Franz Kafka kitaplarından Günlük’ten Seçmeler kitap alıntıları sizlerle…
Günlük’ten Seçmeler Kitap Alıntıları
Birlikte yaşamanın güçlükleri. Yabancılaşma, acıma, hırs, korkaklık, boşluk duygusu yollarıyla abanıyor üzerimize ve birde çok derinlerde, aranıp bulunması olanaksız
Kırsal yöreye mi özlem? Belirgin değil. Kırsal yöre sonsuz özlemi çağırıyor.
Küçük ayrıntılar, küçük ayrıntıların sonucudur.
Bir başarısızlıktı o, sonunda söyleyecekleri tek şey bu olacak işte.
Ve bir de geri bakışla geçmiş anları düşünmek
Unut herseyi. Pencereyi aç. Odayı toparla. Yel içinden esiyor onun. Onun boşluğuna bakınmaktasın yalnızca, dip köşeyi araştırıyor ve bulamıyorsun kendini.
kişi, karşısındakini olduğu gibi sever
Birşey söylediğimde aniden ve en sonunda önemini yitirir o şey, yazdığımda da yitirir, ancak kimi kez yeni bir önem kazanır.
Yolumu açık görmüyorum. Benim olan her şey benden uzaklaşmış gibi ve sanki tümü de geri dönse artık beni doyurmayacakmış gibi.
Artık ikinci bir tümceye bile yeterli gücü yok soluğumun. Evet, sorun sözcükteyse, tek bir sözcükle bitseydi iş ve kişi
Yolumu açık görmüyorum. Benim olan her şey benden uzaklaşmış gibi ve sanki tümü de geri dönse artık beni doyurmayacakmış gibi.
Sabah Yatakta acılar Tek çare pencereden atlamakla görünüyor.
Böyle bir bedende hiçbir iş başarılamaz.
Her şey görkemli ancak benim için öyle değil ve doğrusu bu.
Kendi yasaları karşısında doğanın özgür buyruğu. Yasanın yükümlülüğü. Yasaya boyun eğişi mutluluğun.
Oysa ben elimdekiyle, yapabileceğimin en iyisini yapmalıydım kendi anlayışına göre de olsa. Böyle bir bedenle yapılabilecek en iyi ve tek şeyin umutsuzluk olduğunu kanıtlamaya uğraşmak, kof bir bilgiçlik olur.
Unut her şeyi. Pencereyi aç. Odayı toparla. Yel esiyor içinden onun. Onun boşluğuna bakınmaksızın yalnızca, dip köşeyi araştırıyor ve bulamıyorsun kendini.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Önceleri olduğumdan daha kuşkuluyum, yaşamın gücünü duyumsuyorum ancak. Ve anlamsızca boşum. Gerçekten de, gece içinde ve dağ başında yitmiş bir koyun gibiyim bir koyun. Böylesine yitmiş olmak ve bundan hayıflanabilecek gücü bile kendinde bulamamak.
Acı çekmekten öte bir şey gelmiyor elimden artık.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Karşısındaki suskunsa söyleşi diyebilir misin buna
Bir kez daha avazım çıktığı kadar bağırdım dünyanın içine. Sonra ağzıma bir tıkaç tıkıp, ellerimi ayaklarımı ve gözlerimi bağladılar.
Unut herşeyi. Pencereyi aç. Odayı toparla. Yel içinden esiyor onun. Onun boşluğuna bakınmaktasın yalnızca, dip köşeyi araştırıyor ve bulamıyorsun kendini.
Benim olan herşey benden uzaklaşmış gibi ve sanki geri dönse artık beni doyurmayacakmış gibi.
Olabildiğince yalnız kalmalıyım. Başardığım ne varsa ancak yalnızlığımın karşılığıdır.
Bu yönden de umutsuzluk. Bir hoşgeldin yok hiçbir yerde.
Yüreğimin çevresinde hafif sancılar.
Artık ikinci bir tümceye bile yeterli gücü yok soluğumun.
Olabildiğince yalnız kalmalıyım. Başardığım ne varsa ancak yalnızlığımın karşılığıdır.
Olabildiğince yalnız kalmalıyım. Başardığım ne varsa ancak yalnızlığımın karşılığıdır.
Sen benim için daha pek çok şeyin yanında, içinden caddeleri görebildiğim bir pencere gibiydin.
Sıradan bir konu yüzünden yine babasının ithamlarına maruz kalan Kafka koltuğuna uzanıp ümitsiz bir halde pencereden atlamayı düşünür.
Hikayenin sonunda ataerkil otoritenin gücü öyle ezicidir ki, oğul babasının yargısını içselleştirir ve nehre atlayarak ölüm cezasını özgür iradesiyle bizzat yerine getirir.
Unut her şeyi. Pencereyi aç. Odayı toparla. Yel içinden esiyor onun. Onun boşluğuna bakınmaktasın yalnızca, dip köşeyi araştırıyor ve bulamıyorsun kendini.
Yolumu açık görmüyorum. Benim olan her şey benden uzaklaşmış gibi ve sanki tümü de geri dönse artık beni doyurmayacakmış gibi.
Bir de ancak yazarken korkusuz, güçlü, şaşırtıcı ve duygusalımdır. Karımın varlığı nedeniyle herkesin karşısında da böyle olabilsem! Ancak, yazarlığımın pahasına olmıyacak mı bu? Hayır, hayır, olmamalı!
İlginç
Aynı kentte bir yıl yaşadığım bir kızla, asla evlenmezdim.
Dokuz aylık bile olmayan çocuğu Barbara’yı, açlık ve yoksulluk nedeniyle, çorap lastiği olarak kullandığı erkek boyun bağı ile boğan, yirmi üç yaşındaki Marie Abraham’ın duruşma tutanakları üzerine gözyaşları döktüm.
.
Ne kadar ararsam araştırayım hiçbir şey bulamıyorum, ya da çok fazla şey bulabilirim.
Ne kadar ararsam araştırayım hiçbir şey bulamıyorum, ya da çok fazla şey bulabilirim.
.
Sanki salt dayanılmazcasına mutsuz olduğumda duyumsayabiliyorum kendimi yanılgısız. Büyük bir olasılıkla doğru bu da.
Unut herşeyi.Pencereyi aç. Odayı toparla.Yel içinden esiyor onun. Onun boşluğuna bakınmaktasın yalnızca, dip köşeyi araştırıyor ve bulamıyorsun kendini.
Yolumu açık görmüyorum.Benim olan herşey benden uzaklaşmış gibi ve sanki tümü de geri dönse artık beni doyurmayacakmış gibi.
Böylesine yitmiş olmak ve bundan hayıflanabilecek gücü bile kendinde bulamamak.
Yolumu açık görmüyorum. Benim olan her şey benden uzaklaşmış gibi ve sanki tümü de geri dönse artık beni doyurmayacakmış gibi.
Olabildiğince yalnız kalmalıyım. Başardığım ne varsa ancak yalnızlığımın karşılığıdır.
yoksunluk, ah, kahrolası yoksunluk
Şimdi birden anladım ki yalnızım. Ama pencereden bakmanın tadını çıkarıyorum.
Her kim yalnız bir hayat yaşar ve yine de ara sıra kendini bir yere ait hissetmek isterse, her kim günün bir saatinin, havanın, iş durumunun vb. şeylerin değişikliklerine göre ne pahasına olursa olsun aniden, turunabileceği bir el ghörm arzusu duyarsa, sokağa bakan bir pencere olmadan uzun süre yapamaz. Ve eğer o, hiçbir şey arzu etmeyen bir halde yalnızca penceresinin pervasına giderse, bir ahaliye, bir gökyüzüne ve yine ahaliye doğru çevirdiği gözleriyle dışarı bakmak istemeyen ve kafasını biraz yukarıda tutan bezgin bir adam da olsa, bütün bunlara rağmen aşağıdaki atlar, onu yük arabalarının ve karmaşanın silsilesine ve böylece sonunda insanoğluna has ahenge doğru çekecektir.
Olur da kırkıma varırsam Ama kırkıncı doğum günümü görmek pek mümkün değil; kafatasımın sol yarısında sık sık duyduğum gerilim bunun aksini söylüyor.
Annem, yaşam denilen şeyin yanına sokulamadığı bu kocamış kadın; seksen yıllık saçmalıkları bilinçsiz yineleyen ağzının çevresinde sinsi bir çizgi. Bu saatte uyuyacağım öyle mi? diye bağırdım.
Daha doğmamış olmak ve o sırada yollara düşmeye, insanlarla söyleşmeye zorlanmak.
Bin bir trene, olanı unut ve evdeymişsin gibi yaşa; ancak anımsa birden nerde olduğunu, ileri akan gücünü duyumsa trenin, daha dirişkence, daha bir egemen özgürlük içinde gezgin dostlarınla buluş, taşınsın bedenin gideceği yönde güç harcamaksızın, bir çocuk gibi tad al bundan, kadınların sevgilisi ol, sürekli çekiciliğini algıla pencerenin, en azından bir kolun hep pencere eşiğine uzanmış kalsın. Aynı durum, daha bir özenle söylenirse: Unutmuş olduğunu unut, tıpkı çevresinde, bir sihirbaz eli değmişçesine tüm çekici ayrıntılarıyla koşan ve titreşen bir vagonun yoktan varolduğu, tek başına geziye çıkmış bir çocuk yerine koy kendini bir an.
Nesin sen? Sefilin biriyim. Şakaklarıma vidalanmış iki küçük tahtam var benim.
Dokuz aylık bile olmayan çocuğu Barbara’yı, açlık ve yoksulluk nedeniyle, çorap lastiği olarak kullandığı erkek boyunbağı ile boğan, yirmi üç yaşındaki Marie Abraham’ın duruşma tutanakları üzerine gözyaşları döktüm.
Yıllar boyunca düzenli bir biçimde kendimi yıkıma sürükleyişim oldukça şaşırtıcı ; dalgaların barajdaki bir çatlağı yavaş yavaş kemirinişini anımsatıyor .
Bir günah cennetinden geçilerek ulaşılır erdem cehenemine .
Yolumu açık görmüyorum
Benim olan her şey benden uzaklaşmış gibi ve sanki tümü de geri dönse artık beni doyurmayacakmış gibi.
Benim olan her şey benden uzaklaşmış gibi ve sanki tümü de geri dönse artık beni doyurmayacakmış gibi.
.
“
Olabildiğince yalnız kalmalıyım .
Başardığım ne varsa ancak yalnızlığımın karşılığıdır.
Olabildiğince yalnız kalmalıyım .
Başardığım ne varsa ancak yalnızlığımın karşılığıdır.
“
Artık ikinci bir tümceye bile yeterli gücü yoktu soluğumun.
Erna, beni avutmaya çalışıyor; oysa üzgün değilim, daha doğrusu üzüntüm benim kendimden kaynaklanıyor, dolayısıyla teselliyle giderilebilecek gibi değil.
Kötü anımsamalara konu yapmayınız beni.
Açık yüreklilikten uzak, hoşa gitmeyi amaçlayan bir mektup.
Kişinin kendini incelemesindeki kaçınılmaz görevi; başkaları beni gözleniyorsa, doğal olarak kendimi irdelemeliyim ben de, yok kimsenin ilgisini çekmiyorsam çok daha titizlikle gözden geçirmem gerekir kendimi.
Belirsiz umut, belirsiz güveniş.
Genellikle güçsüzlüğümün ve belki de, özellikle isteksizliğimin sonucu olarak, her şeyi sürekli geri çevirdim durdum bunu da ancak nice zaman geçtikten sonra anlamış bulunmaktayım.
Görkemli bir Pazartesi’ne buyurun! Ancak pazar hiç sona ermeyecek.
Bin bir trene, olanı unut ve evdeymişsin gibi yaşa
Nesin sen? Sefilin biriyim.
dip köşeyi araştırıyor ve bulamıyorsun kendini.
Erna, beni avutmaya çalışıyor; oysa üzgün değilim, daha doğrusu üzüntüm benim kendimden kaynaklanıyor, dolayısıyla teselliyle giderilebilecek gibi değil.