Karen Joy Fowler kitaplarından Hepimiz Tamamen Kendimizi Kaybettik kitap alıntıları sizlerle…
Hepimiz Tamamen Kendimizi Kaybettik Kitap Alıntıları
Dünya dedi Lowell, bu sonsuz, dipsiz acı üzerinde dönüyor. İnsanlar biliyor ama görmedikleri şey umurlarında olmuyor. Bakmalarını ve umurlarında olmasını sağlarsan, onları baktıran sen olduğun için senden nefret ediyorlar.
Ben kör insan bebeklerle işkence çektirilen maymun bebekler arasında seçim yapmak istemiyordum.
Polislerin ve üniversite öğrencilerinin doğal düşmanlar olmadığı bir gün gelebilir ama bunu benim görebileceğimi sanmıyorum.
İnsanların konuştuğu dil paraca İnsanlarla iletişim kurmak istiyorsan bu dilde konuşmayı öğrenmen gerek.
Seneler içinde, insanların bize verdiği tepkilerin bizim ne yaptığımızdan çok, onların kim olduğuyla ilgili olduğunu düşünmeye başladım.
İyi bir yaşamın sırrı, yaptığın her şeye dört elle sarılmaktır.
Herkesin hayatında kalanlar vardır, gidenler vardır ve istemeye istemeye alınıp götürülenler vardır.
Seneler içinde, insanların bize verdiği tepkilerin bizim ne yaptığımızdan çok, onların kim olduğuyla ilgili olduğunu düşünmeye başladım.
Zamanın psikolojik araştırmaları, insan davranışında karakterin şaşırtıcı ölçüde ufak bir rol oynadığını iddia ediyor.
Bazen devamlı aynı hatayı yaparak yaşayan tek kişi ben miyim yoksa bu yalnızca insani bir özellik mi merak ediyorum. Hepimiz doğamızdan ileri gelen tek bir günaha mı eğilimliyiz?
Uyuyamayan birinin, yanında güzel rüyalar gören birine duyduğu kor beyaz öfkeyi hayal bile edemezsin.
Birinin acısını gördüğümüz zaman beynimiz bir ölçüye kadar bizim canımız yanmış gibi tepki verir Kendi acılı deneyimlerimize erişir ve onları şimdi acı çeken bireye genişletiriz. O açıdan iyiyiz.
Irkçılık, cinsiyetçilik, türçülük bunların hepsi doğal insan davranışlarıdır. Kürsüye çıkan herhangi bir vicdansız hödük bu duyguları tetikleyebilir.
Ve insanın trajedisi bu, paylaştığımız ortak insanlığın, paylaştığımız ortak bir insani değere aykırı olması.
Ama siz de benim gibi ahlakın Tanrı’dan kaynaklandığına inanıyorsanız neden aynı zamanda bizi ahlaka aykırı yarattığını merak etmeniz lazım.
Ben, kör insan bebeklerle işkence çektirilen maymun bebekler arasında seçim yapmak zorunda kalacağım bir dünyada yaşamak istemiyordum. Dürüst olmak gerekirse bilimin bu seçenekleri bana dayatmak yerine, beni bu tür seçimlerden korumasını bekliyorum.
Ama önemli olan başarıların değil başarısızlıklarındır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
En sevilen çocuk olmak da zordur. Hak edilmiş olsa da olmasa da en sevilen olmak ağır yüktür.
Dil anılarımıza bunu yapıyor, basitleştiriyor, katılaştırıyor, şifreliyor, mumyalıyor. Sık anlatılan bir hikaye, bir aile albümündeki fotoğraf gibi sonunda, yakalaması amaçlanan anın yerini alıyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
ama bir hikayenin yaşanması ve anlatılması farklı şeylerdir.
Bir dakika sus da kendi düşüncelerimi duyabileyim, olmaz mı?
Bazen sessiz kalarak konuşmaktan kaçınmak en iyisidir. Ama bazen de devamlı konuşarak kaçınmak.
Herkesin ilgisini çekmek ya da tanınmayan ama etkili biri olmak dışında özel bir hırsım yoktu; bu ikisinden hangisi olmak istediğimden de emin değildim.
Ne başarırsan başar, asıl önemli olan nerede başarısız olduğundur.
bir saat boyunca vicdanı temiz ama suratsız insanlarla konuştum
İyi bir yaşamın sırrı, yaptığın her şeye dört elle sarılmaktır. Yaptığın şey çöpleri dışarı çıkarmak olsa bile, bunu kusursuz bir biçimde yapmalısın’
Paranın değeri, ona sahip olanların olmayanlar aleyhine çevirdiği bir dümen; küresel ölçekte bir İmparatorun Yeni Giysileri.
“Ben gökyüzünü görmeye gelmiştim ama yıldızlar onun gözlerindeydi.”
Ne başarırsan başar, asıl önemli olan nerede başarısız olduğundur.
dünya büyük, diye yazmıştı bir Angkor Wat resminin arkasına, büyü.
Herkesin hayatında, kalanlar vardır, gidenler vardır ve istemeye istemeye alınıp götürülenler vardır.
Çalışmalar beni desteklemiyorsa ne olmuş? He zaman yeni çalışmalar olacak. Fikir değiştireceğiz ve ben baştan beri haklı olacağım, ta ki biz yine fikir değiştirene ve ben yine yanlış düşündüğümü öğrenene kadar.
Onlara his diyoruz, çünkü onları hissediyoruz. Zihnimizden değil, bedenimizden doğuyorlar.
Babam, başarıların kadar başarısızlıklarından da öğrenirsin, der her zaman. Ama kimse bunun için size hayranlık duymaz.
Şempanzelerin bir zihin teorisi var mı? Kesinlikle, evet. Şempanzeler amaç ve bilgi gibi zihinsel durumları görebiliyor ve bunları birleştirerek bilinçli eylem üretebiliyorlar. Aldatmacayı bile anlıyorlar.
Şempanzelerin anlayamadığı, sahte inanç durumu. Gerçeklikle çelişen inançların güttüğü eylemleri açıklayacak bir zihin durumları yok. Hem gerçekten, bundan yoksun kim insan dünyasında başarıyla yaşayabilir?
Şempanzelerin anlayamadığı, sahte inanç durumu. Gerçeklikle çelişen inançların güttüğü eylemleri açıklayacak bir zihin durumları yok. Hem gerçekten, bundan yoksun kim insan dünyasında başarıyla yaşayabilir?
Daha önce defalarca söylediği bir şeyi tekrarladı; çoğu dinin kadınların cinsel davranışlarını kontrol altına almayı takıntı haline getirdiğini, çoğu için dinin tüm var oluş sebebi olduğunu. Erkek şempanzelerin, dişileri cinsel açıdan kontrol altına alma davranışını tarif etti. ‘Tek fark’ dedi, ‘hiçbir şempanze Tanrı’nın emirlerine uyduğunu iddia etmemiştir.’
Ezra bir kez bana, sıradan hayatını yaşarken, bir yandan da devamlı hayatının film versiyonunu kafasından geçirdiğini söylemişti ama sanırım bunu pek çok kişi yapıyor.
Solipsizm, gerçeklik yalnızca kafanızın içindedir, der. Sonuçta, bilinçli bir varlık olarak yalnızca kendi durumunuzdan emin olabilirsiniz. Başka herkes uzaylı efendiler ya da kedi parazitleri tarafından yönetilen akılsız kuklalar olabilir, ya da herhangi bir motivasyondan yoksun, ortalıklarda dolanıyor olabilirler. Aksini asla kanıtlayamazsınız.
Görünüşe göre normal olmanız için gereken tek şey, aksi yönde ipucu vermemekti.
Söylenen söz bireysel bilgiyi ortak bilgiye dönüştürür ve o uçurumdan atladıktan sonra geriye dönüş yoktur. Hiçbir şey söylememek, değiştirilebilen bir seçimdir ve zaman içinde, bunun genelde en iyi seçim olduğunu anlamıştım.
Ama belki çok üzüldüğümden, çok korktuğumdan bu son kısmını uydurmuşumdur. Belki Fern gittikten sonra nasıl hissetmem gerektiğini görmüş, anılarımı buna göre değiştirmişimdir. İnsanlar bunu yapar. İnsanlar bunu devamlı yapar.
Söyleyeceğim şeyler göğsümde birikiyordu, birikiyordu ve kendimi patlayacak gibi hissediyordum.
Ezra, yalnızca bilmeniz gereken bilgileri vermeye inanırdı.
Sayıca az olmak, ikna olmak anlamına gelmez en azından benim ailemde. ‘Bağlam meselesi,’ dedim. Bir dünyadaki sıradan güçler, başka bir dünyanın süper güçleridir. Süpermen gibi.
Ama o seçimimi ne kadar sorgularsa, kendimi seçimime o kadar adadım. Muhalefet karşısında yaptığım bir şeydir.
Bazen sessiz kalarak konuşmaktan kaçınmak en iyisidir. Ama bazen de devamlı konuşarak kaçınmak. Gerektiğinde, hala çok konuşabiliyorum. Konuşmayı unutmadım.
Ne başarırsan başar, asıl önemli olan nerede başarısız olduğundur.
Seneler içinde, insanların bize verdiği tepkilerin bizim ne yaptığımızdan çok, onların kim olduğuyla ilgili olduğunu düşünmeye başladım.
Ne var ki hayallerin hem peri diyarında, hem de gerçek dünyada ele avuca sığmayan şeyler olduğunu biliyordum.
Han Solo’nun ölümsüz tabiriyle, benim hatam değildi.
Bu çekilmez gerzekten daha düşük statüde olmayı reddediyorum. Gülümsemeyi reddediyorum. Ölsem daha iyi.
Ve insanın trajedisi bu, paylaştığımız ortak insanlığın, paylaştığımız ortak bir insani değere aykırı olması.
Kehanet yıldızları gökyüzünde pireler gibi hopluyor.
Olayları bu kadar insani bir şekilde, enine boyuna düşünmedim ama çevremi etkisi altında, her şeyi çözmüşüm gibi davrandım.
Seneler sonra babam laf arasında tekinsiz vadi tepkisine atıfta bulundu, insana benzeyen ama tam olarak insan olmayan şeylere karşı insanların duyduğu tiksintiye.
Asıl beklenmeyen, benim kafamın karışmasıydı. Babam o zamanlarda, şimdi bildiğimizi sandığımız şeyi bilmiyordu, yani genç bir beynin sinir sisteminin kısmen kısmen çevresindeki beyinleri yansıtarak geliştiğini.
Sahte kahkaha yalnız insanlara özgü bi özellik.
takvimle ölçülfüğünde kısa bir zaman belki ama benim yaptığım gibi dörtnala yaşamak için, yer yer muhteşem insanların, öğütleri, alkışların orkestra müziğinin eşliğinde ama temelde yalnız yaşamak için sonsuz bir zaman
Dil anılarımıza bunu yapıyor, basitleştiriyor, katılaştırıyor, şifreliyor, mumyalıyor. Sık anlatılan bir hikaye, bir aile albümündeki fotoğraf gibi; sonunda, yakalaması amaçlananın yerini alıyor.
İki gün gibi bir iki gün mü, yoksa birkaç gün gibi bir iki gün mü? Bir iki mi dedi, birkaç mı dedi?
Bu da bana tek seçenek olarak, Tanrım, saat kaç olmuş, kaçışını bırakıyordu.
Bazen sessiz kalarak konuşmaktan kaçınmak en iyisidir. Ama bazen de devamlı konuşarak kaçınmak.
Tarihte ve anılarda, sis gibi çöken anlar vardır;o anlarda ne olduğu, ne olması gerektiği kadar önemli değildir. Sis kalkar aniden kendimizi orada buluruz. İyi anne baba ve iyi çocukları, sırf sohbet etmek için telefon açan bir öpücükle iyi geceler dileyen, tatillerde eve gitmeye can atan, minnattar çocuklar. Benimki gibi bir ailede, sevginin kazanılmasının gerekmediğini ve asla kaybedilemeyeceğini görebiliyorum.
Ne başarırsan başar, asıl önemli olan nerede başarısız olduğundur
Dil, anılarımıza bunu yapıyor, basitleştiriyor, katılaştırıyor, şifreliyor, mumyalıyor. Sık anlatılan bir hikaye, bir aile albümündeki fotoğraf gibi; sonunda, yakalanması amaçlanan anın yerini alıyor.
O sene konuştuklarımızın çoğunu hatırlamıyorum. Ama konuşmadıklarımızı kesinlikle sayabilirim.
Muhtemelen bir başkası olsa, görünmeyen bir dünyada hızla hareket etmenin riskli olacağını bilirdi ama çocukluğumdan beri benim talihsizlikler ve düşüp kalkmaya özel eğilimim vardır ve bu yüzden siste hız yapmanın tadını çıkarıyordum.
Beni geçmişimden koparıp buraya atan fırtına hafifledi.
Şehrin üzerine tül gibi bir sis çökmüştü, ona sarınmış, bulutların içinde pedal çeviriyordum.
Tıpkı kirazın içindeki çekirdek gibi, onunla her sohbetimiz bir ders içerirdi. Sokrat yöntemi bugün bile gidip birilerini ısırmak istememe sebep oluyor.
Başlangıcı atla. Ortadan başla.
.. tüm iyi hocalar gibi bu adam da tartışmaya bayılıyordu.