bu karmakarışık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca gibi ezip geçiverecek Böyle acz içindeyken odamda her şey küçüklüğümü ve zavallılığımı haykırıyor. Sokağa fırlıyorum. Bir tek yakın çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. Halbuki ara sıra karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum. Hiçbiri bana yardıma çağırılacak kadar yakın görünmüyor. Bilmem beni anlıyor musunuz?..
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sana kizmayacak kadar seni iyi tanıyorum.. sonra Seni Seviyorum Neden sevdiğimi bilmeden Seviyorum Bu sevgiyi gittiğim her yere götüreceğim
Hayat böyle iki adım ileri bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi.
İçimizde şeytan yok içimizde aciz var tembellik var iradesizlik bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var
Herkes ne diyecek?.. Fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki Bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hale sokmaktan başka ne yaptı? Bu yaşıma kadar en iyi zamanlarım tam manasıyla yalnız kalabildiğim günler olmuştu.
Asıl iyilik tanımadıklarımıza yaptığımız iyiliktir; halbuki biz bütün iyi niyetlerimizi dostlarımıza saklayıp bunların dışında kalanları bir çırpıda ve kısa bir hükümle fena addediyoruz.
Hayır unuttum diyemem, fakat üzerimde bir tesiri kalmamış..
“Kullanmadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?”
Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu İçimizde şeytan yok İçimizde acz var Tembellik var İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var
Kim bilir Belki uzak bir günde, büsbütün başka insanlar olarak tekrar karşılaşırız ve belki gülüşerek birbirimize ellerimizi uzatırız.
İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfen cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum.Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok… İçimizde aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var…
Hayatın bir değişmeler silsilesi ve her değişmenin bir tekamül olduğunu anlamayanlar yobaz kafalı insanlardır..
Bugün şurada burada teker teker yaşayan ve çalışanlar yarın birleşince bir kuvvet olacaklar ve en kuvvetli silahı; haklı olmak silahını ellerinde tutacaklardır.
Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir.
Sana kızgın değilim Sana kızmayacak kadar seni iyi tanıyorum Sonra seni seviyorum Neden sevdiğimi bilmeden seviyorum Bu sevgiyi gittiğim her yere beraber götüreceğim
Tam yaşamaya başladığım bu andan itibaren beni öldü saysınlar
Birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş.
Ben onu görmeden evvel hayatın manasını bilmiyordum, bulamamıştım.
İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.
Ben şuna inanıyorum ki, üç buçuk günlük ömrümüzü kendimize zehir etmemek için ne mazideki hayatımıza ve kaçırdığımız fırsatlara ne de istikbalin olmayacak hülyalarına kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamalıyız.
Söyle, hangi ilim, hangi şiir, hangi aşk, hangi devlet bu manzaradan daha güzel, daha muhteşemdir? Buna rağmen burnumuzu kaldırmadan bozuk kaldırımlarda yürüyüp gitmekte devam ediyoruz.
İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşanmaya değer Ne olursa olsun
Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?
Günün birinde ya çıldıracağız, ya dünyaya hâkim olacağız.
Bundan sonra ömrümün bir dakikasının bile ondan uzakta geçmesi benim için ölüm demektir.
Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır, o da ölmek.
“Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir.”
Bir insandan haksız yere şüphe etmek en korkunç şeydir.
Onu nasıl sevdiğimi, ne kadar sevdiğimi anlatacak değilim Dünyada hiç kimsenin aynı şeyleri aynı kuvvete duyamayacağını zannediyorum.
İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu İçimizde şeytan yok İçimizde aciz var Tembellik var İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey : hakikatları görmekten kaçınma ihtiyadı var.
İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.
Hiçbiri, insanı insan yapan şeyin şahsiyet olduğunu, bütün ilimlerin bütün tecrübelerin yalnız bunu temine yaradığını anlamamıştır.
İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşanmaya değer Ne olursa olsun
Daha iyi, daha aydınlık bir yere varılacağına inanılmadan nasıl olur da bu yol yürünür?
Kendi ruhunun pisliğini bu kadar yakından gören bir adam başkalarının temiz olacağına inanabilir mi?
Günün birinde ya çıldıracağız, ya dünyaya hâkim olacağız. Şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım ve parlak istikbalimizin şerefine birkaç kadeh içelim.
Bütün hayallerimi bir aptalca laf berbat ediyor
Kendimiz iyi olamıyoruz ve başkalarının iyiliğini küçük görmek için onlara reklamcı, hayır dua avcısı, hatta riyakâr diyoruz.
Hayır unuttum diyemem, fakat üzerimde bir tesiri kalmamış..
Bugün canım insan yüzü görmek istemiyor; geniş, uçsuz, bucaksız bir şeye Ve sana bakmak ıstiyorum!
Vay, nerden çıktın, kainatın teșekkülü esnasında eș olduğum insan,
Ben şuna inanıyorum ki, üç buçuk günlük ömrümüzü kendimize zehir etmemek için ne mazideki hayatımıza ve kaçırdığımız fırsatlara ne de istikbalin olmayacak hülyalarına kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamalıyız.
“Hayatın bir değişmeler silsilesi ve her değişmenin bir tekamül olduğunu anlamayanlar yobaz kafalı insanlardır.”
Șimdiye kadar böyle bir mahluk görmemiștim diyorum!