Halil Cibran kitaplarından En Kutsal Gözyaşlarımızın Gözlerimize İhtiyacı Yoktur kitap alıntıları sizlerle…
En Kutsal Gözyaşlarımızın Gözlerimize İhtiyacı Yoktur Kitap Alıntıları
Kış, İlkbahar benim kalbimde . dese ona kim inanır?
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil. Onlar, kendi yolunu izleyen, hayatın oğulları ve kızları.
Nasıl şarkı söyleyebilirsin ağzın ekmek doluysa?
Nasıl, ellerini açıp dua edebilirsin, avuçların altın doluysa?
Aşk bize ilk insandan beri bağışlanmış bir güçsüzlüktür.
Yalnızca sevgi ve ölüm her şeyi değiştirecektir.
Sevebilen insan affedicidir ve affeden insan da yüklerinden arınır.
Cibran aşkta sadece mutluluk aranmaması gerektiğinin altını çizer. Aşkın doğası gereği dikenleri olan bir güle benzediğini ve o gülün dikenleri ile yaralanmış insanın sadece bir gül koklayan insandan daha olgun bir ruha sahip olduklarını savunur. Aşkın verdiği ıstırabı tatmış kalplerin hayatın manasını daha fazla kavramış olduklarını söyler.
Kadının küçük kusurlarını affetmeyen erkek, onun büyük erdemleriyle asla karşılaşamayacaktır.
Her türlü sevginin üstünde yer alan Tanrı sevgisi vardır ki diğer tüm sevgiler aslında bu sevgiye ulaşma yolculuğunda bir adımdır.
Ve hep böyle olmuştur ezelden beri, ayrılık vakti gelip çatıncaya kadar, sevgi kendi derinliklerini bilmez
Suçluya cezasını verecek olan kimse, suçun işlenmesine sebep olan kimsenin de yüreğine baksın
Ve sevgi ayrımcılık yapmaz. Kişileri inanışlarına, görünüşlerine ya da zenginliklerine göre sınıflandırmaz.
Dünlerimizin borçlarını ödemek için yarınlarımızdan sık sık ödünç alırız.
Konukları olmasa evler mezar olurdu.
Kendini yenilemeyen aşk önce alışkanlığa sonra da köleliğe dönüşür. Kendini yenilemeyen derken monotonluk değildir kastettiği. Gelişmemek, evrilmemek, bir başka şeye dönüşmemektir. Aşkın da kendisini yenilemesi gerektiğine inanır. Alışkanlığa dönüşen bir aşkın devam etmesi durumunda ise kölelik bekliyordur insanı. Bu onun gözünde bir aşkın dönüşebileceği en kötü şeydir belki de.
Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız.
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız.
Tanrı’nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız.
Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun.
Ve Tanrısal âlemin rüzgârları esip dolanabilsin aranızda.
Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın.
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun Sevgi.
Birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin.
Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın.
Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer Yalnız olduğunu unutmayın.
Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır.
Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın.
Çünkü ancak Hayat’ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan.
Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın.
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır.
Çünkü bir servi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez
Bırakın mesafeler olsun birlikteliğinizde, birbirinizi sevin ama aşkı pranga eylemeyin.
Şarkı söyleyip dans edin birlikte eğlenin ama yalnız başına olun ikinizde.
Hatta aynı müzikte titreseler de ayrı duran telleri gibi lavtanın, yüreklerinizi verin fakat teslim etmeyin birbirinizin eline.
Dünyadaki en güzel üç kadın:Annem,gölgesi ve aynadaki yansıması
Gerçek aşk ,ruhsal bir uyumun meyvesidir .Bu uyum ilk bakışta yakalanmamışsa , değil bir yılda bir asırda bile kurulamaz.
Yaşam, kalbinin şarkısını söyleyecek bir şarkıcı bulamadığında zihnini konuşturacak bir filozof yaratır.
Kadının küçük kusurlarını affetmeyen erkek, onun büyük erdemleriyle asla karşılaşamayacaktır.
İnsanın değeri, ulaştığı şeyden değil ulaşmak için didindiği şeyden anlaşılır
Yanlışlarımızı doğrularımızdan daha büyük bir gayretle savunmamız tuhaf değil mi?
“Gerçek aşk, ruhsal bir uyumun meyvesidir. Bu uyum ilk bakışta yakalanamamışsa, değil bir yılda, bir asırda bile kurulamaz.”
Hatıralar, bir an fısıldaşan ve bir daha sesleri duyulmayan sonbahar yapraklarından başka nedir ki?
“İnsanın değeri, ulaştığı şeyden değil ulaşmak için didindiği şeyden anlaşılır ”
basit mutluluklar ve hoşluklar beklentilere yenilmektedirler. Bir erkeğin bir kadına dile getirdiği beğeninin bir ilişki ya da evlilikle sonuçlanması gerekmez. Oysa beklentinin bu yönde olduğu bir toplum düzeninde birileri hep kötü olacaktır.
Kurnazlık bazen işe yarasa da sonunda her zaman kendini yok eder
Dünlerimizin borçlarını ödemek için yarınlarımızdan sık sık ödünç alırız.
Dünyadaki en güzel üç kadın:Annem,gölgesi ve aynadaki yansıması
İnsanlar arasında en acınası olanlar,hayallerini altına ve gümüşe dönüştürenlerdir.
Senin gibiyim ey Gece, sessiz ve derin, cennette doğup cehenneme dokunan bir çocuk tanrıça yatar yalnızlığımın kalbinde.
Çocukluğumdan beri beni ben olarak tanıttığım tüm kadınlara borçluyum. Kadınlar gözlerimin pencerelerini ve ruhumun kapılarını araladılar. Eğer kadın-anne, kadın-abla ve kadın-arkadaş olmasaydı, ben de dünyadaki huzuru ve sükûneti, horlamalarında arayanlar arasında uyuyor olacaktım.” Halil Cibran
Bir gün, bir kadının yüzüne baktım ve henüz doğurmadığı bütün çocuklarını gördüm. Bir gün, bir kadın yüzüme baktı ve henüz o doğmadan önce ölmüş tüm atalarımı gördü ”
Dünyadaki en güzel üç kadın:
Annem, gölgesi ve aynadaki yansıması ”
“İnsanın değeri,
ulaştığı şeyden
değil ulaşmak
için didindiği
şeyden anlaşılır ”
Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız.
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız.
Tanrı’nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız.
Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun.
Ve Tanrısal âlemin rüzgârları esip dolanabilsin aranızda.
Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın.
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun Sevgi.
Birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin.
Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın.
Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer Yalnız olduğunu unutmayın.
Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır.
Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın.
Çünkü ancak Hayat’ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan.
Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın.
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır.
Çünkü bir servi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez ”
Sırtını güneşe çevirirsen, ancak gölgeni görebilirsin.
En güzel giysilerin başkası tarafından dokunmuştur.
En lezzetli yemeğin başkasının sofrasında yediğindir.
En rahat yatağın başkasının evindedir. O halde, söyle bana, kendini başkasından nasıl ayırabilirsin?
Bir tohum ekersen toprağa, sana bir çiçek verir.
Hayallerini hayal et, gökyüzü sana sevdiğini gönderir.
Yüreğine ulaştığında varlığın, her şeyde bir güzellik bulacaksın; güzelliği göremeyen gözlerde bile
Şiir bir düşünce ifade şekli değildir. O kanayan bir yaradan ya da gülümseyen bir ağızdan yükselen şarkıdır.
Sevgi kutsal bir sırdır. Gerçekten sevenler sevgilerini açıklamak için asla sözcükler bulamayacaktır. Sevmeyenlere gelince onların inançlarında sevgi acımasız bir alay konusudur.
Gün doğmaktayken bir tilki gövdesinin gölgesine bakarak şöyle dedi: Bugün öğle yemeği olarak bir deve yiyeceğim. Ve tüm sabahını bir deve aramakla geçirdi. Öğle güneşi yükseldiğinde kendi gölgesini gördü tekrar ve şunu dedi: Bir fare de işimi görür
Yanlışlarımızı doğrularımızdan daha büyük bir gayretle savunmamız tuhaf değil mi?
Kimse geceyi geçmeden sabaha varamaz.
İnsanın hayalleri ile gerçekleştirebildikleri arasındaki mesafe, ancak kendi arzusuyla aşabileceği kadardır.
Yalnız bir defa derin bir sessizliğe bürünmüştüm. O da bana ‘Sen kimsin?’ diye sordukları zamandı
İnsanlar arasında en acınası olanlar, hayallerini altına ve gümüşe dönüştürenlerdir.
Dikenden taç ören eller bile boş duran ellerden iyidir.
Veririm ama sadece hak edenlere dersiniz sık sık. Oysa ne meyve bahçenizdeki ağaçlar böyle söyler ne de çayırlarınızdaki sürüler. Onlar yaşayabilmek için verir çünkü vermekten kaçınmak yok olmaktır.
Kuyunuz dopdoluyken susuzluktan korkmak dindirilemez bir susuzluk değil mi?
Gerçekten adil olan, senin yaptığın kötülüğün yarısından kendini sorumlu tutan kişidir.
Başkasını ancak kendi hakkında bildiğin şeye göre yargılayabilirsin. Şimdi söyle bana, hangimiz suçlu, hangimiz masumuz?
Eğer aranızda sadakatsiz kadını yargılayacak olan varsa, kocasının yüreğini de tartsın terazide ve ruhunu ölçülerle vursun ölçüye.
İnciteni kınayacak olan varsa, incinenin de ruhuna baksın.
Ey kardeşim, seni camiinde secde ederken de, tapınağında eğilirken de, kilisende dua ederken de seviyorum. Sen bulutlar ardında gizlenmiş yaşam yolundaki yoldaşımsın.
Gerçek sevgi bağlayıcı değil bilakis özgür kılıcıdır. Hoşgörü ve mutluluk sağlar. Sevebilen insan affedicidir ve affeden insan da yüklerinden arınır.
Evim bana, ‘Beni terk etme, zira burada geçmişin yaşıyor’ diyor.
Ve yol bana, ‘Gel beni izle, çünkü ben senin geleceğinim’ diyor.
Ve ben her ikisine de, ‘Benim ne geçmişim ne de bir geleceğim var. Burada eğleşip kaldığım takdirde kalışımda bir gidiş olacak; gidecek olursam da gidişimde bir kalış
Yalnızca sevgi ve ölüm her şeyi değiştirecektir’ diyorum.
Aşk size işaret ettiğinde izleyin onu
Ona giden yollar çetin ve sarp olsa da.
Ve kanatları sizi sarmaladığında boyun eğin
Tüyleri arasındaki gizli kılıç sizi yaralasa da.
Ve sizinle sözleştiğinde inanın ona
Sizin gelişiminiz için çabaladığı gibi size öğretmenlik de yapar ve içlerinizdeki kötülüğün kökünü de kurutur
Cibran’a göre aşk, şüpheyi barındıramaz. Şüphe duyulan bir sevgi aşk değil, olsa olsa saplantı, takıntı olabilir.
Hep daha fazlasını ya da daha başkasını isteyen ve hep kusur bulan insan bu dünyada yalnızlık ile sınanır.
Ve sonra uyumak kalbinizde sevdiğiniz kişi için dua ve dudaklarınızda şükür ve övgü ezgisiyle
Her türlü sevginin üstünde yer alan Tanrı sevgisi vardır ki diğer tüm sevgiler aslında bu sevgiye ulaşma yolculuğunda bir adımdır Cibran için.
Gerçek aşk, ruhsal bir uyumun meyvesidir. Bu uyum ilk bakışta yakalanamamışsa, değil bir yılda, bir asırda bile kurulamaz.
Ona göre sevginin her türü kutsaldır: Doğa sevgisi, sanat sevgisi, insan sevgisi, vatan sevgisi Ya anne sevgisi? Annesi, her çocuk gibi, Cibran için de bir azizedir. Anne sevgisini ayrı tutar.
Dünyadaki en güzel üç kadın: Annem, gölgesi ve aynadaki yansıması
Bir keresinde ırmağa denizden bahsettim, ırmak benim hayalperest bir mübalağacı olduğumu düşündü. Bir keresinde denize dereden bahsettim, deniz onu aşağılayan bir iftiracı olduğumu sandı.
Neşem doğduğunda, onu kollarıma aldım, evimin çatısına çıktım ve bağırdım: Gelin komşular, gelin içimde doğan neşemi görün! Gelin ve güneşe gülümseyen şu mutlu şeye bir bakın!
Komşulardan hiçbiri Neşe’yi görmeye gelmedi, çok şaşırdım.
Yedi ay boyunca her gün Neşe’mi haykırdım evimin çatısından, kimsenin umurunda olmadı. Neşe ve ben yalnız kaldık, kimse bizim ziyaretimize gelmiyordu.
Derken, Neşe’m yoruldu , hastalandı. Benim kalbim dışında kimse onun güzelliğini görmüyor, onu sevmiyordu.
Sonunda yalnızlıktan öldü Neşe’m.
Şimdi, hüznüm olmadan konuştuğumda, sözcüklerim ağır geliyor kulağıma.
Hüznüm ve ben sevdik birbirimizi; bizi çevrelemiş olan dünyayı sevdik. Hüzün’ümün kalbi nazikti ve benim de hüznüm sayesinde kalbim nazikti.
Onunla karşılıklı konuştuğumuzda, günlerimiz kanatlanır, gecelerimiz hayallerle dolardı. Güzel konuşurdu hüznüm. Ben de sayesinde güzel konuşurdum.
İnsanların birbirlerinin hüzünlerinden beslendiklerinin ve sevinçlerine ortak olmadıklarının birer metaforu gibidir anlattıkları.