Nizar Kabbani kitaplarından Gazaba Uğramış Şiirler kitap alıntıları sizlerle…
Gazaba Uğramış Şiirler Kitap Alıntıları
Hiçbir yere varamadım..
Benimse yaralarım kıyısız
Hiçbir sürgün dağıtamaz vahşetimi
Sürdükçe içimdeki büyük sürgün
Kaçmayı düşünene
Ve ben kaçmayı düşünüyorum
Güneyden arta kalan son kuşlar gözlerin
Yazdan arta kalan son yıldızlar gözlerin
Denizin afyonundan son kalan
Tütün tarlalarından son kalan
Papatyanın gözyaşlarından son kalan
Gözlerin.. Yaşanan son halk düğünü
Son şenlik..
Yer var mı?
Çılgınlık duraklarında dolanmaktan yoruldum
Hiç bir yere varamadım..
Yangınlar ve dumanlar arasından
Hala şiirin geçmesi ne tuhaf
Ki korusun maviliğini deniz
Korusun kokusunu şeftali
Fatıma’nın yüzü süredursun
Gurubun ışıkları altında takla atsın güvercin gibi
Benimle kal.. Belki Hüseyin gelir
Bavullarım yerde esinti bekler
Bütün kuşların menzilleri var
Yurtlarının dışında ölecek onlar
Çıktık ya Filistin’den
Limonun, eriğin belleğinden.
Küle döndük ya..
Bunun anlamı, siyasal enkazı bir hastaneden öbür hastaneye sırtında taşımandır. Ve ulaştırmandır iktidarın delirttiklerini sinir hastalıkları doktorunun yanına.. Ve üstlenmiş olmandır cenazeleri uğurlamayı.. Ve bozgunları güzelleştirmeyi..
Hayallerimi yorgunluklar korkutur.
Çılgınca alkışladı dünya
Binlercesine el koydunuz evlerimizin
Sattınız çocuklarımızdan binlercesini
Simsarca alkışladı dünya
Kiliselerden yağı çaldınız
Mesih’i çaldınız Nâsıra’daki evinden
Çılgınca alkışladı dünya
Sonra yas ilân ediyorsunuz
Biz bir uçak kaçırınca
Oysa su gibi geçtin parmaklarımın arasından.
Benimse yaralarım kıyısız
Hiçbir sürgün dağıtmaz vahşetimi
Sürdükçe içimdeki büyük sürgün.
Oysa su gibi geçtin parmaklarımın arasından.
Başkaldırmıyorsa, neye yarar şiir?
Azgınları ve azgınlıkları yıkmıyorsa, neye yarar şiir?
Zamanı ve mekânı
Sarsmıyorsa, neye yarar şiir?
Satrapların başındaki tacı
Yere çalmıyorsa, neye yarar şiir?
Sürülmüşüz umutlarımızdan, anılarımızdan
Gözlerimiz korkar olmuş kirpiklerimizden
Dudaklarımız korkar olmuş seslerimizden
Katil mesleğini icra ediyor burada
Niyetim bu güzel geceyi mateme çevirmek değil
Hiç bir zaman bir kabile reisi olmadım
Seni kanla ve tırnakla sevecek olan
Fakat ben daima gökyüzünün haritasını
Değiştirmeye çalışan adamım
Şiiriyle
Ve aşkıyla
Yıldızların konumunu değiştirmeye çalışan adamım
Bu dünyadan; doğudan batıya kadar
Kuzeye ve güneye kadar
Ihanet ve günahlarla..
Erimiyorum ama.. Şiir, hançeriyle yaralıyor beni
Bense reddediyorum tövbeyi..
Son şenlik..
Ey Allah’ın direnişe çağıran minareleri ( )
Doğumu bekleyen tan koydum adını ( )
Keşke putlara tapıyor olmasaydık hâlâ
Bu ipe çekilmiş gövde yurt olmaz
Mesih gibi hüzün duvarının üstünde
Sürü zorbayı ayaklarından
Tüm haritalar yitik
Çünkü insana sevginin ve uygarlığın kokusunu taşıyor
Çünkü gösterilerde yürümek şiirin doğasında yoktur.
Horozun biri gider, biri gelir
Tuğyan aynı tuğyandır
Leninci yönetim düşer
Amerikancı yönetim saldırır
Ezilen hep insandır
Öyle bir zaman mı geldi artık
Söylenen söz, söyleyen dudaklara zıt
Kaçmayı düşünene
Benimle kal
Ki korusun maviliğini deniz
Korusun kokusunu şeftali
Yangınlar ve dumanlar arasından
Hâlâ şiirin geçmesi ne tuhaf
Gözlerin.. Hurma fidanlarından son kalan
Hüzünlü yurdumda
Senin havan en güzel beyaz devrim
Konuşma güdüsünden arındırılmalıdır insan
Allah Vay zaman
Karar çıkmamışsa eğer
Sevgilinin saçının rüzgarda uçuşmasını
Engeller polis.
Dostlarım,
Başkaldırmıyorsa nedir ki şiir?
Azgınları ve azışları devirmiyorsa nedir ki şiir?
Zamanda ve mekânda
Sarsıntı yapmıyorsa nedir ki şiir?
Kisra Nuşirevan’ın başındaki tacı
Yere çalmıyorsa nedir ki şiir?
Kelimeyi kurtarmak için kontrol mahkemelerinden
Yazıyorum kurtarmak için sevdiğimi
Şiirsiz şehirlerden,
Keyifsiz, gönençsiz, sevgisiz şehirlerden
Oysa su gibi geçtin parmaklarımın arasından
Yangınlar ve dumanlar arasından
Hâlâ şiirin geçmesi ne tuhaf
Kaçmayı düşünene
Yer var mı?
Çılgınlık duraklarında dolanmaktan yoruldum
Hiç bir yere varmadım..
Ki ona şiir derler
Karanlığı yensin diye ışık
Şiir bir yengi
Yazıyorum
Kelimeyi kurtarmak için kontrol mahkemelerinden
Yazıyorum kurtarmak için sevdiğimi
Şiirsiz şehirlerden
Benimse yaralarım kıyısız
Benim yaralarım ise kıyısız
Hiçbir sürgün dağıtmaz vahşetimi
Sürdükçe içimdeki büyük sürgün
Kimsenin oturmadığı bir kentte oturan yurttaşım ben
Kaldırımları yok
Caddeleri yok
Pencereleri yok..
yoksa bizim gibi tarih de yalancı mı?
belkıs
beni bırakma /belkıs kasidesi
İçişleri Bakanının açıklamasına ihtiyacı olsaydı
Yola çıkmak için her balığın
Soyu tükenirdi balıkların ve kuşların
Ne zaman özgür davranmaya kalmışsa
Asya halklarından bir halk
Kahramanları mezbahaya mı sürecek onu
Hayvanlar gibi?
Filistin haraç mezat aralarında
Ey yerin göklere en yakın avlusu
Ey Kudüs yolların ışığı
Ey peygamberin geçtiği gölgeli ova
Ey Kudüs ey sevdaya bürünen güzel
Ey Kudüs kentlerin acılısı
Ey göz kapakları arasında kabaran büyük gözyaşı damlası
Yer var mı?
Öğret bana özlem duymamayı
Öğret bana yüreğimin derinliklerinden
Nasıl çekip koparırım köklerini sevginin
Nasıl ölür?
Öğret bana
Gözlerimde gözyaşların
Öğret bana bir kalp nasıl ölür?
Ve nasıl ihtihar eder arzular.
Yer var mı?
Çılgınlık duraklarında dolanmaktan yoruldum
Hiçbir yere varamadım
Gözlerin, bağışlanan son fırsat
Kaçmayı düşünsene
Ve ben kaçmayı düşünüyorum
Güneyden arta kalan son kuşlar gözlerin
Yazdan artakalan son yıldızlar gözlerin
Denizin afyonundan son kalan
Tütün tarlalarından son kalan
Papatyanın gözyaşlarından son kalan
Gözlerin Yaşanan son halk düğünü
Son şenlik..
Benimse yaralarım kıyısız
Hiçbir sürgün dağıtmaz vahşetimi
Sürdükçe içimdeki büyük sürgün
Bir yarayım ben
Nebi‘nin evinden Fâtımatu‘z-Zehrâ‘yı çaldılar
Ey Salâhaddîn!
Kur‘an‘ın ilk nüshasını sattılar
Ali‘nin gözlerindeki hüznü sattılar
Ey Salâhaddin! Seni ve bizi toptan sattılar açık artırmada.
Arab‘ın geleceğini çaldılar bizden
Şam‘ı fethettikten sonra işten çıkardılar Hâlid‘i
Cenevre‘ye elçi olarak atadılar.
Siyah fötr şapka giyiyor artık o
Sigara tüttürüyor havyar yiyor
Fransızca homurdanıyor.
Avrupalı sarışınlar arasında
Kâğıttan bir horoz gibi geziniyor
Hayret nasıl da evcilleştirdiler bu Kureyşli komutanı
Kahramanlarımız işte böyle iğdiş ediliyor yavrum!
Yaz öyleyse bilmediğini
Bana aşkını ilan ettiğin gündür .
Gözlerim ışıldıyor kum ve çakılla
Beni sudan kasır-a sokarsın bütün gece
Beni hüznün mavisine sokarsın
Senin huzurunda soruyorum:
Sen kimsin ey sevgilim?
Peçeyi kaldırarak yüzünden
Bir daha soruyorum:
Bu dedikleri o uygarlık mı?”
Hülagü’nün azıdişlerinden kurtarmak için dünyayı
Mürekkep hokkasına attım kendimi
Celladına beni öldürmesini emretti
Çıktım gizli bir kapıdan
Sarayın sütunları altından geçen
Hep bir çıkış yolu bulur
Firavun’un zulmünden
Ona şiir denir
Kurtar kendini depremlerimin cehenneminden
Düşündüm ki defterlerim sığınağımdır benim
Sonra anladım ki şiirim katilim benim
Ve sandım ki rüzgarın bitirecek gurbetimi
Oysa su gibi geçtin parmaklarımın arasından
Doğrusu, sultanlara düşer
Şiirimin ellerini öpmek
Bıçağın saltanatını hep reddeden
Bir yarayım ben..