Ursula K. Le Guin kitaplarından Dünyanın Kıyısında Dans kitap alıntıları sizlerle…
Dünyanın Kıyısında Dans Kitap Alıntıları
Orada ister sanat, ister bilim, ister teknoloji, ister şirket yönetimi, ister yatağın altını süpürmek olsun, neye yeteneğiniz varsa onu yapmanızı; size sırf bir kadın yaptığı için bunun ikinci sınıf bir iş olduğunu söylediklerinde cehenneme kadar yollarının olduğu yanıtını vermenizi ve eşit işe eşit ücret kazanmanızı umuyorum.
Ne kadar asılsız, ne kadar yanlış yola sevk edilmiş olursa olsun umut faniliğin stratejisidir.
Yalnızca hayal gücü, aklın sınırsız seçeneğe dalabileceği bir yol, seçenek labirentlerinde bir ipucu, altın bir zincir, insana tam anlamıyla yaraşır bir özgürlüğe, zihni gerçekdışılığı kabul edebilenlere açık bir özgürlüğe götüren bir hikaye icat ederek veya keşfederek, olduğunu varsayarak yahut varmış gibi yaparak bizi ebedi şimdinin çıkmazından kurtarabilir.
İster sanat ister bilim ister teknoloji ister şirket yönetimi ister yatağın altını süpürmek olsun, neye yeteneğiniz varsa onu yapmanızı; size sırf bir kadın yaptığı için bunun ikinci sınıf bir iş olduğunu söylediklerinde cehenneme kadar yollarının olduğu yanıtını vermenizi ve eşit işe eşit ücret kazanmanızı umuyorum. Hükmetme ve hükmedilme ihtiyacı duymadan yaşamanızı umuyorum. Hiçbir zaman kurban olmamanızı umuyorum ama başkaları üzerinde erk sahibi olmamanızı da umuyorum. Başarısız olduğunuzda, yenildiğinizde, acı çektiğinizde, karanlıkta kaldığınızda karanlığın sizin yurdunuz, hiçbir savaşın olmadığı ve hiçbir savaşın kazanılmadığı ama geleceğin olduğu, yaşadığınız yer olduğunu hatırlamanızı umuyorum…”
Feminizm son yirmi yılda daha geniş bir alana yayıldı, gerek teori gerek pratik bakımından hayli sağlam bir şekilde güçlendi; peki ama gerçekten Virginia Woolf ‘tan bir adım öteye giden oldu mu?
Basılan kitapların fikirlerini hiçbir zaman değiştirmemek gibi bir sıkıntıları vardır.
En azından bir defa, ister başkasını ister kendinizi dünyaya getirmişseniz, ölmek daha kolay olabilir
Başka hiçbir şey kalmadıysa geriye, insan çığlık atmalı. Gerçek insanlık suçu susmaktır.
“Özgürlük pek çoklarımız için aşktan daha iyi bir koca,”
kaybetmeniz gerekir belki de. belki de kaybolmanız gerekir. yenilenmenin dansı, dünyayı yaratan dans, hep bir şeylerin kıyısında, eşiğinde, sisli sahilde edilirdi.
Einstein’ın da dediği gibi, her şey nasıl baktığınıza bağlıdır.
Bir iz bırakmak, nasıl yaşadığını ve nasıl öldüğünü anlatmak insana dairdir.
Söylesene ,teyzecik. Bir yazarda olması gereken tek şey nedir ? Söyleyeyim, diyor hayal gücü. Yazarda olması gereken şey taşak değildir. Çocuksuz alan da değildir. Hatta, tamamen kanıtlara dayanarak söylüyorum, kendine ait bir oda da değildir. Bir yazarda olması gereken kalem ve kağıttır, hepsi bu. O kalemden yalnızca ve yalnızca kendisinin sorumlu olduğunu ve o kalemin kağıda yazdıklarından yine yalnızca ve yalnızca kendisinin sorumlu olduğunu bildiği sürece bu yeterlidir.
Ev işleri dışında bildiğim tek şey yazmak!
Aklı başında bir kadın olup da nasıl feminist olunmaz anlamıyorum.
Kadınların kitaptansa bebek sahibi olması Batı uygarlığının nihai düşüncesidir. Kadınların bebektense kitap sahibi olması aynı temanın bir çeşitlemesidir yalnızca.
Erkeği insan, kadınıysa öteki olarak gösteren bir kültür ya da psikoloji, kadını sanatçı olarak kabul edemez. Sanatçı özerk, tercihte bulunan bir benliktir; böylesi bir benlik olabilmek için kadının kadınlığından arınması gerekir. Kısır halde erkeğe öykünmesi gerekir. Analoji kimliğe çöreklenmiş, doğurursan yaratamazsın miti yalnızca kadına uygulanmıştır.
Ev kadınlarını aforoz ederek sadece edebiyatımızı kısırlaştırmakla kalmamış, aynı zamanda dayanılmaz kişisel acılara ve kadınların kendilerini bile isteye kötürüm bırakmalarına neden olmuştur: Woolf kendisine çocuk sahibi olmaması gerektiğini söyleyen bilge doktorların sözünü dinledi; Plath çocuklarının başucuna birer bardak süt koyduktan sonra kafasını fırının içine soktu.
Sansür, burada ya da Rusya’da, nerede olursa olsun, kesinlikle antidemokratik ve elitisttir. Sansür, ‘sen seçecek kadar bilmiyorsun ama biz biliyoruz, dolayısıyla yalnızca senin için seçtiğimizi okuyacaksın’ der. Demokrat, ‘öğrenme süreci seçim yapmayı öğrenmektir. Özgürlük verilmez, kazanılır. Oku, öğren ve özgürlüğünü kazan’ der.
Yenilenmenin dansı, dünyayı yaratan dans, hep bir şeylerin kıyısında, eşiğinde, sisli sahilde edilirdi.
kadını söylemin dışında bırakan, erkek dilbilgisi uzmanlarının bir icadı olan he/him/his zamirlerinden hiç mi hiç hoşlanmıyorum;16. yüzyıla kadar ing.de tekil kişi zamiri olarak they/them/their kullanılırdı; İngilizce ve Amerikan ingilizcesinde günlük konşma dilinde hala da böyledir. yazılı dilde de yeniden kullanılmaya başlanmalı;bırakın da bilgiçler ve alimlersokaklarda cırlayıp ciyaklasın ve geveleyip dursun.
Gelgelelim biz ışığız! Kimse bizi söndüremez. Hepiniz daima ışıl ışıl parıldayın; bugün ve her zaman.
Başka hiçbir şey kalmadıysa geriye, insan çığlık atmalı. Gerçek insanlık suçu SUSMAKTIR.
Hayatta kalmak bana ağır geliyordu ama yaşamak zorundaydım, dünyaya bu hikayeyi vermek zorundaydım.
Dil, insanoğlunun dünyayı olduğu gibi kabul etmemek için kullandığı temel araçtır.
Kendimi bir feminist olarak görüyordum; aklı başında bir kadın olup da nasıl feminist olunmaz anlamıyordum.
Bırakalım kadınlar yaşlı ölsün. Şeref payeleri beyaz saçları; madalyaları insan kalpleri olsun.
ister sanat, ister bilim, ister teknoloji, ister şirket yönetimi, ister yatağının altını süpürmek olsun, neye yeteneğiniz varsa onu yapmanızı; size sırf bir kadın yaptığı için bunun ikinci sınıf bir iş olduğunu söylediklerinde cehenneme kadar yollarının olduğu yanıtınızı vermenizi ve eşit işe eşit ücret kazanmanızı umuyorum.
Kontrol yaşlı erkeklerin elindedir, düğmeye onlar basar, savaşları onlar başlatır, parayı onlar kazanır. Erkeğin dünyasında, yaşlı erkeğin dünyasında, bir şeylere hep genç erkekler koşar
Ah kadın
Hatırla kim olduğunu
Kadındır
Tüm yeryüzü
İnsan olduğunuz için başarısızlıkla tanışacaksınız elbette. Hayal kırıklığıyla, haksızlıkla, ihanetle ve telafisi mümkün olmayan kayıplarla tanışacaksınız. Güçlü olduğunuzu sandığınız noktalarda aslında zayıf olduğunuzu fark edeceksiniz. Mal mülk, servet sahibi olmak için çalışacak ve sonra asıl onların size sahip olduğunu anlayacaksınız.
Mal mülk, servet sahibi olmak için çalışacak ve sonra asıl onların size sahip olduğunu anlayacaksınız.
Başka hiçbir şey kalmadıysa geriye, insan çığlık atmalı. Gerçek insanlık suçu susmaktır.
Karanlık Çağ’a geri dönmeyeceğiz. Bu ülkedeki hiç kimsenin herhangi bir kadın üstünde öylesi bir güç sahibi olmasına izin vermeyeceğiz. Hükümetin içinde ve dışında karanlığın dönüşünü yasamaya çalışan büyük güçler var. Biz büyük bir güç değiliz. Gel gelelim biz ışığız. Kimse bizi söndüremez. Hepiniz daima ışıl ışıl parıldayın; bugün ve her zaman.
Kendimi bir feminist olarak görüyordum; aklı başında bir kadın olup da nasıl feminist olunmaz anlamıyordum.
Başarı bir başkasının başarısızlığıdır.
Çift cinsiyetli bir toplumda yaşasaydık, erkekler ve kadınlar sosyal rollerinde tamamen ve gerçekten eşit olsaydı, hukuken ve ekonomik açıdan eşit olsaydı, eşit özgürlüklere, eşit sorumluluklara sahip olsaydı, özgüvenleri eşit olsaydı toplum çok farklı bir şey olurdu.
Dil insanoğlunun dünyayı olduğu gibi kabul etmemek için kullandığı temel araçtır.
Zira yorumlama ve çevreye tepki verme konusunda yapılan radikal hatalar ne türler ne de bireyler arasında kolay kolay bağışlanır.
Birkaç parça eşyayla döşenmişti oda:
Bir sandalye, bir masa ve bir de baba
Okurken,
Sanki adı diklemesine yazan birinin külleri
Toprakta bir şekilde başka türlü yatabilirmiş gibi hissettim
O yüksek mertebelerde karanlık bir yan var, kim bilir zifiri karanlık bile olabilir pekala
Credo quia absurdum!*
Saçma olduğu için inanıyorum
Aşağıda yer verdiğim cümle bir hikayedir:
Kral öldü ve ardından kraliçe öldü.
Bu ise bir olay örgüsü:
Kral öldü ve sonra üzüntüsünden kraliçe de öldü.
Bu cazip ve son derece faydalı örnekte “çatışma” nerededir? Kim kime, neye karşı yarışır? Kim kazanır?
Anlatı dilin esas işlevidir. Aslen kültürel bir mamul, bir sanat değil de, toplum içinde işlev gösteren normal bir zihnin temel faaliyetidir.
İstediğim bu: patladığınızı duymak.
Sizi duymak istiyorum. Sizi birbirinizle ve bizimle konuşurken dinlemek istiyorum: İster bir makale ya da şiir yahut mektup yazıyor olun, ister ders veriyor, ister arkadaşlarınızla konuşuyor yahut bir roman okuyor veya bir konuşma yapıyor, yasa tasarısı sunuyor, hüküm veriyor, bebeğe ninni söylüyor, ulusların kaderini tartışıyor olun, ben sizi duymak istiyorum. Kadın diliyle konuşun. Çıkın ve bize saatin gecenin kaç olduğunu söyleyin!
Bir parçam toprağa
mıhlı, bir parçam
şarkı oyuyor, bir parçam
suya yayılıyor,
bir parçam gökkuşağından
bir köprü oluşturuyor, bir parçam
kum kertenkelesinin peşinden gidiyor, bir parçam
yargılayan bir kadın.
İnsan olmak insanların tek başlarına üstesinden gelebileceği bir şey değil; insan olmak için başka insanlara ihtiyacımız var. Birbirimize ihtiyacımız var.
Şayet istediğiniz çarkın bir dişlisi yahut başkalarının manipüle ettiği bir kukla olmak değilse, bir kadın olarak, olduğunuz kadın olarak, kendi bedeninizle, olduğunuz kişi olarak, kendi aç benliğinizle yaşadığınız deneyimleri kabul ederek ne istediğinizi, ihtiyaçlarınızı, arzularınızı, hakikatlerinizi, doğrularınızı, güçlerinizi, bulabilirsiniz.
Göremediğimize baktığımızda gördüklerimiz kafamızın içindekilerdir.
Mal mülk, servet sahibi olmak için çalışacak ve sonra asıl onların size sahip olduğunu anlayacaksınız.
Sessizliğiyle durmaksızın, konuşabilecek olan sen, daha ne kadar sessiz kalacaksın?
Sansür yanlıları başkalarına sanki özgür değillermiş gibi davranmak bir yana, özgürlüğe değer bile değillermiş gibi davranmaya can atan insanlardır.
İyi kitapları seçen, kötüleri bırakan bir ahlaki filtre yok. “İyilik” ve “kötülük” kriterleri ahlakçının rüyası ama demokratın kabusudur.
Düşünmüyor, akıl yürütmüyor, bir olay örgüsü kurmuyordu; yukarıda, incecik fakat oldukça zaruri bir akıl ipliğine sımsıkı tutunmuş otururken hayal gücünün bilincinin derinliklerine dalmasına izin veriyordu yalnızca.
“Mekânlara veda etmeyi öğreniyor insan. Onları kalbinde taşıyıp hayatına devam etmeyi öğreniyor, tıpkı şu an yaptığımız gibi.”
“En duygudaş okurun karşısında bile hakikat sarsılacak ve kısmileşecektir. Yazarlar gökyüzüne güzel bir şey fırlatmaya ve onun parçalanıp yanışını seyretmeye alışmak durumundadır. Eser kendi kendine yola çıkıp da planladıklarından yahut tasavvur ettiklerinden çok daha uzaklara, bildiklerini bile bilmedikleri yerlere uçtuğunda kontrolü bırakmayı da öğrenmek durumundadırlar. Tüm yaratıcılar ruhun edimlerine yer bırakmalıdır.”
“Günümüzde bir seçim yapmamak da yapılmış bir seçimdir aslında.”
fakat insan olmak için silah yapmak ve o silahla başka canlıları öldürmek gerekiyorduysa şüphesiz ben ya basbayağı kusurlu bir insandım ya da insan minsan değildim.
Umuda ihtiyacımız var bizim; bize umut vermeyi başaramayan eserler bizi de yüzüstü bırakırlar.
Binbir şey birbiri yanı sıra oluşur,
Biz de durup asıllarına dönüşlerini izleriz.
Varlıklar pek çok
Hepsi köklerine döner.
Köklerine sükunet denir.
Sükunet yazgıya dönüşür.
Yazgıya dönüş daimiliktir.
Daimiliği bilmek aydınlanmak,
Daimiliği bilmemek budalalıktır.
Budalık belayı da beraberinde getirir.
Cennet’teki iki kişiden bir seçim yapmaları istenir: ya özgür olmadan mutlu olmaları ya da mutlu olmadan özgür olmaları; üçüncü bir seçenek sunulmaz.
Geleceğe egemen olmak istenilmesinin nedeni, geçmişi değiştirecek güce sahip olmaktan başka bir şey değildir
“… gelecek gelir ya da zaten oradadır. Alarmı kursanız da kurmasanız da sabah olur.”
Yalnız ve muhtemelen isyankar ama büyük olasılıkla
Bihaber bir günebakan
Bir uçurumun gölgesinde, güneybatıya bakıyor sabah saat 7.41’de
Bir dünya bulmak için başka bir tanesini kaybetmeniz gerekir belki de. Belki de kaybolmanız gerekir. Yinelenmenin dansı, dünyayı yaratan dans, hep bir şeylerin kıyısında, eşiğinde, sisli sahilde edilirdi.
Kayıp bir dünyanın sakinleriyiz. Bütünüyle kaybolmuş bir dünyanın.
Bize doğru düzgün bir sonu olan bir hikaye anlat,
Böyle tekrar tekrar başlamaktan
Ve dolayısıyla bir keşmekeş yaratmaktansa
Belli hiçbir şeyden sonra gelmeyen
Bir sonucu da olmayan
Sadece havada asılı kalıp
Sessiz sakin kendi kuyruğunu yiyen
Bizim lanetimiz yabancılaşma, yang’ın yin’den ayrılması
Sansür yanlıları başkalarına sanki özgür değillermiş gibi davranmak bir yana, özgürlüğe değer bile değillermiş gibi davranmaya can atan insanlardır.
İnsan olduğunuz için başarısızlıkla tanışacaksınız elbette. Hayal kırıklığıyla, haksızlıkla, ihanetle ve telafisi mümkün olmayan kayıplarla tanışacaksınız. Güçlü olduğunuzu sandığınız noktalarda aslında zayıf olduğunuzu fark edeceksiniz. Mal mülk, servet sahibi olmak için çalışacak ve sonra asıl onların size sahip olduğunu anlayacaksınız.
Başka hiçbir şey kalmadıysa geriye, insan çığlık atmalı. Gerçek insanlık suçu susmaktır.
Şiir, kelimelerden ibarettir. Başka bir dilde yeniden yaratılabilir ama işte o zaman eskisinin fikir tohumundan filizlenen yeni bir şiir, yeni bir bitki olur. Kelimeleri değiştirip hâlâ aynı şiire sahip olamazsınız.
.
Okunmamış hikaye bir hikaye değildir; odun hamurundaki küçük siyah lekelerdir.
Okuyucu onu okur, onu yaşatır: canlı bir şey, bir hikaye
Mekanlara veda etmeyi öğreniyor insan: onları kalbinde taşıyıp hayatına devam etmeyi öğreniyor, tıpkı şu an yaptığımız gibi.