İçeriğe geç

Hz. Osman Kitap Alıntıları – Ahmet Cemil Akıncı

Ahmet Cemil Akıncı kitaplarından Hz. Osman kitap alıntıları sizlerle…

Hz. Osman Kitap Alıntıları

Unutma ki her büyük bildiğimiz şey, ilk önce küçüktü . Sonra büyüdü.
Sıla bazen havanı sarıyor değil mi?
Herkes öyle değil midir?
“O bir kişiydi, milyonlara gece gündüzünü verip hayrımıza çalıştı. Korudu. Biz ise, milyonlar, basiretimiz bağlandı, bir kişiyi koruyamadık.”
“Din nasihattir; Allah için, Kitabı için, Peygamberi için, Müslümanların imamları ve bütünü için.”
“Ya Muhammed! Kur’ân muhakkak ki yedi harf üzere nazil olmuştur.”

Cebrail, Kur’an’nın yedi harf üzere okunmasına müsaade edildiği emrini getirmişti ama bu ancak mâna değişmemek şartıylaydı. Buna müsaade kolaylıktı.

“İnsanların, îman edenlere düşmanlık bakımından, en şiddetlisi, andolsun ki, Yahudilerle Allah’a eş koşanları bulacaksın.” (Mâide Sûresi, 82)
“Sıla bazen havanı sarıyor değil mi?”
“Herkes öyle değil midir?”
İnsanları birbirlerinden ayıracak en kuvvetli çare, millet kadar inancın bölünmesidir.
Adalet güzeldir. Fakat âmirlerdeki adalet daha güzeldir. (Deylemi)
“Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Zira hakikat şudur ki, kâfirler güruhundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez. (Yûsuf Sûresi, 87)
“Her isyan bir kurtuluşun başlangıcıdır.”
“Kureyş kabilelerinde büyüklüğün temel taşı zenginlikti.”
“Yahudiler gibi.”
“Ne demek o?”
“Kendileri için yaşarlar. Kendilerinden olmayanlara hayvan gözüyle bakarlar.”
İyiler daima birbirlerini bulurlar.
İçinizde öyle bir adam var ki, îmanı bir orduya taksim olunsa, bütün o orduyu kucaklardı.
“Kul, iyi niyet ve temiz yürekle dileyince, Yüce Allah onu asla mahzun etmez.”
Ben hiçbir kimsenin sizinle dövüşmesine müsaade edemem, Eğer dövüşen çıkarsa emrim dışına çıkmış olur. Ben, kardeş kanı dökerek bir fitne ve kan devri açmak istemiyorum, Yoksa, çoktan karşınıza ordular sıralardım.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hz. Osman’ın Kur’an’ını süsleyen mübarek kan damlaları, Allah’ın buyurduğu en güzel boya değil miydiler! Hele şehitlerin damarlarından fışkırırsa..!
«Ey Naile!.. Artık bellidir.. Bunlar beni öldürecekler.Naile, inanmadı : Hayırdır inşaallah!.. Bir şey olmaz.. Bunlar senin tebaandır. Sitemleriyle yetinecekler dedi.Hazreti Osman (R.A.) şu cevabı verdi :Rüyamda Sevgili peygamberimi gördüm.. Yanında Ebubekr ve Ömer vardı.. Bana anlattılar: Bu gece orucunu bizimle bozacaksın dediler.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Koca bir İslam devletinin başkanı ve dininin halifesi, evinde hapsediliyor, susuz, ibadetsiz bırakılıyordu da, O emir vermeden, hiçbir müslüman kılıcına davranmıyordu.
İtaat, saygı, sevgi sınırsızdı.
Hazreti Osman ki bir vakitler, servetini harcamış, Müslümanlar için, bir yahudiden Rume kuyusunu satın almıştı Mescidi genişletmişti. Şimdi, ona su içmek ve Mescid-i Nebevi’de ibadet yasaklanıyordu. O ne engin Allah korkusuydu!.. Müslüman kardeş anlayışıydı!
Hazreti Osman’ın evi kuşatıldı. Susuz bırakıldı..Mescide, vazifesinin basına gidemedi. Ne yüz kızartıcı bir haldi bu..!
Ey Allahım!. Şerr’in, uykusundan uyanıp, karanlık ininden çıkmasına firsat verme!
Garipti bu dua. Bu Allaha yalvarış
Mezar taşıma yazılsın; Bugün bana, yarın sana
Allah bizimle beraberken siz bizim esirimizdiniz. Şimdi, Allah sizinle beraber olduğu için, biz sizin esiriniz..
Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu..? ancak temiz akıl sahipleridir ki bunları hakkıyla düşünür
Allah, kullarına ağlamayı nasip buyurmasaydı, insanlar çıldırırdı sanırım ey Semira!
Hazreti Muhammed, Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer şu anda yan yana, kucak kucağa ebedi
uykularındaydılar.. Ruhları cennetlerini bulmuştu
Ve nihayet 629 da Mekke fethedilmiş, putlar yıkılıp parçalanmıştı
Yirmi dokuz yıllık, tek bir rüyaya sığan geçmişin üzerineden hızla gezindi, bu güne yaklaşa yaklaşa Hep: Rüyada gibi.. Rüyada gibi.. diyordu. «Keşke bu rüya bir daha yaşansa !
İslamiyet bir soyun, bir milletin, bir kavmin dini değildi. Bütün insanlığındı.. Onun kurtuluşuydu. Yayılma sahası için Mekke’de direnmek şart değildi. İslamiyeti kucaklayacak, yeşermesine fırsat verecek sıcak toprak, isterse kutuplarda olsundu gidilir, oradan işe başlanırdı. sonra yayıla yayıla Mekke’ye dönülür, Kabe kurtarılırdı.
Putları, yürekleri gibi kımıldanamaz hale getirmişlerdi
İnsanlık tarihi boyunca gelmiş geçmiş bütün peygamberler, halkının direnmesi karşısında gurbete düşmüşlerdir
Son sözün bu mudur ey Osman? Evet.. Allah birdir.. Eşi, benzeri yoktur.. Hazreti Muhammed (a.s) O’nun resulüdür
Mekke. bütünüyle, hakikaten bir timsahtır. Fakat oburluğunun kurbanı olan bir timsah.. Yedikleriyle şişmiştir.. Kımıldanacak halde değildir.. İriliğine aldanmak doğru değildir. Yakında başının nasıl koparıldığını göreceksin..
Habibim (Muhammed’im) sen güçlülüğü değil, kolaylığı sağlayan yolu tut. İyiliği emret. Cahillerden yüz çevir

Araf-199

Ey Peygamber! Şimdi sen ne ile emrolunuyorsan (kafalarını çatlatırcasına) apaçık bildir. Müşriklere aldırış etme..!
Halbuki doğustan kölelik, doğustan asalet nedendi? Hür doğan hür kalmalı değil miydi? Ona bu imkân hazırlanmaz mıydı?..
İlerde Hazreti Osman , müslüman oluşunu şöyle tatlı tatlı anlatacaktı artık:
Resulü Ekrem’in lisanından duyduğum sözler o kadar saf ve sade, o kadar icazkar bir tesiri haiz idiler ki kelime-i şehadet, kendi kendine, ağzımdan döküldü. Elimi Peygamberime verdim, müslüman oldum.»
And olsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir
özden yarattık. Sonra onu sarp ve emniyetli bir karargâhta bir belirti yaptık. Sonra o belirtiyi bir kan pıhtısı haline getirdik. Derken o kan pıhtısını bir çiğnem et yaptık. O bir çiğnem eti de kemik(ler)e çevirdik. Kemiklere de et giydirdik. Sonra onu başka yaratılışla onardık. Suret yapanların en güzeli Allah’ın şanı (bak) ne yücedir
Ne biçim bir aşktır bu !
Sevilenden korkulur mu?
Neden gözlerimizi kamaştıran nuru
Yeryüzü cehennemiyle Bir tutalım?.
Hatırlamıyorsun artık. Yakında son gülüşlerin de solacak,
Dökülecekler çiçek çiçek.. Ve hep ağlayacaksın
Ağlıyordu Affan oğlu Osman
Devam etti: Gönderdiğin Hazreti İsa (a.s) dini bozuldu, eskileri gibi.. 612 yıldan beri başkasını da vazifelendirmedin. Niçindir, biz kullarını bu kadar uzun bir fetret devri içinde yaşatıp cahiliyyette bırakman?.. 612 sene az mıdır?.. Bu zaman içinde bir çift dişi erkekten, Allahsız peygambersiz, yeryüzünün yarısını dolduracak, insan ürer Ne olacak onlara ve bize?
Osman Rabbine sesleniyordu:
«Ey Allah’ım! Görüyor ve şahit oluyorsun yapılanlara ! Gönder artık sana tapmak, emir ve yasaklarınla amel etmek isteyen, kullarının bekleştikleri resulunu, Gelsin, bizi yıkasın, kir ve pisliğimizden temizlesin.. Selâmet yollarımızı göstersin. Veya sabrımızı ver!
Vicdanımın sesine boyun eğmek zorundayım
Sapıklık değildir bu ey amcam! Atamız Hazreti İbrahim’in medeniyetine dönmektir.. Ondan beri sapıtan asıl bizler olmuşuz, Nedir kendimiz çokluğundaki bu putlar?. Biz, herbirimiz tanrılığımızı ilan edemiyoruz ama, bunu taşta, odunda şekillendiriyoruz. Birer Nemrut ve Firavun olduk.. Yok mudur, elbette var.. Hazreti Ibrahim’in Allah’ı, varlığını baktığımız her şeyde haykırıyor.
O, Abdullah oğlu Muhammed (a.s)dı. Ne kadar gençleşmiş ve güzelleşmiş öyle! Tıpkı bir nur gibi Demek Hira’dan indi. Evine gidiyor..
Affan oğlu Osman düşünüyordu her zamanki gibi yürürken İnsan niçin bu kadar akılsızdı.. Neden bir takım açık gözlerin eğlencesi oluyordu?.. Aldanmaktan, aldatılmaktan zevk alışındaki hikmet neydi? Hele sefahat çılgınlığı!
Hiçbir zaman arzuları, emelleri gerçekleşmeyecekti.. Putlar hep donuk donuk, boş boş bakacaklardı onlara.. Aksine dertlendikçe dertleneceklerdi. Buna rağmen koşacaklardı elleriyle yontup şekillendirdikleri taş ve odun parçalarına
Benim düşündüğüm Allah adalet örneğidir. İnsanları Yahudiler ve kalanlar diye ikiye ayırmaz Çoğu azın kölesi hiç yapmaz
Mekke, Onu kuran ve Kâbe’yi Allah’ın evi yapan Peygamber İbrahim’den sonra sapıttı.. Putlarıyla, her türlü sapıklıklarıyla nefret edilen bir şehir oldu.
Şimdi size olmadan önce söyledim. (peygamber geleceğini gelmeden evvel söyledim.) Ta ki olduğu zaman imanedesiniz. Artık sizinle çok şeyler konuşmayacağım. Zira Dünyanın reisi( Hz.Muhammed) geliyor ve onun bende hiçbir şeyi yoktur.
Ey Semira!.. İsa gitti.. İnsanlar tesellisiz mi kalacaklar?.. İşte müjde meydanda, Allah, Ruh-ül-Kudüs’ü taşıyan başka birini gönderecektir.
Davud’un, Musa ve İsa’nın tanıtmak istediği Allah, nasıl olur da böyle sapıklara izin verir.. Öyle müstehcen bir dille konuşur?.. Belli, bunları insan uydurdu ve Tevrat ile İncille karıştırdı.. Kirletti.
O gün de gelecek.. Bilmem sana manastırda anlattılar mı? Tevrat ve Încil’de işaretler, haberler var.. Bir peygamber daha gelecek. Hem de bu topraklarda.. Sondur O
Sen hangi dindensin ey Nehar?..
Hala anlamadın mı?.. Görünmeyen, tek doğmamış, ancak her şeyi yaratmış bir Allah’ın varlığına inanıyorum
İnsanlar öyle zalimler ki, altı yüz on iki sene önce doğan İsa’yı bile uzaklaştırmaya çalıştılar. O da çekilip gitti. İnsanları sapıklıklarıyla başbaşa bıraktı. Musa, Davut, Yakup, Yusuf, Eyyüb, İbrahim, Nuh ve diğerleri hep hep kovuldular.. Ne demektir Yahudilerin yalnız kendilerini koruyan Allahları!.. Yahudilerin gayrısı, yani bizler, hayvanız onların nazarında.. Kazançlarının aletleriyiz
Ey Semira!.. Hakikaten insan doğumunda, aradığı Allah’ına en yakındır. Sonra uzaklaşıyor.. Daha doğrusu, insanlar uzaklaştırıyorlar. Medeniyetten vahşete atıyorlar.
Kimsin sen ey Nehar? O, anlattığın hatıra yumağı altında ezilen bir insan.. Yüküm çok ağır.. Perişanlığımı görmesinler diye tenhalarda geziniyorum. Çünkü hemcinslerim çok zalim
Rahibe sordu: Yalnız mısın?
Nehar, yüz yıldan beri yalan söylemedi.
Rahibe inandı.. Cevap verdi: Semira da yalan söylemez.. Sana güvendi.. Sığındı.
Doğrusu budur.. Haydi tırman kayayı
Hâlbuki tecrübe en büyük silahtı
Hayır
İnsan kendisinden de yılgındı
Çünkü insan eli değdiği her güzelliği kıyasıya, şuursuz şımarık bir mirasyedi gibi harcıyordu
Kısacası herşey huzursuzdu.. Tedirgindi.. Sinirliydi.. Kızgın ve kırgındı insana
Öyle öyle
Sen Allah’ına yürü.. O sana koşar.
İnsan ne zavallıdır!
..Allah,Nasip ettirmeyecegi şeyi hayal etirmez!
insan eli, değdiği her güzelliği kıyasıya, şuursuz, şımarık bir mirasyedi gibi harcıyordu.
Ne zamana kadar? Bunu ancak Yüce Allah bilirdi.Ve O, müminlere sonunda zafer vaat buyurmuştu. İnsanlar ne kadar çabuk uyanır, birleşir, Abdullah ibni sebenin ve evlatlarının ektikleri nifak tohumlarını, zehirleri temizlerlerse, vaat o kadar çabuk gerçekleşirdi.
rüyamda sevgili peygamberimi gördüm. Yanında hz Ebubekir ve Hz Ömer (ra) vardı. Bana anlattılar: Bu gece orucunu bizimle bozacaksın dediler.
Ey Naile! Artık bellidir. Bunlar beni öldürecekler.
Abdullah ibni sebe’yi melun emellerine götürecek kuvvet, imkan kan akıtılmasıydı.
Kardeş kavgaları sürüp gittikçe, hangi devlet ve din ayakta kalabilirdi? Hele buna dinde mezhepler sokulursa, inançta ayrılıklar yaratılır sa!
Canavar içlerindeydi. Varlığını seziyorlar, lakin yakalayamıyorlardı. En acısı da gıdasını kendileri veriyorlardı. Eti, kemiği, kanı, derisi eserleriydi. Hele ağzını açtığı zaman çatal dilinden fışkıran alevler!
Çağın imkanları dahilinde göre, insana Cumhuriyet benzeri bir rejimi yaşatan, ilmi ilerletip keşif ve icatlara girişen, devlet içinde imar hareketlerini hızlandıran, halkı refaha boğan, dışarıdan bile okullarına talebeler koşuşan o idi!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir