Ataullah İskenderi kitaplarından Gelin Tacı – Tacü’l-Arüs kitap alıntıları sizlerle…
Gelin Tacı – Tacü’l-Arüs Kitap Alıntıları
İnsanlar senin hakkında iyi düşüncelere sahip olduklarından seni tebrik edip överler, sense senin aslında kim olduğunu bildiğin için kendini yer ve ayıpla!
En cahil kimse, kendisinin kimliği hakkındaki kesin bilgisini bir yana bırakıp, insanların kendisi hakkındaki görüşlerine itibar edendir!
Sen kulluk görevini hakkıyla yapmaya özen göster ki, O da sana yapmayı vaat ettiklerini yerine getirmeye özen göstersin!
Pislik böceğine, kertenkele ve hamam böceğine rızkını versin de, seninkini sana vermeyi unutsun, hiç mümkün mü? O yüzden Yüce Allah’ın şu sözüne kulak ver:
Yakınlarına da namazı emret, sen de bunda devamlı, sebatlı ol. (Fakat unutma ki) Biz senden (Bizim için) rızık sağlamanı istemiyoruz;(tersine,) senin rızkını veren Biziz.Ve gelecek, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimselerin olacaktır.
Ta-Ha, 20/132
Güzel kokular sürünmüş birine yoldaşlık edene, elbette o güzel kokular siner; namaz da Allah ile bir tür yoldaşlıktir. Sana bu yoldaşlıkta O’ndan hiçbir şey gelmiyorsa, o zaman sende kibir, kendini beğenmişlik veya edebe aykırı bir şey, yani bir hastalık var demektir. (Bu durumda sen ilâhî huzurdan uzaklaştırılanlardansındır çünkü) Yüce Allah şöyle buyurur:
Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri âyetlerimden uzaklaştıracağım!
A’râf, 7/146
Kötü kalpliler ise, günahkârı sırf eğlenmek için ayıplayıp onun mahvina çalışırlar. Hatta haysiyet ve şerefiyle oynamaya yeltenirler.
Mümin, kardeşini bir köşeyi çekip ona gizlice nasihatte bulunan ve onun kusurlarını ortalığa yaymayan kimsedir.
Bedbahtlar ise bunun tersini yaparlar. Birisinin günah işlediğini gördüklerinde kapıyı yüzlerine kapar ve gördüklerini hemen dışarıya yaymaya bakarlar. İşte öyleleri, kalp gözleri açılıp aydınlanmamış ve Allah’tan uzaklaşmış insanlardır.
Sen “Sık sık tövbe ediyor, fakat tövbemi bozuyorum! diyerek ümitsizliğe kapılma! Çünkü hasta bir nefeslik bile canı kaldıkça hep kurtulup şifa bulmayı umar.
Günah, aklın siyah bir duman çıkaran ateşe benzer. O ateş ve duman bir evde bu şekilde yetmiş sene yanıp tütse, evin içi kararıp karanlığa dönüşmez mi? Günahla kararan kalpte böyledir.
Sağlığına zarar vermeyen yararlı yiyeceği ve evlenmek için de güzel bir kızı nasıl seçiyorsan, sadece sana Allah’a götüren yolu gösteren kişinin dostluğunu da öyle seç!
Ayrıca bil ki senin ancak üç yakın dostun var:
a. Öldüğünde bırakacağın servetin.
b. Kabre girince seni terk edecek olan ailen.
c. Senden hiç ayrılmayacak olan amellerin.
O halde seninle birlikte mezara girecek olanları dost edin ki onlar senin rahat ve huzurunu sağlasın!
Akıllı kişi, Allah’ın kendisine emrettiği ve yasakladığı şeyleri anlayıp uygulayandır.
Allah’a karşı tutum ve davranışında samimi olmadıkça senin güneşin doğmaz!
Arifin ne bu dünyası vardır, ne de öte dünyası. Çünkü onun Dünyası ahiret içindir, ahireti de Rabbi içindir!
Geceleri kalkıp ibadet etmiyorsun, gündüzleri de oruç tutmuyorsun, hal böyleyken senin bütün yaşantında ve bütün
bedeninde üzüntü ve kederden eser yok!
Çünkü gaflet senin kalbini haklamış!
Canlı olan ufak bir iğne batmasına bile derhal tepki verir, ama ölüyü kılıçla ikiye bölsen bile acı duymaz.
Şu hâlinle senin de kalbin ölü demektir.
Atıştıracağın bir iki lokmayı, yutacağın birkaç yudum suyu dert edinme! Seni mülkünde çalıştıran kral seni beslemez mi? Sen bir ziyafet evine çağrılasın da aç kalasın, mümkün mü?
Hayli dünyalık kazandım diye sevinen, ahmaklığını sergiler.
Allah nefsin hevâ ve hevesini gönülle, gönlün hevâ ve hevesini de nefisle kırmak istemiştir.
‘‘“Sen kim oluyorsun ki, seninle
konuşayım.” denilerek giyilen kibir
elbisesinden daha eski ve kokmuş
hiçbir elbise giyilmemiştir.’’
Nitekim Allah’ın Elçisi aleyhisselam uyarır:
Kişi dostunun dini üzere haşredilecektir, öyleyse dostlarınızı seçerken dikkatli olun!
‘‘Başkasının günahlarını konuşupta
kendi günahlarında susman sana
cahillik olarak yeter.’’
Nur kalbin ordusudur, karanlıksa nefsin ordusu.
Halktan ümidini kes de, bütün umudunu Hakka yönelt!
Pislik böceğine, kertenkele ve hamam böceğine rızkını versin de, seninkini sana vermeyi unutsun, hiç mümkün mü?
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Senin sinende gizli o kadar çok şey var ki
Bir anda gelip geçen öyle düşünceler gelir ki kalbine ve zihnine Onların en kötüsü de Allah hakkında ve rızık konusunda kuşkuya kapılmandır.
Şeyh Ebu Hasan eş-Şazeli hazretlerinin şu öğüdü aktarılır:
Nefsini namaza teşvik et ve onu namazla güzelleştir! Eğer nefsin dünya haz ve zevklerinden vazgeçiyorsa, sen salih kullardansın! Değilse, yan ve ağla haline! Eğer sen namaz kılmada ayak sürüyorsan (sorarım sana): Sen hiç sevgilisiyle buluşmak istemeyen bir aşık gördün mü?
Allah kendisine rahmet etsin, yedi abdaldan’ (evliya) biri olan Şeyh Mekînüddin el-Esmer der ki: Tarikata girdiğim ilk sıralarda terzilik yapar ve bütün gün ağzımdan çıkan sözleri sayardım. Akşamları günün (sözlerimin) hesabını çıkarır ve o zaman çok az konuştuğumu görürdüm. Söylediğim o sözlerde hayır bulursam Allah’a hamd ve şükür, hayır dışında bir şey bulursam da Allah’a tövbe eder ve bağışlanmayı dilerdim.
Allah’ın muhabbetinin hazzını tatmadan sakın bu binayı (dünyayı) terk etme!
Ebedi alemin hazırlıklarını bir yana bırakıp da, şu fani dünyanın meselelerine takılıp kalan kimse, kendisine göz dikmiş bir aslanla karşılaşan, fakat dikkatini aslana verecek yerde kendisini ısıran bir pireyi yakalamaya koyulan adama benzer.
Er kişi toplantılarda insanlar arasında bağırıp çağıran değildir; er kişi, nefsine yüz vermeyip onu Allah’a yönlendirendir.
Nitekim yağmur suları da, dağların doruklarında değil de, sadece vadilerde birikir.
Rahmet de kibirlilerin kalplerinden böyle uzaklaşır ve alçak gönüllülerin kalplerine düşer.
Senin için en ürkütücü olan şey, küçük günahlardır. Çünkü sen ihtimal büyük günahlara yeterince önem verip onlardan tövbe edersin, buna karşılık küçük günahları önemsemez ve onlardan tövbe etmeyi aklından geçirmezsin. Senin bu halin, bir aslanla karşılaşınca Allah’ın yardımını isteyip kurtulurken, elli kadar kurt tarafından helak edilen adamın durumuna benziyor.
“İnsanlar cehennem azabını şüpheye düşmeden, doğru ve sağlam olarak bilselerdi asla gafil davranmazlardı. Allah’ın cennetlikler için hazırladığı nimetleri bilselerdi kulluktan bir an bile geri kalmazlardı.”
“Allah’ın emirlerine uymak ve O’na kulluk yapmak sana ağır gelip ibadete karşı kendinden bir soğukluk bulduğun ve günah işlemek basit bir iş gibi gelip ondan zevk aldığın zaman bil ki, tövbende samimi olamamışsın. Çünkü temel sağlam olsaydı bina da mutlaka sağlam olurdu.”
Mümin günahlarını hatırladığı zaman üzülen, sevaplarını hatırladığı zaman da sevinen kimsedir.
Kapı, en güzel şekilde çalana açılır.
İnsanların gördükleri şeyleri güzelleştiriyorsun da ALLAH’ın gmzü önünde duran kalbini niçin düzeltmiyorsun?
Müslüman, nefsini Allah’a emanet eden kimselerdir.
Rızık konusunda şüphe etmek, rızkı verenden şüphe etmektir.
Vallahi senin hayatın doğduğun günden itibaren başlamaz, Sadece Allah Teâlâ’yı bilip tanıdığın günle başlar!
Sana betbaht kişinin kim olduğunu sorduklarında da şöyle de :
Kendisinin edip eylediklerine hiç bakmadan, kullar arasında kimlerin günah işlemekte olduğunu araştıran kimsedir!
Bu fânî dünya, Allah’ın arazisi , sen de onun işçisisin!
Tövbe ediyorsan, sevilenler tarafındasındır değilse, senin yerin zalimlerin yanıdır.
Tövbe, Allah tarafından bahsedilen bir lütuftur ve dilediği kullarına o lütuftan ihsan eder.
Dünyaya gönül vermiş insanların yanına koşacağına, uzaklaş onlardan ve Allah’a yaklaş!
Saçı sakalı ağardığı hâlde bir kerecik olsun Allah’la baş başa kalarak, kendini hesaba çekmemiş nice insan var!
Allah’ı an ki ömrün uzasın!
Şey Ebu Hasan eş-Şâzelî’nin şöyle dediği rivayet edilir: Bana ‘Ey Ebu Hasan, elbiselerini temiz tut ki her nefeste Allah’ın yardımını göresin!’diye seslenildi. Sordum: Benim elbiselerim neler? Şöyle cevap verildi:Allah seni önce bilgi, ardından tevhid,sonra muhabbet,sonra iman, peşinden de İslâm(teslimiyet)elbisesiyle süsledi.
Ey Allah’ın kulu, Allah’tan bir şey istediğinde, O’nun seni her bakımdan düzeltip ıslah etmesini ve seni O’nun yazdığı kadere razı olacak hâle getirmesini iste!
Kalp, ibâdet suyuyla sulanan bir ağaç, meyveleri ise sezgi ve idraktir.
Kulağın meyvesi, Kur’ân’ı dinlemektir.
Dilin meyvesi, Allâh’ı zikretmektir.
El ve ayakların meyveleri de hayrı yapmaya yönelmektir.
Kalp susuz kalıp kurursa, meyveleri yok olur.
Tövbe, kalbin karalığını gideren ve makbul ameller yaptıran şeydir. Allâh’ın rızâsının hoş kokusu tövbede bulunur.
Sana samimi ve ciddi olmak, gönlü mahzûn, kırık ve müteâvzı olmak yaraşır.
İşte o zaman tövben tövbe olur. Allâh da kederini sevince, tevazuunu haysiyet ve şerefe, karanlıklarını nûra ve (kalbindeki) perdelerini de kalbî keşiflere dönüştürür.
Hz. Lokman (Lokman-ı Hakîm) şöyle diyordu:
Müminin iki kalbi vardır. Biri korku, diğeri umuttur. Amellerinin kabul edileceğini umar, ya reddedilirse diye de korkar. Müminin korkusuyla umudu tartılsa birbirine denk gelir.
İşte şimdi Bize yapayalnız geldiniz,
tıpkı sizi ilk yarattığımız gibi!
Ve (hayatta iken) size bahşettiğimiz her şeyi arkanızda bıraktınız!
En’âm, 6/94
Sen halka ne kadar çok ve Hakk’a ne kadar da az bağlısın!
Vallahi senin hayatın doğduğun günden itibaren başlamaz,
sadece Allah Teâlâ’yı bilip tanıdığın günle başlar!
Bu dünyanın acı bir zevki vardır
Bu dünya tiksindirici bir leştir.
Allah’a nefisten daha fazla muhalefet eden bir şey yoktur. Bu dünyaya sevgiyle bağlanma konusunda da yine nefisten daha güçlü bir şey yoktur. Seni Allah sevgisinden daha çok uzaklaştıran da yine odur.
Allah’ın sevgisine götüren kapı sana bir açılsa, öyle muhteşem şeyler görürsün ki
“Allah’ı bilen kimse için, her şey anlamsızdır ve Allah’ı seven kimse için her şey değersizleşir.”
Vallahi senin hayatın doğduğun günden itibaren başlamaz, sadece Allah Teâlâyı bilip tanıdığın günle başlar!
Kırk yıldır sende iyice yerleşmiş bulunan hastalıklardan bir saatte ya da bir günde iyileşeceğini mi umuyorsun.?
Sadece sana faydalı olmak için seninle dostluk kuran hiç kimse yoktur. Seninle dostluk yapanların hepsi, sadece kendi yararları için dost olurlar.
Sen insanların gözlerinin değdiği yerlerini düzeltiyor; fakat Allah’ın baktığı yer olan kalbini niçin düzeltmiyorsun?
Kalp, ibadet suyu ile sulanan bir ağaç, meyveleri ise sezgi ve idraktir.
Gözün meyvesiyse, olup biteni değerlendirip ibret almadır.
Kulağın meyvesi, Kur’an’ı dinlemektir.
Dilin meyvesi, Allah’ı zikretmek.El ve ayakların meyveleri de hayrı yapmaya yönelmektir.
Yârabbi, beni günahın aşağılığından kurtarıp ibadetin yüceliğine erdir!”
Küçük günah, saman alevine benzer.
Ne var ki o saman alevlerinin bütün bir diyarı yakıp kül ettiği çok görülmüştür.
Siz onu önemsiz sayıyorsunuz,
halbuki Allah katında büyük günahtır o!
Nur, 24/15
Senin için en ürkütücü olan şey, küçük günahlardır.
Çünkü sen ihtimal büyük günahlara yeterince önem verip onlardan tövbe edersin, buna karşılık küçük günahları önemsemez onlardan tövbe etmeyi aklından geçirmesin.
Senin bu hâlin, bir aslan ile karşılaşınca Allah’ın yardımını isteyip kurtulurken, elli kadar kurt tarafından helâk edilen adamın durumuna benziyor.
Bazı nurlar kalbe gelir ve kaybolur, bazı nurlarsa kalbe girer ve yerleşir.
İlâhî nurlar sana inerler, fakat kalbin varlıkların suretleri ile dopdolu olduğu için, geldikleri yere geri dönerler.
En cahil kimse, kendisinin kimliği hakkındaki kesin bilgisini bir yana bırakıp, insanların kendisi hakkındaki görüşlerine itibar edendir!
Allah’ın sana bakışını dikkate al da, insanların senin hakkındaki bakışlarını bırak bir yana! Allah’ın sana olan teveccühünü esas alarak insanların sana olan teveccühlerini unut!
Bil ki insanlar ilâhî inayetin sırlarının kendilerinde görüldüğünü zannetmeye haddinden fazla düşkündürler.
Sana bedbaht kişinin kim olduğunu sorduklarında da şöyle de: Kendisinin edip eylediklerine hiç bakmadan, kullar arasında kimlerin günah işlemekte olduğunu araştıran kimsedir!
Bedenin organları da kalbe doğru akan su kanalları gibidir. O yüzden de o kanalların haset, gıybet, çirkin sözler, yasak şeylere bakma ve diğer bu benzer hâller gibi murdarlıkları kalbine akıtmaktan sakın!
Yaradan’ın kapısını çalmak yerine yaratılanların kapılarına koşman cahillik olarak sana yeter!
Bu arada günahın her çeşidine habire dalıyorsun, senin kendine merhametin yok mudur?
Allah’ın haklarını dikkate almadıkça, buyruklarını yerine getirip yasaklarından kaçınarak O’nun koyduğu kurallara riayet etmedikçe, güzel ahlâk sahibi denilmeye lâyık olamazsın!
Köpekler duvar üzerinde değil, tam aksine çöplüklerde yatar uyurlar!
Kalplerin neye benzediklerini görmek isteyen, evlerine baksın.
Harabeye dönmüş evler, nerede rahatlayacaklarını bilmeyen kimselerin idrarlarını boşaltma yeri olup çıkarlar.
Kalpler vardır ki capcanlı ve bakımlı evlere benzer, kalpler de vardır ki harabeleri andırır.