Yusuf Samet Çakır kitaplarından Gönül Hane kitap alıntıları sizlerle…
Gönül Hane Kitap Alıntıları
Hayat, mürekkep kokan bir
sayfa gibidir.
Sen doldurursun,
bir damla su dağıtır her şeyi.
GÖNÜL HANEM.
İSMİNİ HEP HAYKIRMIŞ.
İSMİN, GÖKYÜZÜNDE YOLUMU
AYDINLATIRMIŞ.
Ben, bir seni bilirim;
bir de şiir diye seni.
Hasret, gecenin bekçisidir.
Gökyüzü dar gelir mi insana artık
Sığmıyor gönlüm vücuduma
Umutlarıma sanki karanlık dökmüşler
Kalemim körelmiş
Hayallerim sararmış
Uçurumlardan düşen ruhumla
Meçhule sürüklenir adımlarım gizlice
Açılmayacak defterler olacak hayatında,
buram buram mürekkep kokan.
GÖZLERİN O KADAR GÜZEL Kİ
SANA BAKMAK, HUZURUN NE
OLDUĞUNU ANLAMAKTIR.
Yağmurdan önce gelen rüzgâr ol bana
Sende ıslanmanın mutluluğundan önce
Sana karışmanın fırsatını ver mesela
Şiddetin hiç önemli değil
İster hırçın, ister sakin
Ama fırsat ver her hücrene karışmama
Alevinden önce kor ol mesela
Yangının hiç bitmesin sevdamda
Üşümeme fırsat verme
Tut ellerimden sıkıca
Bir ekim gecesinden, kasıma uzanan sabahta
Yağmurla karış gönül toprağıma
Karış ki
Yağmur bittikten sonra
Binbir kokuyu barındır dünyamda
Sana umut olsun içimdeki sevda
Yürekte tutulan ay gibidir aşk
Gece çökünce
Işığıyla karanlığa karşı durur
Vazgeçmez direnmekten
Sen de benden vazgeçme
Toprağımı sula her vakit
Bereketlensin bu yiğit
Gün gelir de tükenirse ümit
Bu gönül sensiz de olsa yine biriz
Dâvâ aşkı ile yola çıkan
Sefere değil, zafere gidermiş
Ey yağmur
Yol bilmeden yürür insan
Evvelinden ahirine
Kem eder de söz etmez ömrüne
Yağmurla karışık akar göz şelalesi
Yine de dert etmez içerisine
İnsan bu ya, doğasında var çile
Elem, keder diye diye, geçer ömür bile bile
Gündüzlerin aydınlığında ufku kararır
Aklar düşer saçlara yaz ayı
Şairler olmasaydı,
hayat tek hece olurdu.
Aynadaki yüzün, senin gördüğün mü, benim baktığım mı?
Gülüyoruz ama içimizde fırtınalar kopuyor.
Hasret, gecenin bekçisidir.
Şimdi tek kelime daha erme, niye biliyor musun; çünkü inanırım. Şimdi elimden tutsan, gel desen gelirim ama deme!..
Arkadaş
Sözün özü
Seni üzen için kendini üzmeyeceksin
“Şimdi seni bırakıp giden, seni yarı yolda bırakan bu insanı hâlâ sevebilecek misin?”
Aklım kalbime galip geldiği vakit, seni hayatımdan söküp atacağım.
Suretinde değil, siretinde güzelliği ara
Ve ne olursa olsun
Bir “hiç” olduğunu unutma
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Ay parçam, sevdam, seni anlatmaya mürekkep yetmez; lakin ben gidiyorum. Sonu belli olmayan bir yola gidiyorum. Hiç olmaya gidiyorum.
‘Gönlün bir deryaya düşerse, boğulma orada!’
bu acı, ölünce geçer mi
Kar yağıyor mu oralara?
Buralar da hüzün yağmur sararmış umutlara
Hasret, bir pencere umudu beklemek gibi
Susmak, seni ezberlemek
Ve bakmak inadına gökyüzüne
Gözlerini ezberlemek gibi
Annenin seni beklediği gibi bekle beni
Vatanı müdafaa olarak demokrasiyi, oyumuzu savunmak ne zaman suç oldu?
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Seni sensiz de yaşar, sürgün ederim
Senden başka neyim var ki benim
Aynadaki yüzün, senin gördüğün mü, benim baktığım mı
Nereye gidersek gidelim, yanımızda istemeden de götüreceğimiz yüklerimiz var. Anılar, duygular
Bile bile, isteyerek, seni kalbimde yaşatmak için, kendimi öldürüyorum.
Şimdi
Sokaklarımda anılarımla, umutlarım dolaşıyor
Ayrılık kabullenmekmiş yalnızlığı
Ayrılık, beni benden alıyor
Kavuşmak, yarınlara umut oluyor
Hayat, mürekkep kokan bir sayfa gibidir. Sen doldurursun, bir damla su dağıtır her şeyi.
Konuşmadan bakışmak, anlaşabilmek İşte gerçek aşk buydu. Bakışlarınla konuşabilmek
Gece karanlığa dönünce
Gönül özlemle akar
Gülmek bir huzurdur; bazen insan kendisi için gülmez, karşısındaki iyi hissetsin diye güler.
Gülüyoruz ama içimizde fırtınalar kopuyor.
İnsan bu ya, hüzün de ona, mutluluk da ona biçilmiş bir kılıf.
Hasret, gecenin bekçisidir.
Gün geldiğinde, vazgeçmeyi bilmeli insan.
Dün canından can olan insan, bugün çok uzaktaydı. Oysa bir adım yakınındaydı, hangi ara uçup gitmişti ellerinden?
Zor olan nedir bilir misin?
Her şeyi bir kenara bırakıp
Dünyalara sığdıramadığın o sevdan
Seni tek bir söze sığdırıp gidiyorsa
Vazgeçmeyi bileceksin
Gözlerin o kadar güzel ki sana bakmak, huzurun ne olduğunu anlamaktır.
Bir ekim gecesinden, kasıma uzanan sabahta
Yağmurlarla karış gönül toprağıma
Karış ki
Yağmur bittikten sonra
Binbir kokuyu barındır dünyamda
Sana umut olsun içimdeki sevda
Yağmurdan önce gelen rüzgâr ol bana
Sende ıslanmanın mutluluğundan önce
Sana karışmanın fırsatını ver mesela
Şiddetin hiç önemli değil
İster hırçın, ister sakin
Ama fırsat ver her hücrene karışmama
Sen bana en büyük tuzaksın.
Aklım kalbime galip geldiği vakit, seni hayatımdan söküp atacağım.
Hiç kimse sen değil, hiç kimse senin kadar umurumda değil.
Zaman artık lehimize işliyor
Hakikat bir deryadır, içmesini bilene.
Yağ yağmur bugün, dert ettim kendime
Umutlarım söndü
Yağ da
Yeşersin baharsız dünyam
Yağmurların altında
Delice ıslanmak ister insan
Sonbahar geldiği vakit
Bir hüzün düşer yüreğine
Ey yâr
Bitmeyen derdime
Gel, sen deva ol
Kim bilir
Belki zaman ve mekân olmadan
Başka bir dünyada
Kaldığımız yerden devam ederiz
Zaman o kadar acımasızdı ki
Ve unutma!
Kelebeğin rüzgâra kafa tutuşu gibi
Bu hayata kafa tuttuğumuzu da
Günler gelip geçecek
Ve sen fark etmeyeceksin
Her an soluğundan vuracak zaman
Ve ne olursa olsun
Bir hiç olduğunu unutma
Hayal kuracağımız bir gün olması dileğiyle, dileklerde buluşmak üzere, yarınlara hasret.
Beyazlar giymiş İstanbul, bekler düğününü sanki
Şimdi sana hasret gönlüm, hüzünlerde seni beklerim.
Hasretimle geliyorum sana.
Ölüler de kalbini dinler mi ey hayat?
Ben hâlâ aynı yerdeyim. Bana elveda dediğin, elimi son kez tuttuğun yer, penceremin önünde.
Bu hayat, sadece senden ibaret Ben, hep aynı yere bakıyorum. Penceremde hasreti arıyorum.
İnsan yaşlanır da, ruh da mı yaşlanır?
Yollar günlere, günler saatlere bekçi.
Susma, dinsin bu şarkı
Ve unutma
Ayrılık kavuşmak için var
Ve güneşin karanlığı aydınlatacağı kadar inan
İşte, sessiz bir gölgedir zaman
Susmak, seni ezberlemek
Ve bakmak inadına gökyüzüne
Gözlerini ezberlemek gibi
Hasret, bir pencerede umudu beklemek gibi
Ve yine hep eksik gülüşlerim
Tüm hayatımızı elimizden alanlara karşı koyabilmekti yaşamak.
Şairler olmasaydı, hayat tek hece olurdu.
Farkına bile varmadığınız insanlar, sizlere bir ömür verebilirken, siz ömrünüzü sizi hak etmeyen insanlara vermeyin.