Knut Hamsun kitaplarından Düğüm kitap alıntıları sizlerle…
Düğüm Kitap Alıntıları
Karşısındakinin kendinden eminliği, sarsılmaz inadı ona ne yapacağını şaşırtıyordu. Böyle bocalamak zorunda kalmak onu gücendiriyordu.
‘Yaşam yürekle kafanın dehlizlerindeki devlerle savaşmaktır.’ Yaşam devlerle savaşmaktır.
Tanrı yardımcım olsun, görüşlerim çok farklı. Benim suçum mu bu? Kişisel olarak suçlanmalı mıyım? Bilinmeyen biriyim, dünyaya yabancıyım, Tanrı’nın değişmez düşüncesiyim, ne derseniz deyin bana
Ayrıca aynı kapıya çıktıktan sonra inançların ne önemi vardı?
Yaşam yürekle kafanın dehlizlerindeki devlerle savaşmaktadır.
Dindar yaşam bir gerçektir. Bir Türk ‘Allah en büyüktür!’ diye bağırıp bu düşünceyle ölür;
Elde açık bir kalem çakısıyla ormanda yürümek tehlikelidir. Bir değil, iki bileği birden kesecek biçimde takılıp düşmek içten bile değildir.
“ Neden herkes adına ben oynayayım deliliği? “
Sonunda ölüp gittikten sonra birkaç köhne yıl daha geçirmek için alın yeri dökmeye değer mi?
Dünya ne kadar küçük, insanlar ne kadar da önemsizdi.
Dini duygular, alt toplumsal katmanlarda kesinlikle gerilemiyordu, ama aydınlanmış kişiler arasında sürgit güçsüzleşiyordu.
Her şeye karşın çarmıha gerileceksek ayaktakımını galeyana getirmek neye yarar?
Ah şu kadınlar, şu kadınlar!
Yaşam yürekle kafanın dehlizlerindeki devlerle savaşmaktır.
İnsanlık, sen ne eşeksin! İsteyen seni istediği yere güder.
Neyse, herkesin beğenisi kendine, beni sevmesini beklemiyordum, sevmedi de. Elden ne gelir Bak, saat on buçuğu vuruyor. Gerçekten elden ne gelir. Ama şu on, on iki yıldır seni nasıl bir özlemle andığımı, bir an bile unutmadığımı bilseydin
İnsanlık, sen ne eşeksin! İsteyen seni istediği yere güder.
Ah, Tanrı’nın dünyasında yaşamı ne kadar da yoksul, önemsiz ve tabansız yaptılar!
İnsanlar hiç değişmiyor, değil mi?
Başkalarının düşüncelerine gülüp geçmelisiniz
Ah, insan ruhunda olup bitenleri kim anlayabilir!
İnsanlar hiç değişmiyor, değil mi?
İçinizden geleni yapın!
Göğsümde çiçekler açmaya başladığını hissettim.
Göğsümde çiçekler açmaya başladığını hissettim.
İnsanlık, sen ne eşeksin! İsteyen seni istediği yere güder.
Biriyle konuşurken ne dediğini anlamak için yüzüne bakmam gerekmez; beni kandırıyor mu, alaya mı alıyor, çabucak anlarım. Ses tehlikeli bir araçtır.
Tanrı yardımcım olsun, görüşlerim çok farklı. Benim suçum mu bu? Kişisel olarak suçlanmalımıyım? Bilinmeyen biriyim, dünyaya yabancıyım, Tanrı’nın değişmez düşüncesiyim, ne derseniz deyin bana
Ne olursa olsun bir kız, yakışıklı bir budaladan değil, çirkin bir akıllıdan daha çabuk sıkılırdı.
İnsanlar hiç değişmiyor, değil mi?
Bana ne dediğinizin önemi yok, diyorum; hayatta teslim olmam. Dişimi sıkar, diretirim; çünkü haklıyım; herkese karşı bir başıma, dünyanın karşısına çıkarım ve geri adım atmam!
Tanrı yardımcım olsun, görüşlerim çok farklı. Benim suçum mu bu? Kişisel olarak suçlanmalımıyım? Bilinmeyen biriyim, dünyaya yabancıyım, Tanrı’nın değişmez düşüncesiyim, ne derseniz deyin bana
Tanrı bundan böyle beni senden korusun; kutsal cehennemde yanayım ki böyle dua ediyorum
Yüreğime danışınca sizi hak ettiğiniz kadar sevemeyeceğimi anladım.
Başkalarının düşüncelerine gülüp geçmelisiniz
Dünyada yoksullara yardım etmeyi yoksul olmaya yeğlemeyecek bir tek kişi var mıdır, sorabilir miyim?
Bir Türk ‘Allah en büyüktür!’ diye bağırıp bu düşünceyle ölür; Norveçliler bugün bile sunakta diz çöküp İsa’nın kanını içer.
Herkes inanacağı bir inek çanına gerek duyar, bu inancıyla huzur içinde ölür.
Önemli olan, anlayacağınız gibi, neye inandığınız değil, nasıl inandığınız
Herkes inanacağı bir inek çanına gerek duyar, bu inancıyla huzur içinde ölür.
Önemli olan, anlayacağınız gibi, neye inandığınız değil, nasıl inandığınız
Pöf! Sosyalist liderlere bir bakalım, nasıl kimseler onlar? Bir tavan arasında, ahşap sandalyelerine oturmuş, dünyanın gelişmesi için tezler yazan kılıksız cılızlar!
Tolstoy’u eğlenceli buluyorum, yaşlı adamın hala bu kadar iyilik yapabilmesi hoşuma gidiyor; sonunda Tanrı’sının gözüne girecek!
Tolstoy; yabani ve neşeli yaşamı kurutup dünyayı Tanrı ve insan sevgisine boğuyor.(..)
Ama adam yaşlı sonuçta, yaşam kaynakları kurumuş, insan düşkünlüğünün izi bile kalmamış.
Ama adam yaşlı sonuçta, yaşam kaynakları kurumuş, insan düşkünlüğünün izi bile kalmamış.
Göğsümde çiçekler açmaya başladığını hissettim.
Sizi sevdiğimden söz ediyorum, Bayan Kielland. Böyle şaşırmanızı gerçekten anlamıyorum, ben de insanım, sizi gördüm, büyülendim. Bunda bir tuhaflık yok, öyle değil mi?
Ama size itiraf etmesem daha iyi olurdu belki, bu da ayrı bir konu.
Ama size itiraf etmesem daha iyi olurdu belki, bu da ayrı bir konu.
Ah , insan ruhunda olup bitenleri kim anlayabilir!
Biriyle konuşurken ne dediğini anlamak için yüzüne bakmam gerekmez; beni kandırıyor mu, alaya mı alıyor, çabucak anlarım. Ses tehlikeli bir araçtır.
Nasıl da sevdirdin kendini bana, nasıl da mutlulukla dolduruyorsun içimi!
Ne olursa olsun bir kız, yakışıklı bir budaladan değil, çirkin bir akıllıdan daha çabuk sıkılırdı.
Ruhuma şarkı söyleyen melekler dokunuyormuş gibi geliyor bana.
İki kere iki dörttür, güneş balçıkla sıvanmaz, Tanrı gerçeği görür!
Dünya ne kadar küçük, insanlar ne kadar önemsizdi
Gülümseyince kutsal bir güzellik kazanıyor dudaklarınız.
Yaşam yürekle kafanın dehlizlerindeki devlerle savaşmaktır.
İnsanlık, sen ne eşeksin! İsteyen seni istediği yere güder.
Yüzünüzün ışıltısı bana neye uğradığımı şaşırtmadıysa cehennem ateşlerinde yanayım!
İçinizden geleni yapın!
Para neye gerekmiyor!
İnsan kardeşlerimin arasında bir yabancıyım , yakında saat vuracak.
Yaşamı tüm şiirden , düşlerden , güzelim gizemlerden yalanlardan arındırmanın temelde bize ne yararı olur,daha önce sorduysam özür dilerim,ama ne yararı olur bunun bize? Gerçek nedir, söyleyebilir misiniz? Yalnızca simgelerle ilerleyebiliyoruz, ilerledikçe de bu simgeleri değiştiriyoruz .Bu arada ickilerimizi unutmayalım.
Sizce de yaşam anlaşılmaz ölçüde korkunç , öyle degil mi?
Odanızda,pencerenin kenarında uykusuz bir gece geçirdikten,her türden düşler kurduktan sonra!
Elinizde bir kitap var ama okuyamıyorsunuz ; dişlerinizi sıkıp tekrar tekrar üç satır okumaya çalışıyorsunuz ; yapamayınca başınızı iki yana sallayıp kitabı kapatıyorsunuz.Yüreğiniz deliler gibi çarpıyor,kendinize güzel,gizli sözler fısıldıyorsunuz,bir ad söyleyip düşüncelerinizde onu öpüyorsunuz.
Elinizde bir kitap var ama okuyamıyorsunuz ; dişlerinizi sıkıp tekrar tekrar üç satır okumaya çalışıyorsunuz ; yapamayınca başınızı iki yana sallayıp kitabı kapatıyorsunuz.Yüreğiniz deliler gibi çarpıyor,kendinize güzel,gizli sözler fısıldıyorsunuz,bir ad söyleyip düşüncelerinizde onu öpüyorsunuz.
başı sonu olmayan bir düş,önemsiz bir olay,uykuda gelen düşünce kırıntısı dedi.Söze dökülemezdi bile;bir an gelip giden o silik,uçucu duyguyu herkes bilirdi.
Yaşam yürekle kafanın dehlizlerindeki devlerle savaşmaktır.
Bilinmeyen biriyim dünyaya yabancıyım
Tanrının deĝişmez düşüncesiyim ne derseniz deyin bana
Tanrının deĝişmez düşüncesiyim ne derseniz deyin bana
“Tanrı’nın gözünde bir günahsa yaptığım, ona yanıtım şu: Bana yaz, deftere işle, ekle hesaba; ruhumla öderim sırası gelince saat vurunca.”
— Nagel
— Nagel
“Birinin büyüklüğünü başlattığı akımla ölçmüyorum. Kendi küçük beynimin yetisiyle, kendi değer yargımla ölçüyorum.”
“Siz söz konusu olunca inandıklarım fazlasıyla sınırlı.”
“Yaşayan bir karşıtlık olduğumu kabul ediyorum.”
“Düşünmeyi asla öğrenmemiş bir düşünürüm.”
“Dişlerinin bembeyaz olmamasına aldırmadan kahkaha atmaktan çekinmemesine ne buyurursunuz?”
“Başkaları birilerini bir yıl hatırlayıp bırakır, ben on yıldır hatırlıyorum.”
“Vaktim yok.”
Mən insanlar arasında büsbütün yadam və tezliklə vaxtım tamam olacaq.
Mənə nəyə görə minnətdarsan, axı sənə bu qədər pislik elədim, əzab verdim? Sənə ona görə minnətdaram ki, – o cavab verdi, – mənə lap çox əzab vermədin, mənə qarşı mərhəmətli tərpəndin və məni çox da incitmədin. Yaxşı – dedim,- bəs onda mənə bağıraraq nə deyirdin? Hətta dişlərini də qıcamışdın? Yox, yox, ağzımı səndən kömək istəmək üçün açmışdım, ancaq heçnə deyə bilmirdim və sən də məni başa düşmürdün. Qışqırmağım isə dözülməz əzablarıma görə idi.