İçeriğe geç

Edebiyatın İyileştirici Gücü Kitap Alıntıları – Ahmet Sarı

Ahmet Sarı kitaplarından Edebiyatın İyileştirici Gücü kitap alıntıları sizlerle…

Edebiyatın İyileştirici Gücü Kitap Alıntıları

“…Boğulmamaya çalışan birinin durmadan kulaç atması, ellerini kollarını hareket ettirmesi durumu olarak yazmak. Yazı terk edildiğinde delilik topyekûn bir atmosfer, bir aura olarak ruhu ve kafayı kaplayacaktır. Debeleniş bu yüzdendir. Yazma, can simididir. “
yazıyı kendine yük edinen yalnızdır
İyi bir edebiyat, iyi bir edebiyatı içinde barındıran kitap,dünyaya bir şekilde gelmiş ve dünya derdiyle karşılaşmış, dünyanın saldırısına uğramış, onunla dertlenmiş, bu dünyanın daimi olmayacağını bilen kişinin, ah o ölümlü kişinin ölüm korkusunu hafifletir.
Kitap okumayı sevenler, okurlar, biraz da izole olmuş yaşantılarına kurmaca dünya ile renk katmak isterler. Farklı farklı metinlere karşı susuzluk biraz da kendini dışarıdan görmek istemek ten kaynaklanmaktadır. Dünyayı değiştirmek, elinde olsun ya da olmasın, okunan metinlerle kendi içinde devrimler gerçekleştirmek, en başta kendini değiştirmek okuma edinminin vazgeçilmez fikridir.
İnsan bir hikayenin içinde, bir hayal dünyasında yaşayabilecek kadar şanslıysa, gerçek dünyanın acıları sona erer. Çünkü hikaye devam ettiği sürece gerçek yoktur.
İnsan anadilinin dünyası yok olunca nasıl yaşamda kalabilir? Yaşamda nasıl soluk alabilir?Kültürel ya da sosyal devamlılığı nasıl sağlayabilir? O zemin yoksa yaşamanın bir anlamı kalmamaktadır.
İntihar o zaman kaçınılmazdır.
Maddeye değil manaya, eşyaya değil ruha, kendi ruhuna iyi kitaplarla yatırım yapan okur selim bir vicdanla kendini topyekûn huzurun da rengine boyamış olacaktır. Serin çimlerde yalınayak yürümenin ferahlığı budur.
Metin elbette bir aynadır. Bir şekilde anlattığı sözün büyüsüne okuru çeker. Ona yeni dünyalar bahşeder. Yaşamadığı değişimler varsa, ona o değişim bilgilerini verir. Yaşadığı şeylere yakın durumlar anlatırsa, metinde kendini bulduğundan varoluşu anlamlı hale gelir, hayatta doğru yolda olduğunun sağlamasını yapmış olur.
Okur hiç yaşamadığı duyguları aynileştirdiği, özdeşleştirdiği için bir anlamda kurmaca dertleri üstlenir, onu kendi derdi kılmış olur.
Dünyada hangi metin göksel metinlerin kalbe vereceği serinlikten daha büyük bir serinlik katabilir?
Hakikati bir kuyuya ya da bir ağaç kavuğuna söyledim ve ruhumu kurtardım.
Kitap okurken nerede bulunursak bulunalım, ister adada, isterse uzun sürecek bir mahpus yaşamında, ölümcül bir hastalığın soğuk kollarında olsak da metropollerden çok uzak, kimsenin gitmediği taşranın taşrasında kurmaca insanı özgürleştirir.
İyi sözle bir gül bahçesine dönen ruhun, kötü sözle kendi içine kapanan, yara alan ruhun da şifası yine sözcüklerdir.
Boğulmamaya çalışan birinin durmadan kulaç atması, ellerini kollarını hareket ettirmesi durumu olarak yazmak. Yazı terk edildiğinde delilik topyekün bir atmosfer, bir aura olarak ruhu ve kafayı kaplayacaktır. Debeleniş bu yüzdendir. Yazma, can simididir.
Hurufat her zaman ruha iyi gelir.
Toplumun çöktüğü ve düşüşe geçtiği insanlarda ahlak ve değerin kalmadığı zamanlarda sığınılan kitaplar okuyan kişiye yâr, yâren, mihmandar olmaktadır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsan dünyada yitirilmiş bir cennetin oyuğuyla yaşar.
Ve insan bir hikâyenin içinde, bir hayal dünyasında yaşayabilecek kadar şanslıysa, gerçek dünyanın acıları sona erer. Çünkü hikâye devam ettiği sürece gerçek yoktur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İçindeki hakikati bilen, onu kemale erdiren, kendini hakikatler hakikatine bağlar.
İçindeki hakikati bilen, onu kemale erdiren, kendini hakikatler hakikatine bağlar.
İnsan hayalini ne kadar geniş tutarsa, gerçekleşmediğini gördüğünde o denli bir boşluğa düşer.
Haksızlık ömür boyu hükümferma olamaz.
Söyledim ve ruhumu kurtardım.
Dünyayı değiştirmek, elinde olsun ya da olmasın, okunan metinlerle kendi içinde devrimler gerçekleştirmek, en başta kendini değiştirmek okuma ediminin vazgeçilmez fikridir.
Kitap okurken nerede bulunursak bulunalım, ister adada, isterse uzun sürecek bir mahpus yaşamında, ölümcül bir hastalığın soğuk kollarında olsak da metropollerden çok uzak, kimsenin gitmediği taşranın taşrasında kurmaca insanı özgürleştirir.
”.. insan bir hikâyenin içinde, bir hayal dünyasında yaşayabilecek kadar şanslıysa, gerçek dünyanın acıları sona erer. Çünkü hikâye devam ettiği sürece gerçek yoktur. ”
Kitap okurken nerede bulunursak bulunalım, ister adada, ister uzun sürecek bir mahpus yaşamında, ölümcül bir hastalığın soğuk kollarında olsak da metropollerden çok uzak, kimsenin gitmediği taşranın taşrasında kurmaca insanı özgürleştirir.
Kalbi tanrıdan daha iyi kim bilebilir?
Teselli, terapidir çünkü. Teselliye ihtiyaç duyan kişinin ruhu bir çıkmazda olduğundan, sıkışmış ve bir kabz hali içinde olduğundan tesellinin de insan ruhunu açtığı, sıkıntılardan onu bertaraf ettiğini, dertlerin paylaşıldıkça dağıldığını ve etkisini yitirdiğini biliyoruz.
Maddeye değil manaya, eşyaya değil ruha, kendi ruhuna iyi kitaplarla yatırım yapan okur selim bir vicdanla kendini topyekun huzurun da rengine boyamış olacaktır. Serin çimlerde yalnayak yürümenin ferahlığı budur.
Kendiyle baş başa kalmak, ruhunu dinle/ndir/mek, ancak gürültüsüz ve sakin bir yerde mümkündür.
Ve insan bir hikayenin içinde, bir hayal dünyasında yaşayabilecek kadar şanslıysa, gerçek dünyanın acıları sona erer. Çünkü hikaye devam ettiği sürece gerçek yoktur.
“Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun!”
Yazı terk edildiğinde delilik topyekûn bir atmosfer, bir aura olarak ruhu ve kafayı kaplayacaktır. Debeleniş bu yüzdendir. Yazma, can simididir.
İnsan bir hikâyenin içinde, bir hayal dünyasında yaşayabilecek kadar şanslıysa, gerçek dünyanın acıları sona erer. Çünkü hikâye devam ettiği sürece gerçek yoktur.
Birisi bir başkasına kendinden söz eder, diğer bir başkasında kendi hikâyesi anlatılabilir olsun diye.
“ hakikat ruha yük oluyorsa bir yerlerde bu dile gelmelidir.”
İnsanı insan kılan, biraz da yaşama umududur. En kötü zamanlarda, en kötü hallerinde bile yaşama dönük o umut her zaman vardır ve etkisini en kötü hallerde bile sürdürür.
“İçinde yaşadığı toplum ne kadar kötüyse, kendi kitaplığında kaçtığı kitaplar ona bir o kadar albenili bir dünya sunar.”
“Dünyayı değiştirmek elinde olsun ya da olmasın, okunan metinlerle kendi içinde devrimler gerçekleştirmek, en başta kendini değiştirmek okuma ediminin vazgeçilmez fikridir.”
“Boğulmamaya çalışan birinin durmadan kulaç atması, ellerini kollarını hareket ettirmesi durumu olarak yazmak. Yazı terk edildiğinde delilik topyekûn bir atmosfer, bir aura olarak ruhu ve kafayı kaplayacaktır. Debeleniş bu yüzdendir. Yazma, can simididir.”
İçinde yaşadığı toplum ne kadar kötüyse, kendi kitaplığında kaçtığı kitaplar ona bir o kadar albenili bir dünya sunar.
.. ve insan bir hikayenin içinde, bir hayal dünyasında yaşayabilecek kadar şanslıysa, gerçek dünyanın acıları sona erer. Çünkü hikaye devam ettiği sürece gerçek yoktur.
Allah’la dolu bir kalpten daha şifalı ne olabilir?
Çoğunluğa sahip olan, çoğunluğun oyuyla oylamayı kazanabilir ama doğruyu görmeyebilir.
Yazıyı kendine yük edinen yalnızdır.
Çünkü hikaye devam ettiği sürece gerçek yoktur.
İyi bir edebiyat, iyi bir edebiyatı içinde barındıran kitap, dünyaya bir şekilde gelmiş ve dünya derdiyle karşılaşmış, dünyanın saldırısına uğramış, onunla dertlenmiş, bu dünyanın daimi olmayacağını bilen kişinin, ah o ölümlü kişinin ölüm korkusunu hafifletir.
Haksızlık ömür boyu hükümferma olmaz.
Çünkü hikâye devam ettiği sürece gerçek yoktur.
Kurmaca okuyanı da yazanı da sağaltır.
İnsan ihtiyaçlarının tüm bir insanlık ihtiyacı olduğunun, insanın ne yalnız ne de dışlanmış olduğu, aksine insanın bir şekilde okunanda yer bulduğu bilincine ancak okuyarak varılabilir. F. Scott Fitzgerald
Birisi bir başkasına kendinden söz eder, diğer bir başkasında kendi hikâyesi anlatılabilir olsun diye. Reinhart Baumgart
Kim ki yazar ve ‘tam da düşündüğünü yazma hususunda cesaret bulursa’, şiirin küçük tanrısıyla bir anlaşma yapmış demektir. Brigitte Boothe
Söyledim ve ruhumu kurtardım.
Onu sıkan aylaklıkların yükünden kitaplar onu kurtarır ve her saat istenmeyen konukları etrafından kitaplar uzak tutar.
Toplumun çöktüğü ve düşüşe geçtiği, insanlarda ahlak ve değerin kalmadığı zamanlarda sığınılan kitaplar okuyan kişiye yar, yaren, mihmandar olmaktadır.
Íyi sözle bir gül bahçesine dönen ruhun, kötü sözle kendi içine kapanan yara alan ruhun da şifası yine sözcüklerdir.Bibliyoterapi sadece güzel sözlerle tedavi eylemine girişmez, ruhunda ki oyuğa denk gelen bir sorunsalın kitaplardan karşılığı bulunarak sağaltım sürecine gider.
Toplumun çöktüğü ve düşüşe geçtiği insanlarda ahlak ve değerin kalmadığı zamanlarda sığınılan kitaplar okuyan kişiye yâr, yaren , mihmandar olmaktadır.Hüzünlü halinde kendini avutan, gülmek istediği zamanda harfin sonsuz şaka kudretine inanan ve ona yaslanan biri olmak lazımdır.
İyi bir edebiyat, iyi bir edebiyatı içinde barındıran kitap, dünyaya bir şekilde gelmiş ve dünya derdiyle karşılaşmış, dünyanın saldırısına uğramış, onunla dertlenmiş, bu dünyanın daimi olmayacağın bilen kişinin, ah o ölümlü kişinin ölüm korkusunu hafifletir.
“Dixi et salvavi animam meam.”

Söyledim ve ruhumu kurtardım.

Einer erzählt anderen von sich, damit auch den anderen ihre eigene Geschichte erzählbar wird.

Birisi bir başkasına kendinden söz eder, diğer bir başkasında kendi hikayesi anlatılabilir olsun diye.

Reinhart Baumgart

Dünyada hangi metin göksel metinlerin kalbe verebileceği serinlikten daha büyük bir serinlik katabilir.
“Kişi okuduğu şeylerin haşyetinden ne kadar fazla istifade ettiğini doğrudan fark edemez ise de ruh okuduğu, gördüğü, işittiği sanatla bağlantılı ne varsa onunla çoğalır.”
Kızın bir hikayesi vardır artık ve insan bir hikayenin içinde, bir hayal dünyasında yaşayabilecek kadar şanslıysa, gerçek dünyanın acıları sona erer. Çünkü hikaye devam ettiği sürece gerçek yoktur.
Yitirilmiş cennetin dünyada yaşayan insanın ruhunda yara olduğunu söylemek abartı sayılmaz. İnsan dünyada yitirilmiş bir cennetin oyuğuyla yaşar.
Kurmaca, yazanı da okuyanı da sağaltır.
Kişi okuduğu şeylerin haşyetinden ne kadar fazla istifade ettiğini doğrudan fark edemez ise de ruh okuduğu, gördüğü, işittiği sanatla bağlantılı ne varsa onunla çoğalır.
Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi.
Kurmaca, yazanı da okuyanı da sağaltır.
İnsan hayalini ne kadar geniş tutarsa, gerçekleşmediğini gördüğünde o denli bir boşluğa düşer. Tesellisi ise, düş kırıklığına uğramamak için insanın beklentilerini minimalize etmesi gerektiğidir. Böyle davranan biri yaşamın kusurlu yanlarını bildiğinden her şeye hazırlıklıdır.
2300 sene önce İskenderiye Kütüphanesi üzerinde şunların yazılı olduğu söylenir: Ruhu sağaltıcı mekânlar .
Einer erzählt anderen von sich, damit auch den anderen ihre eigene Geschichte erzählbar wird.

(Birisi bir başkasına kendinden söz eder, diğer bir başkasında kendi hikâyesi anlatılabilir olsun diye.)

Reinhart Baumgart

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir