İçeriğe geç

Güneşe Matem Düştü Kitap Alıntıları – Ahmed Günbay Yıldız

Ahmed Günbay Yıldız kitaplarından Güneşe Matem Düştü kitap alıntıları sizlerle…

Güneşe Matem Düştü Kitap Alıntıları

Yaşayışın, yavaş yavaş ölmek olduğunu hatırlamak istemeyiz nedense
“Hassas bir çizginin üzerindeydi hayat.”
Sen/siz hüzün rengi bütün mevsimler,
Gönlüm kan ağlıyor seni yazarken
Yasta o günlerden kalan resimler,
Hülyalarım reyhan kokar anarken
Ay sönük bu gece yıldızlar hasta
Semalar matemde hayaller hasta
Cenneti anladığınız şekilde yorumlayınız, fakat sakın onun fotoğrafını çekmeye kalkmayın.
İnançtan ürkme sakın,inançsızlık,yetişen nesillerin ruhsal bozukluklarına yol açar.
Ülkenin geleceğinin kadrosunu yetiştiren bir öğretmen daha yetmeyen maaşı ile insan yetiştirebilmek için çırpınacaktı.
Bülbülün yüreğinde tutuşan beste,alevden namelerdir!..Bülbüldeki feryat,bizlerde mutluluksa;anlamaya çalış hayatın cilvesini…
Umutlar uzakta olursa iflah etmez beni
Bir açılsa boğazındaki tıkanıklık, haykırışları dünyayı velveleye verecek kadar güçlü olabilirdi
Keşke,silgisi olsaydı hayatın
Her insanın, kadın ya da erkeğin saklı dünyaları var Bunları zaman değişik ruh hallerindeyken çözer,
Ülkenin geleceğinin kadrosunu yetiştiren, bir öğretmen daha yetmeyen maaşı ile insan yetiştirebilmek için çırpınacaktı.
Çoğu hatalar çağdaşlık olarak empoze edildi sizlere. Hayatın, neyin nesi olduğunu sorgulayacak zamanınız olmadı hiç. O fırsatı bile vermediler size.. .
İstanbul, insan duygularını okuyamayan kalabalıklarla dolu İstanbul, maneviyatla günahın ölçüştüğü bir şehir olma yolunda artık.
Keşke, silgisi olsaydı hayatın
içinden gelen sesleri duyabiliyor musun çocuk?..
Yaşayabiliyor musun onları?..
İşte, onun kadar insansın unutma
Bulunduğu zemini bilerek yürüyen insanla, nerede olduğunu bilmeyen insanın arasında fark vardır. Birincisi girdiği yolu bitirir, diğeri nereye yürüdüğünden haberi olmayan sarhoş misali.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dağarcığında, gün görmemiş, masumiyeti bozulmamış duyguların varsa, onlarla gel. Gel ki, deli gönül yeniden aldanır belki. Duyguların seslenişi diye
Gece ve gündüz, bütün kainattaki sistem. Ahlâk, din ve inanç da O’nun değişmez kuralları ve doğrularıdır.
Doğmak, yaşamak ve ölmek
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Unutma, insanın ömründe en çok dikkat etmesi gereken merhale bu işte
Geç kalmamalısın çocuk!
İçinden gelen sesleri duyabiliyor musun çocuk? Yaşayabiliyor musun onları? İşte, onun kadar insansın unutma
Vedalar çok zordur çocuk. Hayat yaşayanlar için birkaç tebessüm, biraz acı ve ürpertilerin kendisidir aslında Biraz haz, biraz kaos, ıstırap ve kesin vedadan ibarettir her şey Daha doğrusu, hayatın kendisi risktir yaşayanlar için Onun en reel yanı, insanı vedaya hazırlayışıdır. Yaşayışın, yavaş yavaş ölmek olduğunu hatırlamamak istemeyiz nedense
Hep yanlış yollarda yürüdük farkında olmadan.
Acılarımı unutturmuştu attığın çığlıklar
Kağıtların üzerine düşen gözyaşlarım, yazının intizamını bozsa da onlar benim içinde bulunduğum durumun en güçlü tercümanlarıdır
O aşamadığım, üstesinden gelemediğim, kahrolmuşluk çepeçevre sardı bedenimi Ruhumu söküp aldı benden o kırgınlık
Ay sönük bu gece yıldızlar hasta,
Semalar matemde hayaller yasta
Yüreğim, her vefasız sevdanın berzahıdır,
Cehalet, yeryüzünün en büyük açmazıdır,
Şiir, duygularımın en uç cilvegâhıdır,
Gerçek aşksa, gönlümün sonsuz kıblegâhıdır.
İnançlara, fikirlere ve hürriyetlere saygı, uygulanamaz mıydı yeryüzünde?
Doğru dürüst kuralları yok muydu yaşadığımız bu hayatın?
Çocukluk yıllarımız, o eski mahalle, duygular ve sadakat, eski hazlar, engin hoşgörüler, arkadaşlıklar, aşklar bile değişti. Hayat anlayışı, ‘yaşamak’ denilen bu efsunlu kelimenin derinliklerinde gizli artık.
Hayal kuruyordu zaman buldukça.. Akşamları uyku tutmadıkça, yolda yürürken, fırsat bulduğu her boş vaktinde.
Hayal meyal bir şeyler kalmış hafızamda. Zaman onu bile sildi sanki.
Güneş’e matem düşmüştü.
Varamadığı yerde değildir insan.
Hayat yaşayanlar için birkaç tebessüm, biraz acı ve ürpertilerin kendisidir aslında.
Bir hoşum bugünlerde! Kederimle sarhoşum, gönlümün kanatları kırık nicedir, hislerimin zindanlarında bedbaht ve mutsuzum.
Dış dünyaya gösterdiğimiz yüzümüz, çok ender olarak gerçek yüzümüzdür. En sevdiklerimize karşı bile, farklı ve iki yüzlü yaşamaktayız.
Göllerin ortasında gönül bağlarım susuz,
Yarım kaldı besteler, gecelerim uykusuz.
Daha çok heveslerin solacak yaşadıkça! Buruk yaşayacaksın ama, kim bilir, belki de bunlarla birlikte hayatın gerçek manasını anlayacaksın.
Düşün ve dene, sırtında bir pire gibi yaşadığın dünyanın müsamahasından bir nefes olsun dışarı çıkabildin mi?
her şey O’dan gelir ve yine O’na döner..
Fikri olmayan cemiyetler, boşa dönen değirmen taşları gibi, kendisini öğütmeye başlar.
İlkesiz, inançsız, ruhsuz bir nesil istiyorlar..

Bir kalıp dökecekler.. Araştırmayacak ve o kalıp yanlış da olsa, onun kırılmaması ve yaşanması dayatılan bir nesil.

Hayat yolunda, düşmemek için görenle, baktığını tanıyanlar arasında inanılmaz
farklar vardır.
Zarar görseniz bile doğruluktan ayrılmayın.

~Ahmed Günbay Yıldız

Güzel düşünenler güzel yaşarlar, adalet güzel düşüncenin elinde gocunmazdı.
İçimdeki feryat seni ele vermemek için,
o benim hicabımdır. Sen/den yakınmak,
nasıl yaparım bunu?.. Ben cüret etsem bile kalbim susturur lisanı. Kelimeler anlamsız
olur dudaklarımda, sözcükler sarhoş..
, bir seni, sadece seni anarım. Gelmedin ki..
İnancımın bana emrettiği örtümden soyunmamı istiyorlar, yapacağım tahsilin karşılığında.
Sırları çatlamış ihanetler, Mahremiyetler, apaçık endam aynası halinde, yaşadığımız toplumda. Ama hâlâ insanlar aymazlık içindeler.
Hâlâ gamsız ve duyarsız insanlar.
Leylalar, Şirinler ve Aslılar kıskanırladı bilseler.
Sevdanın ölçeği varsa eğer senin de yüreğinde, anlarsın hasret beni nasıl vurdu..!..
Maddenin, menfaatin, şehvetin, tek yönlü yönelişlerin esiri insanlar.
Küskün yüreğimizi teselli eden yok, (s)en yoksun yanımda.
Yüreğim küskün insanlara, insanlar hoyrat, acımasız ve anlayışsız-
Ufka bak, denizlerin bittiği yerde O var,
O ateşten yolların gittiği yerde O var,
Gözlerimle kat ettiğim Kürre-i Arzı bugün,
Hislerimin işaret ettiği yerde O var.
Hoşgörüyü unutmuş, dünya toplumlarının yanlış eğitiminin olumsuz sonuçları değil
miydi bu yanılgılarda ki ısrarlar?
İkisi de bir belirsiz halê gelen suni maddeler, her görüşün diğer görüş sahiplerine olan dayatmacılıkları, yönelişleri yok sayma eğilimleri, hayatın yaşanır hale getirilememesi nin, doldurulamamış boşlukları değil miydi bunlar?..
Bu karkaşalar, bu acımasızlıklar bu insanın insana karşı olan garazkar davranışları
Dünyayı tanımadan, hayatı anlamadan canı ortaya koymuşlar, ideal adına, ortaya konulan şekilsizlikler, yeryüzünü yaşanmaz hale getiren inatlaşmalar, dayatmacılıklar..
Gerçeklerin silinip yerine herhangi bir zihniyetin, düşünce anlayışının gerçek diye uygulandığı bir dünya
Hayatı irdelemek, çağdaş insanların görevi, fakat en eksik yanları, eserin sahibi ALLAH’ın
söylediklerinden habersiz oluşları.

Bilmiyorlar ki ilimsiz hayat topaldır,
ama maneviyatsız hayat kör ve sağır.

İnsan, arı değildir ki dilediği çiçeğe konup özümleyebilme hakkını kendinde görebilsin
.. pörsümüş ayaklar altına düşmüş çiçeklerden buket yapılmaz.
Yani kuralsız, sınırsız ve yasaksız, ölçülerin olmadığı bir dünya, öyle mi?
Senin istediklerin, çöplükleri fark edememektir
çoçuk!.. Kokuşmuş, iğrenç ve sevimsizlik o!
İnsanlar kuralsız yaşamak için yaratılsalardı,
kanunlara ne gerek vardır? Hayvanların bile
örf ve adetleri, gelenekleri ve değişmez kuralları vardır yaşadıkları dünyalarında.
İnsanlar, onlardan daha mı akılsız ha?

Hayvanlar bile arzularının her istediğini,
kendi aralarındaki ilişkilerinde veremezler!

Arzuların her istediğini yaşamaya kalkışmak anarşidir, huzursuzluk ve bencilliktir.

Sen Neslin muhafazası diye bir farz duydun mu hayvanda? Doğacak çoçuğun babasının kim olduğunu kesin belgelenmesini istiyor Yaratıcı. Bunu, çocukların da istemek, en doğal hakları değil mi yoksa?

.

Arzuların her istediğini yaşamaya kalkışmak
anarşidir , huzursuzluk ve bencillik tir.
Her dakikayı zevk haline getirmek. Arzuların, ahlâk, utanç gibi yasaklarla susturamadığı bir dünya, bizim yaşamak istediğimiz.
Artık hiçbir şey eskisi gibi değil.
Eski hazlar, engin hoşgörüler, arkadaşlıklar, aşklar bile değişti.
Eski hazlar, engin hoşgörüler, arkadaşlıklar, aşklar bile değişti.
Çoğu hatalar çağdaşlık olarak empoze edildi sizlere. Hayatın, neyin nesi olduğunu sorgulayacak zamanınız olmadı hiç. O fırsatı bile vermediler size Paylaşılması mümkün olmayan değerleride vardı hayatın. Onlardan uzak tutmaya çalıştı bazı mihraklar sizleri.
Keşke, silgisi olsaydı hayatın.
önünü görerek yürümelisin hayat yollarında.
Bu gidişatta bir yanlışlık var çocuk!

Katı, duyarsız bir vurdum duymazlıkla yanlış yaşanmakta hayat.

Aşkla şehveti karıştırıyorlar bu çağda.
Herkesi kendin gibi sanma.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir