İçeriğe geç

Güneşe Koşan Adam Kitap Alıntıları – Ali Haydar Haksal

Ali Haydar Haksal kitaplarından Güneşe Koşan Adam kitap alıntıları sizlerle…

Güneşe Koşan Adam Kitap Alıntıları

Yaşanan ve yaşanacak bir günah olmak istemiyorum, öyle bir serbestliğim yok. Ruhumun alaborasındayım. Ben ne yapacağımı, ne yana gideceğimi bilmiyorum. Anlatamayacağım bir süreçteyim. Yürüdüğüm yol alıp götürüyor, diğeri çekiştiriyor, ben ise ikisini yürümekten çekinmiyorum. Ben, kendimi biliyor veya bilmeden öyle yaşıyorum.
Sen benden daha gerçeksin.
Yol yürürken kopardığım her çiçek senin içindir.
Karmaşıklığımı bağışla.
Uzaklar beni yoruyor. Gidecek bir yerim de yok.
Gördüğüm her kırmızı giysili sensin.
Yaşam karmaşık bir sevda.
belki beni o anlardı o da anlamadı
beni anlamayanlar kendinle konuşmamı deliliğime yoruyorlar
Gökyüzü mavi deniz mavi İstanbul hüzünlü
ben bu kapalı odamda kendimle özgürüm bir başkasının sınırlamasına asla tahammülüm yok ben içimde kaldıkça daha özgür kalıyorum
Sen denizine git ben göğüme çekileyim birbirimize yansır birbirimizi tamamlarız
Yollarımız bir yerde kesişiyor kesişecek doğrudur
Tuhaf bir durum ruhlarımızın yolu kesişti bir kez
ağlama gökyüzü biz olsak da olmasak da var bizden önce de vardı bizden sonra da olacak
soluk alışını duyumsuyorum sözcüklerin ruhumdan geçiyor
Onun orada, çok uzakta olması bir şey değiştirmiyordu. Uzaklar ruhta yakınlaştırıldıktan sonra, bir arada olunmuş olunmamış değişen bir şey olmuyordu.
Ân ve durmalar anında ulanabiliyordu. Günümüz, artık eskisi gibi değildi. Her şey tuşların başındaydı. Duyguların gerilimi anında birlikte yaşanabiliyordu.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Aslında her ikisinin de konumu aynıydı. Büyük acılar yaşamış olmanın ağır deneyiminden, cenderesinden geçmişlerdi.
dün yarın diye bir düşüncem yoktu bugün de yarın diye bir düşüncem yok
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
ne yollardan geçtim geldim ne dağları aştım içimi aşamıyorum
Gün sıradan olmaktan çıktı. Unutulamayacak anlar birbirine ulandı.
Dün bilinmezliğe karışıp gitmişti. Bugün ise günün ortasını bulmuştu.
Yol onu çekiyordu, ayakları sürüyor, gidiyordu. Bir yere varacaktı, bir kapıya demir atacaktı,
Ah sen.
Karşılığı sadece kendinde olan bir ünleyişti bu. Duyanı olmadı, olmayacaktı.
Elini cebine attı, yüreğinde taşıdığı acının avucunu doldurduğunu, yaktığını hissetti.
Yaşam olduğu gibi yürümedi. Bir yerde yol değişti.
Kitabın aynı sayfasındaki döngüden kurtulamıyor.
O artık kitabı değil kendini okuyor.
Belki bir gün, belki bir gün
Bu kent beni yoruyor.
Kor avuçlarına düşüyor, birinden diğerine aktarıyor, birinden diğerine bu sonsuzluğa giden bir yol değil. Kor yok artık, elleri korlaşıyor, bir eli diğerini tutamıyor.
Onun ne sevda taşıdığını kim bilebilirdi ki.
Başım ağrıyor
Senin değil kentin başı ağrıyor
kendimden kurtulamıyorum ki
Nereye dönsen kendinle karşılaşacaksın
Biliyorum bu ben değilim
Kim
Ben
Her şey akıyor
Her şeyden bir şey çıkarıyorsun
Limanda gemi ve yolcu bekliyorum. Gemi gelmiyor. Suyun başındayım hâlâ.
Züleyha’yı düşünen kim, dillerde, ta’n ediliyor, yeriliyor. Yusuf’u görmeyen Züleyha’nın hâlinden anlayamaz.
Onun sesi su gibi akıyor ve gülümsüyor.
Uyuyup uyanıyorum, kaldığım yerden düşümü sürdürüyorum. Bir düş ancak bu kadar bilinçle yaşanıyor.
Gelinciklere kıyamazdık, uzaktan uzağa bakardık. Nazlıydılar, yaprakları hemen dökülürdü.
ellerin ellerimden kaydı tutamadım
11.18: İşte gidiyorum. Baktım ki hayatın sakat kurallarıyla baş edemiyorum. Başımı eğdim yürüyorum.
ordasın saçlarının arasından kayan ben benden geçip gidiyorum
Selim göğe, Gülru yere baktı. Biri toprağa düşen bir umut, diğeri gök boşluğunda bir sonsuzluk.
Yaşam hüzün ve ayrılık üzerine kurulu.
elimi nereye atsam elimde kalıyor ben benimle kalmıyorum
Düşlerin titrekliğinde bir mum gibi eriyip duruyor.
Sevgili beni bekliyor, ben ona koşuyorum.
Yürüyüşüm kendime. İçimi bütünleyene.
Umudum, yolun sonu.
Kitapsız edemiyorum, onlar yol arkadaşım.
En iyi sevgi susmaktır.
Bir gün sevgi suyundan mahrum kalınca, yaşamın sıradanlığı köreltip ölüme yok oluşa sürükleyecekti.
Ruhum kanadı
Sevgi pahalıya patlayan bir gerçeklik
sana düşüncelerim ve ruhumla bağlı kalıyorum
senin güzel yüzün ışıttıkça ve sen var oldukça endişeye gerek yok
Ölüm düşüncesi sevgiye yenik düşmedikçe yoruluyor insanlık.
Yalnızlıkla ölüm kardeştirler.
ruhunu rüzgâra verdiğin gün yanındaydım
poyrazın ilk serinliği vurduğunda saçının dalgalarından gelen yel sandım
gözüm ve gönlüm senle olunca bir başkasına yer kalmıyor
sensizdim ama seninleydim
Düşler bazan saçma, bazan da gerçekten daha gerçek olur.
ben var olduğum sürece umut tükenmeyecek
benim yaşamımdan çıkıp giden şeyin ne olduğunu benden başkası bilemez
Belki de gece karanlığına dalar gibi hayatın karanlığına birden daldığını ve yapayalnız kaldığını şimdi anlamıştı.
kanatlanıp bir dala konsam oradan dünyayı seyretsem ne olacak ben gene oradaki ben olarak kalacağım bir daldan diğerine konmakla yaşam değişmiyor çünkü
herkesin ruhu da acısı da sevgisi de kendine
kimse kimseyi anlayamaz her ben bir dünya
Yaralı yüreğindeki acının nasıl olduğunu söylemiyor, tarif bile edemiyordu. Yaşanması gerekiyordu, o da hakkıyla yaşıyordu.
Allah ona Yürü ya kulum! demişti ya bir kez, o da yürümüştü.
Aldım başımı gidiyorum. Yolumun sonu Sırat. Geri dönüşü yok bunun.
Ruhuma kitaplar ve güller sinmiş.
Bir gün
Belki bir gün düşü umuda götürüyor
Kavuşsak ne olur bilemem
Kavuşmamız başkalarının ölümü
Hayır bizim ölümümüz
Ölüler yurdu sınırsız ve sonsuz
Ah anlatamam
Başkası benim
Başkası
Susamam ki. Savaşım kendimle. Yenim düştüm, doğrulamam.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir