İçeriğe geç

Gece Bekçisinin Rüyası Kitap Alıntıları – Enver Aysever

Enver Aysever kitaplarından Gece Bekçisinin Rüyası kitap alıntıları sizlerle…

Gece Bekçisinin Rüyası Kitap Alıntıları

Sana bir sır vereyim mi sevgilim; rüyalarımda hep ölüm var. Ölüyorum, tam kapını çalıp sana en susamış halimle dokunacakken buz kesiyor gövdem. Öyle kalıyorum, bir türlü sesim çıkmıyor, uyanmak için çırpınıyorum kan revan içinde, ne acayip bir an o. Tüm dünya solmuş, boğulmak üzere, su can verecekken, soluk almak için dibinde çırpınır buluyorum kendimi. Çocukça bir şaka yapıyorlar bana, aldanıyorum, dalıyorum derine, sonra çıkamıyorum. Genzimde o boğuntu. Her gece seni özleyerek başlıyorum uykuya, boğularak uyanıyorum. Sanrılı geceler uyumak güç.
Herkes en az bir kişiyi her koşulda işitir. Beni işit istiyorum.
Vasiyet sesleniştir. Kime seslendiğini bilmeyen kimse boşlukta sallanır.
Uçurum kenarında, ustaca dengesini bulan kadınlar zamanıdır bu!
Her gün daha kalabalık oluyor zihnim Suskunluk arttıkça, kalabalık çoğalıyor.
Birlikte radyo dinlediğiniz birinden kaçamazsınız.
İnsan bir bilmecedir, sırlarla doludur ve çözmeye uğraşmaktan vazgeçtiğiniz an çözmüş olursunuz.
Pişmanlık duymayan kimse, ne yaşamıştır ki?
Peki sonuçlarla mı yaşamı kavrıyoruz, süreçlerle mi?
Ben zaten senden başka doğum günü bilmiyorum…
Bugün de tükendi hikaye. Dinlemeye doyamadığınız o hikayeleri, yaşamaya da kıyamazsınız belki.
Gözyaşı, yağmur, deniz, bir rüya iksiridir bu
İnsan ne yaparsa kendine yapar.
Sokaklarda kaçaklar vardı. Kendi sağanağına şemsiye tutamayan kaçaklar
Uzak ölüm yokluk değildir. Bir imge silinir sadece. Hani salonda, eski bir komodinin üzerindeki tozu silmek gibi. Üflersin, uçuşur Uzak insan ölmez.
Ben zaten senden başka doğum günü bilmiyorum.
Sana bir sır vereyim mi sevgilim, rüyalarımda hep ölüm var. Ölüyorum, tam kapını çalıp sana en susamış halimle dokunacakken buz kesiyor gövdem. Öyle kalıyorum, bir türlü sesim çıkmıyor, uyanmak için çırpınıyorum kan revan içinde, ne acayip bir an o. Tüm dünya solmuş, boğulmak üzere, su can verecekken, soluk almak için dibinde çırpınır buluyorum kendimi. Çocukça bir şaka yapıyorlar bana, aldanıyorum, dalıyorum derine, sonra çıkamıyorum. Genzimde o boğuntu. Her gece seni özleyerek başlıyorum uykuya, boğularak uyanıyorum. Sanrılı geceler uyumak güç
Bazı kanaatler elde olmadan gelir üşüşür insanın kafasına Ancak kendiliğinden olanlar kolay silinir.
kimsenin düşünmeye zamanı yok. Demek ki düşünmeden harcanan sözler konuşma değil. O halde düşünerek kurulan cümlelere, aynı özenle işitecek kulak lazım ki bu ayrı sorun. Unutmaya bu üşengeçlik sebep oldu. Konuşmak için sözcüğüm kalmadı.
Sözcüklerimi yakmak için ucunu ateşe verdiğimde, anılarımın sende külleneceğini umuyordum. Oysa unutmayı hesaba katmamışım. Unutkan biri için arada geçen süre uzundur.
Yaşam bir sahneyse eğer, siz henüz adım atmamışsınız.
Hayallerin senden önce geliyor.
Zenginlerin pırlantası vardır, yoksulların yıldızları.
Yazarken nasıl oluyor bilmiyorum, hiçbir sıkıntı duymadan su gibi akıyor sözcükler.
Bir ruh hekimi her zaman gülünçtür. Kendi söküğünü dikemeyen terzi misali!
Yüreğimin hissizleşmesi karşısında şaşırıyordum.
sessizlik büyüdükçe farkındalık azalır. Gözler bakmıyor, kulaklar işitmiyor, ağızlar konuşmuyor, yürekler sızlamıyor, eller solmuş, çiçekler kanamış halde. Bir odamın olduğunu bildiğimden güvendeyim. Geceleri üşüdüğümde yorganımı üstüme çekmek yerine, perdeyi sıkı sıkıya örtüyorum Bunu kime anlatsam inanmaz.
Yaşım ne anne olmaya, ne de bu acıyı dindirmeye elverişli.
Yeni çıkanların hepsi sinir bozucu bir düzende yan yana ilişmişken, kafasını araya sıkıştırmış şiir kitaplarını fark etmek ne mümkün.
Savaşçı biri olmak için görünüm önemli.
Aynaya bakmaktan vazgeçeli çok zaman olmuştu.
Dünyadan kopuk yaşayanların mesleğidir hekimlik. En çok da ruh hekimliği.
Mutsuzluğu alışkanlık haline getirmiş insanları mutlu etmek için reçete yazmak salakça. Mutsuzluklarını kalıcı hale getirmek asıl beceri.
Başkalarının öykülerini dinlemek insanı zenginleştiriyor.
Nesneler ve sözcükler arasında karmaşık bir ilişki var.
Aygıtlar yazgılarına insanlar kadar hâkim mi sanıyorsunuz? Ya da tersi, insanlar aygıtlar kadar duyarlı mı?
Tek beklentim sözümün kesilmemesi
Yalnızlığın değerini bilen, sabırlı ve yeniden sırası gelene dek sözünü biriktiren bir aygıtım. Canlıyım da bir yandan, İnsan gibi. Hem makineyim, hem nefes alan bir varlık.
Sen geleceğim dediğin saati hep ıskalıyorsun. Ben tam verdiğin saate kuruyorum kendimi. Zihnimde çalan gonk seni söylüyor, gelmiyorsun. Utanıyorum hep aynı masada, giyim kuşamım tastamam, garsonlarla ihtiyarlamaya. Gelsen Gelecek misin?
Mutsuzluğu alışkanlık haline getirmiş insanları mutlu etmek için reçete yazmaj salakça.
Kimsenin dinlemeye zamanı yok. Konuşma çağındayız. Hep bir ağızdan, bağırarak konuşuyoruz.
Sessizlik büyüdükçe farkındalık azalır. Gözler bakmıyor, kulaklar işitmiyor, ağızlar konuşmuyor, yürekler sızlamıyor, eller solmuş, çiçekler kanamış halde.
Bir şehir bunca kolay ele geçiyorsa, bunda tavlacıların, kağıt oyuncularının, okeye dönen bu adamların payı büyük.
Belki sırrımız bu. Yanlış zamanlarda buluşmak üzere sözleşmiş kimseleriz biz.
Aklınızı başınıza alın diyeceğim ama
Hep son dakika
Herkes en az bir kişiyi her koşulda işitir.
Beni işit istiyorum.
Özgür olmak için anlaşılır duzeyde bir yalnızlığa ihtiyaç var .
Sessizlik büyüdükçe farkındalık azalır.
Gölgelerin gece dansı uzun sürmez
Aklınızı başınıza alın diyeceğim ama
Hep son dakika
Yurttan Sesler Korusu suskun. Yurdun sesini duyurmak suç
Oysa sessizlik büyüdükçe farkındalık azalır. Gözler bakmıyor, kulaklar işitmiyor, ağızlar konuşmuyor, yürekler sızlamıyor, eller solmuş, çiçekler kanamış halde.
Sanki suçluyum.Kuzum söylesene, aşık olmanın nesi kusuru , nesi suç ?Senden söz ettiğim her an güzelleşiyor. seni aramaktan yorulurum sandım. oysa her zaman tek bir seçenek var yaşamak için ,seni bulmak,dudaklarına dudaklarımı mühür yapmak için yılmadan yorulmadan çabalamak
Tuhaf. Bunca kısa zamanda fikir değiştirebilir miyiz? O halde aynı zamanda sürme olasılığı yoksa,aynı duyguya denk gelemiyorsak niçin konuşuyoruz ve bunu kutsuyoruz? Kimseyle konuşma olasılığımız yokmuş meğer, işte bu büyüleyici. O halde çabalamaya gerek yok!
Demem gerekiyor ama demeyeceğim. Aptal bir döngü içinde saat başı aynı sözleri yenilemekten yorgun düştüm.Anılarım ilginizi çekerse onlardan söz edeyim isterseniz
Beni sorarsanız, bir radyo her daim yalnızlığa alışıktır. O herkese ses verir de kimse ona nasılsın diye sormaz. Garip değil mi?
Işte zor olan bu Bir varsın, bir yoksun
Kabuk bağlamış düşlerim.
Bir sır vereyim mi, suskunluk arttıkça kalabalık çoğalıyor.
Birlikte radyo dinlediğiniz birinden kaçamazsınız.
İnsan bir bilmecedir, sırlarla doludur ve çözmeye uğraşmaktan vazgeçtiğiniz an çözülmüş olursunuz.
Özgür olmak için anlaşılır düzeyde bir yalnızlığa ihtiyaç var. Doğru vakitlerde yalnız kalabilmek gerekli
Bir ömür yeni yollara kapı aralamıyorsa, bir öykü yeni başlangıçlara el vermiyorsa, bir yol aydınlık ferah meydanlara varmıyorsa, yaşasan, yürüsen, anlatsan ne anlamı var!
Artık bir buluşma saatimiz olmalı. Tarihi olmalı, yeri, durağı
Bazen sadece yolculuğu düşlerim.
Cemal Süreya’nın köşede elinde her yağmura uyumlu şemsiyeyle Papirüs’ten çıkışını nasıl özlemez insan?
Demek gürültü, eğer tanıdıksa, içtense, sevdiklerinden yükseliyorsa, şikayet etmek şöyle dursun, aramaya başlıyor insan.
Cehalet ne kötü şey .
İnsan ne yaparsa kendine yapar.
Şart mıdır her sabah doğması güneşin?
Sustum. Pis, irinli ağızlı insanların kokusunu duymayayım diye!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir