İçeriğe geç

Hiç Kimse Sıradan Değildir Kitap Alıntıları – Markus Zusak

Markus Zusak kitaplarından Hiç Kimse Sıradan Değildir kitap alıntıları sizlerle…

Hiç Kimse Sıradan Değildir Kitap Alıntıları

Neden ben? Diye sordum, Tanrı’ya.
Bir şey söylemedi.
Güldüm ve yıldızları seyrettim.
Yaşamak güzeldi.
Bir kez yalan söylediğinizde herkese aynı şeyi söylemeniz gerekir.
Belki de herkes yapabile­ceklerinin ötesine geçebilir.
Ancak aşağı baktı­ğım zaman gerçekte hiçbir yere gitmediğimizi anladım. Ha­reket eden dünyaydı; sokaklar, hava ve gökyüzüydü.
İnsanlar kırık kalpler yüzünden ölürdü. Kalp krizi geçi­rirlerdi. İşler ters gittiğinde ve dağılıp yıkıldığında en çok in­cinen şey kalp olurdu.
“İster inan, ister inanma ama senden bu kadar nefret etmek çok fazla sevgi gerektiri­yor.”
Bunun iyi bir şey olduğunu biliyordum.
Ama iyi bir şey nasıl aynı zamanda bu kadar üzücü ola­ bilirdi?
Bazen insanlar çok güzel oluyordu.
Görünüşleriyle değil.
Söyledikleriyle de değil.
Sadece varlıklarıyla.
Kelimelerin bu kadar ağır olabileceği aklıma
gelme­mişti.
“Ancak günümüzün hastalıklı toplumunda bir insan çok fazla kitap okumakla suçlanabilir.”
Kendimize karşımızdakiyle ger­çekten tanışmak için ne kadar izin veriyoruz?
Kendime karşı duyduğum nefret giderek ezici bir hal alırken ruhum boğuluyordu.
Aptalların pek çok arkadaşı olduğunu fark
etmiş miydiniz?
Bu sadece bir gözlem.
İnsanlara ne yapmaları gerektiğini söylemez ve karşılığında da aynı şeyi beklerdi.
Kendi iyiliğim açısından aşırı sakindim.
Sanırım ailesini sevmişti ama onların yaptığı tek şey onu incitmek olmuştu.
Sevgiyi bu yüzden reddediyordu.
Herkesle.
Sanırım bu şekilde daha mutluydu, onu kim suçlayabi­lirdi ki?
Bahaneler uydurabilirsiniz ama onlara inanamazsınız.
“Neden ben?” diye sordum Tanrı’ya. Bir şey söylemedi.
Güldüm ve yıldızları izledim. Yaşamak güzeldi…
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Ve senin gibi biri bütün o insanlar için kalkıp o kadar şeyi yapabildiyse, belki de herkes yapabilir. Belki de herkes yapabileceklerinin ötesine geçebilir.”
Bahaneler uydurabilirsiniz ama onlara inanamazsınız.
O sakin, kendinden emin görünüşün altında ne olduğunu merak ettim.
İnsanlar kırık kalpler yüzünden ölürdü. Kalp krizi geçirirlerdi. İşler ters gittiğinde ve dağılıp yıkıldığında en çok incinen şey kalp olurdu.
Yüzünde yaşlar, dudaklarında dondurma vardı. Dondurmanın tadı artık aynı değildi.
Sabun köpüğü diziler ekranı ve onun beynini yıkarken, kanepede uyuyakalıyordu.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bazen insanlar çok güzel oluyordu.
Görünüşleriyle değil.
Söyledikleriyle de değil.
Sadece varlıklarıyla.
Bazen insanlar çok güzel oluyordu.
Görünüşleriyle değil.
Söyledikleriyle de değil.
Sadece varlıklarıyla.
Marv’ı arayıp beni almasını istemeyi düşündüm ama kendi başıma yapabildim. Yolda bazılarını düşürdüm, birkaç kez dinlendim ama sonunda kitapların hepsi eve ulaştı.
Kollarım ağrıyordu.
Kelimelerin bu kadar ağır olabileceği aklıma gelmemişti.
sürekli kendime soruyordum Peki, Ed, on dokuz yılda gercekten ne başardın cevabı basitti:
Koca bir hiç!
Gerçek bir kariyerim yoktu
Toplumda bir saygınlığım yoktu
Hiç bir şeyim yoktu
“Sağduyu etkisiz kaldığında şeytan yardıma koşar!”
Bahaneler uydurabilirsiniz ama onlara inanamazsınız.
Çünkü sen sıradanlığın en mükemmel örneğiydin, Ed.
Ancak günümüzün hastalıklı toplumunda bir insan çok fazla kitap okumakla suçlanabilir.
Neden ben? diye sordum, Tanrı’ya.
Bir şey söylemedi.
Güldüm ve yıldızları seyrettim.
Yaşamak güzeldi.
Sadece düşünüyordum.
Bu seni öldürür, diye uyardı. Hiçbir şey düşünmezsen daha iyi olursun.
Her şey daha yeni başlıyordu ve ben çoktan tükenmiştim.
Sen benim en iyi arkadaşımsın, Ed, dedi sonunda.
Biliyorum.
Bir erkeği bu sözlerle öldürebilirsiniz.
Silaha gerek yok
Mermiye gerek yok.
Düşüncelerim yatakta bana katıldığı her seferinde dönüp durarak onları ezmeye çalışıyordum. Ama her seferinde kurtuluyorlardı.
Her açıdan, beni üzecek birinin daima olacağını hissediyordum.
Hilekârlık ve yalanla insanın neler başarabildiğini görmek şaşırtıcıydı. Raskolnikov’un bir defasında dediği gibi: Sağduyu etkisiz kaldığında şeytan yardıma koşar!
Dönüp babasına baktı.
“Kazanabileceğini biliyorum, eğer istiyorsan”.
Teşekkürler, baba.
Bu hayatımın en uzun bekleyişi olabilir, diye düşündüm.
Hilekarlık ve yalanla insanın neler başarabildiğini görmek şaşırtıcıydı. Raskolnikovun bir defasında dediği gibi: “Sağduyu etkisiz kaldığında şeytan yardıma koşar!”
Bahaneler uydurabilirsiniz ama onlara inanamazsınız.
Başkaları neden duymuyor? diye düşündüm. Birkaç saniye içinde bu soruyu defalarca sordum. Çünkü kimse umursamıyor, diye cevapladım sonunda. Haklı olduğumu biliyordum. Ben seçilmiştim. Ama ne için? diye sordum.
Cevabı gayet basitti.
Umursamak için.
İnsanlar bu şekilde nasıl yaşayabiliyor?
Nasıl hayatta kalıyor?
Ve belki de burada olma nedenim budur.
Ya artık dayanamıyorlarsa.
Birbirimize baktık. “İyi misiniz?” diye sordum.
Başıyla onayladı ve yalan söyledi.
“İyiyim”.
Bir insanın ıslık çalan ev aletlerinin dostluğuyla rahatlatacak kadar yalnız olması ve tek başına yemek yemesi beni çok üzmüştü.
Ah, dedi. Her şeyin bir amacı vardır.
Hak vermekten kendimi alamadım. Hiçbir şey nedensiz olmuyordu
Hayatımın baharında tek başıma yaşayıp gidiyordum.
Bazen insanlar çok güzel oluyordu.
Görünüşleriyle değil,
Söyledikleriyle de değil,
Sadece varlıklarıyla
Ancak günümüzün hastalıklı toplumunda bir insan çok fazla kitap okumakla suçlanabilir.
Tek endişem, ne zaman bir şeyin belli bir şekilde olmasını istesem, beni bilinmeyene yönlendirecek şekilde aksi yöne gitmesiydi
Koşmak, gülmek ve sonsuza dek böyle hissetmek istiyordum.
Tuhaflıkları kendine çeken bir mıknatıs gibisin
Etrafımda biri dünyayı boyuyor gibiydi
Ön verandaya çıkarak kendi sınırlı açımdan dünyaya baktım. O dünyaya meydan okumak istiyor ve hayatımda ilk kez bunu yapabileceğimi hissediyordum.
Her şey daha yeni başlıyordu ve ben çoktan tükenmiştim. Bir karar verme zamanıydı. Kendimi toparlamak zorundaydım.
Bir şey yaptığınızda ve ancak birkaç saniye sonra gerçekten yaptığınızı anladığınızda kendinizi nasıl hissedersiniz?
Hepimizin görevleri var. Hepimiz acı çekiyoruz. Hepimiz insanlığın daha yüce iyiliği için kendi zorluklarımıza katlanıyoruz.
Tanrım dünya aklını kaçırmış.
Kendime karşı duyduğum nefret giderek ezici bir hâl alırken ruhum boğuluyordu
Her açıdan, beni üzecek birinin daima olacağını hissediyordum.
Kendimi sefil gibi hissediyordum.
Bahaneler uydurabilirsiniz ama onlara inanamazsınız.
Raskolnikov’un dediği gibi: Sağduyu etkisiz kaldığında şeytan yardıma koşar!
Kafasının düşüncelerle dolduğu belliydi, ve Kendini dünyaya kapatmıştı.
Bazen insanlar çok güzel oluyordu .
Görünüşleriyle değil .
Söyledikleriyle de değil .
Sadece varlıklarıyla .
Senden bu kadar nefret etmek çok fazla sevgi gerektiriyor.
Kalp kalbe. Fazla ağır geldi bak.
Doğrusu daha ağır, daha hafif olmak.
Bazen insanlar çok güzel oluyordu.
Görünüşleriyle değil.
Söyledikleriyle de değil.
Sadece varlıklarıyla.
Bazen insanlar çok güzel oluyordu.
Görünüşleriyle değil.
Söyledikleriyle de değil.
Sadece varlıklarıyla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir