İçeriğe geç

Faşizmin Kitle Psikolojisi Kitap Alıntıları – Wilhelm Reich

Wilhelm Reich kitaplarından Faşizmin Kitle Psikolojisi kitap alıntıları sizlerle…

Faşizmin Kitle Psikolojisi Kitap Alıntıları

Eleştiren eleştiri hakkını kullanmadan önce, bazı talepleri yerine getirmelidir:
Eleştirdiği iş alanına hakim olmalıdır
Bu alanı, eleştirdiği kişi kadar, hatta daha iyi bilmelidir
İşin başarılması için ilgi duymalıdır, başarısızlığı için değil.
Yalnız bozmak isterse, eleştirinin itici güçleri nesnel bir ilgi göstermez, o zaman nevrotik bir kavgacıdır, eleştiren değil.
Bugün yaşayan kuşak insanının biyolojik durgunluğu ortadan kaldırılamaz, ama içinde hala etkili canlı güçler daha iyi bir gelişme için ortam bulurlar. buna karşılık, her gün yeni insanlar doğuyor ve faşist bozulmanın hiçbir izi olmaksızın dünyaya gelirlerse 30 yıllık bir süre içinde insan soyu biyolojik yenilenir.
Makinesel gelişimin binlerce yıllık gidişinde mekanik yaşam anlayışı, kuşaktan kuşağa etkisinin sürdürerek, insanın biyolojik sistemine derinden yerleşti. Bu esnada insanın işleyişini gerçekten mekanik olarak değiştirdi
yeter artık, politika kesinlikle yeter! Gerçek yaşamın pratik görevlerine gel!
Konu Versailles Barış antlaşması ya da Bakü petrol kuyuları ya da 200-300 yıllık kapitalizm değil, insanların biyolojik işleyişlerini mahveden, 4000 6000 yıllık otoriter-mekanik uygarlıktır.
İnsanlık biyolojik açıdan hasta.
Politika, bu hastalığın irrasyonel sosyal ifadesidir.
Hayvanlar aleminde aynı tür içinde Savaş yoktur. kendi benzerleri arasında savaş ve sadizm uygarlaşmış insanın bir edinimidir.
Zavallı biridir insan.
Bunu bilmiyor yalnız. bilseydi,
Nasılda zavallı bir iyi olurdu!
Pallenberg
Biyolojik uğraş arama isteminin tamamen oluşması için, yalnızca en iyi dış çalışma koşullarını sağlamak yeterli olmayıp, aynı zamanda iç biyolojik koşullarında yaratılması gereklidir. çalışan kitlelerin cinsel yaşamlarının tam doyumu güvence altına alınırsa, o zaman mutlu bir iş veriminin en önemli koşulu da sağlanmış olur.
Devletin ve devlet fikrinin rasyonel ve irrasyonel çifte işlevi daha önceki yüzyılda Friedrich Engels tarafından açıklanmıştı:
Devlet demek ki topluma dışarıdan dayatılan bir güç değildir; aynı şekilde hegel’in savladigi gibi’ ahlak fikrinin gerçekliği’ de değildir. O daha ziyade belli bir gelişim aşamasında toplumun bir ürünüdür; bu toplumun kendisi ile çözümsüz bir çelişki içerisinde dolandığı nın, savuşturmaktan aciz olduğu uzlaşmaz karşıtlıklara bölünmüşlüğünün itirafıdır. Ama bu karşıtlıklar, birbirine karşıt ekonomik çıkarların sınıfları kendilerini ve toplumun verimsiz bir savaşla birbirlerini yememeleri için çatışmayı yumuşatacak, ‘düzen’ sınırları içinde tutacak, görünüşte toplum üstü bir güç gerekli olmuştur; ve bu toplumun içinden çıkan ama kendini toplumun üstüne koyan, topluma gittikçe daha fazla yabancılaşan güç, devlettir.
Ayrıca kendini lekelemeyle meşgul insanın, kirli bir iş yaptığı bilinciyle öz saygısını ve alnı açık olmayı yitirdiğini de özellikle vurguluyor. iğrenç ve başkalarından saklanması gereken bir gizliliğin bilinci onu kendisine karşı ahlaken alçaltır.
var olan çok çocuklu ailenin korunması, toplumsal duygu’nun bir meselesidir, çok çocuklu aile biçiminin korunması ise, biyolojik anlayış ve ırkçı zihniyet meselesi. çok çocuklu aile açlık çektiği için değil, ama Alman halkının yüksek değerli ve vazgeçilmez bir parçası olduğu için korunmalıdır. yalnız gelecekte halk nüfusunu güvence altına alacağı için, yüksek değerli ve vazgeçilmez olmakla kalmaz, oysa halk ahlakı ile Halk kültürü onda en güçlü desteği bulduğu için yanlı çok çocuklu ailelerin korunmasıyla çok çocuklu aile tipinin korunması birbiriyle iç içe geçmiştir, çünkü bu iki sorun gerçekten de birbirinden ayrılamaz (Völkischer) halk gözlemcisi
Seksüel engelleme ekonomik açıdan ezilen insanı öylesine değiştiriyor ki, o zaman kendi maddi çıkarına aykırı davranıyor, hissediyor ve düşünüyor.
Toplumun sosyal _ekonomik ve seksüel yapısının birbiriyle bağı ve toplumun yapısal re prodüksiyonu yaşamın ilk dört, beş yılında ve otoriter ailede ortaya çıkar
Psişik yapılanmalar kaynaklandıkları ve gelişmelerini çabuk sürdüren toplumsal durumların gelişmesinin gerisinde kalır ve ilerki yaşam biçimleri ile çatışmaya düşerler
Bir toplumsal ideoloji insanların pişik yapısını değiştirerek, yalnızca bu insanlarda yansinlanmakla kalmadı, aynı zamanda daha da önemlisi, bu biçimde somut olarak değişmiş ve bunun sonucunda değişmiş, çelişkili eylenen insan görünümünde etken güç maddi şiddet oldu.
Bütün insansal durumlar ve işlevler, nasıl ve ne zaman görünürlerse görünsünler, maddesel üretimi etkilerler ve az ya da çok ona belirleyici etkide bulunurlar.(artı değer üzerine kuramlar)
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Egemen sınıfın düşünceleri her dönem egemen düşüncelerdir, bunun anlamı, toplumun egemen maddi gücü olan sınıf, aynı zamanda onun egemen zihin gücüdür. Maddi üretim araçlarını kendi elinde tutan sınıf, bununla ayni zamanda zihinsel üretim araçlarını da düzenleyip kullanır. öyle ki zihinsel üretim araçlarından yoksun olanların düşünceleri de ortalama egemen sınıfın buyruğuna girer.(Marx)
Psikoanaliz seksüel-ekonominin anası, sosyoloji babasıdır. Ama bir çocuk ana babanın toplamından fazladır. O yeni, bağımsız, ve geleceğe açık bir canlıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Faşizm, makine uygarlığının ve onun mekanik-mistik yaşam anlayışının otoriter baskı altına aldığı insanın duygusal temel duruşudur.
Sosyal koşulların ve değişimlerin insanın baştaki biyolojik taleplerini karakter yapısı olarak biçimlendirmesinden sonra, karakter yapısı da ideolojiler halinde toplumun sosyal yapısını aynen yeniden oluşturur.
Sevgi, çalışma ve bilgi, insan varlığının kaynaklarıdır. Yönetim de onlarda olmalıdır
Savaş emperyalizmi kadınlara yüklenen yalnız doğurma makinesi olma işlevinie karşı hiçbir biçimde İtiraz kabul etmez
Bu görüşe göre haz almak için cinsel ilişki kadını ve anneyi Aşağılar ve kim hazırı benimsiyor ve ona göre yaşıyorsa, fahişedir cinsel yaşam yalnızca üremenin hizmetinde erdemlidir, üreme dışında benimsenecek bir şey yoktur görüşü, gerici seksüel politikanın Temel çizgisidir.
Çocuk bereketi ideolojisi otoriter ailenin desteğidir; yalnızsa savaşçı emperyalizmin çıkarları için değil, aynı zamanda Özellikle de, kadının cinsel işlevini doğurma işlevinin gölgesinde bırakma amacıyla.
Nesnel olarak yalnızca otoriter evlilik ve aile adına bireylerde zorlama ahlaksal kurumları ayakta tutan cinsel diktatörlük sistemi batmaktadır.
Bütün toplumsal örgütlenmenin politik sarsıntıya uğramasıyla cinsellikle zorlayıcı ahlak arasındaki çatışma zirveye tırmanıyor, Bu da kimine ahlak çöküşü, kimine de cinsel Devrim olarak görünecektir.
Açlık çekenin çalması ya da sömürülenin grev yapması değil açıklanacak olan, buna karşılık, açlık çekenlerin çoğunluğu niçin çalmıyor ya da sömürülenlerin çoğunluğu niçin grev yapmıyor?
Örgütlü faşist hareketlerin kökenindeki insanın kişilik yapısı hiç değişmemiştir; bugün de toplumsal çatışmalara bu kişilik yapısı egemendir.
Dünyamızın karanlıklara gömülüp can vermesini istemiyorsak, bütün dikkatimizi söz konusu yıkıma yol açabilecek kişilik yapısına çevirmemiz, faşizmin kitle ruhu anlayışını çok iyi anlamamız gerekir.
Cinselliğin reddi artık haklı olarak, cinselliğin insanlık dışı ve kirli bir şey olduğunu Kanıt diye ileri sürer; ama bu sırada bu kirli cinselliğin, doğal cinsellik değil, Oysa ataerkeğin cinselliği olduğu Unutulur.
Hitler Birçok yerde kitlelere gerçekler, kanıtlar ve eğitimle değil, duygularla ve inançla yaklaşılması gerektiğini vurguladı.
Aileler de ulusal gibi birbiri ile sınırlandırılmıştır. Her iki durumda da bunun temeli Sonuçta ekonomik motiflerdir.
Kişisel namus, kabilelerin/ailenin namusu, soyun sopun namusu, halkın namusu.
İnsanın otoriter yapılanması bu tam olarak saptanmalıdır.
Insanın cinselliğinin sınırlanması ve ezilmesi ile insanın duygusu biçim değiştiriyor, cinselliği yadisayan din ortaya çıkıyor ve zamanla kendine özgü seksüel Politik bir örgüt kuruyor, insanların cinsel zevklerini ve bu Bununla yeryüzünde birazcık mutluluğunu silmekten başka amacı olmayan kiliseyi bütün öncüleriyle de. Bu insan emeğini artık hızlı büyüyen biçimde sömürmek anlamına geliyor.
İnsan kitlelerinin karakter yapısını bilmemek her zaman kısır sorular kurduruyor.
Ekonomizm Şimdiye dek gözden kaçırmıştır ki, en önemli soru, emekçinin sosyal sorumluluk bilincinin nasıl var olduğu değil, Aksine sorumluluk bilincinin gelişmesini frenleyenin ne olduğudur.
Şimdiye kadar gördük ki, kitlelerin ekonomik ve ideolojik durumları örtüşmek zorunda değil ve hatta oldukça ayrı düşebilirler. Ekonomik durum doğrudan ve dolaysız olarak Politik bir bilince dönüşmez. Böyle olsaydı toplumsal Devrim çoktan gelirdi.
Faşizmi, aşırı siyasi giriciliği, iktidara taşıyanlar doğrudan sefilleşen kitleler oldular.
1933 Ocak yenilgisinden sonra da Almanya’da hala devrimci bir kalkınmadan giderek daha fazla söz edilirken gerçek ekonomik krizin kitlelerin ideolojisinde sol bir gelişmeye yol açacağı beklentisine karşı, halkın proleterleşmiş kesimlerinin ideolojisinin de aşırı bir sağa gelişmeye götürdüğünü göstermiştir. Sola gitmek isteyen ekonomik zemin ile geniş kesimlerin sağa yönelen ideolojik gelişmesi arasında açılan Bir makas oluştu. Bu makas gözden kaçtı. Bu yüzden geniş kitlelerin yoksullaşması halinde Nasyonal Sosyalist olmaları nasıl mümkündür, sorusu da sorulmadı.
açıkça diktatörlükten yana olmak, sahte demokrasiden daha az tehlikelidir. ilkine karşı savunma mümkündür; sahte demokrasi; boğulmakta olan birinin bedenine dolanan sarmaşık gibidir.
İlk acunsal enerji her yerde vardır, gözle, ısı ölçen, elektrikle görüntüyü büyüten aygıtlarla ve o arada Geiger sayacıyla varlığı saptanabilir. Canlı organizmada, dirimsel-enerji, yaşam enerjisi 1936 – 1940 yıllan arasında Wilhelm Reich tarafından bulunmuştur.
Eğer emek öncüleri, (ölümün değil) yaşamın bütün dallarında çalışan bilimadamları, doğal sevigiyi dağıtan ve ondan yararlananlar, çok kısa sürede, uçsuz bucaksız sorumluluklarının bilincine varamazlarsa, uygarlığımızın sonu gelir.
Sonuç: uluslararası faşizm siyasal dümenlerle yokedilemez. O ancak emeğin, sevginin ve bilginin uluslararası düzey.
de, doğal bir biçimde örgütlenmesiyle yenilecektir.
Bir faşistin – hangi kiliseye bağlı olursa olsun – (insanın onuru yerine) «ulusun onuru» üstüne tumturaklı söylevler çektiğini işitirseniz, (emekçi insan toplumu yerine) kutsal aile kurumuyla insan ırkını kurtarma»ya kalkıştığını duyarsanız, bütün o savsözleriyle (sloganlarıyla) kulaklarınızı sağır ederse, herkesin önünde, şu birkaç soruyu sormakla yetinin:
«Başka ulusların kökune kibrit suyu ekmeden, kendi ulusunu beslemek için ne yapıyorsun? Hekim olarak hastalıklara karşı, eğitimci olarak çocukluk çağını daha mutlu kılmak için, iktisatçı olarak yoksulluğa karşı, toplumsal danışman
olarak kalabalık ailelerdeki anaların başlarından aşan işlerini azaltmak için, mimar olarak daha sağlıklı konut yapımı için ne yapıyorsun? Kes şu gevezeliği! Bütün bu sorulara verecek somut yanıtın yoksa, sus!•
Irkçı öğretinin eziyetsever ve sapkın niteliği, dine karşı tutumunda da kendini gösterir. Faşizmin çoktanrıcılığa dönüşü gerçekleştireceği, dinin amansız düşmanı olacağı öne sürülmüştür. Oysa, tam tersidir doğru olan! Faşizm, dinsel
gizemciliğin (tasavvufun: mysticisme’in) en aşırı biçimidir, en özel toplumsal dile gelişidir. Faşizm, kökeni cinsel sapkınlıkta yatan özel din duygusudur, eski ataerkil düzendeki acıya dayalı dinin kendine işkence etme eğilimini başkalarına
işkence etme dinine dönüştürür. Böylece, acı çekme felsefesine özgü dini öbür dünyadan alıp işkenceyle adam öldürmenin «yerküresel» dünyasına aktarır.
Irklar kuramı, faşizmin uydurduğu
bir şey değildir; tam tersine: ırksal nefret, bu nefretin siyasal alanda dile gelişi demek olan tek parti buyurganlığını
doğurmuştur. Demek ki, Alman faşizminin yanında, bir İtalyan, İspanyol, Anglo-sakson, Yahudi, Arap faşizmi vardır. Irkçı öğreti, bedensel boşalma güçsüzlüğü çeken insanın kişiliğinde dışavuran. dirimsel (biologique) bir hastalıktır.
Kişilik çözümlemesi alanında yaptığım deneyler, kişilik yapısında faşist duyarlık ve düşüncenin kimi öğelerini taşımayan bir tek canlı insan bulunmadığı kanısına vardırmıştır beni. Faşizm, bir siyasal hareket olarak bütün öbür gerici
partilerden, halk kitleleri tarafından kabul edilip övülüşüyle ayrılmaktadır.
Faşist partiler insanları makinacı-gizemci (mekanist-mistik) yapmamakta, tam tersine bu insanların makinacı-gizemci kişiliği faşist partileri doğurmaktadır.
Bir gencin çadır kampında kız arkadaşıyla birlikte yatması, edebe aykırı mıdır?
Nietzsche: Çamur ruhlarının dibinde yatıyor ve çamurun zihni varsa, eyvah.
otoriter ve çok çocuklu ailenin korunması, bu yüzden her gerici kültür politikasının buyruğudur.
karşılık soruyoruz: Niçin yeryüzünde mutluluk olmasın? Niçin yaşamın içeriği zevk olmasın?
bugün içinde bulunduğumuz sefaletten kurtulmanın tek yolu var, bu da sosyalizmdir.
Kitlelerin içinde ne oluyor da yönetimi hem nesnel hem de öznel açıdan çalışan insan kitlelerinin çıkarlarının tam tersine olan bir partinin peşine takılıyorlar?
Akıl tek başına vaftiz edilmişse, duygular dinsiz kalır.
Gericinin her türlüsü (kendisi hastalıklı bir ateşlilikle baIıklama içine dalsa da) cinsel zevki mahkum eder, çünkü bu
zevk onu hem çekmekte, hem de itmektedir. O, kendi benliğinde,
cinsel gereksinimlerle ahlakçı ket vurmalar arasındaki
karşıtlığı çözemez. Devrimciyse, kendi zevki, geleceğin
cinsel yaşamı olmadığı, ahlakla güdüler arasındaki çelişki
‘nin doğurduğu, buyurgan toplumun ayağa düşürülmüş, dünyadışı,
hastalıklı zevki olduğu için, sapık ve sayrılı zevki
reddeder.
Eflatun’un devlet fikrinin Yunan köle toplumunda doğmuş olması bir rastlantı değildir. Emek köleliğinin yerini içsel kölelik aldı.
Beyin Yaşamak için aslında olmasa da olur ( hayır ironik olarak değil). Organizmanın organları, milyarlarca organizmada bir beyin olmasından çok önceleri, biyolojik amaçla uygun çalıştılar. Ve fizyolojik deneylerde kanıtlandığı gibi, beyni alınmış bir köpekle ya da tavukta önemli yaşam işlevleri uzun süre devam etmiştir.
İNSAN ASLINDA BİR HAYVANDIR.
Diktatörce iktidar ve doğruluk bir arada olmaz.
İnsanlık biyolojik açıdan hasta.
Zavallı biridir insan. Bunu bilmiyor yalnız. Bilseydi, nasıl da zavallı biri olurdu!
Gerçek demokrasiye ulaşmak için uğraşan bir toplum, devletin görevinin kendini gittikçe küçültmek, gereksiz kılmak olduğu ilkesini hiç yitirmemelidir.
Gerici insanlar devletin insandan üstün olması gerektiğini savunur.
Konutlar, kent demiryolları ve okullar toplumun teknik gelişmesiyle ilgilidir ama oranın insanları köle mi, özgür çalışanlar mı, rasyonel mi yoksa irrasyonel mi, bunun hakkında bir şey ifade etmez.
Gerçeklere göre değil de, genelde irrasyonel kitle yapısına uyan hayallere göre hareket her partinin özende vardır.
Zavallı bir sefildir insan, bunu bilmez yalnız. Bunu bit bilse, ne biçim zavallı bir sefil olur!
Doğal cinsellik mistik dinin can düşmanıdır.
Mistik ( din ) insan kitlelerini kör tutuyor.
Faşistin kişilik yapısı fizikötesi düşünceyle,
dinsel duyguyla, soyut ve tinsel ülkülere bağlanmayla, önderin kutsal görevine inanmakla kendini gösterir
Akıl tek başına vaftiz edilmişse, duygular dinsiz kalır.
Zihin kahramanlığının gülünç yapıldığı ve doğal sınırsız zevk yaşamının göklere çıkarıldığı yerde, bütün sapıklıklar, şeytanlıklar ve adilikler de gün ışığına çıkmak için cesaret bulur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir