İçeriğe geç

Felsefe Tarihi-1 Kitap Alıntıları – Umberto Eco

Umberto Eco kitaplarından Felsefe Tarihi-1 kitap alıntıları sizlerle…

Felsefe Tarihi-1 Kitap Alıntıları

Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar
Tanrı gece ve gündüz, yaz ve kış, savaş ve barış, tokluk ve açlıktır.Ancak o (tanrı), ateşin yaktığı bir tütsüden yayılan ve herkezin kendince ad verdiği koku gibi başkalaşır.
Bütünün kendisi olan bu kosmosu ne bir tanrı ne de bir insan meydana getirmiştir.O,daima belli ölçülere göre yanan, belli ölçülere göre sönen ezeli ve ebedi ateştir.
Aynı ırmağa iki kez girilmez.
Aynı şeydir yaşayan ve ölen, uyanık ve uyuyan, genç ve yaşlı.Çünkü sonrakiler öncekilerle, öncekiler sonrakilerle yer değiştirir.
Bilim bize evrenin nasıl oluştuğunu açıklamak için bir yaratıcının var olduğunu varsaymamıza gerek olmadığını söyleyebilir ama Tanrı’nın olmadığını kanıtlayamaz.
Sokrates mutlu çünkü düşünceyle hayat arasındaki tutarlılık mutluluk verir.
Bedenin hastalanması durumunda kim meslekten bir hekim yerine tedavi için oylamaya başvurur? Bu durumda çok daha zor olan şehrin tedavisi neden siyaset sanatı konusunda hiçbir şey bilmeyen halk meclisinin çoğunluğuna bırakılır? Bu durum, yönetenler ile yönetilenler arasında demagojik bir ilişkinin oluşmasına neden olur. Yönetilenlerin onayına ihtiyacı olan yönetenler, seçmenleri şehrin ve üyelerinin hakiki ve uzun vadeli çıkarlarına yönlendirmek yerine onlara yaltaklanarak, en çok arzuladıkları şeyler toplumun geneli için zararlı olsa bile onları vaat ederler.
Dolayısıyla insan, erdem sahibi olmadığı takdirde, hayvanların en küstahı ve en vahşi olanıdır, şehvete ve oburluğa en yatkın olanıdır.
“En dramatik felsefi soru da muhtemelen şudur: ”Neden hiçlik değil de bir şeyler var?” s.10
Akademeia’nın girişinin üzerinde geometri bilmeyenlerin girmesi yasaktır şeklinde bir yazının bulunduğu iddiası güvenilir değildir, ama Platon’a atfedilen VII. Mektup’un sözlerinin Akademeia’nın faaliyetleriyle ilgili olduğuna şüphe yoktur; buna göre hakikate ulaşmak için dostluk içinde yapılan çürütmelere ve herhangi bir düşmanlık duygusu olmadan soru sormaya ve cevap vermeye adanmış, ortak bir hayat sürmek gereklidir; Aristoteles de Nikomakhos’a Etik’te mutluluğun, insana yaşama arzusunu en çok veren şeyi dostlarla birlikte yapmak olduğunu, filozoflar için de bunun birlikte felsefe yapmak olduğunu söyler.
Dolayısıyla Platon’a göre demokratik kitle çocuksudur, onu temsil eden yöneticiler de demagogdur ve ahlaksızdır, iktidarlarının onayını halk tan almak için onu sözleriyle pohpohlarlar.
En dramatik felsefi soru da muhtemelen şudur:Neden hiçlik değil de bir şeyler var?
Geminin Delos’tan dönüşünden bir gün sonra Sokrates yanındaki dostlarıyla vedalaşarak zehir içer ve MÖ 399’da Atinalıların iradesiyle ölür. Aristoteles’in dediği gibi, böylece felsefeye karşı ilk suç işlenmiş olur.
Cehaletin bilincine varılması, amathia veya çifte cehalet tuzağından, yani bir şey bilmeyen, ama bildiğini iddia eden, dolayısıyla da hakikati aramayanların cehaletinden kurtulmanın tek yoludur.
Platon anlaşılmadığı takdirde, Platon’un köklü bir eleştiri yönelttiği Aristoteles başta olmak üzere, ondan sonra olan hiçbir şeyi anlamaya imkan yoktur.
Platon’un ilk öğretisi felsefenin, tüm diğer vahiy temelli inançlardan farklı olarak, diyalog yoluyla ve fikirleri karşılaştırarak yapıldığıdır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gerçekleşen her şey bir sebepten dolayı gerçekleşir ve bir olayın sebebi tespit edildiği zaman tesadüfün, adı dışında hiçbir gerçekliğinin olmadığı anlaşılır
“Avrupa felsefe geleneğinin en sorunsuz nitelemesi, Platon konusunda sayfanın kenarına yazıdan bir dizi nottan ibaret olduğunu söylemektir.” Alfred North Whitehead
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Logos her şeye ortak olmasına karşın, çoğunluk sanki kendilerine özel düşünceleri varmış gibi yaşar.”
“Uykudayken ne yaptığını unutan diğer insanlar gibi bunlar da uyanıkken ne yaptıklarının farkında değiller.”
En dramatik felsefi soru da muhtemelen şudur: “ Neden hiçlik değil de bir şeyler var?”
Peri Physeos (Doğa Üzerine)
Her şey nasıl oluşuyorsa, yok oluşu da olması gerektiği gibi, o şekilde gerçekleşir; her şey zamanın düzeni doğrultusunda haksızlığının cezasını ve kefaretini çeker
Fiziksel egzersizler yapmak nasıl faydalıysa, felsefe yapmak da faydalıdır. Birincisi kilo almamıza engel olur, ikincisi bizi daha zeki kılar.
Retorik, teknik türden ikna (pisteis) araçlarını, yani muhakeme geliştirmeyi öğretir. Bundan dolayı, genel anlamda tartışma tekniği olan diyalektiğin karşılığıdır, ortak noktaları, birbirine zıt açılardan her şey konusunda tartışmaktır, ayrı oldukları noktaysa, retoriğin sessiz olan, ama her şeyi değerlendiren bir izleyici kitlesine hitap etmesidir.
Bilgelik, insanın en üstün kısmının erdemi olan ilmin altındadır, dolayısıyla bilgelik, ilme erişmek için hangi eylemlerin yapılıp hangilerinin yapılmaması gerektiğini öngörür.
İki kişinin bir meseleyi, yani birbirine zıt cevapların verilebildiği bir soruyu tartıştığı ve birinin diğerinin savunduğu tezi çürütmeye çalıştığı diyalektik tartışmalarda başvurulan akıl yürütme şekli olduğu için, diyalektik adı verilir. Çürütme işlemi (elenkhos), sonucunda, belli bir tezin reddedildiği diyalektik bir tümdengelimdir.
Haz, mükemmelliğe erişimin bir tür öznel yankısıdır, yani kendi kendinin amacı olan mükemmel bir faaliyetin, insanın en üstün gerçekleştirilebilir bir iyiliğin gerçekleştirildiğinin işaretidir.
“Hastalık beden açısından bir engeldir, ama seçim yetisi açısından engel değildir, tabii hastalığı isteyen o yetinin kendi değilse. Topallık bacaklar için bir engeldir, ama seçim yetisi açısından değildir. Karşılaştığın her durumda bunu söylersen başka açılardan engel olduklarını ama senin için olmadıklarını görürsün.” – Epiktetos
Devlet’in 1. kitabında Sofist Thrasymakhos tarafından öne sürülen teoriye göre, iktidar topluma hizmet işleviyle değil, en güçlülerin çıkarlarının sürdürülmesi için bir araç olarak kullanılır.
Beceriksiz kitleler tarafından seçilmiş beceriksizlerden oluşan bir yönetim ve kaçınılmaz olarak demogojik bir tıkanma.
Yunanlıları en çok rahatsız eden mesele çocuk doğuranların kadınlar olmasıdır. Neredeyse tahammül edilemeyecek düzeyde olan bu farklılık, kuşaklar boyu düşünürleri, aslında inkar edilmesine imkan olmayan bu durumu reddetmeye veya en azından önemini indirgemeye iter ; bazılarına göre çocuklar sadece babaları tarafından yaratılır.
Hesiodos, bize ilk kadın olan Pandora’nın doğumuna ilişkin efsaneyi anlatır. Zeus tarafından gönderilen Pandora, Epimetheus’la evlenir. Epimetheus’un evinde hiçbir şekilde açılmaması gereken, sımsıkı kapalı tutulan bir kutu vardır. Pandora kutuyu açar ve kutudan dünyanın bütün kötülükleri çıkar. Pandora kutuyu kapatır ama kutunun dibinde Elpis, yani umuttan başka bir şey kalmamıştır.
Ancak maieutike açısından en önemli görev, doğurulan inanışın iyiliğini doğrulamak için hakiki mi olduğunu, yani yetiştirilmeyi hak edip etmediğini, yoksa yanlış mı olduğunu ve terk edilip edilmemesi gerektiğini belirlemektir. Maieutike’nin bu ikinci safhası bir elenkhostan (teyit etmek, doğrulamak) oluşur,ama buradaki fark, incelemeye tabi tutulan düşüncenin yaratılmış olmasıdır.
İnsan her şeyin ölçüsüdür.: var olanların var olmalarının, var olmayanların da var olmamalarının ölçüsüdür.
Protogoras
Bilgeler sahte şeyleri değil de, hakiki şeyleri yurttaşlara adil olarak göstermeyi başaranlardır.
Protogoras
Dionysios’ un maniası kadınları şehirden ayrılıp dağlar başta olmak üzere kentsel olmayan mekanlara iter, kadınlar burada gerçekleştirdikleri çılgın ritüeller danslarla, aşırı bir sevinç hali olarak nitelenen ve halisünasyona neden olan bir vecit haline ulaşırlar.
Ritüelin ilk aşamasında kabul için başvuran adaylar agorada bir araya gelir ve sonradan kurban edip yiyecekleri bir domuz yavrusuyla denize girerek arınmaları için Phaleron’a gönderilirler. Kabul edilenler, o andan itibaren oruç tutmalıdırlar,sonra hep beraber Eleusis’a vardıklarında oruçlarını, Demeter’in yasına son verirken içtiği, arpa ve naneden olan kykeonla bozarlar.
Milattan önce V. yüzyıldan itibaren Yunanlar ‘gizem’ kelimesini (Mysterion) Tanrıların annesi ve Dionysios ibadetleri gibi aynı tipolojiden başka ibadetler içinde kullanırlar. Bu tür ritüellere katılanlar belirli bir tanrının müritlerinden oluşan kapalı bir gruba dahil olup hayat boyu ve /ya öte dünyada kapsamlı ve kalıcı fayda sağlamayı amaçlar.
Thales’e göre arkhe (her şeyin kaynağı) sudur.
Anaksimandros’a göre arkhe aperiondur.
(sınırlı olmayan) Dünyadaki varlıkların sonsuz çoğunluğunun ve çeşitliliğinin kökeninde ancak belirsiz bir madde yatabilir.
Anaksimenes’e göre arkhe sonsuz havadır. Her şeyin çevresinde hava vardır ve hava insan bedenine girip çıkarak onun yaşamasını sağlar.
Her şey nasıl oluşuyorsa, yok oluşu da olması gerektiği gibi, o şekilde gerçekleşir. Her şey zamanın düzeni doğrultusunda haksızlığının cezasını ve kefaretini çeker.
Anaksimandros
Canlı hayatın oluşumu, fiziksel faktörler arasında benzer etkileşim süreçleri yoluyla gerçekleşir. İlk canlıların Güneşin ısıttığı nemden doğduğu, dikenli kabuklarla kaplı oldukları, sonradan karaya çıktıkları, burada yeni ortamda kabuklarının kırılmasından dolayı fazla uzun yaşamadıkları sanılır ;insanlarınsa belirli bir balık türünün karnında geliştiğine, kara üzerinde özerk gelene kadar burada beslenip korunduğuna inanılır. Bu tablonun insanın yaratılışının şu veya bu Tanrıya atfedildiği mitolojik anlatımla taban tabana zıt olması dikkat çekicidir.
Her şeyin kaynağı için Yunanca arkhe terimi kullanılır.
Toplumsal düzenin temel unsuru olarak doğaüstü olandan giderek uzaklaşılırken yurttaş grupları arasındaki ekonomik ve güç ilişkilerinin yasal olarak düzenlenmesine önem verilmeye başlanır.
Anaksimenes
Ruhumuz havadan ibaret olup bizi bir arada tutarak nasıl bize hakimse, nefes ve havada evrenin tamamını çevreler.
Her şey nasıl oluşuyorsa yokoluşu da olması gerektiği gibi o şekilde gerçekleşir; her şey zamanın düzeni doğrultusunda haksızlığın cezasını ve kefaretini çeker.
Anaksimandros
İlk canlıların güneşin ısıttığı nemden doğduğu, dikenli kabuklarla kaplı oldukları, sonradan karaya çıktıkları, burada yeni ortamda kabuklarının kırılmasından dolayı fazla uzun yaşayamadıkları sanılır; insanlarınsa belirli bir balık türünün karnında geliştiğine, kara üzerinde özerk hale gelene kadar burada beslenip korunduğuna inanılır.
Mythostan bahsederken bu söylev biçiminin genelde şiir türü ile bağlantılı olduğunu unutmamak gerekir; mythosu yaratanlar şairlerdir ve onlar olmadan mythos olmazdı.
Epik şiirin mythosu iddialı bir konuşmadır, uygulama gerektirir; sadece erkeklere özgü bir nitelik olan otoriteden yoksun konuşmacılar sayılan kadınlar tarafından verilmemesi ve genç erkeklerin ağzına yakışmaması bu durumun bir kanıtıdır. Kısacası mythos her şeyden önce otoriter bir konuşmadır.
Batı dünyasının düşünce biçimini şekillendiren Yunan düşüncesidir ve yaklaşık üç bin yıldır nasıl düşündüğümüzü anlamak için Yunanlıların ne düşündüğünü anlamak zorundayız
– ( ) İnsanın kendi cehaletinin şuurunda olması, bilgelik sevgisi anlamında felsefenin zorunlu bir şartıdır
– ( ) En dramatik felsefî soru da muhtemelen şudur:
Neden hiçlik değil de bir şeyler var?..
Aynı şeydir yaşayan ve ölen, uyanık ve uyuyan, genç ve yaşlı. Çünkü sonrakiler öncekilerle, öncekiler sonrakilerle yer değiştirir.
Herakleitos (22 B 88 DK)
Aynı şeydir yaşayan ve ölen, uyanık ve uyuyan, genç ve yaşlı. Çünkü sonrakiler öncekilerle, öncekiler sonrakilerle yer değiştirir.
Arzuya karşı koymak zordur; istediğini ruhla ödeyerek satın alır.
Dolayısıyla insan, erdem sahibi olmadığı taktirde, hayvanların en küstahı ve en vahşi olanıdır, şehvete ve oburluğa en yatkın olanıdır. Adalet devletin bir unsurudur; devletin temelinde hak yatar ve adalet haklı olanı belirleme yoludur.
”İnsan nasıl mükemmel olduğunda hayvanların en iyiyse, yasalardan ve adaletten koptuğunda da hayvanların en kötüsüdür. ”
”Sık sık dediğimiz gibi, doğa hiçbir şeyi bir amacı olmadan yapmaz ve insan, konuşabilen tek hayvandır. ”
”Bizden daha mütevazı varlıkların incelenmesinden çocuksu bir tiksinti duymamalıyız, çünkü bütün doğal gerçekliklerin güzel bir yönü vardır. ”
”Eğer faaliyetler hayatın en önemli unsuruysa, mutlu olan hiç kimse sefil olamaz. ”
Aristoteles derslerde anatomi tablolarından, coğrafya ve astronomi haritalarından, diyagramlardan, çizelgelerden ve karatahtalardan yararlanmıştır.
Dik duruş, beynin gelişimine bağlıdır, eyleme geçme kabiliyetiyse akıl yürütme ve düşünce yetisini gerektirir.
Aristoteles’e göre çocuklar hayvanlara benzer. Dik duramazlar, cüce yapılıdırlar, daha gelişmiş olan üst kısımlarıyla alt kısımları arasında, onları dört ayaklı hayvanlar gibi hareket etmeye mecbur eden bir orantısızlık söz konusudur.
Aristoteles, her bireyin tek bir tekniği uygulamada başarılı olması, yani bilginin tek bir alanında ehil olması gerektiğine inanır.
Sokrates’in öğrencisi olan Ksenophon da matematik, astronomi ve tıp alanlarındaki eğitimin sınırlanması gerektiği tezini Sokrates’e atfeder; buna göre toprak alıp satmak için ölçüm yapabilecek, günleri, ayları ve mevsimleri ayırt edebilecek, basit hesaplar yapabilecek ve sağlığa faydalı olan şeyleri bilecek düzeyde temel bilgileri öğrenmek yeterlidir.
Isokrates’e göre episteme, yani bilim, insanların erişemeyeceği bir şeydir; erişebilecek tek şey doksa, yani kanıdır.
Bir filozof iktidar için rekabet etmeyecek tek insandır.
Aristoteles’in düşüncesi, onu bütün zamanların en büyük filozofu sayan Hegel tarafından büyük takdir görür.
XIV. yüzyılda Avrupa’nın belli başlı üniversitelerinde (Paris, Oxford, Padova) özellikle mantık ve fizik alanında etkili olan Aristoteles’İn felsefesi, Dante Alighieri ve Marsilio da Padova gibi düşünürler yoluyla başka ortamlarda etkisini gösterir.
Müslümanlar Aristoteles’in eserlerinin tektanrıcı dini desteklediğine inanırlar.
Aristoteles’e göre şiir, edilgen taklit değil, kurmaca bir olayı gerçekmiş gibi canlandırma anlamına gelen mimesistir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir