İçeriğe geç

Houston, Houston Duyuyor Musun? Kitap Alıntıları – James Tiptree Jr.

James Tiptree Jr. kitaplarından Houston, Houston Duyuyor Musun? kitap alıntıları sizlerle…

Houston, Houston Duyuyor Musun? Kitap Alıntıları

“Çünkü Tanrı dünyayı öyle çok sevdi ki ona biricik oğlunu gönderdi.”
“Dünyanızda hâlâ, şey, aşk var mı?”
“Elbette var, insan sevmeden durabilir mi?”
Kitapları anlayamamak korkunç bir kayıp olurdu
Sıcak bir ev ortamı sanki… Kapana kısıldı Lorimer. Geri dönüşsüz bir şekilde hoşlanmadığı her şeye ömür boyu tutsak edildi. Plansızlığa. Kişisel tırı vırının, manasız samimiyetlerin esiri oldu. Nedense asla karşılayamadığı beklentilerin tutsağı oldu.
İyi insanlar, toplumun bel kemiğini oluşturan insanlar
anladığım kadarıyla, insanları çoğunlukla diğer erkeklerden koruyordunuz, öyle değil mi? az önce olağanüstü bir örneğine hepimiz şahit olduk. bizim için tarihi canlandırdınız ama uzun zaman önce sonlandı. sizin sonunuz geldiğinde onun da sonu geldi, yanılmıyorsam. sizi dünyaya salıvermemiz mümkün değil, sizinki gibi duygusal sorunları olan insanları yerleştirecek yerimiz de yok.
dünyanızda hala, şey, aşk var mı?
elbette var, insan sevmeden durabilir mi?
geri dönüşsüz bir şekilde hoşlanmadığı her şeye ömür boyu tutsak edildi.
Bir insan hakkında bilinecek en önemli şeylerden biri kâbuslarının yüzüyse, benim için o yüz kendi yüzüme çok benziyor.
Yahuda Lorimer içindeki son kalkanın da parçalandığını,üzüntünün sel gibi
içine dolduğunu hissediyor.Güverteye serilmiş yatıyor kaptanım.
O köşeyi döndüğünde bildiği dünya ölmüş olacak.Yok olmuş,kapanmış,
Güneşkuşu’yla birlikte sonsuza dek uçup gitmiş olacak.
Geri dönülemez biçimde gelecekte bulacak kendini.
Geçmişten gelen bir adam,bir zaman yolcusu.Gelecekte
Sadece şunu söyleyin, diyor mermi saçmalarına bakan Lady Blue’ya, kendinize ne diyorsunuz? Kadınlar Dünyası mı? Kurtuluş mu? Amozonya mı?
Ne olacak, kendimize insan diyoruz.
Sonuçta tarih bu, olayları öğreniyorsun ama insanların neye benzediğini, neler hissettiğini gerçekten bilmiyorsun.
Artık hiçbir şeyin önemi yok. Üzüntü ve öfke peş peşe darbeler indiriyor. Başından beri neyden korktuğunu biliyor artık;

onların savunmasızlığından değil, kendi kırılganlığından korkuyordu

Basitlik ve sürdürülebilirlik uğruna her şeyi feda etmekten başka bir şey yapmamışlar. İnanabiliyor musun, yakıtı elle doldurabiliyorlar. Bir de yedeklemelerini görsen, ah be birader!

Yedeğin yedeğini yedeklemişler.

O köşeyi döndüğünde bildiği dünya ölmüş olacak. Yok olmuş, kapanmış. Güneşkuşu’ yla birlikte sonsuza dek uçup gitmiş olacak. Geri dönülemez biçimde gelecekte bulacak kendini.

Geçmişten gelen bir adam, bir zaman yolcusu. Gelecekte

Söyle de geçtiğimizi görürlerse el sallasınlar.
Dave onların dua nedir bilmediğini ve Hristiyanların kutsal kitabını hiç görmediğini öğrenince derin bir sessizlik oldu.

Yani tüm inancınızı yitirdiniz, dedi Dave sonunda
İnancımız var, diye itiraz etti Judy Paris.
Neye inandığınızı sorabilir miyim o zaman?
Kendimize inanıyoruz elbette, dedi kız

Güneşkuşu’ ndan Luna Kontrol’ e Sizi duyuyoruz . yaşamsal destek ünitemiz negatif rota değişim önerisini duyduk ve yürürlüğe koyuyoruz Rotayı yoluna koymak için konum verisi iletmenizi öneriyoruz ki işleme hemen başlayabilelim . akümülatörlerimizin durumuna göre iletişimden tasarruf etmeye çalışıyoruz. Güneşkuşu’ ndan bu kadar

İşte böyle başlamıştı her şey.

Anlamayı deniyoruz Sonuçta tarih bu, olayları öğreniyorsun ama insanların neye benzediğini, neler hissettiğini gerçekten bilmiyorsun.
Bu insanlar gerçekten geçmişten gelmişse şu an çok sarsılmışlardır. Bildikleri dünyayı bir daha asla göremeyeceklerini şu anda anlıyor olabilirler.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Delilik bu; bir oyun, çılgın bir kandırmaca.

Dil değişmiş olmalıydı.

Onları görüyoruz, Margo! Ama gemileri öyle küçük ki, orada nasıl yaşayabiliyorlar?

Minyatür uzaylılarla karşı karşıyayız belki de!

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Lorimer Spica’ nın ışıltısını seyrediyor, bir gün anlayabilecek mi merak ediyor.

Bu inanılmaz yalnızlıkta bir aldatmacanın veya hilenin sıradan bir şeymiş gibi kabullenişini.

Tanrı’ mız bize yardım eder, Doktor, yeter ki yardımını kabul edelim.
Bu da bizim kumandan. Uzaktan kumandan.

Müthiş biridir.

Ben bir yankı odasıyım. Gözlemci olmak eğlenceli ama gözlemleyen başkaları da var.
Kapana kısıldı Geri dönüşsüz bir şekilde hoşlanmadığı her şeye ömür boyu tutsak edildi.

Plansızlığa

Anladığım kadarıyla insanları çoğunlukla diğer erkeklerden koruyordunuz, öyle değil mi?
Geri dönüşsüz bir şekilde hoşlanmadığı her şeye ömür boyu tutsak edildi.
Sadece şunu söyleyin, kendinize ne diyorsunuz? Kadınlar Dünyası mı? Kurtuluş mu Amozonya mı? Ne olacak, kendimize insan diyoruz. gözleri yeniden mermi izlerine dönüyor. İnsanlık, beşeriyet.
Eşit muamele görsek biz kadınlar da erkekler kadar katkı sunardık elbette! İleride görürsün!
Sadece şunu söyleyin, kendinize ne diyorsunuz? Kadınlar Dünyası mı? Kurtuluş mu? Amozonya mı?
Ne olacak, kendimize insan diyoruz. gözleri yeniden mermi izlerine dönüyor. İnsanlık, beşeriyet.
Hepimiz herkesi tanımaya gayret ediyoruz, ömür boyu süren bir hobi bizim için.
Dünyanızda hâlâ, şey, aşk var mı?
Elbette var, insan sevmeden durabilir mi?
Kişisel bir tanrıya, bir baba modeline ihtiyaç duyuyor insan.
Sonuçta tarih bu, olayları öğreniyorsun ama insanların neye benzediğini, neler hissettiğini gerçekten bilmiyorsun.
Tanrı’mız bize yardım eder, Doktor, yeter ki yardımını kabul edelim.
Eşit muamele görsek biz kadınlar da erkekler kadar katkı sunardık elbette! İleride görürsün!
Kadınlar insan, elbette. Biyolojik bir gereklilik denebilir onlar için. Fakat çok da anlamsızlar? Faydasız? Ablası Amy, soprano con tremolo sesiyle: Eşit muamele görsek biz kadınlar da erkekler kadar katkı sunardık elbette! İleride görürsün!
Tanrımız bize yardım eder, Doktor, yeter ki yardımını kabul edelim.
Boğazından inen sıvının serin, barış ve özgürlük gibi serin olduğunu düşünüyor. Veya ölüm gibi.
Bu cesur yeni dünyada âmir beyinlerin yönettiği insansı köleler mi yaşıyor? Dekortike zombiler, mide veya cinsel organdan yoksun işçiler, makinelere bağlı insan korteksleri?
Erkek: Sizi koruduk, size ve çocuklarınıza bakmak için canımız çıkasıya çalıştık. Zordu. Hep mücadeleydi, baştan sona kanlı bir mücadele.
Kadın: Fakat bir sorun olduğunu görüyor olmalısınız. Anladığım kadarıyla, insanları çoğunlukla diğer erkeklerden koruyordunuz, öyle değil mi?
Yani tüm inancınızı yitirdiniz, dedi Dave, sonunda.
İnancımız var, diye itiraz etti Judy Paris.
Neye inandığınızı sorabilir miyim o zaman?
Kendimize inanıyoruz elbette, dedi kız ona.
İnsanlara rızaları olmadan bir şeyler yapmak. Bence üzücü bir şey bu.
Sadece şunu söyleyin, kendinize ne diyorsunuz? Kadınlar dünyası mı? Kurtuluş mu? Amozonya mı?
– Ne olacak, kendimize insan diyoruz. İnsanlık, beşeriyet. İnsan ırkı
-Sadece şunu söyleyin, kendinize ne diyorsunuz? Kadınlar dünyası mı? Kurtuluş mu? Amozonya mı?
– Ne olacak, kendimize insan diyoruz. İnsanlık, beşeriyet. İnsan ırkı
Tanrı şahidim olsun ki öfkeliyim. Buna hakkım var. Her şeyi biz verdik size, hepsini biz yaptık. Kıymetli medeniyetinizi biz inşa ettik, bilginizi, rahatınızı, ilaçlarınızı ve rüyalarınızı bize borçlusunuz. Hepsini. Sizi koruduk, size ve çocukları nıza bakmak için canımız çıkasıya çalıştık. Zordu. Hep mücadeleydi, baştan sona kanlı bir mücadele. Sertiz biz, Övlə olmak zorundaydık, anlamıyor musunuz? İsa aşkına, bunu anlayamaz mısınız?

Bir sessizlik daha. Deniyoruz, diye iç geçiriyor Lady Blue. Gayret ediyoruz, Doktor Lorimer. İcatlarınıızdan elbette faydalanıyoruz, evrimsel rolünüzü de takdir ediyoruz. Fakat bir sorun olduğunu görüyor olmalısınız. Anladığım kadarıyla, insanları çoğunlukla diğer erkeklerden koruyordunuz, öyle değil mi?

Kayıp çocuklar bunlar. Yaratıcılarının kim olduğunu unutmuşlar. Nesillerdir karanlıkta yaşıyorlar.
Ataraksiyasına bir ürperti sızıyor. On bir bin, nokta. Dünyanın şu anki gerçek nüfusu bu kadar. Adlarını bitkilerden alan iki yüz uzun boylu, yanık tenli kadını, onları heyecanlandıran iki yüz ufak tefek zeki Ingrid’i düşünüyor; iki yüz konuşkan Judy, iki yüz mesafeli Lady Blue, iki yüz Margo ile Mydas ve geri kalanlar. Ürperiyor. Vârisler, insan irkı tabutunun mutlu taşıyıcıları.
Dünyanızda hâlâ, şey, aşk var mı?
Elbette var, İnsan sevmeden durabilir mi?
Yaşlandıkça önceden anlamadığın bazı bölümleri daha iyi anlıyorsun.
Bir hata yaparsan diğerlerine faydası oluyor. Hata yapmamaya çalışıyorsun tabii – – yapacaksan en azından yeni bir hata yapmalısın.
Bizim zamanımızda insan hayatı ile deney yapmak ahlak ve etik dışı kabul ediliyordu.
Kitapları anlayamamak çok korkunç bir kayıp olurdu.
Uzak dur bu konulardan. Hikayenin tamamını anlatmıyorlar.
Anlamak bizim sorumluluğumuz ama sizler öyle bastırılmışsınız ki.
Bakalım, herhalde size verebileceğimiz en önemli bilgi artık sizin zamanınızdaki kadar insan olmadığıdır; nüfusumuz iki milyonun biraz üstünde bizim. Sizin zamanınızdan kısa süre sonra küresel bir salgın hastalık yayıldı. İnsanları öldürmedi ama nüfusu azalttı. Yani, dünyanın çoğu yerinde bebek doğmadı. Kısırlık başladı, anlayacağınız. Yeryüzünde bu epidemiden en az etkilenen Avustralya denen ülke oldu.
Hatunlar kontrolü ele aldığına göre uzay güvenli bir yere dönüşmüş olmalı.
Lütfen korkmayın, Biz de sizler gibi insanız
Bazı kısa boylu erkekler özellikle uzun boylu kızların peşine düşer.
Kadınlar insan elbette. Biyolojik bir gereklilik denilebilir onlar için. Fakat çok da Anlamsızlar? Faydasız? . Ablası bir süre sonra : Eşit muamele görsek biz kadınlar da erkekler kadar katkı sunardık elbette! İleride görürsün! Böyle demiş ardından, sonra da gidip o budalayla ikinci kez evlenmişti. Kocası görürdü artık ne görecekse
Ona haberi olmadan ilaç verildiğinden emin oluyor. Nedense öfkelenmiyor buna .Zehirlemek kadınların doğasında var.
Ginny: Benimle hiç konuşmuyorsun Ginny, aşkım diye düşünüyor istemsizce. Ardından sandığı gibi acı çekmiyor gerçi.
Kişisel tırı vırının, manasız samimiyetlerin esiri oldu. Nedense asla karşılayamadığı beklentilerin tutsağı oldu.
Geri dönüşsüz bir şekilde hoşlanmadığı her şeye ömür boyu tutsak edildi.
Başından beri neyden korktuğunu biliyor artık; onların savunmasızlığından değil, kendi kırılganlığından korkuyordu.
Sonuçta tarih bu, olayları öğreniyorsun ama insanların neye benzediğini, neler hissettiğini gerçekten bilmiyorsun.
Dünyanızda hâlâ, şey, aşk var mı?
Elbette var, insan sevmeden durabilir mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir