İçeriğe geç

Eşik Burcu Kitap Alıntıları – Şükrü Erbaş

Şükrü Erbaş kitaplarından Eşik Burcu kitap alıntıları sizlerle…

Eşik Burcu Kitap Alıntıları

Her alanda ve anlamda parçalanmış bir hayatı yaşıyoruz. İnsan bütünlük duygusunu yitirdi.
“Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ama birbirimizi sevmeyi öğrenemedik.”
Eksik olan bir şey var ki hâlâ yazıyorum.
Senin kabın küçükse deryanın günahı ne?
içimdeki iyiliği yitirmemek için şiir.
Benim türküm, sesi kısılmışların hancerisinden çıkar , varır çağdaş bir dünya masalına ulaşır.
İnsanları eşit kılmak içindir şarkımız .
Dünyaya tutunmanın, hayatımı sevmenin en son çırpınışlarıdır Pervane
Ruhsal ve düşünsel büyüklük , geçmişin ve geleceğin harfleri olmadan olamaz
Söz olmasaydi – ses , renk, desen – hiçbir büyük yaratıcı yaşamamış olurdu değil mi?
Bakacaksın benzemiyor
Gelen günler
Geçen günlere
Dalacaksın..
Her alanda ve anlamda parçalanmış bir hayatı yaşıyoruz. İnsan bütünlük duygusunu yitirdi.
İnsanın mayasında ahmaklık derecesinde bir gamsızlık var galiba. Bir şeyi, ancak onu kaybetmeye başladığında sevmeye başlıyor.
Benim bütün mazlumlar adına bir adalet talebim var, benim bütün emekçiler adına eşitlik talebim var, bütün ezilenler adına barış talebim var; benim bütün mutsuzlar adına bir varoluş talebim var.
Hiç bir insan davranışının, duygusunun, arzusunun, öfkesinin, korkusunun görünenden oluşmadığını en azından kendimden biliyorum. Bunu dilin bütün olanaklarını kullanarak görünür kılmaya çalışıyorum. Yoksa bende dahil herkes çok yoksul yaşayacak. Çok yanlış büyüyecek. Kötülük ve kalabalık olağanlaşacak. Sevgisizlik hayatı çöle çevirecek. Oysa yaşamak bir mucizedir. Ve insan yalınkat bir varlık değildir.
Sonra çocuklar büyür, sonra çocuklar baba olur, sonra çocuklar babanın yanlızlığını ürpererek duyarlar iliklerinde. Baba asıl acıyı kendine çektirmiş. Otuz yaşında ölmüş bin yaşında bir babayı acıyla severler Yoksa kimse iyleşemez değil mi?
Devrim düşüncesi kitaplar bana çok erken yaşlarda mazlumun yanında olmanın onurunu ve acısını bağışladı. Hala bağışlar. Devletin iç yüzünü erken gösterdi. İktidar olmanın zalimliğini kavramamı sağladı. Özgürlük, adalet ve eşitliğin her insanın haysiyeti olduğunu öğrendim.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
söz,yüreğin gövdemizden taşmış halidir.İnsandan insana götürür bizi.
Bizim şahdamarımız bu coğrafyanın,bu toplumun,bu dünyanın içinde atıyor.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
“Anne bir sığınaktır. Güven duygusudur. Merhametin ilk okuludur.”
Bu dünyada şiir yazan birisi varsa ve bir yerlerde onu okuyan bir başkası varsa hiçbir şey bitmemiş demektir.
Bakacaksın benzemiyor / Gelen günler geçenlere/ dalacaksın.

Özdemir Asaf

Her şey daha fazla zaman olsun diye hızlanmıştır ama zaman gittikçe azalmaktadır.

Canetti

Sanat bize, altında ezildiğimiz dünyayı dönüştürecek duyarlılığı kazandıran en büyük olanaktır. Şiir, müzik, resim, heykel, tiyatro farkında olalım ya da olmayalım, bunlardır insanın anlam ve değer konakları
Her alanda ve anlamda parçalanmış bir hayatı yaşıyoruz. İnsan bütünlük duygusunu yitirdi.
Aydının görevi insanların rahatını kaçırmaktır.

J.Paul Sartre

Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk / Hiçbir yere gitmiyor.

Edip Cansever

Aşktan sevgiye gidilebilir ama hiçbir sevgiden aşka gidilemez.
Toplum son yirmi yıldır akla ziyan bir yabancılaşmayı ve bunun getirdiği soğuk, siyah bir daralmayı yaşıyor. Yalnız kendisini düşünüyor gibi görünüyor ama gerçekte kendisi de umurunda değil. İpini celladına teslim etmiş, gönül huzuru içinde sehpasının keyfini sürüyor !
Acı bir ülkede yaşıyoruz. Şaka bir ülkede yaşıyoruz. Ağıt bir ülkede yaşıyoruz.
Ölüme benden alacağı hiçbir şey bırakmayacağım; sadece bir avuç kemik.

Kazancakis

Üç yıldır sessizce çalışıyorum ölüme / Azrail gelecekse senin yüzünle gelsin / Ben, son bir kez yüreğim ağzımda / Sen bütün acılarının hesabını görürsün.
Aşk, bize güç veren tek özgürlük yitimidir.

Aragon

Yaşamak bir diyalektik mucizedir, hepimizi gerçek sandığımız şu gerçeğin çok ötelerine götürür getirir.
Devrim hâlâ uzak bir ihtimal olduğuna göre, bu yabancılaşmış, plastik, ruhsuz, yaşamasız zamana, şiirden başka bir merhem bilmiyorum ben
İnsanın mayasında ahmaklık derecesinde bir gamsızlık var galiba. Bir şeyi, ancak onu kaybetmeye başladığında sevmeye başlıyor.
Herkesle bir olurum / Kişiliksiz kalırım.

Edip Cansever

Bu kalabalıkta bu tenhalık
Sevgilim, bütün sözlerimi
Mazlumların rüyasından seçtim ben.
Budur, düşünmeden bildiğim
Budur, ayaklarına serdiğim has bahçe
Cehennem, acı çektiğimiz yer değildir ; acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir.

Hallac-ı Mansur

Birey ve toplum, insanı yalnızlıktan düşmanlığa savuracak bir yabancılaşmayı yaşadı, yaşıyor. Herkesin gövdesi kendi hapishanesi oldu.
Üstüne titrediğim bir insan erdemidir incelik.
Sizin ve bütün bir toplumun üstüne ahlaksızca abanıldığı, insan haysiyetinin yerle bir edildiği, gövdenizin bir acı topacına çevrildiği, kapıkulu kültürüyle bütün var oluşunuzun teslim alındığı, uğradığınız şiddetten medet ummaya başladığınız yerde eğer çığlık atmıyorsanız, bu, kötülüğü, korkuyu, ihaneti de geçer, varır bütün bir dünyanın içinde çürüdüğü ağır bir ruh hastalığının kapılarını açar.
Yine de, çocukken alnınıza konmamış bir öpücüğün yerini hiçbir bilgi dolduramıyor.
Aşk bir yere gitmiyor. Biz onu binlerce önlem duygusuyla mezara dönmüş gövdemize gömüyoruz.
Hızın insanı toz zerreleri haline getirdiği, bırakın duygularını, neredeyse bedenini paramparça ettiği, sevmenin aptallık sayıldığı bir zamandan, elbette özlemle, saygıyla, insanın kalbinin serçe kuşu gibi çarptığı, insanın insana dokunduğu zamanlara bakıyor insan.
Anne bir sığınaktır. Güven duygusudur. Merhametin ilk okuludur. Tanıdığım ilk mazlumdur. Sonsuz bir emektir. Günün ilk ışığıdır. Akşamların masalıdır
Bunalıyoruz çocuk, bunalıyoruz / Biçim veremediğimiz şeylerin / Biçimini alıyoruz.
Devrim düşüncesi ve kitaplar bana çok erken yaşta mazlumun yanında olmanın onurunu ve acısını bağışladı.
Eğer siz Neşet Ertaş ile Mozart’ın aynı müzikal dehaya sahip olduğunu görmezseniz, blues ile bozlağın aynı acı olduğunu bilmezseniz, varlığınızı bir kambur gibi sırtınızda taşır durursunuz.
Bekler bazı şiirler bazı yaşları.

Behçet Necatigil

Tınısı, duygusu, jesti, mimiği olmayan, sessiz sinema misali bir dünya, insan sıcağının yerini aldı !
Ben şiire de devrime de lise 1’de (1968) başladım. Şiir bireysel bir etkinlik olduğu için bir şeyler yazdım, yaptım, ama devrim denen şu bizim ‘kuru hayal’imiz hâlâ bir hayal. Ancak ben iki güzellikten de elimi, kalbimi, sözümü bir dakika bile çekmedim. Böyle de öleceğim.
Ne biter
Ne kalır geçmiş kitaplarda
Ölümden sonra da
Söyleriz.
İnsanın acısını insan alır
Şükrü Erbaş kimdir?
Dünyadan aldığını hece hece bu dünyaya geri veren , ömrüne sahip cıkmaya çalışan bir insan işte.
Ne diyordu Dostoyevski, Her şeyi fazlasıyla anlamak hastalıktır baylar!”
Kağıt sesi çürütmez. Soğutur biraz . Sakinleştirir. Korur. Anıya dönüştürür. Ona sonsuz bir ömür verir. Sonra biz ya da o sesi okuyan bir başkası, ona yeniden can veririz,alır insanların hayatına katarız, nice sonra denizler dağlar bahçeler içinde gezdiririz, yeni zamanların ruhunu üfleriz o sese. Söz, yüreğin gövdemizden taşmış halidir. İnsandan insana götürür bizi. Bir bumerang macerasıdır yaşanan. Yürekte başlayan büyü, görkem, yine yüreğe dönerek tamamlar kendini. Söz olmasaydı —ses,renk , desen — hiçbir büyük yaratıcı yaşamamış olurdu değil mi?
İnsan yaşadığı yere benzer
17. Mutluluk rüyanız nedir?

İyilik etmenin gerekli olmadığı bir toplum. (Brecht)

İyi şeyler ummaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok ve hiçbir şey yapmamaktan iyidir bir şey yapmak.
Hayatta telafi edemeyeceğimiz şeyler vardır; on beş yaşında evden kaçmamış olmak gibi.
Walter Benjamin
Üç noktayla biten bir cümleyim artık
Aydının görevi insanların rahatını kaçırmaktır.
J. Paul Sartre
Çaresizlik bizim için yeni bir şey değil elbette.
Evet, yoğun bir karamsarlık var, denebilir. Bu lime lime olmuş, insanı içeriden dışarıdan çürüten gerçekliğin karşısında insan nasıl karamsar olmaz ki
Çocuk büyüdü / yalnızlık oldu.
Kimler nasıl ve neden gider, nereden bileyim. Gerçeğinden büyük bir bahane bulamayan bir yere gidemez gibi geliyor bana.
Kalbim, bir tedirginlik değirmeni olarak öğütür durur kendini.
Dilim ve günüm zehir gibi acıyken bile kirpiklerim iyimser bir uzaklığa düştü. O kadar öfkelendim ama insandan umudu kesemedim. Bu da bir hastalıktır, kim bilir!
Acı bir ülkede yaşıyoruz. Şaka bir ülkede yaşıyoruz. Ağıt bir ülkede yaşıyoruz.
Yazmaya başladığımda kimleri mi toplarım başıma? Ya da kimler mi bir zorba gibi gelir oturur göğsüme ki ben yazmaya otururum. Öyle çok ki Ama ben üçünü sayacağım:

Ayrılıklar, bir.
Ayrılıklar, iki,
Ayrılıklar, üç.

Azrail gelecekse senin yüzünle gelsin
Ben, son bir kez yüreğim ağzımda,
Sen bütün acılarının hesabını görürsün.
Ben, her şeyin doğrusunu büyük bir güvenle bilen insanlardan çok korkarım. Ben, kesinleşmiş, tamamlanmış bitmiş şeylerden hemen boğulurum. Her şeyiyle bir yere ait olmayı ve o darlık içinde genişlik bulmayı anlayamam.
Aşk da dâhil, insanı bir güzellikle genişleten her şeyin bir gün biteceğini ta başından bilmenin yarattığı o depresif geçicilik duygusu
Öte dünyada dinlenecek çok vaktimiz olacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir