İçeriğe geç

Elmalı Turta Kitap Alıntıları – Zeynep Sahra

Zeynep Sahra kitaplarından Elmalı Turta kitap alıntıları sizlerle…

Elmalı Turta Kitap Alıntıları

^^Bazen özgür olabilmek için her şeyi arkanda bırakman gerekir ^^
^^İnsan yarası yarasına denk geleni severmiş.^^
İnsan yarası yarasına denk geleni severmiş..
Yarayla alay eder yaralanmamış olan
Sevdiğin bir şeyi çok fazla yediğinde, zamanla ondan soğursun. Bir gün bir bakarsın, zamanında yemek için ölüp bittiğin şey yerine, başka bir lezzeti arar olmuşsun.
‘Sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın, yoksa tutmayacak bir ele uzandığın için kendine mi kızgınsın?’
Söyleyemediklerin geçmişinde kaldığı sürece geleceğin olamaz..
Sevdiğini mertçe seven kişi, kelebek gibi özler ateşi. Sevip de yanmaktan korkanın, masal anlatmaktır bütün işi.
‘İnsan sadece yaptıklarından pişman olmalı, yapamadıklarından değil.’
İnsan yarası yarasına denk geleni severmiş
Çok azımız aşık olacak kadar cesur bir yüreğe sahiptir
Gönlünde biri varken kafana başkasını sokmaya çalışırsan, o beden o yükü taşımaz.
Bazen kimin seni sevdiği değil, senin gerçekten kimi sevdiğin önemlidir Sahra.
İnsan kimi seveceğini seçemez Erva.
Kollarını şımarık çocuklar gibi göğsünde topladı.
Evet seçebilir. Ben Hakan’ı gördüğümde onu sevmeyi seçtim. Pekâlâ, abim de seni sevmeyi seçebilirdi.
Bazen özgür olabilmek için her şeyi arkanda bırakman gerekir.
– İlk aşk hiç unutulmaz mı gerçekten?
– Bir kitaptaki adam der ki; İlk aşk aslında hep en sonuncu olandır.
Çok azımız aşık olacak kadar cesur bir yüreğe sahiptir.
Gözyaşının bile görevi varmış.Ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış derler
Ben seni sevmeyi de seviyorum. Seni uzaktanda severim, yanında yokken de.
Bir kelebeğin kalbini kırma, çünkü ertesi gün ondan özür dileyemezsin.
Kibir ve gururu dize getirebilecek tek gerçektir, aşk.
Çok azımız aşık olacak kadar cesur bir yüreğe sahiptir.
Bir kitaptaki adam der ki; İlk aşk aslında hep en sonuncu olandır.
İnsan her zaman, en çok güven duyduğu an da ihanete uğrarmış..
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Gözler bakmak içindir, varsın baksınlar.
Yerimden kımıldamam bakışlarının keyfi için.
Hem sevmek için bakarım ben, bakmak sevgiyi getirirse eğer
O gidince her şey ölmüş gibiydi
Güzel oyundu beyler. Gerçek bir casinoda olup donunuza kadar almak isterdim ama maalesef. (:
Sevdiğini mertçe seven kişi. kelebek gibi özler ateşi,sevip te yanmaktan korkanın masal anlatmaktır bütün işi.
Bu, kanatlarını arkasında bırakmış kelebeğin değişim hikâyesi
İnsan, yarası yarasına denk geleni severmiş
İlk aşk aslında hep en sonuncu olandır.
Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi,
Yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Gönlünde olanı gizleme ki, onun gönlündeki de ortaya çıksın
Hafifçe gülümsedi “Ya bir kere çok seversin ya da hiç sevmezsin Juliet.”
“Sen bana, gerçekten sevilmeye değer bir kadının sevgisini kazanabilmek için daha başka erdemlere sahip olmam gerektiğini öğrettin.”

“Kibir ve gururu getirebilecek tek gerçektir, aşk.”

“Bu kedersiz âşığa en azından bir dansta eşlik eder misiniz, yoksa kurşun kadar ağır rûhunuz, son bir dansı kaldıramayacak kadar yorgun mu hâlâ?”

Rûhumdaki kurşunun ağırlığını geride bıraktım. Aşkın kanatlarıyla dolaşıyorum yıllardır ”

“Sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın, yoksa tutmayacak bir ele uzandığın için kendine mi kızgınsın?”
Bir kelebeğin kalbini kırma, çünkü ertesi gün ondan özür dileyemezsin.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Hiç sormuşlar mıdır kelebeğe, bir günde kaç kişiye âşık olabilirsin diye?
Adın ne önemi var? Gülün adı değişse bile kokmaz mıydı aynı güzellikte?
Ama sıcak nefesinin buğusu gibi, adımlarının seside kaybolup gitti
Unutma; Şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar.
Eğer o doğru kişiyse,aranıza başkaları ya da ülkeler de girse,hatta ne kadar zaman geçerse geçsin,yine de geç sayılmaz.Onu yeniden gördüğün an,aslında zamanın durduğunu anlayacaksın.Zaman insanları yaşlandırır,aşkları değil.
İlk balom, ilk hırsızlığım, ilk öpücüğüm, ilk tutuklanışım
Lacivert gözlerini görür görmez mühürlendim ben sana. O günden sonra her sabah senin için uyandım. Senin daha hızlı büyümen için her gece uyumadan önce dua ettim. Ama büyüğünde tüm bunların olacağını bilseydim, onca duayı etmezdim.
Sen benim hikâyemin kahramanısın Juliet. Eğer hayatım bir kitap, bir film ya da bir dizi olsaydı, ilk bölüm seni gördüğüm an başlıyor olurdu. Sen benim hikâyemin esas kızısın.
Sen bir balık kadar anlaşılmazsın.
Boğulmaktır senin nefes alışın.
Senin çelişkin Romeo, senin çelişkin
Diğerlerinde daha derin.
Adın ne önemi var? Gülün adı değişse bile kokmaz mıydı aynı güzellikte?
Ey kavgacı sevgili! Sevilen nefret!
Ey ağır hafiflik! Ağırbaşlı uçarılık!
Ey hiçten yaratılan her şey!
Ey talih! Bütün insanlar değişken
olduğunu söyler.
Madem değişkensin, Juilet’in bana inatla
bakan gözlerini aşkla değiştir öyleyse.
“Çünkü çok azımız âşık olacak kadar cesur bir yüreğe sahiptir.”
“Dünyadaki en şanslı insanlar,ilk bakışta birbirini bulan âşıklardır.”
Korkuyla solgun yüzüne bakarken, onun ölmüş olduğunu düşünüyordum.

Zaten o güne kadar yaşadığı söylenemezdi.

İnsan, yarası yarasına denk geleni severmiş.
İnsan yarası yarasına denk geleni severmiş
Özgür kalması için kelebek kanatlarını yakmalı mı, yoksa kaçmaya devam mı etmeli?
Sen benim hikayemin kahramansın Juliet. Eğer hayatım bir kitap, bir film ya da bir dizi olsaydı ,ilk bölüm seni gördüğüm an başlıyor olurdu. Sen benim hikayemin esas kızısın.
Kaçsan bile bulurdum seni. Üstelik o aptal prensibi ayakkabıyla aramazdım. Lacivert gözlerine bakmam yeterli olurdu.
Ve siz, ey dudaklar! Nefes kapıları..
Usulüne uygun bir öpüşle, mühürleyin açgözlü ölümle yaptığım bu süresiz anlaşmayı!
Bana en hüzünlü gelen şeylerden biri; sonbaharda veya kış mevsiminde hala dolu olan yüzme havuzlarıdır. Boşaltılmamış havuzlara baktığımda gördüğüm tek şey ise yalnızlık olur.
Öylesine yalnızdır ki, bir zamanlar sahip olduğu her şeyi kaybetmiştir ve şimdi üstüne düşen kurumuş yapraklara bile razı olur. Çürüyene kadar üzerinde misafir eder onları. İçi görünmez, yosunlarla kaplıdır her yeri. Yalnızlık zamanla çürütür içini..
Gözyaşının bile görevi varmış.Ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış,derler.
Sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın,yoksa tutmayacak bir ele uzandığın için kendine mi kızgınsın?
Onun kokusu tanıdıktı,ev gibiydi güvenliydi
Sen bana bir kere baktın ve ben yine o karanlıktan çıktım
O etrafında olunca her şey,tüm yanlışlar bile güzelleşiyor.O elektrik gibi.Varlığının kıymetini gittiğinde anlıyorsun.O yanındaysa her şey daha parlak,daha canlı.O yoksa Yeniden karanlıktasın.O
-Senin dudaklarınla, dudaklarım günahtan arındı.

– Öyleyse şimdi günah dudaklarımda kaldı.

– Öyleyse ver bana günahımı geri..

Parıldamayı öğretiyor bütün meşalelere,
Bir Habeş’in kulağındaki pırlanta gibi.
Asılmış gecenin yanağına sanki,
El sürülmeyecek kadar güzel,
Dünyaya fazla gelen değerli bir taş bu.
Akranlarından çok değişik ve başka,
Ak bir güvercin kargalar arasında.
Gönlüm hiç sevdi mi şimdiye dek?
Sevdiyse, yalanlayın gözlerim.
Görmedim çünkü bugüne dek gerçek güzelliği
Sen bana gerçekten sevilmeye değer bir kadının sevgisini kazanabilmek için daha başka erdemlere sahip olmam gerektiğini öğrettin.
Bazen özgür olabilmek için her şeyi arkanda bırakman gerekir.
İnsan sadece yaptıklarından pişman olmalı. Yapamadıklarından değil.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir