İçeriğe geç

Hayalini Yorganına Göre Uzat Kitap Alıntıları – Acar Baltaş

Acar Baltaş kitaplarından Hayalini Yorganına Göre Uzat kitap alıntıları sizlerle…

Hayalini Yorganına Göre Uzat Kitap Alıntıları

Ülkede ve dünyada işler kötü gittikçe, iyimserlik endüstrisi güçlenir. İktidara talip olan politikacılar ülkenin potansiyelinin büyük olduğunu söyler, refah vaat eder ancak çok kere onlar da vaatlerini gerçekleştiremez
İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.
İnsanın, her işi kendi yaparak başarılı olması mümkün değildir. Çevredeki kişilerin yeteneklerini fark etmek ve işleri onların güçlü yanlarından faydalanacak şekilde delege etmek gerekir. Başarılı insanlar, zayıf yönlerini, çevrelerine topladıkları güçlü kişilerle dengelerler.
Seçilmiş bir hayat yaşamaya layık olduğunuzu düşünüyorsanız kendinizi işinize adayın, hayatınızdaki önemli kişiye yürekten bağlanın ve hayata karşı olumlu ve gerçekçi bir tutum içinde olun. Bunun sonucu, vereceğiniz seçilmiş tepkiler, seçilmiş kararlar almanızı sağlayacak ve siz kendi seçtiğiniz hayatı yaşamış olacaksınız. Seçilmemiş ve gelişigüzel tepkiler ise seçilmemiş ve gelişigüzel karşılıklar almanıza neden olur ve bu da size, katlanmak zorunda olacağınız, gelişigüzel bir hayat sunar. Sonuç olarak, herkes hak ettiği ve layık olduğu şekilde yaşar. Bu nedenle kişi, farkında olarak ya da olmayarak, neyi ne kadar hak ettiğine ve neye layık olduğuna kendisi karar verir.
Enerjimizi nereye koyarsak, hayat orada gelişir.
Güç kullanmanın meşruluğuna inanan kişilerin, özellikle orta ve ortanın altı zekaya sahiplerse “dünyanın (veya en azından belirli bir parçasının) onlar için verilmiş olduğu” konusunda bir inancı vardır. Ayrıca bu anlayış ve özellik düşük eğitim düzeyiyle birleşince, sahip olmak için çaba harcamadırları ırk, dil, din, milliyet, cinsiyet gibi özellikleriyle, kendilerini bu özelliklere sahip olmayanlardan üstün görme eğiliminde olurlar. Dahası uygun bir sosyal çevre buldukları zaman da, kolayca şiddete yönelebilirler.
Başarı istediğini elde etmek, mutluluk ise elde ettiğini sevmektir…
“Başarı istediğini elde etmek, mutluluk ise elde ettiğini sevmektir.”
Her insanın görünmeyen bir kovası ve kepçesi vardır. Her etkileşimde kepçemizle karşımızdakinin kovasına ya bir miktar koyarız ya da ondan bir miktar alırız. Kovası dolu olan insanların kendilerine atfettikleri değer yüksektir. Özgüvenli ve mutludurlar. Kovası boş olanlar ise kendilerini kötü, değersiz ve mutsuz hissederler.
Zamanın nasıl aktığını bilmeden kendine zevk veren bir işte çalışmak, akşam eve döndüğünde kapıda kucaklaştığı insanla günün yorgunluğunun akıp gittiğini hissetmek, cenneti dünyada yaşamak; gözü saatte olarak çalışmak, akşam eve giderken ayakların geri geri gitmesi ise cehennemi dünyada yaşamaktır.
“Ne garip Aklı yavaş olana değil de ayağı yavaş olana; yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız.”
“Ne garip Aklı yavaş olana değil de ayağı yavaş olana; yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız ”
Mutluluk elde edilenlerle değil, yolculuğun kendisine anlam yüklemekle olur. Bunun adı huzurdur.
Kimse kimseye hayatı öğretemez. Hayat reçete edilemez. Herkes Kendi yanlışlarını yaparak hayatı öğrenir. Ancak bütün yanlışları yapacak kadar da uzun yaşamaz. Bu nedenle akıllı ve olgun insanlar başkalarının yanlışlarından öğrenirler.
Dün yaptıklarımızı tekrarlayarak başarılı olamayacağımız bir dünyada yaşıyoruz.
Değişen koşullara uyum sağlayacak kararları vermek ve değişime yönelmek zayıflık değil, esneklik ve güç işaretidir.
Bugün geçerli olanın yarın geçersiz, bugün imkansız olanın yarın olağan, bugün yeni olanın yarın yıpranmış olacağı çok hızlı bir dünyada yaşıyoruz.
Her türlü başarının temelinde stres vardır. Çünkü gerçek başarı sınırların zorlanmasıyla ortaya çıkar. Sınırlarının zorlanmasından hoşlanmayanlar ortalama olarak kalırlar. Sınırlarını çok fazla zorlayanlar ise tükenirler . Başarı, bu iki ucun tam ortasında, dengede durarak sağlanır.
Yüksek performansın ve başarının temelinde zamanın değil, enerjinin kullanılış biçimi yatıyor.
Bence başarıya üç temel adımla ulaşılır: Birincisi doğru yöntem, ikincisi kararlılık, üçüncüsü de disiplin.
Uzun yaşayanlar, sağlıklarını tamir eden ve sık sık uzun dönemli tedaviler görenler değil, tam tersine hayatlarının büyük bölümünde doktorla ve ilaçla fazla ilişkisi olmayanlardır.
Mutluluk doğrudan sağlıklı olmayı sağlamamaktadır. Ancak mutluluk ve sağlık, uzun yaşamayı sağlamaktadır.
İyimserlik tedbirlilikle birleştiğinde hissedilen kişisel yeterlilik, amaçlara ulaşma konusunda çok yararlı olmaktadır. Ancak fevrilikle birleştiğinde, gerçekçi olmayan beklentiler yıkıcı ölçüde artmaktadır.
Bir insanın hayatında, belki ahlak dışında IQ’su kadar önemli bir şey yoktur.
Eğitilmemiş zekaya sahip olan insanlar, piyano çalıyor veya marangozlu nasıl zekalarını kullanarak öğrenemezlerse, bilimin mantığıyla düşünmek de kendi kendine gerçekleşmez.
Daha zeki veya çok zeki olmak, bilimsel ve eleştirel düşünce için yeterli değildir. Bilimsel ve eleştirel düşünce, eğitim, deneyim ve çaba gerektirir.
İşinin ehli öğretmen ve rehberlik uzmanları, her bir öğrencideki farklı ve biricik olanı fark etmeye çalışır ve onu o yönde gelişmesi için teşvik ederler.
Azmin ve kararlılığın işe yaraması için, kişinin yeteneğinin olduğu bir alanda bunları göstermesi gerekir. Eğer kişi yakınlığının olmadığı bir alanda çaba harcıyorsa, bunun sonucu derin bir yetersizlik ve suçluluk duygusudur.
Yeteneğinizin olmadığı ve kişiliğinize uymayan bir alanda çaba göstermenin tek sonucu hayal kırıklığıdır.
“Eğer biri sürekli gülümsüyorsa ( ve hiç durmadan konuşuyorsa) muhtemelen çalışmayan bir şeyi satmaya çalışıyordur.”
“Kimse kimseye hayatı öğretemez. Hayat reçete edilemez. Herkes kendi yanlışlarını yaparak hayatı öğrenir. Ancak bütün yanlışları yapacak kadar da uzun yaşamaz. Bu nedenle akıllı ve olgun insanlar başkalarının yanlışlarından öğrenirler”
Olgun insan kalbine yakın olanı çantada keklik saymaz ve kendisi için ne kadar önemli olduğunu ve ne için önemli olduğunu ona hissettirir. O insanların varlığına şükreder ve onlarsız hayatın ne kadar anlamsız olduğuna düşünür.
İnsanlar hayata dair en değerli ve temel şeyleri, kaybetmek üzere oldukları zaman öğrenirler. Şükredebilmek, bize bunların değerini kaybetmeden önce fark etme imkânı verir. Şükretmek, olumlu tutumun ve yapıcı bakış açısının çekirdeğini oluşturur. Şükretmeyi bilen insan, şu anda iyi olan ne? sorusunu sorar ve sorunlara yapıcı çözümler getirir.
Şükür, insanın elindekilerinin kıymetini bilmesidir. Şukur, olmuş olana değil, olabilecek olana odaklanmak için gereken gücü verir. Olumlu ve yapıcı düşünce biçiminin temeli budur.
Empati konusunda yaşanan güçlüğün kaynağı, empati için karşımızdaki kişiyle eşit ilişki kurmak gerekmesidir. Karşısındakini eşit kabul etmeyen kişi, ona ancak acır ye merhamet duyar , empati gösteremez.
İş hayatında çatışmanın yıkıcı sonuçları olduğu kadar, çatışmadan kaçınmanın ya da problemi örtbas etmenin de ciddi zararları olabilir İnsanlar sorunla yüzleşmemek ve sürtüşmeden kaçınmak adına hataları görmezden gelmeyi tercih edebilirler Sahte hoşgörü ve aşırı uyum çabalarının sonucunda yanlışlar sürer gider ve bir sure sonra da yerleşerek olağan hale gelir herkes kotu bir kokuya alışır gibi, yanlışlara alışmıştır. Ekip ve kurum açısından bu tavrın bedeli çok yüksek olur. Sorgulamayan, eleştirmeyen, araştırmayan kurum giderek durağanlaşır ve hantallaşır. Herkes, Bana dokunmayan yılan bin yaşâsın yaklaşımıyla yanlışlara gözünü yumar, günü kurtarmakla yetinir.
İletişimde en büyük beceri, söylenmeyeni duyabilmektir. PETER DRUCKER
Başka insanların kovalarını doldurmanın etkili yollarından biri, içi dolu teşekkürlerdir. Bu, size yapılan bir hizmete veya jeste teşekkür ederim demek yerine, bu hareketin sizi nasıl etkilediğini ve sizde doğan duyguyu içeren bir ben cümlesi kurmaktan, geçer.
Eşin ütülediği bir gömlek için teşekkür ederim yerine dün çıkarttığım gömleği bugün dolapta temiz ve ütülü bulmak giyinmemi kolaylaştırdı, teşekkür ederim demek daha etkilidir.
Harvard Business Revievv’un Şubat 2004 sayısında yayınlanan bir araştırmaya göre, ulusların yaratıcılık endeksinde Türkiye ilk on beş ülke içinde yer almamaktadır. Bu sonuç hiç şaşırtıcı değildir, zira Türk kültürünün yaratıcılığı destekleyen bir kültür olduğunu söylemek zordur. Ne aile ilişkileri, ne eğitim sistemi hoşgörü, esneklik ve eleştirel düşünceyi içine sindirmeye yatkındır. Bu temel anlayışın bir uzantısı olarak, Türk kültürü içinde yoğrulan bireyler, büyük çoğunlukla istenen sonuçlara ulaşmak için değil istenmeyen sonuçlardan kaçınmak için çaba gösterirler.
Uzun yıllardır yaptığımız eğitim çalışmalarında üç grup insanın eğitimlerden yarar görmediklerini saptadık: Şirketlerini sevmeyenler, işlerini sevmeyenler ve öğrenmeyi sevmeyenler.
Darwin güçlü olan yaşar şeklindeki görüşünü, yaşamının son yıllarında uyum sağlayan yaşar olarak değiştirmiştir. Dinozorların tarih sahnesinden silinmesi gibi, öğrenmekte ve değişmekte zorlananlar günümüz iş dünyasının dışında kalacaktır
Bill Gates, Önümüzdeki üç yıl içinde bugün ürettiklerimizin hepsi kullanılmaz hale gelecektir. Önemli olan, onları biz mi kullanılmaz hale getireceğiz, başkaları mı? demiştir.
21. yüzyıl değişim yüzyılıdır. Bu yüzyılda sadece manevi değerler değil, aynı zamanda maddi değerler de değişmektedir. Örneğin, 1 kg altın 20.300 dolar, 1 kg Intel Core2Duo X6800 2.93 Hz Extreme işlemcisi 167.000 dolardır. Bilginin yarattığı icat katma değer ise hiçbir şeyle kıyaslanamayacak ölçüde artmaktadır.
1970 yılında Ingiltere’de Southampton limanına yanaşan bir gemi 205 işçi tarafından 5 günde boşaltılırken, bugün aynı iş 2 kişi tarafından 8 saatte yapılmaktadır. Billy Elliot filminde çarpıcı bir şekilde anlatıldığı gibi 1970 ve 80’li yıllar mavi yakalıların işlerini kaybettikleri acılı bir dönemdi.
Başarılı iş sonuçları, ancak insanların iyi yönetilmesiyle mümkündür. İnsanları yönetmek, duygularını yönetmektir. Başkalarının duygularını yönetebilmek için, her şeyden önce, insanın kendi duygularını yönetebilmesi gerekir. Bunun ilk adımı da, duyguları tanımaktan geçer. Çünkü tanımadığımız bir şeyi yönetmemiz söz konusu olamaz.
Başarı, istediğini elde etmek, mutluluk ise, elde ettiğini sevmektir.
LA FONTAINE
Unutmamak gerekir ki, her türlü başarının temelinde stres vardır. Çünkü gerçek başarı sınırların zorlanmasıyla ortaya çıkar. Sınırlarının zorlanmasından hoşlanmayanlar ortalama olarak kalırlar. Sınırlarını çok fazla zorlayanlar ise tükenirler . Başarı, bu iki ucun tam ortasında, dengede durarak sağlanır.
İnsanlarda ahlaki gelişim basamaklarını tanımlayan Kohlberg’e göre üst düzeyde ahlaklı davranış cezalandırılmamak için kurallara uymak değil, cezalandırılmak pahasına vicdanının sesini dinlemek ve kendi ilkelerine uymaktır.

Bunun en güzel örneklerinden biri, geçtiğimiz yıllarda izlediğimiz Yeşil Yol filminde Tom Hanks’in canlandırdığı gardiyanın suçsuz olduğuna ve insanlar yararına mucizeler yarattığına yürekten inandığı idam mahkumunu serbest bırakmak istemesiydi. Mahkumun, Neden böyle bir şey yapıp başını derde sokacaksın? sorusuna gardiyanın cevabı sarsıcıydı: Kıyamet gününde Tanrı bana, ‘Sana gönderdiğim mucizeme ne yaptın?’ derse,’O’ na ne cevap veririm?

Kendine güven sanıldığının aksine tek başına büyük bir önem taşımaz. Örneğin dünyada özgüveni en^yüksek insanlar sosyopatlar ve hezeyan dönemlerinde de manyaklardır.
Psikoloji tarihinin kilometre taşlarından C. G. Jung, Mutlu olmak istiyorsan sınırlarını tanı ve onları kabul et, der. Bu sözü herkes bilmese de Reinhold Neighbour’un mutluluk reçetesi bir yerlerden kulaklara çalınmıştır:
Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilmem için güç, değiştiremeyeceklerime katlanabilmem için sabır, ikisini birbirinden ayırabilmem için de aklıselim ver.
Özsaygı kendini kabul etmeye bağlıdır ve dış koşullardan epeyce bağımsız olarak ben kendimi nasıl görüyorum? sorusuna cevap verir.
Başarılı insanların ortak özelliklerinden biri de dünyanın nereye gittiğini görmeleri ve eğilimleri fark etmeleridir. Örneğin McDonald’s efsanesinin arkasındaki kişi Ray Kroc’tur. Oysa Kroc sanıldığı gibi McDonald’sı kuran kişi değildir. Sadece açılmış olan bu yeni restoranın iş yapabileceğini anlayıp ulusal franchising hakkını alma önerisini getirmiştir. Eğilimleri fark edebilmek, iyi bir dinleyici, iyi bir gözlemci olmaya ve sonra da eyleme geçecek girişimciliğe ve cesarete sahip olmaya bağlıdır.
Yazgıların en güzeli ve bir insanın sahip olabileceği en büyük hazine, tutkuyla yaptığı bir iş için ona para ödeniyor olmasıdır. A. MASLOW
Gerçekte ise hayat, seçimlerimizden oluşur. Enerjisinin gündelik hayatta boşa gittiğini gören kişi, çok kere kurban rolü oynamayı tercih eder. Ben aslında öyle olsun istemiyorum, ama koşullar beni buna zorluyor, ifadesi, kişinin içini rahatlatır. Oysa yapılan seçimler; enerjiyi yönetir ve hayat kalitesini belirler.
Bütün başarılı sporcu ve sanatçıların en temel özelliği, yaptıkları işe yürekten adanmış olmaları ve ritüellerine sıkı sıkıya bağlılıklarını sürdürmeleridir.

Ritüel, Latince bir kelime olan Ritus dan gelir. Ritus, doğru eylem demektir.

Ritüel, derinlerde yatan bir değerin harekete geçirdiği, zaman idinde otomatikleşen davranıştır. Yüksek bir amaca hizmet eder, düzenli olarak tekrarlanır, üst düzeyde yapılanmıştır. Örneğin, dinleri binlerce yıldır ayakta tutan ritüellerdir. Benzer şekilde askeri uygulamalar da ritüeller sayesinde amaçlarına ulaşır.

İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. HZ. ÖMER
Ne garip Aklı yayaşolana değil de ayağı yavaş olana; yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız.
HALİL CİBRAN
Başarılı, mutlu, bilinçli ve uyumlu bir hayata hayaller peşinden koşularak ulaşılamaz; ancak böyle bir hayat hayal değildir. Bir Sır ın arkasına da gizlenmemiştir. Bunun için kişinin öncelikle gerçeklerini fark etmesi ve onların peşinden gitmesi gerekir. Bu yolda hedefe varanlar, hayat karşısında belirgin bir tutuma sahiptir. Bu tutumun dört özelliği vardır:
• Yaptığı işe yürekten adanma
• Olumlu ve yapıcı tutum
• Başarı yönelimi ve yenilikçilik
• İletişimi yönetme ve başkalarıyla iyi geçinme becerileri
Yetenek kişinin bir şeyi anlama veya yapabilme niteliğidir. Süreklilik gösterir, kişiliğin önemli bir parçasıdır ve doğuştan gelen yetkinlikler üzerine hayatın ilk yıllarında gelişir.
Beceri, işin nasılıdır ve aktarılabilir. Bir yönetici asistanının farklı amaçlı bilgisayar programları kullanabilmesi ya da bir Hemşirenin acı vermeden iğne yapabilmesi birer beceridir.
Barnum etkisi denir. Barnum 19. yüzyılın ikinci yarısında ABDde yaşamış bir sirk animatörü, bugün de devam eden bir sirk imparatorluğunun kurucusudur. Barnum, yaptığı çığırtkanlıkla, insanların algısını saptırarak olan değil, göstermek istediğini görmelerini sağlamış ve bu şekilde ünlenip zengin olmuştur. Astrolojinin kişilik tanımlamalarıda böyledir. Maddi imkânlarınız elverse, dostlarınıza pahalı hediyeler almaktan hoşlanırsınız , Sizinle ilk tanışan insanlar, başlangıçta sizi soğuk ve mesafeli, bulsa da, yakından tanıdıklarında bu fikirleri değişir. Bu ve benzeri ifadeler büyük çoğunluk tarafından onaylanır. Çünkü gerçeğin bir bölümünün hoşunuza gitmesi, diğer bölümü kabullenmenizi kolaylaştırır.
AZMİN SINIRI
Bu yaklaşımların geçerli olabilmesi, bütün insanların aynı potansiyele sahip olması gibi akıl ve gerçekdışı bir varsayıma bağlı¬dır. Oysa bütün insanlar, kişilik ve yetenekleriyle farklılıklar gösterir. Yeteneğinizin olmadığı ve kişiliğinize uymayan bir alanda çaba göstermenin tek sonucu hayal kırıklığıdır. Tabii azim ve kararlılık, başarı için çok önemli iki öğedir. Ancak bunlar, yeni bir bilgi ve beceri edinmek için insana yardımcı olur. Federer ve Nadal’ın oynadıkları bir tenis maçını seyredenler, oradaki per-formansın azim, kararlılık ve çok çalışarak gerçekleşemeyeceğini anlarlar. Azmin ve kararlılığın işe yaraması için, kişinin yeteneğinin olduğu bir alanda bunları göstermesi gerekir.
Çocukların iyiliğini isteyen anne-baba ve öğretmenler yanlışları düzelterek doğruları ortaya çıkaracaklarına inanıyorlar. Bu durum okul sisteminde iyice pekiştiriliyor. Her çocuğun biricik olan özelliğini veya yeteneğini fark edip onu geliştirmek yerine, her ders ve etkinlik alanında iyi veya hiç olmazsa orta olmasına gayret ediliyor. Müfredatın gerektirdiği ortalamaya getirmek üzere çocuğun köşeleri törpülenip kişiliği ve yetenekleri yuvarlatılıyor .
İnsanları yönetmek duyguları yönetmektir. Kendi duygusunu yönetmeyen bir yönetici başkalarının duygularını da yönetemez.
Beyindeki bilişsel merkezlerle duygusal merkezler arasındaki bağlantının kesilmesine neden olan beyin hasarları sonucunda, insanların bilişsel zekasında hiçbir değişiklik olmamasına rağmen, en basit kararları dahi veremedikleri görülmüştür. Çünkü karar verme sürecinde seçeneklerin mantıklı olup olmadığını değerlendirmekten tutun da zamanı belirlemeye kadar birçok etken duygular tarafından yönlendirilmektedir.
Kendimizle, başkalarıyla ve çevremizle başaçıkabilmeyi kolaylaştıran, duyguları tanıma, anlama ve etkin biçimde kullanma yeteneği.
Motivasyonel bir konuşmacıyı dinledikten sonra, dinleyiciler kendilerini iyi hissederler ancak birkaç saat sonra neden iyi hissettiklerine kendileri de şaşırırlar.
Başarmak için istemek gereklidir ancak yeterli değildir. İstediğimiz şey e ne kadar yatkın olduğumuzu bilmek ve teşvik görmek çok daha büyük önem taşır. Başarılı insanlar, hayatta ellerinden gelen en iyi şey ne ise, onu yapan insanlardır ve bunu yaptıkları zaman mutlu olurlar, yorgunluk hissetmezler.
Ülkede ve dünyada işler kötüye gittikçe iyimserlik endüstrisi güçlenir. İktidara talip olan politikacılar, ülkenin potansiyelinin büyük olduğunu söyler, refah vaat eder ancak çok kere onlar da vaatlerini gerçekleştiremez.
İşinin ehli öğretmen ve rehberlik uzmanları, her bir öğrencideki farklı ve biricik olanı fark etmeye çalışır ve onu o yönde gelişmesi için teşvik ederler.
Bir araştırmaya göre uzun yaşayanlar daha mutlu, mutlu olanlar da daha uzun yaşama eğilimindeler.
Evreni bilen ama kendini bilmeyen kişi hiçbir şey bilmiyor demektir.
Öldürmeyen her darbe güçlendirir.
İki şeyin sınırı yoktur: Evren ve insanların budalalığı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir