İçeriğe geç

Google Nasıl Yönetiliyor? Kitap Alıntıları – Eric Schmidt

Eric Schmidt kitaplarından Google Nasıl Yönetiliyor? kitap alıntıları sizlerle…

Google Nasıl Yönetiliyor? Kitap Alıntıları

Doğru kararlar tecrübe ile verilir, tecrübe de yanlış kararlar vererek elde edilir.
Nasrettin Hoca
Bir fikri nihayetine erdirme konusunda atılması gereken ilk adım, ayni fikre gönülden inanan insanlardan oluşan bir ekip kurmaktır.
%10 oranında daha fazla yakıt tasarrufuna sahip bir araba çıkarmak istiyorsanız, mevcut tasarımda birkaç ayar yaparak buna erişebilirsiniz; ancak beş litre yakıt ile bin kilometre gitmek istiyorsanız, baştan başlamanız gerekir.” Yalnızca düşünmek, kendinize, “Nasıl baştan başlayabilirim?” diye sormak bile daha önce akla gelmemiş fikirlerin ortaya çıkmasına yardımcı olur.
Birçok insan, çok ulvi hayaller kurmuş olsa da pragmatist yaklaşımları sebebiyle bunları gerçeğe dönüştürmeyi denememiştir bile. Psikologlar, bu durumu beklenti-değer teorisiyle açıklıyor. İnsanlar, hangi hedeflerin peşinden koşacağına karar verirken, hem beklenen geliri hem de başarı ihtimalini değerlendiriyor. Bu hesaplama da çoğu zaman en uçuk şeyleri deneme yolunda geri adım atmalarına sebep oluyor ve başarısızlık oranı da doğal olarak artıyor. Hockey sporunun en büyük oyuncularından Wayne Gretzky’nin de dediği gibi, “Çekmediğiniz şutların yüzde 100’ünü kaçırırsınız.” Bkz. Allan Wigfield ve Jacquelynne
Herşey kontrolünüz altında gibi geliyorsa, yeterince hızlı sürmüyorsunuz demektir.
Mario Andretti
Sohbet etmek, günümüzde hâlâ en önemli ve değerli iletişim aracıdır. Ancak teknoloji ve çalışma temposu, artık sohbet etmeyi en ender kullandığımız iletişim aracı haline getirdi. Hepimiz, dünyanın neresinde olursak olalım 7 gün 24 saat online kalabiliyoruz. Bu her ne kadar harika ötesi bir şey olsa da kötü bir huyu da beraberinde getiriyor: Acaba kaç kez yerinizden kalkıp 10 adım yürümek yerine birkaç oda yanınızdaki birine e-posta veya mesaj attınız? Evet, çok kez, değil mi? Biz de aynı durumdayız. Bu fenomenin terimsel karşılığı ise konunun uzmanı olan sosyologlardan geliyor (antropologlar ve barmenler de aynısını söylüyor): tembellik.
Sallabaşlara Dikkat Edin
Bir zamanların modası, arabaların konsollarında veya bagajın üstündeki bölmede duran, araba hareket ettikçe kafasını sallayan köpekleri hatırlarsınız. Ancak aynı o oyuncaklar gibi, toplantı odalarında bir masanın etrafına oturmuş, ritmik bir düzende kafasını sallayan insanların varlığından haberiniz olmayabilir. AOL CEO’su ve eski Googler Tim Armstrong, bu fenomene “evetçi kafalar” adını verdi. (Eric de Novell’de CEO’luk yaparken böyle insanlara “Novell evetçileri” diyordu.) Evetçi kafalar, bildiğimiz diğer her şeye evet diyen tiplere pek benzemez. Çünkü onların aksine, evetçi kafalar toplantıdan çıkar çıkmaz, az önce kafalarını sallayarak onay verdikleri konu hakkında hiçbir şey yapmayıp desteklemedikleri gibi, mızmızlanıp söylenmeye başlarlar. Arabaya koyduğumuz sallabaş köpekler bile böyle bir şey yapmazdı.
Son olarak, adayın Facebook profilinde gördüğünüz o festival sonrası dağıttığı fotoğraf konusunda diyecek bir şeyimiz daha var. Google’da bu tür durumlar önemli bir karakter kusurunu göstermediği sürece adaya karşı bir koz olarak kullanılmaz. Unutmayın, biz tutkulu insanların peşindeyiz ve bu insanlar da genellikle renkli hayatlarını internete taşır. Aynı zamanda dijital dünyaya olan ilgilerini ve oradaki etkilerini de bu sayede görebilirsiniz. Bugünün dünyasında bunun ne kadar önemli bir özellik olduğunu söylememize gerek bile yok.
Elbette bu işte batıranlar bazen bizler de olabiliyoruz. Salar Kamangar, bir gün genç bir pazarlama asistanımızdan çok etkilenmiş ve bu genci APM Programı’na dahil etmek istemişti. Ancak ne yazık ki APM programına yalnızca bilgisayar bilimleri bölümlerinden mezun adaylar kabul ediliyordu ve bu asistanımızın da diplomasında bilişim yazmıyordu. Salar, genç asistanın kendi kendine programlama öğrendiğini ve daha önce de mühendislerle yakından çalışıp piyasaya ürün çıkarma konusunda tecrübeli olduğunu söylemesine rağmen, Jonathan da dahil olmak üzere yönetici ekibimizin büyük kısmı asistanın APM’ye dahil olmasına karşı çıktı. Bu genç pazarlama asistanı Kevin Systrom da nihayetinde Google’dan ayrıldı. Instagram adındaki şirketin kurucu ortağı oldu ve bu küçük şirketini Facebook’a bir milyar dolar karşılığında sattı. Rica ederiz Kevin.
Süper bilgisayarın öncülerinden Seymour Cray, her zaman deneyimsiz çalışanları kadrosuna katmasıyla ünlenmişti. Bunun sebebi sorulduğunda ise, “Deneyimsiz olanlar genellikle yapılması gerekenin imkânsız olduğunu bilmez, cevabını vermişti. Biz de Google’da, Marissa Mayer’in Jonathan’ın ekibinde yer aldığı sıralarda oluşturduğu Asistan Ürün Yöneticisi Programı (APM) ile en iyi bilişim uzmanlarını üniversiteden mezun olur olmaz kadromuza katmaya çalışıyoruz. İşin zor kısmı burası değil. Birçok şirket, en başarılı yeni mezunları işe alıyor, gayet alışıldık bir durum. Asıl zor kısım, bu yeni mezunlara, şirkete büyük etkisi olacak projelerde kilit görevler vermektir. Riskten korkan yöneticiler bu tarz görevlerden kaçınmak için ellerinden geleni yaparken, üretken akıllar o görevleri almak için can atar. “Ama hiç deneyimleri yok!” (İyi işte.) “Ya tüm işi batırırlarsa?” (Olabilir ama aklınıza gelmeyecek şeyleri de başarabilirler.)
Tekrarlama, stratejinin en önemli parçalarından biridir. Yine de bunlar, her zaman için çok ama çok hızlı ve öğrenmeye dayalı olmalıdır. Tüm büyük ve başarılı firmalar, yollarına bu adımları izleyerek koyuldu:

1. Bir sorunu alışılmadık yollarla çözdüler.

2. O çözümü, hızla büyüyüp yayılma için kullandılar. 3. Başarıları, büyük oranda ürünlerine bağlıydı. Peki bu stratejiyle her gün işe gittiğinizde kimleri göreceksiniz?

Yanınızda görmek istediğiniz insanları dikkatle seçin. Sadece uzun süredir sizinle birlikte olan veya en iyi okuldan mezun olup en iyi yüksek lisans derecelerini alan, titri en yüksek kişileri barındırmayın. Onların yanına bulabildiğiniz en iyi üretken akılları ve değişim yolunda size farklı bakış açısı sunabilecek insanları alın.

Varsayılan olarak açık olmak konusunda son olarak da kullanıcı özgürlüğüne değinmek istiyoruz. Müşteriyi kilitleyip çıkmasına izin vermemek yerine, sizi terk etmeye karar verdiklerinde olabildiğince kolaylık sağlayın. Google’da, işi sadece bizi bırakıp gitmek isteyen kullanıcılarimizin işlerini olabildiğince kolaylaştırmak olan bir ekibimiz var. Biz eşit şartlarda sahada almak ve kullanıcıların bağlılığını kalitemizle kazanmak istiyoruz. Ürününüzü artık kullanmama kararı vermesi kolaysa, onları bırakmamak için çok daha kaliteli olmanız gerekir.
Google, yalnızca tek bir şeye odaklandı: aramada mükemmel olmak. Bunu da beş farklı alanda ölçüyorduk: 1) Hız. Hızlı, her zaman yavaştan daha iyidir. 2) Doğruluk. Kullanıcının arama terimiyle, karşısına çıkan sonuçlar ne kadar ilintili? 3) Kullanım kolaylığı. Herkesin dedesi ve ninesi Google kullanabilir mi? 4) Kapsamlılık. Tüm interneti arıyor muyuz? 5) Tazelik. Sonuçlarımız ne kadar yeni?
Üretken akıllar, tüm cevaplara sahip olduğunu iddia eden planlara güvenmezler ama sağlam temeller üzerinde kurulan ve cevabı çalışandan bekleyen planlara büyük bir istekle sarılırlar.
Doğru kararlar tecrübe ile verilir, tecrübe de yanlış kararlar vererek edinilir.
Nasrettin Hoca
Siz derken de gerçekten sizden bahsediyoruz. Hatta bizzat sana diyoruz, dünyanın dört gözle beklediği yeni girişimci! Orada olduğunu biliyoruz. Şu an kendini bir girişimci olarak görmüyor olabilirsin ama öylesin. Her şeyi değiştireceğinden emin olduğun bir fikrin var, biliyoruz. Sen zekisin, hırslısın ve tek başına veya küçük ekibinle birlikte bir toplantı odasında, bir garajda, ofiste, kafede, dairede veya yurt odasında durmadan çalışıyorsun, biliyoruz. Ders çalışman gerekirken, kendi işinin başında olman gerekirken, çocuklarınla, ailenle zaman geçirmen gerekirken bile kafandaki o muhteşem fikri düşünmeden edemiyorsun, biliyoruz. Yeni bir girişime atılmak istiyorsun, biliyoruz ve yardım etmek istiyoruz.
Üretken akıllar, gerçekten yeni olan çok sayıda fikre sahiptir. Onların bakış açısı sizinkinden ve bizimkinden farklıdır. Hatta ara sıra kendi bakış açısından da farklıdır. Üretken bir akıl, gerektiği zaman bakış açısına bukalemun işlevi yükleyebilir.

Meraklıdır. Her zaman sorgular, hiçbir zaman statükodan memnun olmaz. Her yerde çözülmesi gereken sorunlar arar ve onları çözebilecek tek kişi olduğunu düşünür. Küstahtır.

Riski sever. Başarısız olmaktan korkmaz çünkü her başarısızlıktan değerli bir şey çıkarabileceğine inanır. Ya bir şey çıkarır ya da kendine o kadar güveniyordur ki başarısız olsa bile ayağa kalkıp daha iyisini yapabileceğini bilir.

Kendi kendini yönetir. Ona ne yapılacağının söylenmesini beklemez ve hoşuna gitmezse, gösterilen yolu görmezden gelir. Çoğu zaman doğru karar olan kendi inisiyatifine göre hareket eder.

Açıktır. Açık bir şekilde işbirliği yapar ve fikirleri kaynaklarına göre değil, verdikleri mesaja göre değerlendirir. Uçurumun kenarına gelirse, üzerinde, “Sana 1 dolar verirsem sen 1 dolar zengin, ben 1 dolar fakir olurum. Ama sana bir fikir verirsem, ikimizin de yeni bir fikri olur,” yazan bir paraşüt yapar. Sonra da o paraşütü roketlerle uçup lazer ateşleyen bir makineye dönüştürür.

Detaycıdır. Her zaman gerekli detayları harfiyen okuyabilir. Ama bunu çalışıp ezberlediği için değil, bildiği için yapar. Nihayetinde hepsi onun detaylarıdır.

Konuşkandır. Eğlencelidir ve çoğu zaman kendini doğal bir şekilde ifade eder. Gerek birebir, gerekse topluluğa karşı konuşsun, bariz bir karizması vardır.

Her üretken akılda bu özelliklerin tümü bulunmaz. Hatta yalnızca birkaçı hepsini barındırır. Ancak bir kişinin ürerken akıl olabilmesi için, işleyişten anlaması, teknik bilgiye, üretken bir enerjiye ve işleri hallederken belli bir tecrübeye sahip olması gerekir . Üretken akılların en temel özellikleri bunlardır.

Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Üretken akıl, yaptığı iş her neyse, o işte uzman olandır. Yalnızca konsept tasarlayıp arkasına yaslanmaz, prototipi de kendi oluşturur.

Analitiktir. Verileri çok rahat bir şekilde kullanır ve elde ettiği sonuçlarla karar alabilir. Aynı zamanda verilerden çıkacak yanlış sonuçları ve bitmek bilmeyen analizleri de rahatlıkla anlar. Verilerin karar vermesine izin verir ancak tüm gücü veriye bırakmaz.

Ticaridir. Teknik uzmanlıktan ürün mükemmelliğine, oradan da başarıya uzanan yolu net bir şekilde görür ve bu üçünün değerini iyi bilir.

Rekabetçidir. Sermayesi inovasyonla başlar ama sıkı bir çalışmayı da beraberinde getirir. Muhteşem olmaya odaklanmıştır ve bu da “sabah dokuz akşam beş” arasında olmaz.

Kullanıcı gibi düşünmeyi bilir. Sektörü ne olursa olsun, kendi ürününü kullanıcının gözünde neredeyse herkesten daha iyi anlar. Üretken akıl, aynı zamanda yetkin kullanıcıdır. İşiyle öylesine değil, takıntı derecesinde ilgilenir. Eğer otomobil tasarımcısıysa hafta sonlarını 69 model GTO’suyla ilgilenerek, mimarsa kendi evini yeniden tasarlayarak geçirir. Kendi kendinin odak grubudur, alfa deneğidir, deney faresidir.

Ancak büyüme mantığına sahip olduğunuzda, koyduğunuz hedefler öğrenmeye yönelik olur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Tutku, Azim ve metanet
Fakat iyi bir iletişim ancak onu kullanışlı bulacak insanlarla yapıldığında sağlanır.
Güç, saklanan bilgiden değil, paylaşılan bilgiden gelir.
Herkes aynı şekilde düşünüyorsa, düşünmeyen biri var demektir.
Öğrenmeyi bırakan kim olursa yaşlıdır. İster yirmi, isterse seksen yaşında olsun. Öğrenmeye devam eden kişi ise genç kalır. Hayattaki en güzel şey, zihni genç tutmaktır.
Tilki çok şey biliyor olabilir ama kirpi çok büyük bir şey bilir.
Aslolan, her şeyi bildiğinizi sandıktan sonra öğrendiklerinizdir.
Yeni fikirler, hiçbir zaman ortaya çıktıkları anda kusursuz olmaz ve kusursuz olmalarını bekleyecek lüksünüz de yoktur.
İlk takipçi, yalnız başına takılan deli adamı bir lider yapar.
…inovasyonun organik bir şekilde gelişmesi gerekir. İnovasyon, fikirlerin ilkel bir yaşam formundan gelişmeye başladığı ve amacına ulaştığı tehlikeli yolun sonunda görünen ışıktır. Bu yol boyunca, güçlü fikirler, destekçilerini peşinden kovalayıp hızla ilerlerken; yetersiz fikirler yoldan sapacaktır. Bu gelişim, süreç bazlı değildir. Zaten inovasyonun tanımlayıcı özelliği, süreç barındırmamasıdır. Bunu fikirlerin doğal seleksiyonu olarak düşünebilirsiniz.
İnovatif insanlara, inovatif olmalarını söylemek gerekmez, önlerini açmak gerekir.
Her şey kontrolünüz altında gibi geliyorsa, yeterince hızlı gitmiyorsunuz demektir.
Bir yol haritasına sahip değilseniz, yapabileceğiniz en iyi şey önce yola girip sonrasında karşınıza çıkan virajları almaktır.
Düzgünce açıklanan bir sorun, yarı yarıya çözülmüş gibidir.
Nihayetinde karara ulaştığınız süreç, ulaştığınız anın zamanlaması ve kararın uygulanma şekli de en az karar kadar önemli adımlardır.
İnsanlar üniversiteden mezun olduklarında, önce şirket, sonra iş, ardından sektörü düşünüyor. Ancak kariyerlerinin bu noktasındayken bu düşünce yapısı tam olarak ters sırada duruyor. En önemlisi, doğru sektörü bulmaktır. Çünkü kariyeriniz süresince farklı şirketlerde çalışma ihtimaliniz oldukça yüksek olsa da sektör değiştirmek çok zordur.
Tutkulu bir insan, nihayetinde ulaşmayı hedeflediği amaca ulaşma konusunda uzun uzun hatta boş boş konuşan insandır.
Birisi gerçekten bir konuda tutkulu ise başta başarılı olamasa bile o konu üzerinde uzun zaman çalışacaktır. Başarısızlık da bu anlaşmanın bir maddesidir.
…nihayetinde başarılı olacağınıza inanacak kadar deli, ancak başaracak kadar da aklı başında olmalısınız.
Aslolan, her şeyi bildiğinizi sandıktan sonra öğrendiklerinizdir.
Kendi çıkarını şirketin önünde tutan insanlardan uzak durmak lazım.
Erich schmidt
Siz izin verseniz de vermeseniz de doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapacak insanlara yatırım yapın. Çoğu zaman o insanların, elinizdeki en iyi üretken akıllar olduğunu gecikmeli de olsa göreceksiniz.

Google nasıl yönetiliyor, kitabından.

İnsanlar, fizik kurallarını inceleyip bir şeylerin mümkün olup olmadığını araştırmak yerine, çoğu şeyin imkansız olduğuna kendilerini inandırmışlar.
‘Evet’ deyin. Hatta diyebildiğiniz kadar çok evet deyin. Evet demek, bir şeylerin başlamasını sağlar. Evet dedikçe işler büyür. Evet dedikçe yeni deneyimler edinirsiniz ve yeni deneyimler sizi bilgiye ve bilgeliğe yönlendirir. Belirsiz zamanda arkanıza bakmadan ilerlemeyi yalnızca evet demek alışkanlığıyla sürdürebilirsiniz.
Eğer bir çalışan, kendi yokluğunda her şeyin sarpa saracağını ve bir iki haftalığına bile olsa uzaklaşamayacağını düşünüyorsa, ilgilenilmesi gereken daha büyük bir sorun var demektir. Şirkette kimse vazgeçilmez olmamalıdır.
Dürüstlükte küçük fark gibi bir şey söz konusu olamaz.
Binlerce yıl önce piramitleri tasarlayıp inşa eden Mısırlı, sadece çok başarılı bir yöneticiydi.
Sana 1 dolar verirsem sen 1 dolar zengin, ben 1 dolar fakir olurum. Ama sana bir fikir verirsem, ikimizin de yeni bir fikri olur.
Doğru insanları işe alıp yeterince büyük hayaller kurarsanız, nihayetinde bu hayaller gerçekleşir. Öte yandan, başarısız olsanız bile, muhtemelen o yolda çok önemli bir şey öğrenirsiniz.
Tasavvuf ilminin 13. yüzyıldaki saf bilgelerinden NASREDDİN HOCA da bu düşünceyi desteklemektedir. Doğru kararlar tecrübe ile verilir, tecrübe de yanlış kararlar vererek edinilir.
Öğrenmeyi bırakan kim olursa olsun yaşlıdır. İster yirmi, isterse seksen yaşında olsun. Öğrenmeye devam eden kişi işe genç kalır. Hayattaki en güzel şey, zihni genç tutmaktır.
Doğru kararlar tecrübe ile verilir, tecrübe de yanlış kararlar vererek edinilir.
Nasreddin Hoca
İnsanoğlu, en büyük yapıları, en çok sınırlandığı zaman inşa etmiştir.
Çekmediğiniz şutların yüzde yüzünü kaçırırsınız.
Yüzlerce mühendisin zamanını, inovatif olmalarını söyleyerek harcayacaksın. Bunun neresi inovatif?
Sizi yönetici yapan titrinizdir. Lider yapan ise çevrenizdeki insanlardır
Unutmayın, hiçbir şirket sonsuza kadar kazanmaya devam edemez, son kaçınılmazdır. Kimileri bundan korkarken, biz ilham alıyoruz.
Öğrenmeyi bırakan kim olursa olsun yaşlıdır. İster yirmi, isterse seksen yaşında olsun. Öğrenmeye devam eden kişi genç kalır. Hayattaki en güzel şey, zihni genç tutmaktır.
Zeka, bir insanın değişimle başa çıkma kabiliyetini en iyi şekilde ayırt eden faktördür.
1999’da Jonathan, Larry Page ile ilk tanıştığında, ikili Google’ın otoparkında Jonathan’ın arabasına doğru yürüyordu. Bu yürüyüş sırasında, Larry neredeyse laf arasında, nihayetinde aramadan para kazanmanın bir yolunu bulacağından bahsetti. Bunun yolu ise basitti, sonuçta insanlar Google’da arama yaptıklarında, şirkete tam olarak neyle ilgilendiklerini de söylemiş oluyorlardı.
Sorumluluk sahibi olduğunuz ancak işi tam anlamadığınız durumlarda, her zaman, Çünkü ben öyle istiyorum. mantığıyla hareket etmek daha kolaydır.
Canınız çıkana kadar çalışıyor ama hiç keyif almıyorsanız, büyük ihtimalle bir şeyler yanlış gidiyordur.
Bir işi değerlendirirken, çok sayıda insan ilk olarak şirketteki görev tanımlarına ve sorumluluklarına bakar. Sonrasında şirketin itibarı, sektör ve maaş gelir. Listenin aşağılarında ise muhtemelen evden ofise mesafe ile mutfaktaki kahvenin kalitesi aradında bir yerde kültür de yer alır. Ancak üretken akıllar, kültürü o listenin en üstüne yazar. Verimli çalışabilmeleri için çalıştıkları yeri umursamaları gerektiğini bilirler.
O zaman ne işe yarayacak bu plan? Ancak bizi işimizden alıkoyar. Daha iyi bir yolu vardır kesin. Git mühendislerle konuş.
Aslolan her şeyi bildiğinizi sandıktan sonra öğrendiklerinizdir.
Şampiyon yarış arabası sürücüsü Mario Andretti: “Her şey kontrolünüz altında gibi geliyorsa, yeterince hızlı gitmiyorsunuz demektir.”
Aslında plan oluşturmakta yanlış birşey yoktur.Ancak planın da siz geliştikçe değişeceğini anlamalı ve piyasa ile ürünler konusunda yeni şeyler keşfetmelisiniz.
Şirket içinde kutsal yoktur.
Şirkette kimse vazgeçilmez olmamalıdır.
Bu kural, ekiplerin iki pizzayla doyabilecek kadar küçük olması gerektiğini ifade ediyor.Küçük ekipler, büyüklere göre daha fazla işi kısa sürede tamamlarken, övgüyü kimin alacağını ve gündemi de daha az tartışıyorlar.
Tek yapmanız gereken, hızlı bir şekilde dönüşen sektörünle ilgili bilgiye ve risk alacak cesarete sahip olmak.
Yani, yeterince veri ve onları analiz edebilecek yetenekler bir araya geldiğinde, günümüzde insanlığın karşılaştığı tüm zorluklar çözülecektir. 291
YORUMUM; yeterince veri diye bir kavram yok, bilim sınırsızdır ve kesin değildir, yani veriler her zaman artacak ve değişecekler.
Tüm zorlukların çözülebileceği demek, hakikate/mutlak gerçeğe erişilecek anlamına gelir ki bu söylem de bilgisayar bilimlerine, bilime tamamen ters, 2600 yıl önce sorgulanan ve terk edilen dogmatik bir yaklaşım.
Gerçekten iyi bir iş çıkardıysanız, ürününüz hiçbir zaman “tam” olmuş bir hale gelmeyecektir.Voltaire, “kusursuz iyinin düşmanıdır” derken hiç yanılmıyordu. 266
Tarayıcımız 2008’de sessiz sedasız, hiçbir pazarlama bütçesi ayrılmadan piyasaya sürüldü ve kısa zaman içerisinde kendi kendine inanılmaz bir ivme kazandı.Bunun tek sebebi de ürünün mükemmel olmasaydı. 269
YORUMUM ; Bu nedir? Sözcüklerle oynayıp insanları kandırmaya çalışmaktır. sayfa 266’da kusursuz bir ürünün olamayacağından bahsederken sayfa 269’da kusursuz sözcüğünü kullanmak yerine mükemmel sözcüğünü kullanıp okuyucuları kandırmak isterken yakalanıyorlar.
Mevcut bir şeyi yeni bir yöntemle yaparak iyileştirmeye çalışmıyoruz, en baştan başlıyoruz.Üçüncü olarak da hayata radikal bir değişiklik getirecek yeni atılım için gereken teknolojilerin mevcut veya uygulanabilir olması gerekir. 237

YORUMUM: Kitap baştan sona, Google’ın mevcut olmayan şeyleri bularak yeni atılımlar ve radikal değişimler yaptığından bahsediyor, 2.cümlede ise bunların yapılabilmesi için teknolojilerin mevcut veya uygulanabilir olması gerektiği yazıyor. İlk cümleye göre GOOGLE inovatif bir şirket(kitabın tamamı google bu mentalitede anlatılıyor), ikinci cümleye göre ise GOOGLE inovatif olmayan bir şirket(kitabın %99uyla çelişiyor), benim bu kitaptan anladığım cümle ise; Google yöneticileri kitap yazmamalılar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir