Evliya Çelebi kitaplarından Evliya Çelebi Seyahatnamesi 2. Cilt kitap alıntıları sizlerle…
Evliya Çelebi Seyahatnamesi 2. Cilt Kitap Alıntıları
Araplar 3060 kabiledir
‘İnsanoğlu hakkında ”Allah ‘Mü’minin gönlü Allah’ın Arş’ıdır. ”
Bu ciltte Evliyâ Çelebi kuş diliyle konuşuyor. ????
“ yine bir şübheye düşüp gulâmımın birine kuş lisânı üzre Cücümlece yocoldacaşlacarıcım sicilacahılacanacup acatlacansıncalarar ya‘nî cümle yoldaşlarım silâhlanup atlansınlar deyince cümle refîklerimiz hâzır baş ve pür-silâhla seyishâneler yüklü müheyyâ dururlardı. ”
Bayburtlular dağlara gider, odun devirip keserek bu Çoruh nehrine salıverirler. Sonra şehirdeki bende gelip, herkes işaretiyle kendi malını bularak evine götürür.
Avşar Baba ziyareti:Bu zat, büyük atamız Türk-Türkmen Hoca Ahmed Yesevi hazretlerinin halifelerindendir.
Erzurum: Vallah, 11 ay 29 gün kaldım. Halk hep yaz gelecek dediler. Ben görmedim demiş. Bir de bir keresinde kendi kedinin biri, bir damdan diğer bir dama sıçrarken boşlukta donup kalmış. 8 aydan sonra nevruz’da don’u çözülüp miyavlayarak yere düşmüş. Meşhur darbımeseldir.
Üstad şair Mihrimah Hatun:Yetmiş cild kıymetli kitabı ezberleyip, bütün bilginleri ilmi münakaşada aciz bırakmış.
Çocukluğumdan bugüne kadar bin altmış hatm i şerif okumuştum.
Karadeniz’de gemi batınca Şu amansız Karadeniz’de batmaktan ise şu tahtaya tutunayım diye cvan havliyle tahtaya sarılarak bindim
Denizin dalgaları biraz hafifledi. Gündoğusu rüzgarı bizi bir süre götürüyordu. Üçüncü gün birtakım dağlar görünmeye başladı. Öğle vakti dalgalar bizi sahile bıraktı. Dermansız ve bitkin bir halde kumlar üzerine düştüğümü hatırlıyorum
Şeyh Sadi Ne güzel söylemiş :
Bederya der-menafi bişumarest
Eğer hahi selamet derkenarest
Üsküdar’ın adı bile İskender isminin galatıdır
Geyikli Baba:Yesevi tarikatından, Azerbaycan şehrindeki Çeri Hasan sülalesindendir.
Buranın(Bursa) ipeği, İran’ın Nahcivan ve Şirvanında bile yetişmez
Çakıl ekmeği sadece Bursa’ya mahsustur
Uludağ :Keşiş dağı denilmesine sebep, Ayasofya’daki patrik ve rahibelerin perhiz ile uçarak gelip bu dağda oturmaları, dinlenmeleridir.
Irgandı Köprüsü’nün yapılış sebebi:
Türkçede ırgandı ırgalandı, salındı manasındadır. 729 tarihinde Orhangazi Bursa’yı fethetmişti. O sırada Allah yolunda harb eden bir savaşçı, can aşığı hamama giderken bu köprünün olduğu yerde çıkayım mı? varayım mı? gibi bir ses işitir. Gazi hemen Dalkılıç Olur çık bakalım ne yapabilirsin diyerek sesin geldiği yere bir satır vurunca vurduğu yerden gürleyerek büyük bir hazine meydana çıkarken yer ırgalanıp sallanır, sarsılır. Gazi ise hayrette kalarak şaşırır iki yanına bakınca ne görse iyi derenin içi Kıdafe altınları ile dolu hemen koşarak Orhangazi’ye başından geçenleri bir bir anlatır. O da ya ne haber ettin Allah sana nasip etmiş git Bursa’da Hayır işlerine sarfet diye emreder. Mücahit bütün malı evine taşıyarak vergisini devlet hazinesine verdikten sonra geri kalanı ile bu büyük köprüyü yaptırır. İşte Irgandı Köprüsü denmesinin sebebi budur.
Kahvelerinin ulusu,Ulu Cami dibindeki Emir kahvesidir. Süslü ve nakışlı bir kahve olup, cihan mahbubu rakkasları vardır. Kahve Ulu Camii dibinde olduğundan müezzin hayyalessalah deyince kahvede kimse kalmaz hepsi camiye giderler. Bursa halkı namaza çok düşkündür
Elhasıl Bursa sudan ibarettir
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Molla Arab Cebbari Camii:Şehrin doğu tarafındadır. Ulu Cami tarzında yapılmış küçük bir camidir.
Doğrusu, havası insanı kendine zorla çeker. Hakka ibadet ettikten sonra halkla sohbet ettirir.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurmuşlardır: Her doğan İslâm fıtratı üzere doğar, sonra onu ebeveyni Yahudi, Hıristiyan veya Mecusî yaparlar.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İran hepsi beyaz tenli, hoş yüzlü, ama kibirli ve gururlu olurlar. Tatlı ve şirin ilişkileri olan, söz ustası ve güzel yüzlüleri vardır ki onların hakkında Büyük, gençten daha tatlıdır. denilmiştir ki cihan süsü dilberi vardır.
İran yetmiş iki sapık fırkalardan adamları çoktur.
Fakir camiler, cemaatten garip kalmışlardır. Anadolu ve Arabistan camileri gibi cami içinde çok cemaat olup cemaat ile namaz kılınmaz. Hemen ezânlar okununca herkes elbette camie gelerek beş »vaki t namazını kılar ama bir an durmayıp gider.
Kürt dilinde Şuşik, kalesi olduğu yüksek dağın ismidir. Gökyüzüne doğru baş çekmiş bir yalçın kayanın en yüksek zirvesinde dörtgen şekilli bir küçük kaledir. Ama ani ölüm yeridir.
Bir gece büyük cenk oldu. Ertesi sabahleyin beden burçlarına aman bayrakları dikilip kale içinde olan bütün Kürtler;
Aman, aman, ey Osmanoğlu askerlerinin seçkini diye fer- yad ve figana başladılar.
Yedi adet namlı Kürt beyleri rehin çıkıp;
Bu gece beyimiz Mustafa Bey kaleden hile ipi ile inip İran’a kaçtı dediler.
Tez beyinizi bulun, yohsa sizin yedinizi dahi kelle paça edip Erzurum…
Bütün Kürt eşkıyalarını dışarı sürdü. Bütün silâhlarını aldı. 3.000 tüfenk, 6.000 kılıç ve diğer silâhlar toplandı.
Erzurum Üçkilise menzili bu kiliselerin birini Nuşirevan yapmış, birini Rum kayseri yapmış, birini de Ermen Zenan yapmış ki hâlâ beş yüzden fazla bâkire kızlar vardır. Hıristiyan milletleri içinde Ermeni milletinin bu kiliselere gayet inançları olduğundan bütün Hıristiyan memleketlerinden bu kiliselere adaklar gelir, gayet sağlam vakıftır.
Erzurum da Tanrı hikmeti o dağın taşını tokmak ile dövünce keten gibi olur. Daha sonra hayâl iplik eğirip abdest peşkirleri, güzel ve süslü donlar ve gömlekler dikip İstanbul’un ileri gelenlerine ve padişaha hediye getirirler. Hatta Kaya Sultan efendimize Sultan Murad Han latife edip,
Kayam, sana kayadan yapılma bir taş gömlek vereyim diye bir don gömlek hediye etmişti.
Nahcivan güzel erkek ve güzel kadınlarının yüzlerinin rengi beyaz renklidir. Erkekleri zurzuvi- leli tâc üzere serbend sarıp kalemkârı peşk-peş (yenli) elbise giyerler.
İran bütün halkı Şâfiîlerdir, ama kızıl kızılbaşlardır. Şâfiî mczhebindefıiz diye iddia ederler, ama yalan söyleyip Caferiye mezhebinde bir alay beşinci mezheplerdir. Ama ezân okunduğunda beş vakit namazlarını kılarlar, fakat cemaatle aslâ namaz kılmazlar.
İran halkı zevk ve neşe ehli, içme eğlenme düşkünü adamlardır ki her gün birer bağda eğlence ve içki âlemleri düzenlerler.
İran tanrı’ya hamd olsun Dört Seçkin Dost’a sövmez oldular. Hazret-i Ebubekir ve Hazret-i Osman’a kesinlikle sövmezler, ama başlarının dertleri Hazret-i Ömer’ledir. Hâşâ sümme hâşâ onun hakkında uzun dillilik ederler.
İran adetlerinden birisi de kabul edilen Osmanlı elçilerine 10 tane köle verilirmiş.
Faris dilinde Tebriz. Bütün dillerde teb, sıtma mânâsmadır, rîz dökücü manasına, yani Teb-riz Sıtma dökücü manasınadır. Gerçekten de bir sıtmalı adam başka yerlerden gelip Tebriz’e girince Allah’ın emriyle Ucan suyundan içince taze can bulup sıtmadan kurtulduğu için Tebriz derler.
Sultan IV. Murat’ın huzuruna çıkarılan burnu olmayan çocuğun babası Hacı Envar’a çocuğun ana rahmine kadir gecesi ya da bayram gecesi besmelesiz düşüp düşmediğini sordular. Babası, ’Vallahi, yiğitlik anımızda, kendimizden geçmiş vaziyette kurban bayramı gecesinde eşimle oynaşırken, ’Bismillah’ demek hatırıma gelmedi. Vücuduma bir titreme geldi. Biz de fazlaca kendimizden geçmişiz. Sabahleyin de gönlümüz bitkin durumda bayram namazını kılmadım. İşte o gece eşim hamile kalmış.” Sultan IV. Murat’ın huzuruna çıkarılan burnu olmayan çocuğun babası Hacı Envar’a çocuğun ana rahmine kadir gecesi ya da bayram gecesi besmelesiz düşüp düşmediğini sordular. Babası, ’Vallahi, yiğitlik anımızda, kendimizden geçmiş vaziyette kurban bayramı gecesinde eşimle oynaşırken, ’Bismillah’ demek hatırıma gelmedi. Vücuduma bir titreme geldi. Biz de fazlaca kendimizden geçmişiz. Sabahleyin de gönlümüz bitkin durumda bayram namazını kılmadım. İşte o gece eşim hamile kalmış.”
Sefer Dede zatı ve alimi, Erzurum kışında çıplak gezerdi.
Türbedar Hatun Baba’nm hikâyesi:
Abaza Paşa Erzurum’da isyan ettiğinde sekban ve sarıca haşerâtları bu Ermeni kızını haber alıp el koymak istediklerinde bu kız der; ,
Ey Ebu İshak tanrısı! Beni bu sekbanların elinden Ebu İshak aşkına kurtar. İslâm’a gelip kabrinde kulu olayım deyince Allah’ın emriyle kız ak sakallı bir ihtiyar olur. Sekbanlar kapıdan içeri girip kızı bulamayıp geri dönerler. Hemen sakallı kız Ebu İshak Türbesi’ne gelip şeyh huzurunda İslâm ile şereflenip şeyhten sonra sakallı kız türbedar olmuştur.
Erzurum’da duaların kabul olduğu nur dolu bir türbedir.
Erzurum Tebriz Kapısı’ndan dışarı Gümüşlükünbet adında uzun ve süslü bir yüksek kubbe vardır. Eski zamanlarda baştan başa gümüş ile kaplı imiş. Orada Gazneli Sultan Mahmud gömülüdür. Sandukasının taşında Mahmud ismi yazılmış, ama Gaznevî (Gazneli) dememiş.
Erzurum havasının tatlılığından erkekleri o kadar yaşarlar ki kuvveti gitmiş, hey’eti bitmiş, ömrü yetmişe yüze yetmiş, kuvveti kudreti gitmiş ve musahabetten (arkadaşlıktan, sohbetten) kalmış olurlar ve kelimeleri bu eda ile söylerler.
Erzurum kışın sertliğinin uzunluğundan ekilen ekinleri 60 günde hâsıl olup anbara konur. Bir kile tohumundan 80 kile verir. Bir kile dansı 100 kile verir. Yedi çeşit buğday olur. Kılçıksız buğday deve dişi gibi bir ak buğdaydır.
Erzurum ilim öğrenilecek diyardır.
Erzurum 10 yaşından 25 yaşına varıncaya kadar çocukları gayet sevimli olurlar. Ondan sonra güçlü kuvvetli olup tez sakallanıp kıllı adamları olur. Ama hepsi uysal, yumuşak huylu, zeki, anlayışlı, cesur adamlardır.
Erzurum tamamı 70 Müslüman mahallesi ve 7 Ermeni keferesi mahallesi. Çingene ve Yahudi asla yoktur. Görseler ya sürgün ederler veya öldürürler.
Fırat Nehri’rtin etrafı Rakka topraklarında ve kuzeyi ilerisinde Erzurum diyarında kış günleri olunca donup üzerinden bir iki ay nice kervanlar geçer. Rakka topraklarının güneyi önlerinde Fırat Nehri donmaz, ılımandır ve tatlı bir sudur.
Ebu Hüreyre’den Müslim rivayet eder:
Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Fırat Nehri (sulan gitmesi sebebiyle) altından bir dağı açıp meydana çıkarmadıkça kıyamet kopmaz. İnsanlar onun üzerinde cenk edip birbirlerini öldürürler. Neticede her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülür. Onlardan her bir kimse, kurtulacak olan kişi belki ben olurum, der [Sahih-i Müslim, 52/29] buyurmuşlardır.
Fırat Nehri’nden başka 72 adet büyük ırmaklar bütün bu Erzurum dağlarından ve Diyarbakır dağlarından doğup bütün Anadolu’ya, Arap ve Acem Irakına yayılır.
Erzurum eyaletinde İskefser nahiyesinde 200 haneli Ermeni köyüdür ve zeamettir. Acaip, etine dolgun güzel Ermeni kızları vardır.
Bazıları Ere zulüm demişler. Azerbaycan toprağında Ermen vilâyetlerindendir. Bazı tarihlerde Nuşirevan yapısıdır, demiş. Ama doğrusu Akçakoyunlu padişahlarından Erzen Bay (Gündüz Bay oğlu Şoknar oğlu) yapısıdır ki ataları Mahan diyarından gelip Van denizi kenarında Ahlat Kalesi’ni yapıp orada oturdular. Hâlâ bu Erzen Bay’m bütün ataları Ahlat’ta gömülüdürler ki Os- manoğullanmn yüce ataları Ertuğrul ve Süleyman Şah bu Ahlat’taki padişahların nesillerindendir.
Erzurum soğuğu beni Gerede’de bulun, demiş. diye atasözü olmuş derler. Ama halkı gayet zinde, iri yapılı ve cesur’Türk taifesidir.
Biz nice şehir nice kasaba dolaştık… Bir gün adamın biri gelip benim kızlarımı sen koruyabilir misin ejderha’dan, nice insan yedi nice insan biçti diye ekler. Müslüman ve alim olan bir adam saltık bay demiş ki Müslümanlığı kabul edersen yardım ederim demiş. Kızları koruyup ejderha kellesini kesmiş, başka bir papaz da ben öldürdüm asıl benim dinime girmelisin demiş. O alim adam saltık bay ise peki o zaman dinin insanlara verdiği kerametler var demiş. Kazanlara su doldurun ve altına ateşi harlayın içine gireceğiz hangimiz yalan söylüyor ise o yanar ve yalan söylediği ortaya çıkar demiş.
Aynı denildiği gibi yapmışlar, saltık bay alimin içinde olduğu kazanı açınca Yâ Hayy” ismini zikrettiğini görmüşler. Papaz da yanmış dili tutulmuş. Dobruca Kral bu hâli görünce şeyhin ayaklarına kapanıp şehâdet parmağını kaldırıp içtenlikle Sübhan’m kölesi olup çevresindekilerden o saat yedi bin adam ile İslâm’a geldiler.
Lezgi Dağı bu Trabzon’un güneyi ve doğusunda bulunduğundan kavmine Lezgi kavmi demekden bozulma Lazki derler. Kâf harfi ile yâ harfini sözü kısaltmak için kaldırıp Laz kavmi derler.
Hamsın gününde ortaya çıktığı için hamsi balığı derler. Hamsîn gününde çıkmasının sebebi;.
Büyük İskender zamanında bir olgun usta kişi gelip ruhban ve patriklere gıda olsun diye Moloz Kapısı’ndan taşra deniz içinde bir direk üzerine hamsi balığı şeklinde tunçtan bir balık tılsımı yapmış. Hamsin gününde o balıktan ses çıktığında Karadeniz’de olan bütün hamsi balıkları Trabzon Limanı’na gelip deniz kıyısına düşerler.
Peygamber Efendimiz yeryüzüne ayak basınca binlerce tılsımlar yıkılıp Nemrud ateşi söndüğünde bu hamsi tılsımı da yıkılıp denize düşer. Ancak denizle ilgili bir tılsım olduğundan hâlâ etkisi sürer.
Bir tür mürver ağacından boruları var, bir kere öttürünce azîmallah eğer cemaatle namaz kılanlar duyarsa o an namazı bırakıp hamsi balığına koşarlar. Namaz bulunur, amma hapsi bulunmaz diye camide bulunan imam ve müezzin bile namazı bozup; hamsiye koşarlar.
Bir keresin de Trabzon’da balık meneksile borusu çalınınca hamamından beş tane çıplak adam kan ter içinde çıkıp har har soluyarak balık kayığına can atar, bellerindeki peştemallarına balığı doldurunca edep yerleri ortaya çıkar.
Evvela sultan 1. Sultan selimin annesidir. Trabzon da defnedilmiştir. 90 kadın sadece bu türbede Kur ani Kerim okurlar. Günde 3 hatmi şerif okunurmuş.
Rize bütün halkı Çağatalazîı kavmidir ve çoğunluğu Urumlardır.
Çoruh Nehri cûy-ı rûh dan bozulmadır. Cûy-ı rûh yani Ruh ırmağı demekle meşhur bir hayat suyudur.
Hazret-i Âdem’i buğday bahanesiyle yer yüzüne indirip Hindistan’da Serendil (Seylan) Adası’nda nice zaman bekâr olarak yaşadı. Daha sonra Mekke-i Mükerreme’de Arafat Dağı’nda Hazret-i Havvâ ile buluştuğu için Arefe Dağı dediler.
Tufan’dan sonra Hazret-i Nuh’un oğullarından Hâm, Sâm ve Yâfes evlatlarından 72 millet ve 72 dil ortaya çıktı. Sonra Hazret-i İsmail’de Araça ve Farsça duyuldu. Ondan sonra yeryüzüne çeşitli milletler yayılınca her memlekette birer dil ortaya çıktı.
İlk defa değişik diller ortaya çıkaran Hazret-i İdris’tir.
Tufandan sonra bütün kitaplar, Eski Mısır’ın batı tarafında Nil Nehri aşırı Heremeyn (Ehram) Dağları’dır ki onlara hâlâ Firavn Dağları derler, yanlıştır. Tufan’dan önce yapan Kâhin Surid’dir. Hazret-i îdris’in bütün kitaplarını bu dağda saklayıp Tufan’dan sonra o kitapları çıkarır, bütün eski bilgin ve filozoflar okuyarak 147 adet çeşitli diller ondan yayılır.
Araplar 3060 kabiledir.
Frenk dilleriyle karıştıklarından Arnavut dilini ortaya çıkardılar. Hâlâ ol dağ Arnavutlarının hepsi Arap gibi saçlı kavimdir. Ve şiirleri ve ezgileri Arap ezgileridir. Bundan dolayı Arnavut kavminin aslı Araptandır ki ataları Cebel-i Elheme’dir.
Trabzon kralı Tekfur Yanvan’a varıp uygun bir yer isterler. O da;
Bunlar Kureyş kabilesindendir. Bunlarda va’de ve vefa olmaz diye ilk başta Lazkî’ye Gönye Kalesi’nden içeri Çoruh Nehri kenarını Lazkî’ye yurt verir. Laz taifesi Lazkî’den doğup yayılır, Laz kavminin aslı Arap’tır.
Karadeniz kadınları güzel, erkekleri nazlı ve hoştur.
Trabzon domuzları gayet çoktur. Bir mezhep nedir bilmezler, kitap nedir bilmezler ve insana bıyık altından gülmezler. Doğru sözlü kavimdir.
Kamış aşiretinin özellikleri: Karadeniz de yaşarlar Hırsız olmayan adam bu kavmin yamnda uğursuz ve bedbaht kavimdir diye meclislerine komayıp kız vermezler.
Tuhaflık bu ki bu Abaza taifesinin çoğu beylerinin leşini bir sanduk gibi ağaç içine koyup büyük ve yüksek bir ağacın çatal dalına mıhlayıp koflar. Başı ucundan sanduka bir delik delerler. Bozuk inançlarınca o delikden cennete bakar. Nice yüz bin bal arısı da o delikden girip Abaza leşinin koltukları ve budu arasında bal yapar. Mevsiminde sandığının kapaklarını açıp kıllı kıllı balları tulumlara doldurup satarlar. Halk Abaza balıdır diye parça parça alırlar. Ama pisliğini bilmezler.
Vilâyetin bütün ileri gelenlerinin ellerinde fermanları var ki Trabzon şehri içinde Yahudi tayfasından görürlerse kati edeler.
Amasya ile Tokat halkı arasında bu saçmasapan sözler darb-ı mesel olmuştur ki Tokat sıçar, Amasya içer derler.
Hacı Hamza’dan ve Tosya yakınlarından geçerek bu mahalde denizler gibi olup kızıl kan gibi denize karıştığı için Kızılırmak derler. Deli nehirdir.
Bir gün bir dünya gezgini, Orhan Gazi zamanında bu mahalle gelip gemicilere; Oğullar beni karşı tarafa geçirin der. Gemiciler dervişi karşı tarafa geçirmeyip giderler. Hemen gönlü yaralı, bilgin ve ârif-i billah derviş eteğine toprak dol- ldurup;
Biz karşıya Allahu Taala’nm emriyle böyle geçeriz diye eteğinden toprağı denize döktükçe deniz kara olup yürüyerek geminin ardı sıra yürür.
Gemiciler bu hâli görüp; Meded sultanım boğazı doldurup ekmeğimize mâni olup İstanbul’dan İzmit’e gemiler geçmez olur. Lütf edip gemimize girin diye rica ederler. O zât da 12.000 adım kadar denizi dil gibi doldurduktan sonra gemiye girerler.
Hâlâ onun için dil derler, bir sivri kumsal burundur. Gebze Dili iskelesi hanı yakınında Dil Baba Dede medfundur. Sırrı mukaddes olsun.
Orhan Gazi denizler gibi asker ile bu kaleyi ilk defa kuşatmaya Koca’Bay’ı kumandan edip İznimdir var git buyurmuşlar. Kale fetih olunca ismine İznim git demişler. İzmit, İznim git’den bozulmadır. Bazıları îznikmit derler, bir kısım insanlar İzmigit derler. Fetihten sonra Koca Bay yine kumandan olup Kalipo vilâyetini fetih edince ismine Kocaili dediler.
İzmit ada olup daha sonra İstanbul Tekfuru Keş- tantış Sapanca Körfezi’nin yolunu kapatınca İzmit ada olmaktan kurtuldu. Ama yine Osmanoğullan dilese Sapanca Gölü’nü İzmit körfezine katsa bir kantar odun beş akçeye ve bir tahta iki akçeye olup bütün İzmit gemileri tâ Düzce pazarına varıp yanaşıp o mahal canlanır ve iskele olurdu.
Yunan dilinde Aleksandıra yani İskender Tarihi’nde İsken- der-i Yunan, Hazret-i Peygamber’den 882 sene önce bu Makedon şehrinde dünyaya gelmiştir.
Madyan oğlu Yanko İstanbul’u yaparken bu şehri onun oğlu Aya İstefan yaptırdığı için meşhur galatı ile Ayasdifanaz derler.
Kefere asrında büyük şehir imiş. Emevîoğulları’ndan Süleyman bin Abdullah zamanında Hicretin 92 [711] tarihinde İstanbul’u kuşatıp fetih edemeden döndüklerinde Ömer bin Abdülaziz hazretleri bu şehri harap etmiştir.