Kemal Tahir kitaplarından Göl İnsanları kitap alıntıları sizlerle…
Göl İnsanları Kitap Alıntıları
Çalışkan, bir de namuslu ise bana yeterdi. Güzellik gelir geçer, namus durur. Erkek dediğin baça dumanıdır teyze, sabahleyin çıkar gider, gözü arkada kalmıyacak
İşte o gün bugündür, bir abam var atarım nerde olsa yatarım hesabı
Ekmek yediğin kapıya katiyen küfranlık etmeyeceksin
Ardiye sahibi Haci Hafız Hoca Zikrettin efendi, Trabzon’un zenginlerindendi. Zenginliği, Ermeni-Rum kırımı yağmasıyla başlamış, deniz korsanlığı, kaçakçılık, mültezimlik soygunları, savaş vergileri kağıtları, mübadil malları oyunları, tefecilikle gelişerek, Almanya’yla yapılan fındık takaslarıyla Karun hazinesini bulmuştu. Okuması yazması var mıydı, yok muydu bilinmezdi ama, çevirdiği dolaplarda bunun gerekli olmadığı bilinirdi.
Şeriatın kestiği parmak acımaz ve de başa gelen çekilir ve de adam oğlu yaptığını çeker, az biraz kurunun yanı sıra yaşın yanması varsa da, sonuna bakmalı işi, sonu hayırdır.
Anladın mı ağa, neden şehir yerin adamı sırıtaraktan dolaşır olmuş? Karı milletine güç getiremeyip alta düştüğünden Yetiremez, evet, şehir yerinin avradına sopa çekemezsin, çünkü Kemal Paşa yasağıdır. Erkek kısmısı, canı çektikçe karıyı sopalayamazsa, alta düşer, ister istemez! Sopa olmamış avradı nasıl alacaksın terbiyene? Bunun da zagonu bu
Geçen yıl bizim köye bir ramazan hocası geldiydi, kitapta yerini gösterdi. Fıkara Adem Babamızın cennetten sürülüp çıkarılması avrat şerrindenmiş ve de avrada sopa çalmadığı yüzündenmiş Avrat sopalamak, evet, kitabın buyruğudur ama, kurban olduğum Gazi Paşamıza, hadi, gel de, bunu anlatabilin mi bakalım!
Geçen yıl bizim köye bir ramazan hocası geldiydi, kitapta yerini gösterdi. Fıkara Adem Babamızın cennetten sürülüp çıkarılması avrat şerrindenmiş ve de avrada sopa çalmadığı yüzündenmiş Avrat sopalamak, evet, kitabın buyruğudur ama, kurban olduğum Gazi Paşamıza, hadi, gel de, bunu anlatabilin mi bakalım!
Neden bilemedik biz, gazetecinin gazeteci olduğunu? Şundan ki, herif, eline ayağına, diline gözüne çevik değil, kemikleri cıvık Oysa gazeteci kısmı pire gibi zıplayan olmalı ve de et, yağ bağlamamalı ki, görülmesiyle bilinsin! Tüh, rezil!
Bu dünyanın adamını koca Tanrı iki çeşit yaratmış. Biri oyun komaz çıkarır, gerisi ağzını açıp bakar, ayran avanağı gibi, anlamaz!’
Baraj işçilerinin son gündeliklerini vermeyerek açılış törenlerini kalabalıklaştırmak, Şaban Bey’in önemli buluşlarındandı.
Şaban Bey kendini bildi bileli, yüreğinin yufkalaşmaması için roman moman okumaz, acıklı filmlere, sulu vodvillere hiç gitmezdi. İnancına göre bir müteahhit en az bir başkomutan kadar acımaz, çelik kadar sıkı, taş kadar duygusuz olmalıydı. Müteahhit demek, insafsız demekti.
Bir ülkede zenginlik dereceyi aştı mı adalet olur ki, kurtla kuzu beraber gezinir
Bu dünyanın adamını koca Tanrı iki çeşit yaratmış: Biri oyun koymaz çıkarır, gerisi ağzını açıp bakar, ayran avanağı gibi anlamaz!
Dünyanın en büyük duygusunu tokatlamak
Erkek dediğin baca dumanıdır, sabahleyin çıkar gider, gözü arkada kalmayacak
Vay sakalına tükürdüğümün hocası vay! Sizin gibileri gazlayıp yakan sevaba girer!
Mal canın yongası derler. Yalan Sırasında can malın yongası kesilir.
Mübarek o zamanın ikinci padişahı Bir eliyle ipten kanlı katilleri alır, bir eliyle suçsuz birini keyfe gelip ipe çeker.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Peki, zaman sana uymazsa sen zamana uyacak değil misin be herif?
Karı kısmı tavuk gibidir, ardı güdülmez ve de çobana verilmez.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dervişlik, uzaktan bakana rahattır; giyindin mi, kara cüppe ateşten gömlek kesilir.
Av tutkunlarına, av dönüşü böyle bir kasıntı gelir ki, İngiliz kralında görülmez.
Av etmek iyidir, ademoğlunda gam kasavet komaz.
Av düşkünü ava binmedi mi, dünya başına zindan kesilir.
Derdin söylenmezi vardır ve de gayetle kötüdür.
Aslında kötü karı, erkeğin el kiridir; yıkar, kurtulur! Yıkaması ya kesmek ya boşamak. Efe keyfi bilir.
Bir ülkede zenginlik dereceyi aştı mı adalet olur ki, kurtla kuzu beraber gezinir. Kimse kimsenin malına el süremez.
Ağasına güvenen uşak milleti, gayetle rezil olur ve de sövülüp dövülmekten utanmadığı için dur otur bilmez.
Okuması yazması var mıydı yok muydu bilinmezdi ama, çevirdiği dolaplarda bunun gerekli olmadığı iyi bilinirdi.
Hükümat işiydi bu, olurdu böyle şeyler Bugün bakarsın, seni çıkarmış ipe vermiş, yarın bakarsın, esinti değişmiş, vezir dikmiş.
Bahtsız herif, ömründe bir kez hovardalığa gider, o gece ay erken doğar.
Hamdi uyuyan arkadaşlarım uyandırmamaya çalışarak pantolonunu giydi. Paçalarını dizkapaklarına kadar sıvadı. Ceketini omzuna alıp kulübeden dışarı çıktı.
Gurbet yerinde garip yiğitin boynu büküktür.
Hükümet işi belli olmaz. Bir af çıkar! Görmemişe dönersin.
Fukara Adem Baba’mızın cennetten sürülüp çıkarılması avrat şerrindenmiş ve de avrada sopa çalmadığı yüzündenmiş
Nam dediğin, bu dünyada ayakla alınmaz, yürekle alınır ve de az biraz da bilekle alınır!
Çoban milleti yoksun olur. Adam bulamazsın ki dağ başında yarenlik edesin? Yarenlik etmedin mi, laf demeyi de unutursun, laf anlamayı da
Dünyaya memur karısı gelmek varmış.
Denizi geçer, derede boğuluruz.
Denize gemi indirir gibi vanalar açılırken, barajın duvarlarında şampanya şişesi patlatmak fikri Seval Hanım’ındı. Batılı davranıştı. Kurban kesmek gibi kanlı alaturkalıktan bin kat kibar!
Müteahhit demek insafsız demekti. Yalnız oğluyla karısını -bir de varsa metresini- bu yasanın dışında tutabilirdi.
Müteahhit demek insafsız demekti.
İnancına göre bir müteahhit en az bir başkomutan kadar acımasız, çelik kadar sıkı, taş kadar duygusuz olmalıydı.
Anası, Yabanın dile düşmüş dul karısını gelin getirdin, diye ağlar, canını sıkar.
Bir lokma ekmek uğruna birine boyun bükmektense, acından ölmek daha kolaydı.
Bir de kocalarını severlerse Dur, otur bilmez, çalışırlar. Sabah gün doğmadan kalkar, akşamın yatsı vaktine kadar damda, mutfakta, tarlada, bahçede uğraşır kadın kısmı Yılda bir çocuk doğurur. Heriften hafta başı sopa yer. Kocar gider hitamında
Erkek kısmı silahını satar mıymış?
Kocaya el kaldırmak, görülmüş, işitilmiş şey değildi.
Kocası gurbette olan karıların yoldan çıktığını, be imam, sen bilmezden mi gelirsin?
Çocukları eskiden beri sevmiyordu. Bunlar hiçbir işe yaramaz gürültücü, pis ve hastalıklı şeylerdi. Kendisi doğurmamıştı ama, komşularda görüyordu. Evde, tarlada meme çekiştiren baş belaları
Öküzü yoksa, çiftçi ölmeli!
Yiğit çoban kurdun nasibini keser.
Dağ, taş, su yel, canlı cansız her şey çobana düşmandır.
Tenhada başı sıkılan çoban, ablasına da, aşağısına da, beyine de küfreder. Hem de etmeli.
Dağ, taş, su yel, canlı cansız her şey çobana düşmandır.
Tenhada başı sıkılan çoban, ablasına da, aşağısına da, beyine de küfreder. Hem de etmeli.
Ali’ye göre iyi çoban, davarı hendekten atlatmayacak, ürkek alıştırmayacak, yavaş güdecekti. Uyutmak, kaldırıp otlatmak, sulamak vakitleri bilinmedi mi, sürü et tutmaz, Karaman’ın kuyruğu çatlar, koyun sakat olurdu.
-Ölüm Allah’ın emri El kadar bir kağıdı gelseydi, imama okutsaydım, hiç yanmazdım. Şehit haberi de gelmedi, ne dersin?
-Hangi muharebeye gittiydi valde, Seferberlik’e mi, Kuvayi Milliye’ye mi?
-Muharebeye gitti ya, hangisine olduğunu bilemem.
-Hangi muharebeye gittiydi valde, Seferberlik’e mi, Kuvayi Milliye’ye mi?
-Muharebeye gitti ya, hangisine olduğunu bilemem.
Keseri parmağına vurdu. Parmağını küfrederek ağzına götürdü.
Ben güzelim diye yüksekten uçma,
İndirirler seni, el yaman olur.
Siyah zülüflerin gerdana saçma,
Eser sabah yeli, yel yaman olur.
İndirirler seni, el yaman olur.
Siyah zülüflerin gerdana saçma,
Eser sabah yeli, yel yaman olur.
Çerkeş taraflarındaki bütün köy evleri gibi alt katı taştan, üst katı tahtadan yapılmıştı.
Çalışkan, bir de namusluysa bana yeterdi. Güzellik gelir geçer, namus durur. Erkek dediğin, baca dumanıdır teyze, sabahleyin çıkar gider, gözü arkada kalmayacak.
Güzellik gelir geçer, namus durur.
Rençberlik tevatür güç işi. Adamı ezer. Böyle arabada oturup dolaşmaya benzemez.
Ölen adam, dünya yıkılsa kalkıp dolaşmaz. Kıyamette bile kalkacağı şüpheli.
Kovulduğu yere gitmek ite mahsustur.
İnsanoğlusun Nasihat vermeden yaşayamazsın.
Bu dünyada hep bana demekten daha kötü bela olmaz.
Recep, güneş çıksa ekin biçmeyi, harman kaldırmayı düşünür, yağmur yağsa sürülecek tarlaları hatırlardı. Toprağına bağlı bir köylü olduğundan, hepsinden daha dalgındı.
Para bu, adamda din iman, namus koymaz.
Hamdi mahpusluk gibi adamı zaman zaman öfkelendiren bu amele hayatını iyi biliyordu.
Ölen adam, dünya yıkılsa kalkıp dolaşmaz. Kıyamette bike kalkacağı şüpheli.
Kovulduğu yere gitmek ite mahsustur. Kendini bilen erkek tükürdüğünü yalamaz. Elin ekmek tuttukça çalışırsın. Vücuttan düşersen devletin bu kadar hastanesi var. Birine sokulur, ölüp gidersin
Kovulduğu yere gitmek gitmek ite mahsustur.
Ağrıyan diş kerpeteni görünce siner.
Düşünecek bir şeyi olmak da, düşünecek bir şeyi olmamak da kötüdür bugün için.
Şu Bulgaryalı lafı dikine, doğrusuna söylüyor, tam muhtar olacak herif.
İnsanoğlusun Nasihat vermeden yaşayamazsın.
İnsanoğlunun çoğu, mal gibi yaşamakta