Laurence Sterne kitaplarından Duygu Yolculuğu kitap alıntıları sizlerle…
Duygu Yolculuğu Kitap Alıntıları
Geceleyin rahat bir uyku çekmenin kıymetini bilenler yatağa yüreklerinde kinle girmemeye gayret ederler.
Pariste işlenen günahların mana ve ehemmiyeti işleniş saatine göre fark mı ediyor ?
Hepimiz birbirimizi şu garibanın eşeğini sevdiği kadar sevseydik ne hoş olurdu…
Aşktan, ciddi kimseler ismi yüzünden nefret ederler…
Gülmeyin bana, acıyın.
Böyle ahmakça bir aşağılık duygusunun acısını ömrümde hiç böylesine bir zavallılıkla hissetmiş değildim!
Ayla aramda bir şeyler geçti, içinde ne günah vardı ne de utanç.
İnsan insanla barışık olduğu zaman elindeki en ağır maden parçasını bile nasıl da tüyden bile hafif bulur!
“Yürek idrakten daha önce kanat açarsa kafayı bir sürü sıkıntı çekmeden kurtarır.”
Tabiat utangaçtır, seyirci önünde oynamayı hiç sevmez.
Şu dünya malı denen şeyde ne var ki ruhlarımızı bileyip hepimizi sevgi dolu birer kardeş gibi kaynaştiracaği yerde, böyle zalimcesine birbirimize düşürüyor?
Hayat, formaliteleri fazla uzatmaya gelmeyecek kadar kısadır.
Hayat, formaliteleri fazla uzatmaya gelmeyecek kadar kısadır.
İhtiraslarını, balçık katısı beyinleriyle, soğumaya yüz tutmuş yürekleriyle baskı altına almayı veya maskelemeyi becerebilenler, söyleyin bana, insanın tutkularının olması neden günahmış? İnsan ruhu, ruhların atasına neden tutkuların hesabını verecekmiş? Ancak bu tutkuların tesiri altındayken sergilediği davranışların hesabını vermekle yükümlüdür o.
Dünyada benim için herhangi birine kim olduğumu söylemek kadar kafa karıştırıcı bir iş yoktur; çünkü bana başka kimi sorsalar kendimden iyi tarif edebilirim.
Ne derdin var senin, neden böyle üzgünsün? Zihnin neden böyle karmakarışık?
Her yerde iyi ile kötü dengelenmiş durumdadır. Ve dünyanın bir yarısı öbür yarısı hakkında beslediği peşin hükümlerden ancak bunu bilmek sayesinde kurtulabilir. Seyahat etmenin faydası da budur, yaşam sanatı açısından, çok sayıda değişik insan ve yaşam tarzı görmenin bize karşılıklı tahammül ve hoşgörü öğretmesi. Karşılıklı hoşgörü de bize karşılıklı sevgiyi öğretir.
Sen, ey, insan ruhunun canım esnekliği, kendini ânında hayallere teslim eder ve üzüntüler ile boşuna beklentilerin yılgınlığını boşa çıkarırsın!
kalplerini çıplak olarak görebilmeyi isterdim doğrusu; çeşitli, gelenek ve iklimlerin, türlü dinlerin yarattığı maskeleri delip geçerek onların iyi yönlerine ulaşmayı ve kendi yüreğimi buna göre biçimlendirmeyi isterdim.
Ne hazin! Böyle hayat dolu bir ruhun kedere yem olduğunu görmek!
Yani bütün bu duygular yüreğimde kaynayıp duracak mı?
Ben şahsen şunu kesinlikle iddia edebilirim ki yüreğimde kabaran kötü bir duyguyu yenmenin en iyi çaresi, son hızla içimden iyi, yumuşak bir duyguyu bulup çıkararak kötü duyguyla kendi sahasında savaşmaktır.
Dünyada benim için herhangi birine kim olduğumu söylemek kadar kafa karıştırıcı bir iş yoktur; çünkü bana başka kimi sorsalar kendimden daha iyi tarif edebilirim.
Hakaretle büsbütün bilenmiş bir kabalık, kime yöneltilmiş olursa olsun, duygu erbabı olan herkesi taraf yapar.
Hem sade hem manalı kimi bakışmalar vardır; kaprisle mantığı, ciddilikle hafifliği öyle bir hallederler ki Babil Kulesi’nin cümle dilleri çözülüp konuşsa bu kadar etkili olmaz.
Ey, zor zamanlarda dilin ucuna güzel sözler getiren semavi güçler! Başıma ne gelirse gelsin, siz yeter ki feryadımı güzel ünlemlerle duyurmamı sağlayın, ben bütün kötü huylarımdan vazgeçerim.
Şu dünya malı denen şeyde ne var ki ruhlarımızı bileyip hepimizi sevgi dolu birer kardeş gibi kaynaştıracağı yerde, böyle zalimcesine birbirimize düşürüyor?
Kendiliğinden çözülmesi gereken esrarlar hakkında tahminler yürütmek için harcanan zamana değmez.
Eşitliğin olmadığı yerde insan kendine ihanet ediyor ve tabiatın onu bir kere öldürdüğü yerde o kendini on kere felakete sürüklüyor demektir.
Otuz yıl var ki batı rüzgarı bir kez olsun kanını serinletememiş, onca zamandır gözleri ne ayı ne güneşi görmüş, parmaklık arasından hiçbir dost ve hısım sesi duymamıştı.
Hakaretle büsbütün bilenmiş kalabalık, kime yöneltilmiş olursa olsun, duygu erbabı olan herkesi taraf yapar.
Selam size, hayatın ufak tefek, tatlı incelikleri; çünkü yaşam yolunu düzgün ve rahat kılan sizlersiniz!
Arabistan’ın en kurak çölündeki en susamış kulun bir bardak soğuk suya duyduğu hasret, ruhumun o sırada huzur ve sessizliğe duyduğu ihtiyaç yanında hiç kalırdı.
Yalnızca kendi emeklerinin ekmeğini yemek isteyenler ile başkasının emeğinin ekmeğini yiyerek ömürlerini Tanrı aşkı adına miskinlik ve cahillik içinde geçirmekten başka tasaları olmayanlar arasında ayrım yapmak durumundayız.
bedensel hastalık,
zihinsel sakatlık ya da
kaçınılmaz zorunluluklar
zihinsel sakatlık ya da
kaçınılmaz zorunluluklar
Ey adil Tanrım! Şu dünya malı denen şeyde ne var ki ruhlarımızı bileyip hepimizi sevgi dolu birer kardeş gibi kaynaştıracağı yerde, böyle zalimcesine birbirimize düşürüyor?
Ne hazin! Hayat dolu bir ruhun kedere yem olduğunu görmek
Bizler hayatta yaptığımız iyiliklerden çok bize yapılan iyilikler sayesinde ilerleriz: Kurumaya yüz tutmuş bir dalı alıp toprağa dikeriz, sonra da dikmiş olduğumuz için sularız.
Geceleyin rahat bir uyku çekmenin kıymetini bilenler yatağa yüreklerinde kinle girmemeye gayret ederler.
Halbuki bana sorarsanız insanın bütünüyle ulaşabileceği kusursuzluğun bir sınırı vardır; bu çizginin ötesine geçti mi yeni yeni mahiyetler edineceği yerde eskilerini takas etmiş olur.
Ben şahsen şunu kesinlikle iddia edebilirim ki yüreğimde kabaran kötü bir duyguyu yenmenin en iyi çaresi, son hızla içimden iyi, yumuşak bir duygu bulup çıkararak kötü duyguyla kendi sahasında savaşmaktır.
Duygu dalgalanmalarının çözümlenmesini yalnızca aklına bırakmak, insanı çok daha huzursuz kılar.
Kalplerin birbirine nasıl da incecik muhabbet ibrişimleriyle bağlandığını hissetmek doğrusu çok tatlıdır.
Hakaretle büsbütün bilenmiş bir kabalık, kime yöneltilmiş olursa olsun, duygu erbabı olan herkesi taraf yapar.
Yüreği her şeye açık olan kişi şu kısacık ömür parçası içinde ne çok macera yaşayabilir! Görmeye gözü varsa eğer, hayat yolunda ilerlerken zamanın ve tesadüflerin ona her an sunduklarından da hakça yararlanabilir.
Aşktan, ciddi kimseler ismi yüzünden nefret ederler
Bencil kimseler bencillikleri yüzünden
İkiyüzlüler de din adına nefret ederler
Bencil kimseler bencillikleri yüzünden
İkiyüzlüler de din adına nefret ederler
Yürek, kazandıklarını elinde tutup muhafaza etmekten yanadır.
Kişinin kendi kendinden hoşnutsuz olmasının bir faydalı yanı vardır ki bu da, bu hoşnutsuzluğunun onu alışverişlerinde sıkı pazarlık yürütme eğilimine sokmasıdır.
Yalnızca kendi emeklerinin ekmeğini yemek isteyenler ile başkasının emeğinin ekmeğini yiyerek ömürlerini Tanrı aşkı adına miskinlik ve cahillik içinde geçirmekten başka tasaları olmayanlar arasında ayrım yapmak zorundayız.
Şu dünya malı denen şeyde ne var ki ruhlarımızı bileyip hepimizi sevgi dolu birer kardeş gibi kaynaştıracağı yerde, böyle zalimcesine birbirimize düşürüyor?
Her yerde iyi ile kötü dengelenmiş durumdadır. Ve dünyanın bir yarısı öbür yarısı hakkında beslediği peşin hükümlerden ancak bunu bilmek sayesinde kurtulabilir. Seyahat etmenin faydası da budur, savoir vivre (yaşama sanatı) açısından çok sayıda değişik insan ve yaşam tarzı görmenin bize karşılıklı tahammül ve hoşgörü öğretmesi. Karşılıklı hoşgörü de bize karşılıklı sevgiyi öğretir.
Kişinin kendi kendinden hoşnutsuz olmasının iyi bir yanı vardır ki bu da, bu hoşnutsuzluğunun onu alışverişlerinde sıkı pazarlık yürütme eğilimine sokmasıdır.
Ne var ki bizler fark gözetmek durumundayız, sayın peder, dedim. Yalnızca kendi emeklerinin ekmeğini yemek isteyenler ile başkasının emeğinin ekmeğini yiyerek ömürlerini Tanrı aşkı adına miskinlik ve cahillik içinde geçirmekten başka tasaları olmayanlar arasında ayrım yapmak durumundayız.
Şu dünya malı denen şeyde ne var ki ruhlarımızı bileyip hepimizi sevgi dolu birer kardeş gibi kaynaştıracağı yerde, böyle zalimcesine birbirimize düşürüyor?
İnsan insanla barışık olduğu zaman elindeki en ağır maden parçasını bile nasıl tüyden bile hafif bulur!
İnsan insanla barışık olduğu zaman elindeki en ağır maden parçasını bile nasıl da tüyden bile hafif bulur!
ruhumun kendi içine büzülüp orada gördüğü harabiyet karşısında sarsılması
Felaketler üzerime kıyasıya çullandığı ve bu dünyada onlardan kaçıp sığınacak yer olmadığı zaman ben de yeni bir güzergâh seçip bu dünyadan ayrılırım.
Ne derdin var senin, neden böyle üzgünsün? Zihnin neden böyle karmakarışık?
Duyguya böylesine meftun bir halkın aynı zamanda bu kadar kirli, kendi özünden böyle farklı olabilmesi mümkün mü?
Kendiliklerinden çözülmesi gereken esrarlar hakkında tahminler yürütmek için harcanan zamana değmez.
Eşitliğin olmadığı yerde insan kendi kendine ihanet ediyor ve tabiatın onu bir kere öldürdüğü yerde o kendini on kere felakete sürüklüyor demektir.
Hakaretle büsbütün bilenmiş bir kalabalık, kime yöneltilmiş olursa olsun, duygu erbabı olan herkesi taraf yapar.
Soğuk, pısırık benzetmelerden nefret ederim ben, bunları doğuran cılız fikirlerden nefret ettiğim gibi.
Yaşasın aşk! Yaşasın sevişme!
Duygusuz aşk bir hiçtir.
Aşksız duygu ise hiçten de az bir şeydir.
Aşksız duygu ise hiçten de az bir şeydir.
Yürek idrakten daha önce kanat açarsa kafayı bir sürü sıkıntı çekmekten kurtarır.
Bilgi, bugün, çoğu dalları ve çoğu uygulamalarıyla tıpkı İtalya sokaklarındaki müzik gibidir: ücret ödemeyenler de faydalanabilirler.
Ey adil Tanrım! dedim, bavulumu ayağımla bir kenara iterek, Şu dünya malı denen şeyde ne var ki ruhlarımızı bileyip hepimizi sevgi dolu birer kardeş gibi kaynaştıracağı yerde, böyle zalimcesine birbirimize düşürüyor?
Geceleyin rahat bir uyku çekmenin kıymetini bilenler yatağa yüreklerinde kinle girmemeye gayret ederler.
İnsanın içinde bir parça katıksız saftoriklik yoksa çok yazık, doğrusu!
Un homme ayı rit, ne sera jamais dangereux
( Gülen bir insan asla tehlikeli olmaz.)
( Gülen bir insan asla tehlikeli olmaz.)
Duygusuz aşk bir hiçtir.
Aşksız duygu ise hiçten de az birşeydir.
Aşksız duygu ise hiçten de az birşeydir.
Sevgimi bölmek, azaltmak manasına gelirdi, açığa vurmaksa tehlikeye atmak demektir ki tehlikenin varolduğu yerde yitim de olabilir.