İçeriğe geç

Foundation’s Edge Kitap Alıntıları – Isaac Asimov

Isaac Asimov kitaplarından Foundation’s Edge kitap alıntıları sizlerle…

Foundation’s Edge Kitap Alıntıları

Beş yıldızın neredeyse merkezindeki soluk yıldızı görüyor musunuz? Onun karşılıksız aşkı temsil ettiği kabul edilir. Yıldızın bir zamanlar diğerleri kadar parlakken acı içinde solduğunu rivayet eden bir efsane vardır.
Her zaman görebileceksen bakmanın ne gereği var.
Onun kusuru, kusursuz olması. Kusursuzluğu ölümcüldür!
Ahlak ilkelerinizin sizi doğru olanı yapmaktan alıkoymasına izin vermeyin.
Toplumlar kendi tarihlerini yaratır ve alçakgönüllü başlangıçları ya onları unutarak ya da tamamen hayalî kahramanca kurtuluşlar icat ederek yok etmeye eğilim gösterirler.
Birinin zamanından önce ölmesi gibi, zamanını doldurduktan sonra da yaşaması arzu edilmez.
hiçbir şey spor olsun diye ya da zevk için öldürülmez, hiçbir şey gereksiz acıyla yok edilmez.
Ama bir kabadayı gibi davranmak seni daha az aciz yapmaz. Sadece aciz bir kabadayı yapar.
Bana insanları anlamayan birini göster, ben de sana kendisini yanlış tanımış birini göstereyim.
Gelişen teknolojinin ilk görevlerinden birinin geceyi gündüze çevirmek olduğunu düşünüyorum. Aslına bakarsan, bir dünya yoksun olduğu teknolojiyi geliştiriyorsa, bunun ilerlemesini karanlık yüzeyin üstündeki ışığın artışından izleyebilmen gerekir.
Hiçbir şeyin yanlış gitmeyeceğine ne kadar emin olsam da, içimde Belki bu sefer sorun çıkabilir, diyen dırdırcı küçük bir ses var. Bu da kendimi suçlu hissetmeme yol açıyor.
Bizim bilinmememiz ama yine de var olmamız, herhangi bir şeyin var olmak için sadece bilinmez olmaya ihtiyaç göstermesini gerektirmez.
Kendi alanımda çalışırken belli bir soruna fazla takılıp kalmanın her zaman kötü sonuç verdiğini gözlemledim.
İnsanlar elleriyle düşünürdü. Merakın yanıtıydı onlar; hisseden, yoklayan, çeviren, kaldıran, sıkan elleriydi.
Basit bir genellemeye uymalıydı: Kimseye güvenme!
Yine de insan kimseye güvenmeden yaşamını sürdürebilir miydi?
Uygarlığın ilerlemesi, özel yaşamın kısıtlanmasından başka bir şey değilmiş gibime geliyor.
Basit bir genellemeye uymalıydı: Kimseye güvenme!
Yine de insan kimseye güvenmefen yaşamını sürdürebilir miydi?
Sahte duygusallık gerçek sıkıcılığı kovar.
“Geçmişten bıktım usandım..”
“Yaşam sürüp gidiyordu ve neler olacağına dair belirsizlik onları yıpratıyordu..”
“Bildiklerinden daha fazlasını öğrenmek ve zaten yapabildiğinden daha fazlasını yapacak hâle gelmek için asla çok yaşlı olmazsın..”
Bana insanları anlamayan birini göster, ben de sana kendisini yanlış tanımış birini göstereyim.
“Çok şey istersen elindekileri de kaybedersin..”
Karanlık basınca insanlar yaşadıkları dünyayı ışıklandırma eğilimindedirler.
“İnsanları asla anlamayacağım..”
Birinin zamanından önce ölmesi gibi, zamanını doldurduktan sonra da yaşaması arzu edilmez.
“Zorunlu olmadan hiçbir şey yapma ve zorunluluk gerektiğinde ise durakla..”
“Çok şey istersen elindekileri de kaybedersin.”
“Ahlak ilkelerinizin, sizi doğru olanı yapmaktan alıkoymasına izin vermeyin..”
Kuramsal olarak tüm Federasyon yurttaşları eşittir ama Federasyon’un eski dünyalarından gelenler, yenilere göre daha eşittir ataları Federasyon dışındaki dünyalardan olanlar, hepsinin arasında en az eşit olanlardır.
Gözler duyu organlarından başka bir şey değildi. Beyin kemikle çevrelenmiş ve bedenin çalışma alanından uzağa konmuş merkezi bir telefon santraliydi sadece. İşleyen yüzey ise evreni hisseden ve yönlendiren ellerdi.
Tüm insanlık ortak bir karmaşada yaşarken ortak bir çılgınlığı paylaşabilir ve ortak bir yanılsamaya gömülebilir.
Önemli olan soracak soruyu bulmuş olmam ve iyi bir soru, elbette sonsuz yanıtların sayısının sınırlandırılabileceği bir anahtardır.
Sahte duygusallık gerçek sıkıcılığı kovar.
Kelimelerin yetersiz kaldığı noktada eylem iş görebilir.
Olasılıkların sonsuza yaklaştığı yerde herhangi bir şeyi olanaksız saymak tehlikelidir.
Biz kendi gerçekliğimizde yalnızız.
“İnsanları asla anlamayacağım.”
“Anlayacak bir şey yok.Yapman gerekenin tümü kendine yakından bakmaktır ve diğer herkesi anlarsın. Bizler hiç de birbirimizden farklı değiliz. (…) Bana insanları anlamayan birini göster , ben de sana kendini yanlış -üstüne alınma- tanımış birini göstereyim.”
Toplumlar kendi tarihlerini yaratır ve alçakgönüllü başlangıçları ya onları unutarak ya da tamamen hayali kahramanca kurtuluşlar icat ederek yok etmeye eğilim gösterirler.
Yapman gerekenin tümü kendine yakından bakmaktır ve diğer herkesi anlarsın. Bizler hiç de birbirimizden farklı değiliz.
Golan, uygarlığın ilerlemesi, özel yaşamın kısıtlanmasından başka bir şey değilmiş gibime geliyor.
Birinin zamanından önce ölmesi gibi, zamanını doldurduktan sonra yaşaması da arzu edilmez.
İnsanın kafasıyla bilmesi ama yine de inanmaması nasıl olabiliyor?
Cesur olmak bazen aptalcadır.
Cesur olmakla deli olmak arasında fark vardır.
Dünya ölü bir dünya.
Çok şey istersen elindekileri de kaybedersin.
Kuramsal olarak tüm Federasyon yurttaşları eşittir ama Federasyon’un eski dünyalarından gelenler, yenilere göre daha eşittir
-Tamamıyla karmaşık olanı bekleyen ve ona karşı kendini koruyan bir kişi, ilkel olanı asla kafasına takmamaya meyillidir.-
Zarar verebilecek olan yalnızca gerçek değildir.
Çok şey istersen elindekileri de kaybedersin.
Çift taraflı oynama yetisi sergileyen birinin, sonsuza kadar, aynı mahareti bir kere daha göstereceğinden şüphelenilir.
Garip ve öngörülemez zamanlarda korkudan geçmişe sarılıyoruz.
Birinci Vakıfın hükümranları , tarihsel olarak her zaman gerçekçi davranmışlardır; bu da genellikle ‘ahlak’a metelik vermedikleri anlamına gelir.
Yaşam sürüp gidiyordu ve neler olacağına dair belirsizlik onları yıpratıyordu.
“Haklısınız Birinci Konuşmacı.Seldon Planı’nın kusuru yok.”
(…) Onun kusuru, kusursuz olması. Kusursuzluğu ölümcüldür!”
Toplumlar kendi tarihlerini yaratır ve alçakgönüllü başlangıçları ya onları unutarak ya da tamamen hayali kahramanca kurtuluşlar icat ederek yok etmeye eğilim gösterirler.
Vakıf’a hizmet etmeyi seçen bizler, böylesi gerekli olursa, ona her an meşakkatle hizmet etmeye hazır olmalıyız.
Tamamıyla karmaşık olanı bekleyen ve ona karşı kendini koruyan bir kişi, ilkel olanı asla kafasına takmamaya meyillidir.
Çift taraflı oynama yetisi sergileyen birinin, sonsuza kadar, aynı mahareti bir kere daha göstereceğinden şüphelenilir.
Garip ve öngörülemez zamanlarda korkudan geçmişe sarılıyoruz.
Galaksi tarihinde nükleer patlamaları savaş silahı olarak kullanacak kadar budala bir toplum görülmedi.
Gerçeğe ne kadar yakın olursa, yalan o kadar iyi olur ve gerçeğin kendisi de kullanılabildiğinde en iyi yalandır.
Bana insanları anlamayan birini göster, ben de sana kendisini yanlış –üstüne alınma– tanımış birini göstereyim.
Ahlak ilkelerinizin, sizi doğru olanı yapmaktan alıkoymasına izin vermeyin.
Galaksi tarihinde nükleer patlamaları savaş silahı olarak kullanacak kadar budala bir toplum görülmedi.
Çift taraflı oynama yetisi sergileyen birinin, sonsuza kadar, aynı mahareti bir kere daha göstereceğinden şüphelenilir.
Her halükarda bir makinenin dişlisi olarak anlamsız bir güvenlik içinde yaşamaktansa özgür iradeyle yenilmek evladır.
Olasılıkların sonsuza yaklaştığı yerde herhangi bir şeyi olanaksız saymak tehlikelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir