İçeriğe geç

Gece Yıldızı Kitap Alıntıları – Marie Lu

Marie Lu kitaplarından Gece Yıldızı kitap alıntıları sizlerle…

Gece Yıldızı Kitap Alıntıları

Ben rüzgarım; sakin, şiddetli ve derin. Ben hayatın ruhuyum, fırtınaların uğultusuyum, uykunun soluğuyum.
Saat on ikiyi vurduğunda nereye gideceksin?
Kendinle yüzleşince ne yapacaksın?
Ne yaptığını bilerek nasıl yaşayacaksın?
Ruhun çoktan göçüp gitmişse, nasıl öleceksin?
usulca yarayı öptü. dudakları anlıma, ardından dudağıma dokundu. ve sonra, sanki beni bu dünyada herkesten daha iyi anlıyormuş gibi, seninle kalmam bu geceyi biraz daha az karanlık kılacak, dedi.
Düşmanlar en beklenmedik yerlerden çıkar.
Günün birinde, toz ve rüzgardan başka bir şey olmadığım zaman, hakkımda nasıl hikayeler anlatacaklar?
Korku kılıcındır.
Sırf geçmişin yüzünden yüreğini geleceğe karşı katılaştıramazsın.
Karanlıkla geçen bir ömürden sonra, ardımda ışıktan yapılmış bir şey bırakmak istiyorum.
Sen ışıksın, diye cevap verdi usulca. Ve parladığın zaman, tüm gücünle parlıyorsun.
Tüm Dünyanın karanlığa boğulduğunu ve karanlığın kraliçesinin hüküm sürdüğü bir dönem vardı.
O öldükten sonra, kılıcını kendi kemerime taktım, pelerinini omuzlarıma attım, kalbini kollarımda taşıdım ve her nasılsa, yoluma devam ettim.
-Bin Günlük Yolculuk, Lia Navarra
Günün birinde, toz ve rüzgârdan başka bir şey olmadığım zaman, hakkımda nasıl hikâyeler anlatacaklar?
Yavaş bir nefes daha.
Bir daha.
Son bir nefes.
“Sen ışıksın,” diye cevap verdi usulca. “Ve parladığın zaman, tüm gücünle parlıyorsun.”
Karanlıkla geçen bir ömürden sonra, ardımda ışıktan yapılmış bir şey bırakmak istiyorum.
Ah, Afsuni. Asla sahip olamayacağımız günleri, birlikte paylaşamayacağımız anları özlüyorum. Affet beni, affet beni, affet beni.
O benim kardeşimdi, ölümde de ötesinde de her zaman kardeşim olarak kalacaktı.
Belki de, aldığım onca hayattan sonra kefaretim, birine hayatını geri vermekti.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hayır, güç­lerim olmadan hayat bu değildi. Güçlerim olmadan hayat, karanlık kalbimi çekiştirmeden bir kalabalığın içinde yürüye­bilmek olacaktı. Violetta’yı canlıların dünyasında görebilmek, tekrar gülümseyebilmek olacaktı. Bir dağın tepesine çıkarken Afsuni’yle at sırtında olmak, maceraya atılmak olacaktı. Ka­famdaki fısıltılar olmadan bir hayat sürmek olacaktı. Babamın hayaleti olmadan bir hayat sürmek olacaktı.
Bir hayat olacaktı.
Gece Karanlığı’na sadece, gerçek bir kayıp yaşayanların ve bunun acısını çekenlerin girebileceği söylenir yani bir ölümlü ancak böylesi bir acıyı atlatarak tanrıların diyarına girmenin ne demek olduğunu anlayabilir.
-Gece Karanlığı’na Gidenlerin Öyküleri, derleyen Ye Tsun Le
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Sırf geç­mişin yüzünden yüreğini geleceğe karşı katılaştıramazsın.
Diğerlerine yapılan zulmü meşru göstermek için onu kendine karşı kullanamazsın.”
Trajedi, gerçek kaderlerini kabul edemeyenlerin peşini bırakmaz.
Tekrar Birleşen Amadera’da Suç ve Ceza, Fiennes de Marta
“Ben de ciddiyim. Hiçbirimiz aziz değiliz. Ben senin içindeki karanlığı gördüm ve mücadeleni biliyorum. Bunu inkâr etmeyeceğim.” Tek eliyle çeneme dokundu. Bu hare­ketiyle kafamın içindeki fısıltılar da yatışır gibi oldu, onları işitemeyeceğim bir yere çekildiler. “Ama sen aynı zamanda tutkulu, hırslı ve sadıksın. Sen binlerce şeysin, Adelinetta, sadece tek bir şey değilsin. Kendini tek bir şeye indirgeme.”
“Her şey iyi olacak,” diye cevap verdi Afsuni. “Öylece, denemeden ölemeyiz. Mücadele etmeden ölemeyiz.”
“Buna gerçekten inanıyor musun?” diye sordum. “Hem bunu neden yapıyorsun ki? Benim hayatımı ve seninkini ko­rumak için, tamam ama şu dünya, fedakârlığımızı hak edecek ne verdi bize?”
Afsuni’nin kaşları bir an çatıldı, ardından bana doğru eğildi. “Biz, bu dünya var olduğu için varız. İnsanlar hatırlasa da hatırlamasa da, bu bizim sorumluluğumuz.” Başını bana doğru salladı. “Ve hatırlayacaklar. Çünkü geri dönecek ve bundan emin olacağız.”
Kahramanca bir davranış bir adamı güvenilir kılmaz. Ya kılıcını sana doğrultmaya karar verirse?
“Bana güvenmek,” diye mırıldandı Teren, “tehlikeli bir oyundur, sevgili Adelinetta’m.”
“Ben bundan fazlasını yapıyorum,” diye cevap verdim.
“Yolculuğun kalanı boyunca, şahsi muhafızım olacaksın.”
“Velhasıl, yenilmez değilmişsin ha, küçük kurt?” diye bağırdı Teren.
Tanrılar beni kutsamıştı. Dünyayı, bizi hor gören Kenettra kralından, ardından da bizi kullanan ve kandıran kraliçesinden kurtar­mıştı. Tanrılar tahta, kızının ölmesini isteyen bir babadan dünyaya gelen bir kızı geçirmişlerdi. Tekrar tekrar hayatımı kurtarmışlardı. Bana her şeyi vermişlerdi.
Gücünün bir etkisi de bu, değil mi? Ölüp kendi ıstırabına son veremeyecek kadar güçlü ve yenilmezsin. Ne kadar da ironik.
Şafak vakti gemiyle yola çıkarken, kendi kendine iki söz verdi.
Bir: Her zaman bir isme sahip olacaktı ve bu isim Afsuni olacaktı.
Ve iki: Ne olursa olsun, neşeyi yanından ayırmayacaktı.
Neredeyse onu yanında taşıyormuş gibi.
“Dikkat et, Elçi,” dedim, gözlerimi kısıp Raffaele ye baka­ rak. “İttifakımız, ona zarar verdiğin için seni öldürmeyeceğim kadar sağlam değil.”
En zararsızlar giderek büyür ve gazabı getiren onlar olur.
Sen bunu herkesten daha iyi biliyorsun, seni aptal.
“İnanılmaz, değil mi?” dedi. “Etrafta onu uzakta tutacak biri yokken yaşamın kendine bu kadar çabuk yer bulması inanılmaz.”
Ve onun dünyada herkesten nefret ettiğini söylerler, çan kulesindeki delikanlı haricinde.
-Karanlık Günlerin Hanımı, Dahntel
Ama onlara istedikleri her şeyi veremezsin her zaman ellerinde olandan daha fazlasını isteyecekler.
“Korku en iyi biraz sevgiyle işler,” dedi Afsuni. “Onlara ürkütücü ama yine de cömert olabileceğini göster.” Saç ör­gülerindeki altın şeritler şangırdadı. “İnsanların seni biraz sevmesine izin ver, sevgili Adelinetta’m.”
Bir gece asla uyanamayacağımdan korkuyordum. Tekrar tekrar o kapıya koşmaya, her zaman, sonsuza dek içinde kay­bolmuş olacağım bir kâbustan kaçmaya mahkûm edilecektim.
Bir zamanlar karanlığın tüm dünyayı kapladığı ve karanlığın bir kraliçesinin olduğu bir dönem vardı.
– Kraliçe Adelina’nın Dumor ülkesi kuşatmasından bir görgü tanığının sözleri Pon-de-Terre Köyü 28 Akaray 1402
Genç kız delikanlıya yürür, başını ona doğru kaldırır ve gülümser. Delikanlı onu öpmek üzere eğilir. Ardından ata binmesine yardım eder ve genç kız onunla uzak diyarlara gider, ta ki ikisi de gözden kaybolana dek.
Elbette bunlar sadece söylentidir ve bu, ateşin etrafında anlatılmak üzere uydurulmuş bir hikayedir. Fakat anlatılmıştır. Bu sebeple de yaşamaya devam ederler.
-Gece Yıldızı , bir halk hikayesi
Adam güneşe dedi ki ; ‘Ne kadar isterdim, ışığın hayatımın her gününe vursun.’ Güneş de adama dedi ki ; ‘Lakin yalnızca yağmur ve gece hatırlatır sana benim ışığımı.’
Günün birinde,toz ve rüzgardan başka bir şey olmadığım zaman hakkımda nasıl hikayeler anlatacaklar?
Ben insanları öldürmüş, canlarını yakmıştım. Şehirleri fethetmiş ve yağmalamıştım. Tüm bunları kendi tutkularım adına, hayatta yaptığım her şeyi kendi bencilliğim yüzünden yapmıştım. Her zaman istediğimi almıştım ve bu bana hiçbir zaman mutluluk vermemişti.
Zevk insan süretinde dünyaya inip sonrasında tekrar Ölüler diyarına gittiğinde, ölümsüz diyarı ölümlü dünyaya açan yarık işte buydu.
Trajedi, gerçek kaderlerini kabul etmeyenlerin peşini bırakmaz.
Hiçbirimiz aziz değiliz, hepimiz daha iyisini yapabiliriz.
Biz bu dünyada var olduğumuz için varız. İnsanlar hatırlasa da hatırlamasa da bu bizim sorumluluğumuz.
Bunu neden yapıyorsun ki?Benim hayatımı ve seninkini korumak için.Tamam ama şu dünya fedakarlığımızı hak edecek ne verdi bize?
Adam güneşe dedi ki, Ne kadar isterdim, ışığın hayatımın her gününe vursun!
Güneş de adama dedi ki, Lakin yalnızca yağmur ve gece hatırlatır sana benim ışığımı.
Haklıydım değil mi? Tanrılar beni kutsamıştı. Dünyayı,bizi hor gören kenettra kralından, ardından da bizi kullanan ve kandıran kraliçesinden kurtarmıştı.Tanrılar tahta, kızının ölmesini isteyen bir babadan dünyaya gelen bir kızı geçirmişlerdi.Tekrar tekrar hayatımı kurtarmışlardı.Bana her şeyi vermişlerdi.
Ya yanılmışsan?Ya seni ve aslında bizleri de hiçbir zaman var olmamamız gerektiği için değil de aksine hep var olmamız gerektiği için,tanrılar gönderdiyse?
Her ne olursa olsun,yolculuğumuz başarıya ulaşsa da,yolda can versek de,bu dünyadan güçlerim olmadan göçüp gidecektim.
Saat on ikiyi vurduğunda nereye gideceksin?
Kendinle yüzleşince ne yapacaksın?
Ne yaptığını bilerek nasıl yaşayacaksın?
Ruhun çoktan göçüp gitmişse, nasıl öleceksin?
Moritas, diğer tanrılar tarafından Ölüler Diyarı’nda hapsedilmişti. Fakat Aşk tanrısı Amare bu genç, kötü kalpli tanrıçaya acıdı. Ona canlıların diyarından hediyeler, sepetler içinde paketlenmiş güneş ışınları, cam kavanozlar içinde tazecik yağmur damlaları getirdi. Amare – sıklıkla yaptığı gibi – bu Moritas’a âşık oldu ve ona yaptığı ziyaretler, Formidit ve Caldora’nın doğumuyla sonuçlandı.

-Eski ve Modern Mitlerin Keşfi, Mordove Senia

Trajedi, gerçek kaderini kabul edemeyenlerin peşini bırakmaz.
Günün birinde, toz ve rüzgardan başka bir şey olmadığım zaman, hakkımda nasıl hikayeler anlatacaklar?
Sen ışıksın, ve parladığın zaman, tüm gücünle parlıyorsun.
Korku seni in kılıcıdır
Gece Karanlığı’na sadece, gerçek bir kayıp yaşayanların ve bunun acısını çekenlerin girebileceği söylenir Yani bir ölümlü ancak böylesi bir acıyı atlatarak tanrıların diyarına girmenin ne demek olduğunu anlayabilir.
Sırf geçmişin yüzünden yüreğini geleceğe karşı katılaştıramazsın.
Ölümsüz ölüler diyarı dünyaya sızıyor,içindeki her şeyi zehirliyor.
En zararsızlar giderek büyür ve gazabı getiren onlar olur.
İnsanların korkuları ve nefreti her yanı kapladı.
Saat on ikiyi vurduğunda nereye gideceksin?
Kendinle yüzleşince ne yapacaksın?
Ne yaptığını bilerek nasıl yaşayacaksın?
Eyhun çoktan göçüp gitmişse, nasıl öleceksin?
Dünyada bir dengesizlik var, ölümsüzlüğün zehri ölümlü dünyaya temas etmekte
Sonsuza dek genç kalmaya mahkum edildik.
Güçlerimiz, ölümlü bedenlerimizi yavaş yavaş paramparça ediyordu.
Hatıralar tuhaf şeylerdir
Kabus benim.
Nedir bu? Hırsızlar prensi birden, aşırı servetinin altında ezildi mi yoksa?
Ruhun çoktan göçüp gitmiş ise nasıl öleceksin?
Ruhun çoktan göçüp gitmiş ise nasıl öleceksin
Korku kılıcındır
Karanlıktan geçen bir ömürden sonra, ardımda ışıktan yapılmış Bir şey bırakmak istiyorum.
Saat on ikiyi vurduğunda nereye gideceksin?
Kendinle yüzleşince ne yapacaksın?
Ne yaptığını bilerek nasıl yaşayacaksın?
Ruhun çoktan göçüp gitmişse, nasıl öleceksin?
Ben rüzgârım; sakin, şiddetli ve derin. Ben hayatın ruhuyum, fırtınaların uğultusuyum, uykunun soluğuyum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir