İçeriğe geç

Efendi Uyanıyor Kitap Alıntıları – H. G. Wells

H. G. Wells kitaplarından Efendi Uyanıyor kitap alıntıları sizlerle…

Efendi Uyanıyor Kitap Alıntıları

Köle ve uşak; ama aynı zamanda emir altındaki bir sanatkârdı yeni çağın işçisi.
İnsanlar artık özgür değiller.
Zamanla öğretmenler bile gereksiz hale geldiler. Elektrikli aletlerin olmadığı bir dünyada yaşamak ilkellik olarak görülmeye başlandı. Kırsalda yaşamak çağın rafine değer yargılarına göre sefaletten farksızdı.
Ne muazzam bir karmaşa! Her şey ne kadar da basit ve tekdüze gözüküyor oysa.
Bizler yarı ölü sayılırız bir yerde.
“İnsani değerler bir Erdem olduğu kadar bir engel miydi?”
Ve artık yaşamak istiyorum
“Yaşamak!”
Her şey dün yaşanmış gibi
Ben yalnız bir kurdum.
Gerçekten de inanmaya değer bir şeyler var mı bu dünyada?
Umutlarını bana bağlamışlar.
Peki, dün neydi umutları? Az çalışarak çok çalışanlarla aynı şeylere sahip olmak istiyorlar.
Halk büyük, aptal bir canavardır. Bırakın yaşamaya devam etsinler. Böylece onları evcilleştirip kendi çıkarlarımız için kullanabiliriz.
Aristokrasi, en iyinin hakimiyeti, yetersiz olanların ise yok oluşu anlamına gelir bir yerde. Hep güçlü olan ayakta kalır.
Doğuyorlar, baskı altında yaşıyorlar ve sonunda ölüyorlar.
Bugün geldiğimiz nokta işte bu.
Anahtar servet sahiplerinin elinde. Sayısız insan, beşikten mezara kadar sadece çalışıyor.
Artık anıların hafızadan silinmesi de mümkündü. Dul kadınlar eski kocalarını unutuyor, karasevdaya düşenler umutsuz aşklarından sıyrılabiliyorlardı.
gece karşılaştığı pek çok kadından farksızdı işte. Ne kadar güzelse aynı ölçüde bilgisizdi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu noktaya gelmesi hiç de kolay olmamıştı.
Aslına bakarsanız pek çok yazar onun şimdi yaşadıklarının hayalini kurmuştu. Geleceğe gitmek, zamanda yolculuk
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Konuşacak kimse yoktu. Gölgeler arasındaki bir gölgeydi yalnızca.
Ne şeytandır onlar. Lanet olası diktatörler.
Ve şunu bilin cesaretle yoğrulmuş bir inançtan daha büyük bir güç yoktur bu dünyada.
Eski çağlarda insanlar, acı çekmeye karşı silahlandırmışlardı kendilerini. Bugün ise zevk için yanıp tutuşuyorlar. Çok belirgin farklılıklar var. Medeniyetin gelişimi acıyı ve tehlikeleri ortadan kaldırdı. Tabii ki zenginler için Zaten sadece zenginlerin hayatının bir önemi var bu çağda.
Koyunlar olduğu müddetçe onları avlayacak kurtlar da olacaktır.
Dünyanın her tarafında yaşayan milyonlarca insan Bu insanların tüm arzularına gem vurulmuş. Doğuyorlar, baskı altında yaşıyorlar ve sonunda ölüyorlar. Bugün geldiğimiz nokta işte bu.
Artık dünyada sınav diye bir şey yok. Eğitim tamamen değişti. Kıvanç verici değil mi?
Nasıl başardınız bunu?
Eğitimi çekici hale getirdik. Olabildiğince İlgisini çekemediklerimizi rahat bırakıyoruz.
En akıl almaz düşler bu zamanın korkunç gerçekleri olmuşlardı şimdi.
Kaç kişi her sabah yaşadığımız uyanışın nasıl mümkün olabildiği üzerine kafa yormuştur? Bunu mümkün kılan sayısız unsurun, nasıl olup da birlikte iş gördüklerini kaç kişi sorgulamıştır? Ruhun ilk kıpırdanmaları; bilinçsizlik halinin önce bilinçaltına, bilinçaltının bilince doğru açılması Ve nihayet kendi varlığımızın yeniden farkına varışımız.
Eskiden olduğu gibi değil işte. Kafamda bir ağırlık var. Ya da bir mahmurluk. Aniden düşen bir gölge gibi. Karanlığın içinde dönen bir şey Bir fikirler keşmekeşi, karmaşa, girdap. İfade edemiyorum bir türlü. Zorlukla odaklanabiliyorum. Sana anlatması çok güç.
Hiç girdaba sürüklenen birisine rastladın mı? Karanlığa sürüklenen Bu tatlı dünyadan koparak aklını yitiren
Gerektiğinde bir kişinin hayatı, halkın çıkarları için feda edilebilir.
Elbette ki zevk ve haz hayatın bir parçası. Ölüm ve tükeniş de öyle
Bir tarafta lüks, israf ve şehvet düşkünlüğü, diğer tarafta ise berbat bir yoksulluk
Bir açıdan ölüden daha çok ölü.
Bizler yarı ölü sayılırız.
Gerçek bir kral, en büyük tehlikeleri göze alan ve en ağır yükleri taşıyan kişidir. 
Dünya değişti. Çürüdü. Günden güne kokuşmuş bir hal aldı.
Ve şunu bilin cesaretle yoğrulmuş bir inançtan daha büyük bir güç yoktur bu dünyada.
Koyunlar olduğu müddetçe onları avlayacak kurtlar da olacaktır.
Tüm erkeklerin ve kadınların, özgürlük ve barış içerisinde yaşayabileceği bir dünyanın hayalini kuruyorduk. Ne oldu bizim umutlarımıza?
Hep beraber geleceği yaratıyorduk ama durup nasıl bir gelecek yarattığımızı düşünmeye zahmet etmedik ve işte şimdi onunla karşı karşıyayız.
Artık okullarda gençlere doğru düzgün şeyler öğretmiyorlar ki!
Hep beraber geleceği yaratıyorduk ama durup nasıl bir gelecek yarattığımızı düşünmeye zahmet etmedik. Ve işte şimdi onunla karşı karşıyayız
Bizim zamanımızda bile bir kadından sadece çocuk yetiştirmesi beklenmezdi. Ama onları bağrına basması, kendini onlara adaması ve onları eğitmesi, anneliğin doğal bir unsuru olarak kabul edilirdi. Ahlaki ve zihinsel eğitimin temellerini çocuk annesinden alırdı. Açık ki bugünlerde böylesi bir bakıma ihtiyaç yok. Anlıyorum. Bir zamanlar bir aile ideali vardı. Ağırbaşlı, sabırlı bir kadın; evinin hanımı; anne ve aynı zamanda erkeğin en büyük destekçisi. Böylesi bir kadını sevmek çoğu erkeğin gözünde bir tür ibadetti.

Durdu ve tekrarladı. Bir tür ibadet.

İdealler değişti, dedi Asano. İhtiyaçlar da değişti.

Hiç girdaba sürüklenen birisine rastladın mı? Karanlığa sürüklenen Bu tatlı dünyadan koparak aklını yitiren
Çocuksuz bir adam, hayat ağacındaki ölü dallardan farksızdır.
Yanlışın yanında yer almak günahı paylaşmaktır.
Kalabalık büyük aptal bir canavardır. Bırakın yaşamaya devam etsin böylece onu evcilleştirip kendi çıkarlarımız için kullanabiliriz.
Kamu düzenimiz size muhtemelen çok karmaşık gelecektir. Açıkçası benim de tümüyle anladığım söylenemez. Anlayan da yoktur zaten.
Eski kitaplarda öyküler okudum – asalet diye bir şey varmış. Sıradan insanlar o günlerde sevgi ve vefa dolu hayatlar yaşarlar, bin farklı şey yaparlarmış.
“Ve şunu bilin cesaretle yoğrulmuş bir inançtan daha büyük bir güç yoktur bu dünyada.”
Cesaretle yoğrulmuş bir inançtan daha büyük bir güç yoktur bu dünyada.
Bodcastle’da yaşayan bir sanatçı olan Bay İsbister, o öğleden sonra Pentargen’daki koya kadar
yürüyecekti. Civardaki mağaraları incelemek istiyordu
Koyunlar olduğu müddetçe onları avlayacak kurtlar da olacaktır.
Göklere hakim olan, dünyaya da hakim olur.
Demokrasi artık geride kaldı
Ve bugün, bizim çağımız servet çağı. Servet daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir güç günümüzde. O karaya, denizlere ve havaya hükmediyor. Serveti elinde bulunduranlar tüm gücü kendilerinde topluyorlar.
Renklerin ve şekillerin çıplak zarafeti insan ruhunun güzelliğe olan açlığını doyurmaya yetiyordu .
“Her zaman olduğu gibi çalışanlar için hayat hiç de kolay değil. Güç ve onun kaynağı olan servet yaşamın merkezinde. Ömürler boşa harcanıyor. Eski inançlar zayıflamış ve biçim değiştirmiş. Yeni inançlara gelince Gerçekten de inanmaya değer bir şeyler var mı bu dünyada?”
“Ve şunu bilin cesaretle yoğrulmuş bir inançtan daha büyük bir güç yoktur bu dünyada.”
Yanlışın yanında yer almak günahı paylaşmaktır.
Eski günlerde insanoğlu acıya karşı donanırdı. Şimdiyse zevk peşinde koşuyor. Medeniyet acıyı ve tehlikeyi öyle bir defetmiş ki- tabii hali vakti yerinde kimseler için.
Bizim zamanımızda bir kadının yalnızca çocuk doğurması değil, aynı zamanda onların üstüne titremesi, kendini onlara adaması, onları eğitmesi beklenirdi. Bir çocuk ahlaki ve zihinsel eğitiminin esaslarını annesine borçlu olurdu. Veya onlarsız kalırdı. İtiraf etmeliyim ki çoğu onlarsız kalırdı.
Eski kitaplarda öyküler okudum – asalet diye bir şey varmış. Sıradan insanlar o günlerde sevgi ve vefa dolu hayatlar yaşarlar, bin farklı şey yaparlarmış.
Aradan geçen yılların tarihi hakkında şimdiden biraz bilgi sahibiydi. Sıradan insanların inanmaktan vazgeçtikleri doğaüstü dinleri takiben yaşanan ahlaki çöküntüden, halkın haysiyet anlayışındaki gerilemeden, servetin giderek daha çok itibar görmesinden haberdardı. Tanrı’ya inançlarını yitirenler mala mülke bağlılıklarını korumuşlardı ve bu yozlaşmış dünyanın hakimi paraydı.
” Hep beraber geleceği yaratıyorduk, ”dedi kendi kendine, ”ama durup nasıl bir gelecek yarattığımızı düşünmeye zahmet etmedik. Ve işte şimdi onunla karşı karşıyayız! ”
Sonunda yere çakılacak bile olsam kendi başıma uçmaya kararlıyım. Bunca zaman uyumanın karşılığını alacağım.
Kamu düzenimiz size muhtemelen çok karmaşık gelecektir. Açıkçası benim de tümüyle anladığım söylenemez. Anlayan da yoktur zaten.
Zenginler, güç sahipleri, bu devirde mutlu olan herkes Onlar bu perişanlığı içlerine sindirdiler. İnsanları politik amaçları için kullandılar. Onlar zaten bu alçaklığın içerisinde doğmuş ve bunu kanıksamışlar.
Dünyanın her tarafında yaşayan milyonlarca insan Bu insanların tüm arzularına gem vurulmuş. Doğuyorlar, baskı altında yaşıyorlar ve sonunda ölüyorlar. Bugün geldiğimiz nokta işte bu.
Sadece acı ve keder var bizim hayatımızda. Tanık olduğunuz sığ zevklerle dolu hayatın az ötesinde korkunç bir perişanlık var. Sefalet! Yoksulluk! Evet. Acı çeken yoksullar var.
İnsanlar artık özgür değiller. Özgür olamadıkları gibi, daha büyük ya da daha iyi de değiller. Keşke hepsi bu kadar olsa. Bu şehir bir hapishane. Bütün şehirler gibi. Anahtar servet sahiplerinin elinde. Sayısız insan, beşikten mezara kadar sadece çalışıyor. Bu doğru mu? Hep böyle mi olacak bu?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir