İçeriğe geç

Gümüş Gözyaşları Kitap Alıntıları – Kristin Hannah

Kristin Hannah kitaplarından Gümüş Gözyaşları kitap alıntıları sizlerle…

Gümüş Gözyaşları Kitap Alıntıları

İnsanın eline bazı fırsatlar geçer, sonra da kaybolurdu. Onları kaçırırsanız hayatınızın geri kalanını yapayalnız şekilde , çoktan yanınızdan gelip geçen fırsatları bekleyerek geçirmek zorunda kalırdınız.
Hayat ancak geriye bakarak anlaşılabilir, ancak ileriye bakarak yaşanmalıdır.
En şiddetli darbelerden sonra bile hemen sığınabileceği birine sahip olmanın ne kadar güç olacağını kim bilebilir?
Gerçek şu ki, aşkın milyonlarca farklı rengi ve tonu vardır. Bazıları o kadar güzel ki içini görebilirsin, bazıları ise bir kalemin ucu kadar siyah.
Onu çok seviyordu ve bu kötü, tehlikeli aşk onu mahvediyordu. Fakat bir şeyin farkında olmak, onun gerçek olduğunu değiştirmiyordu
Senin hiç bilmediğim bir yanın varmış ve bunu öğrenmek kendimi kaybolmuş hissetmeme sebep oldu. Sanki birlikte geçirdiğimiz hayat gerçek değilmiş gibi
Onu bütün kalbimle ve ruhumla sevdim Onu sonsuza dek sevmekten korkuyorum
Bazen içimi öylesine derin bir hüzün sarıyor ki nefes bile alamıyorum. Korkularımın tam ortasına düşecek gibi oluyorum ama kendimi hep burada, onun yanında, elini tutup onu severken buluyorum.
İnsanın yanında en güçlü darbelerden sonra bile hemen sığınabileceği birinin olması kim bilir nasıl bir güç verirdi?
Sanırım ‘aşkın’ raf ömrü kremaların raf ömrü kadar. Nasıl saklarsan sakla bir süre sonra ekşiyor.
Bazı şeyler hiç unutulmuyordu ve bazı insanlar hep aynıydı.
Müziğe dokunmak istiyordu ama kolları yoktu.
Dünya ürkütücü bir yerdi.
Umut, insanlara tavsiye edebileceği bir şeydi ama içini doldurabileceği bir reçete değildi.
Olabilecekler ve olanlar
hep var olan şeye işaret eder.
Ayak sesleri hafızada,
geçmediğimiz yollarda, asla açmadığımız
kapılarda yankılanır…
Hayat sessizce parçalarına ayrılmaya devam ediyordu. Tıpkı yaşlı bir adamın kalbinin son çırpınışları gibi sessiz ama yankı yapan bir gümbürtü ve sonrasında hiçlik
Cesaret,yalnızca özel birliklere katılıp uçaklardan atlayan ve isimsiz dağlara tırmanan adamlara özgü sıcak,kavurucu bir duygu değildir. Sessiz,hatta genelde buz gibi soğuk bir şeydir. Her şeyi kaybettiğinizi sanırken bulduğunuz küçücük bir kırıntıdır. Böyle bir zamanda çocuklarınızla yüzleşebilmek,ellerini tutup hiç gücünüzün kalmadığını düşündüğünüzde bile onların gözlerindeki yaşı silebilmektir. Kendi kederinizi bir kenara itip hataya tutunmak, sığ ve acı dolu nefesler alıp vermektir.
Aşk ruhunuzu yerle bir eden ve sizi tanınmaz hale sokan bir yangın değildi. Aşk orada olmaktı, o kadar … Oturma odasında toplanıp onları, gelecekteki hallerini ve inançlarını yansıtan süslemelerle Noel ağacını benzemekti.
Bu kadar basitti . Birer tuğla gibi üst üste dizilip yıkılmayacak kadar sağlam bir temel oluşturan şey her gün yaşanan, sıradan anlardı. Ne rüzgar ne yağmur ne de o tutkulu, eski aşklar. Bu aşkı yıkabilirdi.
Hiçbir şey …
O kötü aşk bu evin kalbiydi ; evin civisine varana dek her şeyi satın alıp faturaların çoğunu ödemişti . O kötü aşk duvarların boyasına karışmış , evin etrafına çitler örmüştü ve onları sürekli yükseltiyordu. Aşkı tanıyabilecek herkesten gizlemek üzere tasarlanmış on kapıya giden çakıl taşlı yola karışmıştı . Pencereleri örten perdelerin dokusuna işlemişti
Sessizliği hiç bu kadar düşünmemişti ama artık her şeklini ve formunu biliyordu. Sessizlik eski sesleri hapsedip tazeliğini koruyan, camdan , ucuz bir kavanozdu.
Kalbini bir yıldıza, daha da kötüsü bir güneşe kaptırdığını biliyordum ve ona uzunca bir süre bakarsan gözlerin kör olacaktı.
Anıların aslında onu hiç terk etmediğini ancak şimdi görebiliyordu. Bazı şeyler hiç unutulmuyordu ve bazı insanlar hep aynıydı.
Ölüyordu..
Hatıralar belli bir sıra izlemeden zihninde dolaşıyordu. Bazıları Bahar yağmurundan sonra etrafa yayılan gül kokusunun izlerini taşırken bazıları hayat öpücüğünü tattıgı o göl kıyısındaki kumlar gibi kokuyordu.
Annesi güldü ve toprağın üstüne diz çöktü. O böyle bir kadındı ; üstünün başının kirlenmesinden çekinmez , çocuklarının gözlerinin içine bakmayı severdi. En azından sevdiğini söylerdi
____
Ölüyordu.
Hatıralar belli bir sıra izlemeden zihnine doluşuyordu.
Bazıları bahar yağmurundan sonra etrafa yayılan gül kokusunun izlerini taşırken bazıları hayatının öpücüğünü tattığı o göl kıyısındaki kumlar gibi kokuyordu.
Bir kısmıysa -aslında çoğu- gökkuşağı renklerinde, yapış yapış bir pişmanlık ağına sarılı halde aklına geliyordu.
____
Babacığım, hani şu savaşa giden çocuklar var ya Onlar geri geliyor mu?
Tanrı’ya olan inancına tutun. Tanrı’ya tutunmaktan korkma.
Umut insanlara tavsiye edebileceği bir şeydi ama içini doldurabileceği bir reçete değildi.
Yürüyen yaralılardık. ”
Bazen küçücük bir an her şeyi değiştirebilirdi ve siz onları ne kadar severseniz sevin, insanlar ölebilirdi.
Dünya ürkütücü bir yerdi.
Liam, Rosa’ya döndü. Ya benim aşkım onu geri getirmeye yetmezse Rosa?
Sanırım ‘aşkın’ raf ömrü kremaların raf ömrü kadar. Nasıl saklarsan sakla bir süre sonra ekşiyor. Fakat şansın varsa ‘aşk’ kısmını geçip birini yalnızca sevmeye başlayabiliyorsun.
Hayat ancak geriye bakarak anlaşılabilir ama ileriye bakarak yaşanmalıdır.
Dünya ürkütücü bir yerdi.
Hepsi de gerçeklerle baş edecek kadar güçlüydü. Onları yaralayan tek şey yalandı.
Dünya ürkütücü bir yerdi. Bazen kısacık bir an herşeyi değiştirebilirdi ve siz onları ne kadar severseniz sevin, insanlar ölebilirdi.
Bazen küçücük bir an her şeyi değiştirebilirdi ve siz onları ne kadar severseniz sevin, insanlar ölebilirdi.
Umut insanlara tavsiye edəbileceği bir şeydi ama içini doldurabileceği bir reçete değildi.
Belli bir hedefiniz yoksa aldığınız bütün kararlar, bilmediğiniz bir yolda sola sapmanız kadar önümsizdir. Ancak bu kararlar, onların sizi siz yapan unsurlar olduğunu anladığınız güne kadar birikip durur.
Gerçek şu ki sevginin milyonlarca farklı rengi ve tonu vardır. Bazıları öyle berraktır ki içini görebilirsin, bazılarıysa kalem ucu kadar siyahtır.
Bazı şeyler hiç unutulmuyordu ve bazı insanlar hep aynıydı.
Herşeye rağmen yıldızlar
Gece gezenlerin yolunu aydınlatır.
-William Cartwright
Dünya ürkütücü bir yerdi. Bazen kısacık bir an her şeyi değiştirebilirdi ve siz onları ne kadar severseniz sevin, insanlar ölebilirdi.
İnsanın eline bazı fırsatlar geçer, sonra da kaybolur. Onları kaçırırsanız hayatınızın geri kalanını yapayalnız bir şekilde, çoktan yanınızdan gelip geçen fırsatları bekleyerek geçirmek zorunda kalırsınız.
Gerçek şu ki sevginin milyonlarca farklı rengi ve tonu vardır. Bazıları öyle berraktır ki içini görebilirsin, bazılarıysa kalem ucu kadar siyahtır.
Hayat ancak geriye bakarak anlaşılabilir ama ileriye bakarak yaşanmalıdır.
Sana çok iyi bildiğim bir şey daha söyleyeyim; bir şeyleri gizlediğinde ve sır olarak sakladığında güçlenirler.
Belli bir hedefiniz yoksa aldığınız bütün kararlar, bilmediğiniz bir yolda sola sapmanız kadar önemsizdir.
Umut insanlara tavsiye edebileceği bir şeydi ama içini doldurabileceği bir reçete değildi.
Hayat ancak geriye bakarak anlaşılabilir ama ileriye bakarak yaşanmalıdır. – Søren Kierkegoard
Hatıralar belli bir sıra izlemeden zihnine doluşuyordu. Bazıları bahar yağmurundan sonra etrafa yayılan gül kokusunun izlerini taşırken bazıları hayatının öpücüğünü tattığı o göl kıyısındaki kumlar gibi kokuyordu.
Köpeğin duası kabul olsaydı gökten kemik yağardı.
Hayat ancak geriye bakarak anlaşılabilir ama ileriye bakarak yaşanmalıdır.
Acı güçlü bir uyarıcıdır. Aşktan bile güçlü olabilir.
Sanırım ‘ aşkın ‘ raf ömrü kremaların raf ömrü kadar. Nasıl saklarsan sakla bir süre sonra ekşiyor. Fakat şansın varsa ‘ aşk ‘ kısmını geçip birini yalnızca sevmeye başlayabiliyorsun.
“Trajedi böyle bir şeydi; zamanı bıçak gibi ikiye ayıran, içinde bulunulan anı bir önceki günden koparan, olabilecekleri neşter kesiği kadar net bir şekilde gerçeklerden ayıran bir şey ”
Mikaela sanki yeterince hızlı koşarsa gerçeklerden uzaklaşabilirmiş gibi bu anılardan hayatı boyunca kaçmıştı. Şimdi kımıldamadan durmuş , geçmişe bakıyordu
Liam’ın kalbini kırdım, diye mırıldandı. Bunu kendine mi yoksa Tanrı’ya mı söylemişti, bilmiyordu. Tek bildiği , yıllar boyunca ona verdiği acının ve şu anda neden olduğu ızdırabın dayanılmaz olduğuydu
Hayat ancak geriye bakarak anlaşılabilir
ama ileriye bakarak yaşanmalıdır.
Belli bir hedefiniz yoksa aldığınız bütün kararlar, bilmediğiniz bir yolda sola sapmanız kadar önemsizdir.
Seni ilk kez öptüğünde bana kendini bir gökdelenden atlamış gibi hissettiğini anlatmıştın. Ben de sana gökdelenden atlarsan öleceğini söylemiştim. Bana ne yanıt verdiğini hatırlıyor musun? ‘Ah, anne bazı anlar var ki buna değer,’ demiştin.
Her şeye rağmen yıldızlar
Gece gezenlerin yolunu aydınlatır.
-William Cartwright
Ümit etmekten vazgeçmemelisin.
– Bana öyle bakma.
+ Nasıl?
– Kalbini kırmışım gibi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir